11/05/2020 | Yazar: Ahmet Rüstem Ekici
İnsanlık tarihi boyunca simgelediği anlamların dışında queer bir festival çatısı altında katılımcı sanatçıların bu parçamıza nasıl farklı yaklaştığını gösteren cesur bir sergiydi “Kel ama Kıllı”.
Görsel: Ateş Alpar
Covid-19 salgını dolayısıyla karantina günlerinde Kaos GL dergisinin “Queer Göç 2” dosya konulu 171. sayısı yazıları KaosGL.org okurlarıyla buluşuyor.
Kıl evrim sürecimizde bize eşlik etmiş ve çoğu zaman istenmeyen, şekillendirilmeye açık bir nesneye dönüşmüştür. Kıllı olmak, kılsız olmak, kel olmak, saçlı olmak gibi olguların hepsi kişiden kişiye değişiklik gösterir. Kimi zaman talep edilen kimi zaman istenmeyen bir nesneye dönüşebilir ve cinsiyete vurgu yapan bir şekil alabilir. Peki kılın ve kel olma durumunun birlikteliğindeki tezat ortaya nasıl bir sergi çıkarır?
“Kel ama Kıllı- Arada Festivali” küratör Serkan Bozkurt’un uzun süredir üzerine çalıştığı multi-disipliner bir seçki. Açık çağrı ile bir araya gelen uluslararası sanatçılar tarafından farklı ölçek ve teknikler ile ürettiği çalışmaların sergilenmesindeki en önemli noktalardan biri son dönem sıkça karşılaştığımız sansür engelinden geçmiş bir seçkinin ortaya çıkmış olması. Ada Sanat çatısı altında izleyici ile buluşan sergi, festivalin ne kadar renkli ve çeşitli olduğuna dair büyük ipuçları veriyor. Festival aynı zamanda film gösterimi, performanslar ile farklı mekanlarda devam etti.
Serkan Bozkurt festivali şu şekilde tanımlıyor;
“Kişisel bakımdan toplumsal cinsiyet eşitliğine, cinsiyet politikalarından uluslararası pazarlama stratejilerine, saç düşündüğümüzden çok daha fazla hayatımızın odağında yer alıyor. Disiplinler arası bir bakış açısıyla küratörlüğünü yaptığım festivalde ‘saç beden ve cinsiyet’ üzerine yapılan araştırmaları farklı yaklaşımların yer aldığı sanat eserleri ile bir araya getirmek istedim. Beden ve özellikle saç üzerinden yaratılan stereotiplerle güzellik olgusunu; oluşturulan dışlamalar ve ayrımcılık açısından farklı disiplinlerden gelen sanatçıların araştırmalarıyla inceleyerek bir alan açmaya çalıştım. Örtünme ve kapanma arasındaki fark, bunun pazara dönüşme süreci ve politik stereotipler ile eşleştirilmesinden saçın cinsiyet ve karakter algılamalarındakine rolüne ve psikososyal normların birey üzerindeki etkisinden yüzyıllardır pazar metası olan kadın bedeninin yanı sıra erkek bedeninin de pazar ve güzellik aracı olması araştırma çalışmalarımın içerisinde yer alıyor.”
Kel ama Kıllı sergisi uluslararası birçok sanatçıya çalışmalarını özgürce sergileyecekleri bir alan sağladı. Sergide fotoğraf, illüstrasyon, heykel, animasyon, artırılmış gerçeklik, dijital çizim gibi tekniklerde eserler sergilendi. Performans ve film gösterimlerinin de olduğu festivalde en dikkat çeken etkinliklerden biri Ada Sanat çatısı altında sergilenen “Kel ama Kıllı” sergisiydi. Kıl ve saç sanat tarihi boyunca çeşitli teknikler ile gerek kavramsal gerek en basit yoldan materyal olarak kullanılan nesnelerden biri. İnsanlık tarihi boyunca simgelediği anlamların dışında queer bir festival çatısı altında katılımcı sanatçıların bu parçamıza nasıl farklı yaklaştığını gösteren cesur bir sergiydi “Kel ama Kıllı”.
Leyla Üstel- Transfiguration
Sanatçı Leyla Üstel “Transfiguration” serisinde aynalar ve kişisel bakım ile olan ilişkimiz üzerinden bir bağ kurmaya çalışıyor. Çeşitli ayna çerçevelerinden gözlerimiz ile temas kuran karakterler bize zaman ve görünüşümüz üzerine sorular sormamızı istiyor. İnstagram etiketleri (hashtag) ile izleyici ile interaktif bir etkileşime giren çalışmalar sosyal medya üzerinden bazı sorulara cevaplar arıyor. Leyla Üstel sergisi ve festival ilişkisini şu şekilde aktarıyor;
“Arada Festival'in "Kel ama Kıllı" sloganı ile; saç, beden ve cinsiyet üzerinden bireysel kimlik konusunu disiplinler arası bir tartışma olarak ortaya atması beni heyecanlandırdı ve bu çağrıya cevap verdim. Böylece benim için hem çok eğlenceli hem de oldukça öğretici bir süreç başlamış oldu. Bu çağrıya özel olarak, ayna karşısında saçlarına çeki düzen veren, değişik kimlik gruplarından insanları resmettiğim bir dizi illüstrasyon ürettim. "Transfiguration" ismini verdiğim bu diziye, festival boyunca yeni parçalar eklemeye devam edeceğim. Resmettiğim her karakterin kendine bakışına ince bir duygu gizledim. İzleyicileri de, yarattığım karakterlerle empati kurmak veya onları yargılamakta serbest oldukları bir Instagram oyununa davet ettim. Burada iki amacım var. Öncelikle saçlarımızın duygu durumumuzu nasıl etkilediğini incelemek ve ikinci olarak da başkalarını görünüşlerine göre nasıl değerlendirdiğimizi araştırmak.
Ateş Alpar- Halloween Queer Fest
Ateş Alpar fotoğraf serisinde 2019 yılında İstanbul drag kültüründen anları yakalıyor. Gelecekte dönem drag kültürü adına önemli bellek izleri taşıyacak fotoğraflar bireysel değişimin ardında saklanan kareler üzerine kurgulanıyor. Halloween Drag Fest başlığı altında yer alan çalışmaları LGBTİ+’ların ve eşitsizliğe, ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalmış grupların öykülerini anlatmaya odaklanıyor. Halihazırda 3 yıldır queer gece hayatına dair yürüttüğü fotoğraf ve video çalışmalarından küçük bir portre seçkisi sunan Ateş Alpar Toplumsal eşitsizliğin yarattığı mağduriyetin ötesinde, bizlerin nasıl da mücadele ettiğine, en yoğun ıstırabın olduğu noktada dahi bu acıyı görmezden gelmeden, neşeyi ve güveni, dostluğu ve azmi nasıl örgütlediğimize odaklanıyor.
Hakan Sorar’dan estetik veya cinsel arzu nesnesi olarak “Kıl”
Hakan Sorar'ın dijital olarak modellediği bedenler basit geometrik formlardan organik bir şekilde beden evrimine doğru ilerliyor. Bu beden değişimlerine kıllı tenler eşlik ediyor. Kıl'ın estetik veya cinsel arzu nesnesi olarak sorgulandığı dijital işler sanatçının kendi teninden kopyalanan canlılara dönüştüğü için biricik olduklarının vurgusunu yapıyor. Çeşitli ölçeklerde kıl detayları ile şekillenen “Kıllı Küpler” serisine ek sergi mekanının girişini bir bayrak gibi kaplayan ve mekâna yönlendiren “Through The Skin” çalışması makro çekilmiş bir fotoğrafta kıl detayları gösterirken baskı ölçeği olarak da görüntüyü devleştirerek mekâna bedenden bir parça gibi yayılıyor.
Babak Haghi- Special Hair Series
Babak Haghi “Special Hair Series” ismini verdiği serisinde saçı vücudun en hassas kısmıdır ve hızla dışa temas eden kısmı olarak ele alıyor. Vücudun dokunuşu saç ve cilt tarafından hissedildiği ve böylece saç’ın her zaman aşk ve arzu nesnesiyle ilişkili olduğunun altını çiziyor.
Ceylan Dökmen- Rüzgâr Saçlı Kadın, Fırtına
Heykellerinde rüzgârı ve uçuşan saçları hissettiğimiz sanatçı Ceylan Dökmen Rüzgâr saçlı kadın- Fırtına isimli çalışmaları kenti ve yaşadığı çevreyi hissetme, odaklanma ritüelleri üzerinden şekilleniyor.
Önder Özgenç- Gökkuşağı Ruhumuz
Önder Özgenç dijital tekniklerle ürettiği “Gökkuşağı Ruhumuz” isimli çalışmasında gökkuşağını benimsemiş ve ruhunu adamış rengarenk savaşçıları simgeliyor. Savaşçılar olarak tanımlananın nedeninin birçok homofobik söylemler, davranışlar olmasına rağmen hiçbir şekilde pes etmeden hayatımıza devam edebilme gücümüzün olması olduğunu belirtiyor.
İllüstrasyonlarıyla Ayberk Keskin
Ayberk Keskin “Kel ama kıllı” konu başlığı altındaki sergi için şunları ekliyor; çoğunluğu queer sanatçılardan oluşan başarılı bir karma sergiydi. Birçok sanatçının gözünden vücut, sosyal çevre ve güzellik standartlarını sorgulayan işleri barındırıyor. Güzel ve sıcak bir aile hissi içeren bu serginin bir parçası olmaktan mutluluk duyduğunu belirtiyor. Ayberk Keskin, sergide illüstrasyonlardan oluşan serisinde kıl, saç ve beden görünümleri çerçevesinde dolanıyor.
Her beden gibi kendine özgü olan “Mistress”
İren Yılmaz ve Kardelen Fulya Okumuş “Mistress” çalışmasının beden, cinsiyet algılarının dışında dominant bir karakter yarattığını vurguluyor. Toplumun “belirsiz” olan şeyden korkmasına karşı hem saldırganlığını hem de korkusunu taşıyan bir karakter olan “Mistress” bir yandan hepimiz öteki yandan ise hiçbirimiz. Sadece her beden gibi kendine özgü.
Mohammad Ali Khosravi: İkili Cinsiyetin Ötesinde
İran’dan katılan Mohammad Ali Khosravi fotoğraf üretiminde çoğunlukla kıl ve beden ilişkileri üzerine duran bir sanatçı. İnsan olmaya odaklanan portre serisinde ikili cinsiyet sistemlerinin dışında insan deneyimini paylaşmaya odaklanıyor.
Peştamalın Ardındaki Gizem: Hamam
Sergide Hamam serimden artırılmış gerçeklik çalışmalarım ile yer almış olmaktan son derece mutluyum. Hamam serisi İstanbul LGBTİ+ varlığına dair en çok ses getiren sergilerden biri olmuştu. Buradaki görünürlüğü kıl, kellik gibi direkt anlatım durumlarından artırılmış gerçeklik ile bir adım öteye taşımak benim için anlamlıydı.
Kıl üzerine argo deyimlere, ata sözlerine, sanat tarihinin kalıplaşmış cinsiyet göndermelerine ek olarak yeni bir söylemi olan bir serginin sanatçı olarak bir parçası olmak benim için oldukça değerli ve keyifliydi. Sansürün ve toplumsal ayrımın bu kadar yoğun yaşandığı bir dönemde alternatif bir festivalin “Arada” değil tam da İstiklal Caddesi üzerinde cesur bir seçki ile var olması ve çoğunlukla gönüllülük üzerinden yürümesi kesinlikle alkışı hak ediyor.
Uluslararası sanatçıların da konuk olarak katıldığı Aradafest kıldan tüyden bir festival ile ‘KEL AMA KILLI’ (bald but hairy) sloganıyla dünyanın dört bir yanından sanatçılar ile 16-20 Şubat arasında gerçekleşti ve bütün sene boyunca İstanbul başta olmak üzere Beyrut, Londra, Tahran, Viyana, Amsterdam ve Berlin olmak üzere; büyük ihtimalle Budapeşte ve Sofya'ya da konuk olacak.
Etiketler: kültür sanat