18/11/2019 | Yazar: Ali Erol

KONDA’nın “Hayat Tarzları/ Toplumsal Cinsiyet” araştırmasına göre “farklı cinsel yönelimlere anlayış” az da olsa arttı.

“Kadınlar erkeklere göre daha özgürlükçü”    Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

KONDA’nın “Hayat Tarzları/ Toplumsal Cinsiyet raporuna göre “farklı cinsel yönelimlere karşı anlayış az da olsa arttı.

KONDA Hayat Tarzları/ Toplumsal Cinsiyet raporunu açıkladı. Rapor, 11 sene içinde farklı zamanlarda toplamda 20 bine yakın kişiyle görüşülerek gerçekleştirilen 3 farklı “Hayat Tarzları” araştırmasının karşılaştırmalı verilerine dayanıyor.

Türkiye’de kadınlarla erkekler arasındaki dengesizlikleri gösteren rapor, özellikle kadınların durumlarını, değerlerini, alışkanlıklarını ve gündelik pratiklerini ortaya koyup, kadınları erkeklerle, toplumun farklı kesimlerinden kadınları birbirleriyle ve şimdiki durumu 10 yıl öncesiyle karşılaştırıyor.

“Kadınlar erkeklere göre daha özgürlükçü”

Araştırma, kadınların erkeklere göre daha özgürlükçü olduğunu gösteriyor. Üniversite mezunu kadınlar en özgürlükçü olan kümeyi oluştururken, kırsalda yaşayan kadınlar kırsaldaki erkeklere, orta yaş kadınlar orta yaş erkeklere, bekar kadınlar bekar erkeklere kıyasla kadının rolü, farklı kimliklere açık olmak gibi konularda daha özgürlükçüler.

“Farklı cinsel yönelimlere karşı anlayış az da olsa artmış”

Hayat Tarzları/ Toplumsal Cinsiyet raporuna göre metropolleşme ve medyadaki değişimler, apartmanlaşma ve hanelerin küçülmesi birçok diğer değişimi de beraberinde getirdi. Kadınlar daha fazla çalışmaya başlarken, erkekler daha fazla ev işiyle uğraşmaya başlamışlar. Gençler daha geç evlenmeye başlamışlar. Farklı cinsel yönelimlere karşı anlayış az da olsa artmış.

Çoğulculukta Değişim: Etnik köken farkı hariç hoşgörü artıyor 

Cinsel yönelimler ilk olarak, “Hayat Tarzları/ Toplumsal Cinsiyet” raporunun “Çoğulculukta Değişim” kısmında karşımıza çıkıyor.

“Kızımın veya oğlumun farklı cinsel tercihleri olabilir” sorusuna alınan cevaplar, “farklı dinden ve farklı cinsel tercihleri olanlara karşı” hoşgörünün, “farklı mezhepten ve etnik kökenden gelen kişilere karşı” hoşgörüden daha düşük olduğunu gösteriyor.

“Farklı cinsel yönelimlere karşı” hoşgörü, “en hoşgörüsüz grup olan lise altı mezunu gruplarda” en alt seviyeye düşüyor.

Rapor, her ne kadar erkeklerde “farklı cinsel yönelimlere karşı tolerans” oldukça düşük olsa da son on yılda hoşgörüdeki artışa dikkat çekiyor.

“Kızımın veya oğlumun farklı cinsel tercihleri olabilir” sorusu bu kez “Farklılıklara Saygı ve Hoşgörü” kısmında yöneltiliyor. Bu bölümde “Endişeli Modern erkekler”, “farklı cinsel yönelimleri olan bireylere karşı hoşgörünün en fazla olduğu grup” olarak öne çıkıyor. Hemen ardından Endişeli Modern ve Mazbut Modern kadınlar geliyor.

Her kümeden kadınlar geleneksel değerlere erkekler kadar sahip çıkmıyor!

“Farklı cinsel yönelimler”, KONDA’nın “Hayat Tarzları/ Toplumsal Cinsiyet” raporunun “Geleneksel ve Dindar Değerler” bölümünde bir kez daha karşımıza çıkıyor.

“Farklı cinsel yönelimlere bakış”ı da kapsayan geleneksel dünya görüşü açısından belirleyici konularda geleneksel değerlere en az bağlı olan gruplar, rapora göre, Endişeli Modernler ve sonrasında Mazbut Modernler. Rapor, Muhafazakâr Modern kadınların geleneksel değerlerle ilişkisinin aynı kümedeki erkeklere göre daha düşük olduğunu ortaya koyuyor.

KONDA araştırma şirketi, sene başında açıkladığı Türkiye’de “10 Yılda Ne Değişti?” “oğlumun/kızımın farklı cinsel yönelimleri olabilir” diyenlerin oranının %12'den %21'e yükseldiğini, “saygı” oranının arttığını açıklamıştı.

kadinlar-erkeklere-gore-daha-ozgurlukcu-1

Fotoğraf: DHA, 2018 İstanbul Onur Yürüyüşü

 KONDA, “Toplumsal Cinsiyet Gözüyle” özeleştiri yapıyor!

Toplumsal cinsiyetin cinsiyetten farklı olduğunu belirten KONDA, biyolojik cinsiyetlerin üzerine, kadın ve erkek olmaya dair toplumun yüklediği tanımlar ve algıladığı farklar tanımı yapıyor. Toplumsal cinsiyet kavramının kadın çalışmaları, feminist çalışmalar ve queer çalışmalarının merkezinde yer aldığını ekliyor.

“Toplumsal cinsiyet çalışmaları zaman içinde kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizlikleri ortaya koymanın ötesine geçti ve queer çalışmalarıyla eleştirel teorinin niteliği değişti. Queer literatürün kabaca iki eleştirisi olduğu söylenebilir. İlk olarak, biyolojik olarak cinsiyetin kadın ve erkek şeklinde iki zıt kategoriye ayrılamayacağını, biyolojinin de nihayetinde diğer temel bilimler gibi ataerkil kafa yapısının bir ürünü olduğunu veya başka bir ifadeyle sonuçta temel bilimlerin ataerkillikten muaf olmadığını iddia ediyor. Mavi gözlü olmakla kahverengi gözlü olmak arasındaki ayrıma anlamlar yükleyip, insanları buna göre ayırmak ne kadar afaki ise, kadın ve erkek olarak ayırıp anlamlar yüklemenin de aslında bu kadar afaki olduğunu iddia ediyorlar. Bu eleştiri başta şaşırtıcı gelebilir ama eleştiriyle kastedilen şu: ataerkil kafa yapısı, biyoloji bilimine yaslanmış olarak bazı insanları kadın diye etiketleyip ardından kadın olarak etkilenmiş olan bu insanların doğurmasının, çocuk bakmasının, çocuk baktığı için çalışmamasının da doğal olduğunu iddia etmeye kadar ilerliyor. Sonuçta aynı bilim, insanları kafataslarının yapısı üzerinden ayırarak beyazların üstün ırk olduğunu da “bilimsel olarak ortaya koymuştu.” Kadın-erkek ayrımıyla ilgili bir diğer eleştiri de cinsiyet değişiminin mümkün olması, hormon, kaslılık gibi kadın veya erkek ayrımını gösterdiği iddia edilen birçok biyolojik unsurun aslında çok değişken olması. KONDA’nın istisnasız her araştırmasında cinsiyet bilgisi toplaması, yani en temel demografik özelliklerden biri olarak cinsiyeti belirlemiş olması da bundan dolayı eleştirilebilir.”

“Queer literatürün ataerkillikle diğer bir eleştirisi, herkesin heteroseksüel olduğunu varsayması. Yani kadınların cinsel olarak erkeklerle, erkeklerin cinsel olarak kadınlarla ilgilendiğini varsayması, heteroseksüel olmanın “normal” olan davranış olduğunu varsayması, yani heteronormatif olması. Bu varsayım, sadece toplumdaki eşcinselleri, ya da daha kapsayıcı tanımıyla LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve interseks) olanları tanıyıp tanımama meselesiyle ilgili değil. Türkiye’de çok tartışılmasa da, dünya genelinde eşcinsel evlilik meselesi mesela şu açıdan önemlidir: Bir kadınla erkeğin evliliği sonucunda tanınan hakların, miras haklarının veya kazanılan toplumsal meşruiyetin heteroseksüel olmayan ilişkiler için de tanınması.”

“KONDA olarak zaman zaman araştırmalarımızda toplumun ne derece özgürlükçü olduğunu anlayabilmek için heteronormatif söylemi de sorgulayan sorular sorduk. “Kızımın veya oğlumun farklı cinsel tercihleri olabilir” ve “Çocuğumun öğretmeni eşcinsel olabilir” ifadeleri, eşcinselliğin toplumsal ayıp veya suç olarak algılanıp algılanmadığı gibi konularla ele aldık. Buna rağmen ilişkilere, evliliğe dair birçok sorumuz normalin kadın ve erkek arasındaki ilişki olduğunu varsayıyor: “Bir kadınla bir erkeğin beraber yaşamaları için dini nikah şarttır”, “Televizyonda kadın ve erkeklerin yakınlaşma sahneleri yasaklanmalıdır.””

“Saha çalışmalarında toplumsal cinsiyete dair inceleyebileceğimiz diğer bir alan, KONDA için il sorumlusu, anketör, ekip şefi, kontrolör vs. olarak proje temelli çalışanlarda kadın-erkek çalışan dengesi, eşcinsellerin çalışabilmesi, eşit işe eşit ücret gibi konular olabilir. Bunun için çalışanların pozisyonları, aldıkları ücretler, cinsiyet dengesi veri olarak ele alınıp incelenebilir.” 


Etiketler: insan hakları, yaşam
nefret