27/07/2023 | Yazar: Gözde Demirbilek

Yenilenen Kelimeler ve Şeyler’in ikinci konuğu Ceren Yakıcı.

Kelimeler ve Şeyler: Ceren Yakıcı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Yenilenen Kelimeler ve Şeyler’in ikinci konuğu Ceren Yakıcı. Siz de cevaplarınızı bir fotoğrafla gozde@kaosgl.org adresine göndererek bir sonraki konuğumuz olabilirsiniz.

En sevdiğin kelime?

Tutku... Yaşamının çoğu alanında koca bir korku ve endişe bulutunun içinde sıkışmış hisseden insanlara dahil bir şeylere adım atmaları için içlerindeki kıvılcımı ateşleyen, ellerinden tutan belki sırtlarına ufacık bir “ben buradayım” dokunuşu sağlayan o his, belki bir durup nefes alma alanı belki göz bebeklerinde bulunan minik bir tebessümün tendeki yansıması veya yanılsaması...

Deneyimlerin biricikliğine dair her şeyde az veya çok fark etmeksizin bulunduğu için çok seviyorum galiba bu kelimeyi.

En sevmediğin kelime?

Hiyerarşi. Doğumumdan şu yaşıma kadar bu kelimenin gölgesini ne yazık ki hep ensemde hissettim. Aile kurumu, askeriye içerisinde büyümek, cis-heteronormatif ve patriyarkal sistemin getirileri özetle “tecrübe” adı altında ayrıcalıklı konumlarından yaşamlara parmak sallayanların düzenini temsil ettiği için sevmiyorum.

Belki?

Aşk bir gün gerçekten pusulam olur.

Hayalin?

Kendimle barışarak çekingenliğimi ve hata yapma korkumu aşmak, “sen şunları şunları, bunları başardın” diyen insanların dediklerine inanarak bakabilmek ve tebessüm etmek. Çünkü biliyorum, kendimle barıştığım noktada yaşamayı yalnızca nefes almaktan ibaret sanmayacağım.

Barış?

Dayanışmanın koşulsuz şartsız getirdiği o huzurlu atmosfer.

Özgürlük?

Yargılanma, aşağılanma, zorbalığa uğrama korkusunun gerçeklik kılınmadığı bir atmosferde nefes alabilmek.

Dayanışma?

Halden anlamanın, empatinin en samimi hali fikrimce, düşsen kalsan da, zorbalığa uğrasan da, kendine yıllarca küstürülsen de ellerinden tutup seni ayağa kaldıran o duygudaşlık.

Aşk?

Çoğu insanın bu kelime ile deneyimi biriciktir kabul ama ortak bir nokta diyemesek bile büyük bir çoğunluğun yaşamında, kıyısında, köşesinde ince bir sızı değil mi sizce de? Böyle çalan bir şarkıda, karşılaştığın bir şiirde, sokakta yürürken burnuna gelen bir parfümde, oturduğun bir mekânda artık hatıran ne ise aklına gelir, en savunmasız halinle ve minik bir sırıtmayla öylece bir yolculuğa çıkarsın zihninde. Hele bir de imkansızı var ki yalnızca bakakalıyorsun, toplumun belirlediği normların imkansızlaştırdığı aslında, yok yaş farkı yok statü yok bilmem ne... İnsanın elini kolunu bağlamasını geçtim insanın duygularını da bağlamaya çalışıyor bu toplum normalleri(!)

Muhafazakârlık?

Sözde “koruma” özde baskı ve sindirilmişliğin gerçeklik kılınmaya çalışılması. Bir şeyleri koruma adı altında gerçekleşen kısıtlama ve zorbalıkların olduğu, insanların göz bebeklerindeki yaşama sevincini alıp yerine tek-tipleşme zehrini bırakan lanet.

Görünürlük?

“BAKIN BEN BURADAYIM, YAŞAMDAYIM, AKIŞTAYIM” diyebilmek, yok sayılmaların ve uğranan zorbalıkların açtığı yaralara üfleyerek pansuman yapmak... Eskiden sırf görünür kılınırım diye konuşmaya dahil korkarken (belli başlı insan görünümlü deccallerin zorbalıkları sonucu) şimdi yüzde yüz başaramasam bile konuşabilmek hatta haykırabilmek.

Lubunya?

Dayanışma ve kucaklaşmanın en özel hali. Bir bakışta bir gülüşte binbir anlam yatan o güven hissi.

Lubunyaca?

“Gullüm” kelimesi ile yolum kesiştikten sonra keşfetmiştim ve sonrasında söylemesi keyifli bir sürü kelime ile karşılaştım...

Ayrımcılık?

Ayrıcalıklı konumlarından ahkam kesenlerin söylem, davranış fark etmeksizin ortaya koyduğu her türlü saçmalıkları.

Öz savunma?

Başarabilsem çokça kez kendimi koruyabileceğim ama başaramadığım ve başaramamamın sonucunda her defasında kendimden bir şeylerin yitip gittiğini hissettiğim, eksikliğini hissettiğim o şey... Biliyorum ama bir gün başardığımda, o gün kendimden de içimdeki o küçük çocuktan da bütün korkuları azat edeceğim.

Esenlik?

Boğazımıza çöken bu düzende “yeter yahu” diye yüzümü biraz da olsa kendime dönme çabam, bazen uzunca bir yazı yazmak bazen bir çizim yapmak özetle deriin bir nefes almak diyebilirim.

Eşitlik?

Yok sayılması için allem ediş kallem edişlere inat, birbirimizin ellerini sıkı sıkı tuttuğumuz kimi zaman birbirimize tutunduğumuz o gerçeklik.

Kapsayıcılık?

Ezen – ezen hiyerarşisinde ezilen her canlının görünürlüğü, mücadelesi, sesi soluğu.

Adalet?

İp üzerinde ilerleyen cambaz misali en ufak bir sarsıntıda felaket ya da değişimlere sebep olan kaotik bir kavram.

En sevdiğin ses?

Evladım Yogi’nin evde gezinirken parkelerde çıkardığı o çıt çıt sesi...

En sevdiğin görüntü?

Yakın zamanda mezuniyetimde, kırmızı elbisem, boynumda gökkuşağı fuları ve elimde pankartla çekindiğim bir fotoğraf var, ona baktıkça mutlu oluyorum.

Bu yaza en yakıştırdığın şarkı?

Mabel Matiz – Numaracı. Hissettirdikleri nedense, o yazın bunaltıcı sıcağına rağmen full enerji.

Başka bir dünya mümkün mü? Nasıl bir dünya?

Evet mümkün, sömürüsüz nefretsiz eşit bir dünya mümkün.

Sen bir şarkı olsaydın?

Kalben –  Bi Şeyler

“Biliyorum bi şeyler oldu / Tamam güzelim tamam / Biliyorum bi şeyler oldu / Koruyamadım seni inan / Biliyorum bi şeyler oldu / Konuşamadım o an” diyen.

Kalben gibi hissettim çünkü çoğu zaman. Çocukluğumun büyük bir kısmı askeriyede geçti o dünyaya ait hissedemedim, arkadaşlarıma ait hissedemedim, partnerlerime ait hissedemedim, bulunduğum yere ait hissedemedim bunlar çok doğal geliyor aslında kendime ait hissetmekten başka bir yere veya kişiye ait hissetmek o aidiyet duygusu kısıtlanmak gibi geliyor bana çünkü fakat tuhaf olan şu kendime bile ait hissedemedim. Öyle olunca da bütün o ait olamayışlarıma, olan biten her şeye “tamam güzelim tamam” dedim.

En iyi alışkanlığın?

Bu soru üzerine bu kadar fazla düşünmeme çok şaşırdım kendime böylesine mi sırtımı dönmüşüm diye, teşekkür ederim bu yüzden bu soru için öncelikle. Ay galiba elimden geldiğince çevremdeki insanlara iyi gelmeye çalışma alışkanlığım. Canları sıkkın olduğunda dertleşmek istediklerinde olan bitenleri çözemesek bile dinlemeyi ve elimden geldiğince onları anlamaya çalışmayı çok seviyorum.

En kötü özelliğin ne?

Hata yapma ve yargılanma korkusundan dolayı bazı zamanlar yapabileceğim şeylere adım dahil atamadığım oluyor. Korkularıma yenik düşmek ya da yetersizlik hissine yenik düşmek diyebilirim.

En sevdiğin slogan?

“Nerdesin Aşkım / Burdayım Aşkım”

O kadar çok seviyorum ki bu sloganı, yalnız olmadığımı hissettiriyor çoğu zaman, hele Aşkım'ı da duyunca mest oluyorum.

O nağmeler saz mı caz mı?

İçimden saz demek geldi...

En çok etkilendiğin eylem?

Galata Kulesinden sarkıtılan gökkuşağı bayrağının olduğu eylem.

Peki gönlün kar mı buz mu?

O kadar değişiyor ki. Elimizde olmayan kırgınlıklara kar, böyle bir bakışta eriyip gidiyorum ama kasti manipülasyon, zorbalık ve şiddete fazlasıyla buz ya. Hatta buz da eriyor ya kaskatı mermer olabiliyor kalbim diyebilirim.

Seni bu aralar etkileyen kişi?

Mabel Matiz ya. Müphem şarkısı ile döndürdü başımı.

En son okuduğun, kitap ya da dergi?

Eleştirel Psikoloji / Dennise Fox, Isaac Prilleltensky, Stephanie Austin.

Lubunyalara son olarak söylemek istediğin bir şeyler?

Sizi kocaman seviyorum, iyi ki varız <3


Video Haber İkon  İlgili Video:


Etiketler: yaşam, kelimeler ve şeyler
İstihdam