19/11/2021 | Yazar: Uğur Yıldırım

İşgalin bizi kendi sosyal ve kültürel ilerlememiz alanlarında rehin almasına izin vermemeliyiz.

Kesişimsellik benim gibi Filistinli queerler için işe yaramıyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Trans erkek Filistinli bir gencin bıçaklanması üzerine Hayfa’da protesto eylemi, 1 Ağustos 2019, Oren Ziv

Uğur Yıldırım, Izat Elamoor’un Haaretz’de yayınlanan makalesini çevirdi.

Filistinli, queer ve hayal kırıklığına uğramış: Sürekli pinkwashing, yerleşimci-sömürgecilik ve kesişimsellik hakkında konuşmak beni Filistin LGBTQ hareketinden nasıl uzaklaştırdı?

İlk defa on iki yıl önce, Ben Gurion Üniversitesi'nde 19 yaşında bir lisans öğrencisiyken, Filistin queer hareketinden haberdar oldum.

Filistinli LGBTQların sorunları üzerinde çalışan yalnızca iki büyük bağımsız kuruluş olduğunu öğrendim: AlQaws for Sexual and Gender Diversity in Palestinian Society ve Aswat – Palestinian Feminist Center for Gender and Sexual Freedoms. Filistinliler için yerel örgütlü queer hareketi etkin bir şekilde bu iki grup oluşturmakta.

Bir süre sonra, alQaws'a katılmaya karar verdim. Ancak Be'er Sheva'da yaşadığım göz önüne alındığında, çoğunlukla bu yeni keşfettiğim LGBTQ topluluğuyla çevrimiçi olarak bağlantı kurdum. Aynı yıl, Beytüllahim'in hemen dışındaki Beit Jala'da gözden uzak bir yerdeki alQaws’a katıldım. Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Yeşil Hat'tan, çoğu gey erkeklerden oluşan büyük bir Filistinli LGBTQ grubuyla ilk kez tanışıyordum.

Genç bir yetişkin olarak, Necef'teki bir Bedevi topluluğu olan (gerçek bir çölde yer alan eşcinsel çölü diyebileceğim) köyüm Kuseife'nin küçük kasaba balonundan daha yeni çıkmaya başlamıştım. Bir genç olarak queerliğimi fark edip kucaklamış olsam da, ailem, topluluğum ve kültürüm arasında yolumu bulmakta hala zorlanıyor ve hala queer bir erkek olarak onlara nasıl uyum sağladığımı anlamaya çalışıyordum.

AlQaws'ı ilk duyduğumda, odak noktalarının Filistin toplumundaki homofobiyi ortadan kaldırmak ve benim gibi hâlâ kültürlerini ve ailelerini queerlikleriyle uzlaştıracak bir gelecek hayal etmeye çalışan Filistinli LGBTQ’lara alan yaratmak için çalıştığını ummuştum.

Bunun yerine kendimi sürekli olarak kesişimsellik, pinkwashing, homonasyonalizm ve yerleşimci-sömürgecilik[i] gibi terimlerin egemen olduğu kafa karıştırıcı tartışmalarda buldum.

Bu terimlerin AlQaws organizatörlerine göre tam olarak nasıl LGBTQ özgürleşmesinin anahtarı olduğunu anlamasam da, bu yaklaşımı sorgulayacak kadar biliyordum. Ama sesimi duyurmakta kendimi rahat hissetmiyordum ve bu yüzden çoğunlukla sessiz kaldım. AlQaws'ın dünyasına nasıl uyum sağladığımdan emin olamamaya başladım.

Faaliyetlerine katılımım giderek azaldı. Hala iki ayda bir Tel Aviv-Yaffa'daki (Arap müziği ve drag şovları ile kesinlikle keyifli bir alan) queer partilere katılıyordum. Ancak ilk baştaki aileme açılma ve örgütün merkezine olan coğrafi mesafeyi aşarak tam anlamıyla ilgili bir aktivist olma istekliliğime rağmen, hepsi bu kadardı.

19 yaşındayken bana yabancı olan aynı terimler şimdi ABD ve İsrail-Filistin arasında on yıl yaşadıktan, toplumsal cinsiyet ve cinsellik çalışmaları üzerine yüksek lisans yaptıktan ve şimdi eğitim sosyolojisinde doktoramı bitirirken tutarlı ve tanıdık gelmeye başladı.

Ama şimdi bile, alQaws ve Aswat'ın kurucularıyla entelektüel bir dili paylaşan ve onların queer Filistin kurtuluşunu nasıl gördüklerini anlayan bir akademisyen olarak, onların terimleriyle ve vizyonlarıyla ilgili çekincelerim var.

İlk olarak, yine de, alQaws ve Aswat'ın, çoğu zaman zor koşullarda bıraktıkları etkinin ve kayda değer çabanın farkındayım: bölgedeki queer bireylere acil yardım, topluluk etkinlikleri düzenlemek, gönüllü yardım hattıyla duygusal ve pratik destek sağlamak, queer gençler için çizgi roman oluşturmak, queer müzik üretmek, yerel bir queer film festivalinin küratörlüğünü yapmak ve LGBTQ sorunları üzerine sosyal hizmet uzmanları ve ruh sağlığı uzmanları için atölyeler düzenlemek…

Ama bu derneklerin yol gösterici vizyonlarıyla ilgili çekincelerim hala geçerli. Örgütlü Filistin LGBT hareketinin ideolojisinin merkezinde kesişimsellik var. Bu bağlamda kesişimsellik, queer özgürleşmesinin özünde İsrail'in Filistinliler üzerindeki işgalini sona erdirmesiyle ve İsrail'in küresel olarak daha iyi bir imaj yaratmak (homomasyonalizm) için queer Filistinlileri sömürmesine (pinkwashing) son vermesiyle bağlantılı olduğu fikridir.

Bu yaklaşım, queer Filistinlilerin mücadelesi için son derece önemli ve inkar edilemez bir şekilde gerçek dinamiklere dayanıyor olsa da, birkaç sorunu var. Bu sorunlar, Filistin LGBTQ mücadelesinin nihayet ana akım topluma, kamusal alana ve yerel medyaya ulaştığı 2019 yazından itibaren daha belirgin hale geldi.

Kesişimsellikle ilgili ilk büyük sorun, teorik yükün ne kadar olduğudur. Entelektüel incelikleri ve terminolojisi, LGBTQ topluluğuyla ilişkili olarak Filistin toplumunun olduğu yerden kopuk. Bunun tam tersi de geçerli.

Filistinli queer topluluğuyla 12 yıllık birlikteliğim ve özellikle Filistinli LGBTQlar üzerine doktora tezim için yaptığım saha araştırmam, birçok Filistinli queerin pinkwashing gibi terimleri daha önce hiç duymadığını gösteriyor. O dili mülakatlarım sırasında anlatmak ve tanıtmak zorunda kaldım.

LGBTQ’ların yaşamları veya mücadeleleri konusunda bilgili olmayan daha geniş Filistin toplumu için bu, etkili bir başlangıç ​​noktası değil.

Kesişen örgütlenme iki yönlü bir mücadeleye yol açar: hem İsrail sömürgeciliğine hem de muhafazakar Filistin kültürüne karşı. LGBTQ kimliklerle ilişkilenmemiş veya bu kimlikler hakkında bilgi sahibi olmayan Filistin halkını kafasını bu bile tek başına karıştırıyor. Kesişimsel söylem ve hedefleri fazlasıyla kendine referans verir ve entelektüel olarak yoğundur. Filistin halkına LGBTQ kimlikleri öğretmek, basitleştirilmiş ancak açık, sevgi ve hoşgörü mesajlarıyla başlamalıdır. Halka Filistinli LGBTQ’ların var olduklarını ve iyiye gitmek istediklerini göstermelidir.

Bu farkındalığın yükselmesiyle ilgili bir sorudur. Ancak çoğu zaman, Filistinli LGBTQ örgütlenmesinin en kamusal ifadeleri, son üç yıldır Hayfa'da düzenlenen ve sonuncusu Eylül 2021'de yapılan "Queer Özgürleşmesi İçin Bir Toplanma Çığlığı" adlı, hem Filistin hem de gökkuşağı bayrakları içeren benzeri görülmemiş gösteriler dizisi gibi, büyük ölçüde teorik çerçeveye oturtulmuştur. Bu çerçeve Filistinli queerler için bile kendilerine açıklaması zor olan bir çerçeve.

Ağustos 2019'da, özellikle Hayfa'daki ilk gösteriler olmak üzere, Filistinlilerin tepkilerini haber ve sosyal medya platformlarından gözlemledim. Filistin bayrağının gökkuşağı ve trans bayraklarının yanında olmasının sadece LGBTQ olmaktan daha fazla ilgi gördüğü, daha tartışmalı ve kışkırtıcı olduğu açıktı.

Filistin ana akımı, ulusal bayraklarının “onurunu” savunmakla daha çok ilgileniyordu ve queerlerin el sallamalarını hem bir utanç kaynağı hem de Filistin davasını lekeleyen bir eylem olarak ele aldı.

Ağustos ayındaki gösteri, politikacıların LGBTQ karşıtı şiddet ve kışkırtma dalgasına karşı bir protestoydu. Bu protesto, sokaklardan medyaya, Knesset’e[ii] ve Filistin Yönetimi'ne kadar, Filistinli LGBTQ mücadelesinin ve sorunlara karşı dayanışmanın uzun süredir beklenen görünürlüğünü tetikledi.

Ancak bu mesaj Filistin bayrağının etkisiyle kayboldu. Gösteriler, LGBTQ meşruiyeti ve haklarına odaklanmak yerine, kimin Filistinli olarak tanımlanacağı üzerine bir tartışmaya dönüştü. İronik olarak, Filistin bayrağının kullanılmasının sebep olduğu öfke, LGBTQ topluluğunun Filistinli olamayacağına dair bağnaz fikir tarafından başlatıldı.

Bayraklar meselesi ve tepkiler, kesişimselliğe dayanan bir Filistinli queer mücadelesinde ısrarın neden önemsiz görülen veya daha fazla olmasa da eşit derecede ilgiyi hak eden diğer meselelerden uzaklaştırdığını gösteriyor.

Bunların en belirgin ve acil olanı, LGBTQ kimliklere yönelik genel hoşgörüsüzlük ve Filistin toplumunda varlıklarının inkar edilmesidir. AlQaws'ın organizatörleri, Filistin’deki homofobinin devamlılığının işgalin devamı ile ilgili olarak görülmesi gerektiğini iddia etse de, bu onu daha az acil hale getirmez veya işgale karşı agresif bir mücadele ile paralel gitmesinden alıkoymaz.

Açıkça görülebileceği gibi, Filistin toplumu içinde LGBTQ topluluğuna yönelik homofobik şiddet ve LGBTQ topluluğunun Filistin anlatısından dışlanması birbiriyle yakından ilişkilidir ve kesinlikle çözüm bekleyen temel sorunlardır. LGBTQ liderlerinin aslında önceliklerini uyarladığını gösteren olumlu bir değişim olarak Filistin toplumunun homofobisi son birkaç yılda giderek daha fazla dikkat çekse de, bu değişimin LGBTQ örgütlenmesinin en kamusal gösterilerinde, yani sokaklarda, hala pek etkisi yok.

Daha da ileri gidersek: O gösteride Filistin bayrakları olmasaydı, odağı Filistin ulusal kimliği hakkında bir tartışmadansa, acil LGBTQ sorunlarına çeker miydi? Başka bir deyişle, buradaki kesişimsellik vurgusu, Filistin LGBTQ topluluğunun davasına faydadan çok zarar mı verdi?

Kesişimsellik teoride ideal olsa da pratikte çok fazla şeyi kapsıyor ve belirli ihtiyaçların hedeflenmesini bulanıklaştırıyor. LGBTQ karşıtı şiddete karşı protestolar söz konusu olduğunda: Kimi hedef alıyorlar – sömürgeci gücü mü yoksa son derece heteronormatif Filistin kültürünü mi? Organizatörler için bu, yanıtlaması kolay bir sorudur: Her ikisi de aynı anda. Ancak Filistin halkı, LGBTQ görünürlüğünü neden kabul etmeleri gerektiğine dair bu kadar yaygın bir açıklamaya henüz hazır değil.

Peki ya şiddet veya tehditle karşı karşıya kalan, cinsel veya cinsiyet kimliklerini açıklamaktan korkan veya Filistin ulusal mücadelesini bir kenara atmadan tam olarak bu sorunlarla yüzleşmek ve çözmek için mücadeleye aktif olarak katkıda bulunmak isteyen LGBTQ topluluğunun üyelerine ne demeli? Tabii, aynı zamanda birini diğerine bağlı kılmadan?

Katılımcılardan eş zamanlı olarak işgali sona erdirme çağrısında bulunmalarını, Filistinli kimliğini sahiplenmelerini ve queer kimliğini sahiplenmelerini talep etmek bana zayıf bir strateji gibi geliyor.

Bu gösteriler Filistinli LGBTQ mücadelesi için son derece memnuniyetle karşılanan bir dönüm noktası olsa da, Filistinli LGBTQ topluluğundaki LGBTQ sorunlarını yerleşik sosyokültürel bağlamlarında vurgulamak ve LGBTQ karşıtı düşmanlığı (eşcinselliğin yabancı, batılı, doğal olmayan ve Filistin toplumunun dini yapılarına aykırı olduğunu belirten tezler) nasıl deneyimledikleriyle yüzleşmek isteyenlere etkin bir şekilde yer vermediler.

Böyle bir yaklaşım, LGBTQ mücadelelerinin milliyetçi ve anti-sömürgeci olarak mevcut baskın çerçevesi kadar kesinlikle hem makul hem de meşrudur.

Kesişimselliğin LGBTQ örgütlenmesi üzerindeki tekeli, aksi takdirde topluluk haklarının güçlü ve özgün savunucuları olacak olan queer Filistinlileri de uzaklaştırır. Bana hareketten ayrılmalarının nedeninin kesişimsellik ve işgal üzerine odaklanmak olduğunu söyleyen birçok Filistinli queer ile konuştum.

Bazıları, anti-sömürgeci zihniyetin hareketin alanlarında o kadar baskın olduğunu hissetti ki, onların queerliklerini dışladığını, hatta sildiğini belirtti. Bazıları, egemen ideolojiye yeterince uymadığını bilerek görüşlerini dürüstçe ifade etmedi.

Filistinli LGBTQ örgütlenmesi üzerindeki kesişimsellik tekeli, farklı konuların kapsayıcı bağlantısına kendini adamasıyla, aslında, kesinlikle ilk görevi olması gerektiği LGBTQ topluluğuna özen, topluluğun bir kısmının dışlamasıyla sonuçlandı. Kesişimsel yaklaşımda esneklik olsaydı, gösterilerde daha fazla katılımcı ve genel olarak daha büyük, daha güçlü bir LGBTQ topluluğu olabilirdi.

Bu, LGBTQ mücadelesini işgalle ilişkilendirmeyi bırakmamız gerektiği anlamına gelmiyor. Bunun yerine, Filistinli LGBTQ mücadelesi uzun süredir aktif olmasına rağmen, Filistin toplumunda LGBTQ sorunlarının temel tanımlarını ve kabulünü oluşturmanın bile erken aşamalarında olduğu göz önüne alındığında, bu derneği merkezden uzaklaştırmayı düşünmeliyiz.

Kaçınılmaz suçlamalar akışına girmeden önce: Hayır, pinkwasher veya homonasyonalist değilim. Filistinli LGBTQ davasından taviz vermeyecek şekilde inanıyorum ve organizatörlerle hem işgalden hem de homofobiden kurtulmuş, içinde queer Filistinliler için güvenli ve eşit bir yer olan Filistin toplumu hayallerini paylaşıyorum.

Ancak, bu hayallere nasıl ulaşılacağı konusundaki konuşmamızın daha çeşitli, akıcı ve müzakereye açık olması gerektiğine inanıyorum. LGBTQ örgütlenmesi son 20 yılını Filistin'deki queer yaşamı sömürgeciliğe bağlamaya bu kadar odaklanmamış olsaydı daha büyük sonuçlar verip vermeyeceğini sorgulamanın zamanı geldiğini düşünüyorum.

Çatışmanın nehir ve deniz arasındaki her şeyi, özellikle Filistinliler için şekillendirdiği doğru. Ancak kendi alanımızda yapabileceğimiz herhangi bir ilerlemeden, çatışmayla ilişkilendirilmesi amacıyla gönüllü olarak vazgeçmemeliyiz.

Kadınların statüsünün iyileştirilmesi, silahlara karşı, aile içi şiddete karşı, ifade özgürlüğü için, daha çeşitli aile yapıları için, yüksek öğrenime erişim gibi Filistin sivil toplum kampanyalarının tümü, toplumumuzu maddi olarak daha iyiye doğru değiştiren canlı çabalardır. İşgalin bizi kendi sosyal ve kültürel ilerlememiz alanlarında rehin almasına izin vermemeliyiz.

Aynısı LGBTQ hakları için de geçerli olmalıdır. LGBTQ ve ulusal davaları yakından bağlamaya kararlı olanlardan, normalleşmeyle ilgilenenlere, LGBTQ Filistinlilerin tüm seslerini dahil etmenin toplumumuzun ve toplumumuzun sağlığının bir işareti olduğuna kesinlikle inanıyorum. İsrailli LGBTQ’lar da Filistinli queer alanlarından yargılanmadan veya dışlanmadan bunu yapma hakkına sahip olmalılar.

Tıpkı Filistin toplumu gibi, Filistin LGBTQ topluluğu da çeşitlidir ve bu bizim için bir ayrışma kaynağından ziyade bir güç noktası olmalıdır. İşgalin sona erdirilmesi her zamanki gibi acil, ancak LGBTQ topluluğunun ihtiyaçları açısından acil olanın ve hemen şimdi yapılması gerekenin hiyerarşisini bu kadar katı bir şekilde yönetmeye gerek yok. Queer Filistinliler olarak, kişisel ve ulusal kurtuluşa giden yolların zengin heterojenliğini kucaklamalıyız.

Izat Elamoor, New York Üniversitesi Uygulamalı İstatistik, Sosyal Bilimler ve Beşeri Bilimler Bölümü'nde Eğitim Sosyolojisi alanında doktora eğitimi alıyor. Filistin'deki LGBTQların sorunlarını eğitim, aile hayatı ve Filistin Queer Hareketi ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki LGBTQ yaşamı (2011 Arap ayaklanmalarından bu yana LGBTQ değişiminin siyasi ve kültürel faktörlerine odaklanarak) üzerine odaklanarak inceliyor. Twitter : @ElamoorIzat



[i] Settler-colonialism

[ii] İsrail Meclisi.


Etiketler: yaşam, dünyadan
2024