07/05/2025 | Yazar: Kaos GL
Yeni dijital formatın ilk sayısı, Sezgin İnceel’in konuk editörlüğünde "Ses" alt temasıyla yayımlanacak. Katkılarınızı 15 Eylül 2025 tarihine kadar editor@kaosgl.org adresine gönderebilirsiniz.

2014’ten bu yana matbu olarak yayımlanan hakemli queer çalışmaları dergisi Kaos Q+, artık dijitalleşiyor!
Kaos Q+ olarak bugüne dek yalnızca teoriye değil, aynı zamanda queer’in çatışmalı, geçirgen, direnişçi ve norm kırıcı potansiyeline odaklanarak yol almaya, beden, arzu, sınır, emek, talim-terbiye, queer sinema, edebiyat, queer tarih, transfeminizm, queer politik ekonomi, yas, ölüm ve hayaletler, posthümanizm gibi temalar etrafında yayımlanan 13 sayımız boyunca, queeri yalnızca bir kimlik politikası değil, bir düşünme ve müdahale biçimi olarak kurmaya çalıştık.
Queer teori ve pratiklerin iç içe geçtiği kolektif ve çoğul deneyim alanlarını nasıl yarattığını, normatif yapılarla nasıl çatıştığını ve kimlik politikalarının sınırlarını nasıl aşındırdığını tartıştık. 2025 sayısı itibariyle, matbu formattan dijital yayıncılığa geçerek, eleştirel queer düşüncenin çok daha geniş bir erişim, tartışma ve dolaşım ağına açılmasını hedefliyoruz.
Bir diğer haberimiz ise 2025 itibariyle KaosQ+’nın yalnızca tema dosyalarına değil, queer teori ve LGBTİ+ çalışmalarının tüm özgün, bağımsız ve disiplinlerarası katkılarına açık bir yayın politikasıyla yoluna devam edeceği. Her sayı ise yine bir alt tema etrafında özel bir odak bölümüne yer verecek.
Yeni dijital formatımızın ilk sayısı, Sezgin İnceel’in konuk editörlüğünde ‘Ses’ alt temasıyla yayımlanacak. Bu sayının detaylı çağrı metni ise şöyle;
“Kimin sesi makbul kabul edilir? Hangi bedenler “uyum” içinde çalışır? Hangi kültürel, finansal, sembolik ve sosyal sermayelerin sesleri daha çok çıkar? Hangi bedensel ya da toplumsal normlar sesi şekillendirir? Sesin kendisi kadar sessizlik de bir ses olabilir; peki hangi anlamları üretir?
Bugün sesin yalnızca bireysel bir ifade değil, aynı zamanda toplumsal mücadelelerin, kimliklerin, bedenin ve kolektif arzuların alanı olduğunu biliyoruz. Baskının ve sansürün giderek arttığı bir dönemde, kimin sesinin bastırıldığı, hangi sesinin makbul sayıldığı sorusu hem politik hem kuramsal bağlamda önemli bir tartışma alanı açıyor.
Judith Butler’ın (1990, 1993) performativite kavramı, cinsiyeti sahip olunan sabit bir olgu olarak görmek yerine, tekrar eden eylemler aracılığıyla inşa edilen ve “erkek” ile “kadın” gibi ikili kategorilere dayanan istikrarlı bir cinsiyet kimliği yanılsaması olarak ele alır. Suzanne Cusick (1999), bu kuramsal çerçeveyi işitsel alana taşıyarak insan sesinin yalnızca bir iletim aracı değil, aynı zamanda cinsiyetin hem icra edildiği hem de algılandığı bedensel bir alan olduğunu öne sürer. Rebecca Grotjahn (2010) ise seslerin kendiliğinden bir cinsiyete sahip olup olmadığı ya da cinsiyetin onlara dışarıdan mı yüklendiği sorusunu gündeme getirir. Grotjahn, “Müzikle ilgili neredeyse hiçbir etkinlik, şarkı söylemek kadar güçlü bir şekilde cinsiyet tarafından belirlenmiş görünmemektedir,” diyerek, erkekler ve kadınlarla geleneksel olarak ilişkilendirilen soprano, tenor, alto, bas gibi ses aralıkları arasında net sınırların sorgulanması gerektiğini belirtir ve bu kategoriler arasında önemli ölçüde örtüşmeler bulunduğunu savunur. Bu da sabit kategoriler yerine, sesin akışkan sınırlarını ve potansiyelini işaret eder.
Ses üzerinden yapılan kimlik tanımlamalarında sınıf, ırk, toplumsal cinsiyet ve beden gibi eksenler çoğunlukla kesişimsel bir biçimde birbirini etkiler. “İnsan sesi tüm vücudun mükemmel bir uyum içinde çalışması sonucu gerçekleşir” (Ömür, 2004, s. 19) görüşü bu bağlamda sorgulanmaya açıktır: Bu “mükemmelliğin” tanımını kim yapar? Posthümanist yaklaşım(lar) sayesinde insan sesi yalnızca toplumsal hiyerarşiler bağlamında değil, aynı zamanda doğa, teknoloji ve yapay zekâ gibi öznelerarası ilişkiler bağlamında da yeniden düşünülebilir mi?”
Akademik, sanatsal ve edebi üretimlere açık bu sayıya katkıda bulunmak isteyenlerin, 3000–6000 kelime aralığındaki metinlerini 15 Eylül 2025 tarihine kadar editor@kaosgl.org adresine göndermeleri gerekmektedir. Gönderilecek metinlerde 100–150 kelimelik Türkçe ve İngilizce özetler ile birlikte, her iki özetin altında yer alacak 5 anahtar kelime bulunmalıdır.
Sayıyla ilgili her türlü soru için sezgin.inceel@ku.de ve editor@kaosgl.org adreslerinden bize ulaşabilirsiniz.
Konu önerileri
• Şarkı söyleme/konuşma sesi üzerinden toplumsal cinsiyet üzerine çalışmalar
• Popüler kültürde queerlerin sesi
• Queer aktivizmin sesi
• Dil, ses ve queer teori ilişkisi
• Podcast’ler, queer anlatılar ve sesli mecralar
• Dinleme, işitme politikaları ve iletişim biçimleri
• Trans çalışmaları ve ses
• Beden boyutunda ses: sağlamcılık, yaşçılık ve normatif beden politikaları
• Posthümanist yaklaşımlar çerçevesinde ses
Etiketler: medya, kültür sanat, yaşam, araştırma, inceleme