18/12/2023 | Yazar: Kaos GL
“Bu sansür Filistinlilerin yaşamlarına yönelik korkunç bir saldırı karşısında sessizlik talep ediyor.”
Judith Butler’ın İsrail’in Gazze’yi işgaline karşı çıkanların “antisemitist” olarak işaretlenmesine karşı çıktığı yazısını Gencer Çakır, Artı Gerçek için Türkçeleştirdi. Yazının bir bölümü şöyle:
LRB'deki makalemde Hamas'ın İsrail hedeflerine yönelik ölümcül saldırılarında "tek suçlunun apartheid rejimi olduğunu" iddia ettikleri için Harvard Filistin Dayanışma Komitesi ile tartışmıştım. "Sorumluluğu bu şekilde paylaştırmanın yanlış olduğunu ve hiçbir şeyin Hamas'ı işlediği korkunç cinayetlerin sorumluluğundan muaf tutmaması gerektiğini" düşündüm. İsrail'in uyguladığı şiddetin Hamas'ın uyguladığı şiddetin bir karşılığı olduğunu söylemenin mantıklı olduğunu düşünmüyorum çünkü Hamas'ın kendi planı var ve silahlı mücadele başlatma kararı Hamas'ın sorumluluğunda olan bir karardır. Hatta Hamas'ın şiddetinin sadece İsraillilere yöneltilen İsrail şiddeti olduğunu iddia etmenin, silahlı mücadeleden yana tavır alan Filistinlilerin failliğini zayıflattığı bile söylenebilir.
Onlar İsrail şiddetinin tersine çevrilmesinin aracı değiller, kendi adlarına ve kendi nedenleriyle hareket ediyorlar ya da ben öyle tahmin ediyorum. Bununla birlikte öğrenciler, kuşatılmış ve mülksüzleştirilmişlere karşı sömürgeci bir güç tarafından devam eden ve dayanılmaz bir devlet şiddeti uygulanmasaydı silahlı mücadeleye gerek kalmayacaktı şeklindeki görüşlerinde kesinlikle haklılar.
Ancak bu düşünce, mevcut tarihsel koşullar altında tartışılmak bir yana, aktarılması bile zor bir düşüncedir. Gazze'de Filistinlilerin yaşamları yok ediliyor ve her Filistinli bu yıkıma itiraz edecektir. Eğer itiraz ederlerse ve biz de onlarla birlikte itiraz edersek, bu bizi Hamas'ın destekçisi yapmaz. Bu bizi sadece soykırımın şiddetli eleştirmenleri yapar.
O halde özür dileyerek şunu açıklığa kavuşturmama izin verin: Öğrencilerin, "çatışmanın" basında çerçevelenme biçimine, 7 Ekim ve Hamas'ın eylemlerinin yetmiş beş yıllık işgal, hapis, mülksüzleştirme ve toprak hırsızlığını göz ardı ederek herhangi bir kamusal tartışmanın yanlış başlangıç noktası haline getirilmesine karşı çıkmaya her türlü hakları vardır. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Siyonist hareket tarafından zarar görmelerine yönelik kayıtsız şartsız üzüntü duymak için mesajlarının tamamını desteklememiz gerekmiyor. Öğrencilerin konuşmaya, adaletsizliğe karşı seslerini yükseltmeye ve kamusal alanda seslerinin duyulmasını ve adil bir şekilde tartışılmasını sağlamaya hakları vardır.
Seslerinin sansürlenmesi her bakımdan vicdansızlıktır, çünkü bu sansür Filistinlilerin yaşamlarına yönelik korkunç bir saldırı karşısında sessizlik talep ediyor, dahası Filistin halkının evlerine, topraklarına yönelik temel haklarıyla beraber gelecekte şiddetten arınmış bir kendi kaderini tayin hakkını da inkâr eden çok daha uzun bir kampanyanın parçası olarak İsrail'in yürüttüğü katliam kampanyasını görmezden geliyor.
Sansür her zaman zayıfların aracıdır. Evet, gücü kullanır ama meselelerin onu kullananların kontrolü dışında olduğunu da teslim eder. Sansür, duyulmasını istemedikleri bir bakış açısını kontrol altına almak ya da ortadan kaldırmak isteyenler tarafından uygulanır. Bu bakış açısına büyük bir güç atfeder çünkü adaletsizliğe karşı ses çıkarmanın, olan bitenin dehşetini görme, adını koyma ve buna karşı çıkma cesaretine sahip olanları kendine çekebileceğini bilir.
Sansür, Filistin'e karşı yürütülen askeri kampanyanın kültürel kanadı olarak sansürün işleyişini izleyenlere sansürcü korkusu aşılayabilir. Ancak her zaman sansür tarafından kontrol altına alınmayı ya da susturulmayı reddedenler, sansür tarafından duyarlılıkları uyandırılanlar ve konuşma ve tartışmanın boğulmasına karşı çıkanlar vardır. Harvard öğrencilerinin özgürce konuşmakta, adaletsizliğe karşı çıkmakta ve bu korkunç anda doruğa ulaşan uzun şiddet tarihine dikkat çekmekte haklı olduklarına inananlara destek olalım.
Üniversiteler, bu türden bakış açılarını öğrenmekte özgür olduğumuz, öğrencilerin muhalif görüşlerini ifade etmekte özgür oldukları ve görüşlerinin esasına ilişkin tartışmaların teşvik edildiği yerler olmalıdır. Şiddetsizliğe kendini adamış olan bizlerin, ifade haklarının korunması ve yanlışların eleştirilmesinde nasıl aktif bir rol oynayabileceğimiz sorusu da dâhil olmak üzere, yapılması gereken pek çok tartışma var. Sansür, otoriterlik belasının bir parçasıdır. Demokrasiye yönelik saldırılar yaygınlaşıp artarken özellikle de ortam gergin, dil gergin ve iddialar ve tehditler düşünme ve tartışmanın yerini almışken ifade özgürlüğü hakkını korumak üniversite yöneticilerinin sorumluluğundadır.
Adaletsizliğe karşı çıkmaktan men edilmek, başka bir adaletsizliğe maruz kalmak demektir. Adalet hakkında bir tartışma yapabiliyorsak eğer üniversite açık sorgulama konusundaki itibarını yenileme şansına sahip olabilir. Öğrencilerimizi dinleyebiliyorsak eğer üniversite bir öğrenme yeri haline gelme ve öğretim üyelerine alçakgönüllülük konusunda yeni bir ders verme şansına sahip olabilir.
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayın.
Etiketler: yaşam, dünyadan