03/09/2012 | Yazar: Heber Tito Galvez

Eşcinsellik bir Batı fenomeni mi, yoksa yalnızca yabancıları taklit ederek havalı olma çabası mı? Kaos GL, Ulan Batur’da Moğol LGBT Merkezi ile görüştü

Kadim Dinî Pratikler ve Sosyalist Politikalardan Günümüze Moğol LGBT’ler Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Eşcinsellik bir Batı fenomeni mi, yoksa yalnızca yabancıları taklit ederek havalı olma çabası mı? Kaos GL, Ulan Batur’da Moğol LGBT Merkezi ile görüştü
 
 
“Moğolistan’da eşcinselliğe yönelik tahammülsüzlük Sosyalist rejimden kalma olup geleneksel Budist ve Şaman değerleri ile hiçbir alakası yok.”
 
Geçtiğimiz 7 Ağustos, Moğolistan'ın başkenti Ulan Batur'da Otgonbaatar Tsendemberel ile bizzat tanışma şansını yakaladım. Moğolistan'ın ilk lezbiyen-gey-biseksüel-trans (LGBT) insan hakları Sivil Toplum Kuruluşu (STK) olan LGBT Centre'ın (LGBT Merkezi) şu anki Yönetim Müdürü olan Otgonbaatar, ona yollamış olduğumuz röportaj davetini kabul ederek bizi onurlandırdı.
 
2007'de kurulan LGBT Centre, 2009 yılında Moğol yetkililer tarafından ülkenin kendini tamamen LGBT topluluğunun insan haklarını savunmaya adamış ilk STK’sı olarak tanındı. Merkez, özellikle ayrımcılık karşıtı politikalar izleyen bölgelerde eğitim çalışmaları ve politik lobiler oluşturmanın yanı sıra mevcut yasalarda LGBT’lere eşitlik sağlamaya odaklanırken gençlere yönelik savunuculuk projeleri ve trans bireyler için bir destek programı yürütüyor.
 
Öncelikle öğrenmek istediğim örgütünüz nasıl oluştu. Bu fikir nasıl ortaya çıktı? Bu süreçte belli zorluklarla karşılaştınız mı?
 
Örgütümüz aslen 2007 yılında, daha önceden insan hakları alanında deneyim sahibi, aralarında benim de bulunduğum 5 ilgili kişinin tekrar bir araya gelmesi ile oluştu. O vakte kadar Moğolistan'da özellikle LGBT topluluğunu desteklemek için çalışan bir kuruluş eksiği vardı, biz de bu boşluğu doldurmayı hedefleyerek LGBT Centre'ı kurduk. Maalesef, yetkililerin isteksizliğinden ötürü ilk resmîleşme girişimimiz başarısızlıkla sonuçlandı ve bu mücadele takip eden 3 yıl boyunca devam etti.  
 
Çeşitli uluslararası insan hakları örgütlerinin itirazlarının ve Moğol Başbakanlık İnsan Hakları Danışmanı’nın doğrudan müdahalesinin ardından 2009 Aralık ayında sivil toplum kuruluşumuz resmî olarak kabul gördü ve o zamandan beri aralıksız çalışmaktayız.
 
Halkın ve medyanın artık resmîleşmiş "LGBT Centre"a yönelik ilk tepkileri ne yönde oldu?
 
Moğolistan'daki mevcut LGBT topluluğunun kabullenilmesi şimdiye kadar hep ertelendi. Bu sorun bir tartışma konusu bile değildi ve biz bunu değiştirmek istiyorduk. Bu yıl yaşanan iki olay, verdiğimiz mücadele ve karşılaştığımız ayrımcılığı gözler önüne serdi. Birincisi, LGBT insan hakları ile ilgili bir makalenin en yaygın İngilizce gazetede yayınlanması, ikincisi ise 3 trans kadının şehrin varoşlarında koyu milliyetçi bir grup tarafından saldırıya ve tecavüze uğraması ile oldu.
 
İlk olay, bu hassas konunun ana akım Moğol medyasında gündeme gelmesinden ötürü büyük bir münakaşaya sebep oldu. Makaleye gelen olumsuz yorumlara ve nefret söylemine baktığımızda durumun vahametini daha iyi anladık. İkinci talihsiz olay ise 70 yıllık Sovyet etkisinin mirası olduğuna inandığımız, baskı gören gruba şiddet uygulama ve tahammül göstermeme düşüncesini gözler önüne serdi. Neyse ki, merkezimiz üç kurbandan ikisinin yasal takibini gerçekleştirebildi, kendileri şu an Avrupa ülkelerinde mülteci statüsü taşıyorlar.
 
Örgütünüz şu an ne üzerine çalışıyor? Odaklandığınız alanlarınız neler?
 
Savunuculuk açısından, LGBT Centre şu an kendini 3 meseleye tamamen vakfetmiş durumda: Ayrımcılığa karşı bir yasa oluşturmak amacıyla lobicilik faaliyetleri yürütmek; cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve engellilik temelinde toplumsal koruma sağlamak üzere anayasa çalışmaları yürütmek ve ceza yasasında nefret suçlarının özellikle tanımlanması için değişiklik yapmak.   
 
Cenevre'de birkaç sene önce gerçekleşen BM İnsan Hakları Meclisi'nin Evrensel Periyodik İncelemesi’nde yer alarak uluslararası düzeyde önemli bir rol oynadık. Tarihte ilk defa Moğol yetkililer LGBT sorunlarını bu önemli forumda tartıştı. Sonuç olarak BM üyesi 7 ülke ülkemizde geçirmeye çalıştığımız ayrımcılığa karşı olan ve cinsel azınlığa yasal korumayı güçlendirecek olan yasaya destek vererek, ülkemize yasanın geçirilmesi konusunda tavsiyede bulundu. Evrensel Periyodik İncelemesi'nin verdiği destek bizim işimizi hızlandırdı. Bu destek ile birlikte yasanın yapılması için çalışmaya devam etmeyi umuyoruz.
 
Son olarak, kendine has incinebilirliklerinden ötürü trans topluluğu için hukukî destek grubumuz bulunmakta. Örneğin, kendi bölgelerindeki bir hastaneden uygun tıbbî yardım alınabilmesi için çalışan yerel bir STK ile ortaklık kurduk. Bu özellikle yararlı; çünkü ülkedeki sağlık çalışanlarının çoğu trans bireylerin sağlık sorunları hakkında eğitim görmemiş.
 
Örgütünüz ve diğer insan hakları örgütleri arasında bir iş birliği var mı? Diğer STK’larla ilişkiniz nasıl?
 
Ulan Batur'daki diğer STK’lar ile yakın bir biçimde ve ortaklıklar kurarak çalışma ayrıcalığına sahibiz. Özellikle, bizim mücadelemize yoğun destek veren Moğol Kadınlar Ulusal Ağı (MONFEMNET) ile güçlü bir ilişkiye sahibiz. İnsan hakları örgütleri arasındaki yakın iş birliği barizdi ve Cenevre'deki Evrensel Periyodik İncelemesi’ndeki buluşmada daha da sağlam ve belirgin bir hal aldı. Hatta LGBT Centre şu an Moğol Kadınlar Ulusal Ağı'nın yönetim heyetinde yer almakta.
 
"Gelenek-görenek" LGBT’leri bastırmak için en sık kullanılan görüş, haliyle Moğolistan da bu durumdan nasibini alıyor. Bu konudaki görüşünüz neler?
 
Moğolistan’da eşcinsellik büyük bir kesim tarafından bir Batı fenomeni olarak ele alınıyor ve halkın çoğu eşcinsel olmayı havalı yabancıları taklit etmek olarak görüyor. Fakat görülen bu tahammülsüzlük 1920 ve 1990 yılları arasında ülkemizde görülen Sosyalist rejimin bıraktığı iz aslında ve geleneksel Moğol değerleri ile hiçbir alakası yok.
 
Örneğin, eski Budist ve Şaman inançları cinsel çeşitliliği hoş görmekle kalmamış onu kabul de etmiştir, bu da belli durumlarda başlı başına dinî bir erdem olarak görülmüştür. Ne yazık ki, insanların kafasında yer edinmiş bu gelenekler Sosyalist rejimin yasakladığı manastırlar ve sosyal kuruluşlar ile birlikte kayboldu.
 
 
İngilizceden Türkçeye çeviri: Deniz Korman

Etiketler: yaşam, dünyadan
nefret