29/11/2012 | Yazar: Kaos GL

Kato’nun yaşamı boyunca yürüttüğü çalışmalardan esinlenilerek başlatılan ’David Kato Görüş ve Söz Ödülü’, lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüellerin haklarını savunan bireylere veriliyor.

Kaos GL’den Ali Erol’a ’David Kato’ ödülü Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve hakları konusunda, Türkiye dahil 170’i aşkın ülkeden 152 üye dernekle ortaklaşa faaliyet gösteren Uluslararası Aile Planlaması Federasyonu’nun (IPPF) 60. kuruluş yıldönümünü, bugün Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde kutlanacak.
 
Toplantı kapsamında verilecek olan ve IPPF’nin de seçici üyeler arasında yer aldığı 2013 ’David Kato Ödülü’ne, Türkiye’de eşcinsel haklarının önde gelen savunucularından ve Kaos GL’nin kurucularından Ali Erol değer bulundu.
 
Ugandalı bir insan hakları eylemcisi olan, ülkedeki eşcinsel hakları hareketinin babası sayılan David Kato, 26 Ocak 2011’de Kampala’daki evinde öldürülmüştü.
 
Kato’nun yaşamı boyunca yürüttüğü çalışmalardan esinlenilerek başlatılan ’David Kato Görüş ve Söz Ödülü’, lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüellerin haklarını savunan bireylere veriliyor.
 
David Kato Uganda’da LGBT haklarının öncüsü olarak tanınıyordu
 
’Yerel mücadeleler küresel ölçeğe yükseltilmeli’
BBC Türkçe’nin sorularını Johannesburg’dan yanıtlayan Ali Erol, kendisine verilen bu ödülün Türkiye’deki eşcinsel kadın ve erkeklerle, biseksüel ve transseksüellerin haklarının geliştirilmesine ve daha geniş özgürlüklere sahip olabilmelerine ne ölçüde katkı sağlayacağı sorusunu, "ben homofobinin ve nefretin küresel bir mesele olduğunu düşünüyorum. Bunun için de, ülkelerimizdeki yerel mücadelelerimizi, yatay bir ağla birbirine bağlayarak küresel ölçeğe yükseltmemiz gerektiğini düşünüyorum." şeklinde yanıtladı.
 
Kaos GL’nin, ulusararası homofobi karşıtı buluşmalarla, Kafkasya, Orta Doğu ve Balkan ülkelerindeki LGBT hakları mücadelesi veren insanların örgütlerinden oluşturulan ağ içinde mücadele verdiğini kaydeden Ali Erol,"tüm dünyada eşcinsel bireylerin, sırf kendi cinsini sevdikleri için, sırf heteronormativiteye uymadıkları için, bırakın haklarından mahrum bırakılmayı, yaşamasına müsade edilsin mi edilmesin mi konusunun tartışıldığı bir noktada, yerelde geliştirilen mücadelenin, farklı ülkelerde sınırları aşarak birbirini besleyeceğini ve birbirini güçlendireceğini düşünüyorum." dedi.
 
"Homofobi ve nefret dalgası herhangi bir ülkeye, herhangi bir dine, herhangi bir millete, herhangi bir kültüre özgü değil. Bunun altını özellikle çizmemiz gerekiyor."
 
BM’nin, 2008 Aralık’ının sonunda, bütün dünya ülkelerine, en azından eşcinsellerin öldürülmemesi noktasında birleşilmesini önerdiğini ve yakınlarda da, şiddete, yargısız infaza uğrayan eşcinsel bireyler için adalet aranması çağrısında bulunduğunu söyleyen Ali Erol, "en temel yaşam hakkının savunulması noktasında bile, ülkeler buna yanaşmıyor ve ’hayır’ diyebiliyor." diye sürdürdü.
 
Homofobi ve nefret dalgası
Türkiye’de özellikle geylerin ve transların, sırf cinsel yönelimlerinden ya da cinsiyet kimliklerinden dolayı, nefret cinayetlerine kurban gittiğini kaydeden Ali Erol, "bu homofobi ve nefret dalgası, herhangi bir ülkeye, herhangi bir dine, herhangi bir millete, herhangi bir kültüre özgü değil. Bunun altını, özellikle çizmemiz gerekiyor." dedi.
 
Ali Erol, BBC Türkçe’ye verdiği mülakatta, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz, bu küresel ölçekte, hayatımızı ablukaya almak isteyen, LGBT olarak kendimizi ifade etmemize müsade etmek istemeyen bu homofobi ve nefret dalgasına karşı mücadelede başarılı olmayı düşünüyorsak, homofobinin ve nefretin, herhangi bir dine ya da bölgeye veya millete özgü olmadığını, bütün sınırları aşan ideolojik bir yaklaşım olduğunu, bir ayrımcılık ideolojisi olduğunu görmemiz gerekiyor.
 
Homofobinin ve nefretin bir ayrımcılık ideolojisi ve şiddet olduğunu kabul edersek, mücadelemiz Uganda’dan Türkiye’ye, Kuzey Amerika’dan Batı Avrupa’ya birbirine eklenebilir ve birbirini güçlendirebilir."
 
1990’ların başından bugüne...
2013 David Kato ödülüne değer görülen Ali Erol, Türkiye’deki eşcinsel hakları mücadelesinde, 1990’ların başlarından bugüne kadar ne gibi değişimler olduğu sorusuna yanıtındaysa, "Bizim ülkemizde eşcinsellik, tamamen bir inkâr politikasıyla ele alındığı için, maalesef ne sosyal hayatta, ne politik hayatta, ne de yasalarda telaffuz ediliyordu." dedi.
 
"Türkiye sadece heteroseksüellerden oluşmuyor, LGBT toplumu da Türkiye toplumunun bir parçası. LGBT bireyler, toplumun her kesiminde var ve LGBT bireyler doğrudan görünür oldular."
 
Erol, "Bizim mücadelemiz iki ana hattan ilerledi. Bir tanesi LGBT realitesinin, yani cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği realitesinin yasal düzeyde tanınması ve kayda geçmesi oldu. Diğer yandan da, yasaların tek başına yetmeyeceğini bildiğimizden, günlük ve sosyal hayatta, sivil toplumda, LGBT bireylerin kendisini ifade edebilmesi ve kadın hareketi olsun, üniversiteler olsun, medya olsun, başka alanlar olsun, diğer sivil toplum kesimlerinin görüşlerinde de dönüşüm sağlanması üzerine bir politika geliştirdik." şeklinde konuştu.
 
Geçen 20 yılda Türkiye’de hiçbir yasal düzenlemenin yapılmadığını, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecine girdiğinde mevcut yasalarını AB müktesebatına uyarlaması için verdiği sözlerden hiçbirinin yerine getirilmediğini belirten Ali Erol, "Ama biz bu 20 yıllık süreçte şunu başardık. Türkiye sadece heteroseksüellerden oluşmuyor, LGBT toplumu da Türkiye toplumunun bir parçası; LGBT bireyler, toplumun her kesiminde var ve LGBT bireyler doğrudan görünür oldular." dedi.
 
’LGBT toplumu Türkiye’de sosyal ve siyasi hayata girdi’
LGBT’lerin görünür olmasıyla çatışma alanları ve sorunlarının da açığa çıktığını söyleyen Ali Erol, Türkiye’deki sürece ilişkin gözlemlerini şöyle sürdürdü:
"Biz hak talebinde bulunurken aslında, çalışma hayatından eğitime, sağlıktan siyasete, bir bütün olarak, bu toplumda eşit yaşamak ve toplumun her kesimine eşit olarak katılmak istediğimizi de görünür kıldık. Örneğin anayasanın değiştirilmesi, yeni bir sivil anayasa yazılması tartışmalarında, LGBT toplumunun, ’eşitliği düzenleyen maddeye, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eklensin’ talebi, sivil toplumun pek çok kesiminde kabul edildiği gibi, aynı zamanda Meclis’teki iki ana parti, BDP ve CHP tarafından da sahiplenildi ve AKP’ye karşı savunuldu.
 
Bu, Türkiye’deki LGBT toplumunun başarısıdır ki, anayasa tartışmalarını Meclis’te kilitledi ve LGBT’leri tanımayan bir anayasanın yazılma sürecinde ilerleme sağlanamayacağı görüldü. Bu anlamda LGBT toplumunun, Türkiye’de hem sosyal, hem de siyasi hayata girdiğini söyleyebiliriz."
 
Kaos GL derneğinin kurucularından Ali Erol’a, 2013 ’David Kato Ödülü’ bugün, Kato’nun annesi Lydia Mulumba ve ilk ödülü almış olan Maurice Tomlinson tarafından verilecek. (Ayça Abakan/BBC Türkçe)
 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2012/11/121128_ippf_david_kato_award.shtml 

Etiketler: yaşam
İstihdam