04/09/2012 | Yazar: Kaos GL

‘Diyarbakır ve çevre illerde yaşayan homofobi ve transfobi karşıtları olarak mücadelemizi yürütürken bu bölgedeki dinamikler üzerinden bir politika izlemenin zorunluluğuna inanıyoruz.’

KeSKeSoR 1 Eylül Barış Günü’nde İstasyon Meydanı’ndaydı! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
“Diyarbakır ve çevre illerde yaşayan homofobi ve transfobi karşıtları olarak mücadelemizi yürütürken bu bölgedeki dinamikler üzerinden bir politika izlemenin zorunluluğuna inanıyoruz.”
 
1 Eylül Barı Gününde, Diyarbakır’da mitinge katılan KeSKeSoR LGBT Oluşumu, Barış mitingini değerlendirdi. KeSKeSoR, R. A. nefret cinayetiyle ilgili de medyanın ele alışına dair bir açıklama yaptı.
 
KeSKeSoR pankartı ve gökkuşağı bayraklarımızla Diyarbakır Konuk Evi’nden başlayan yürüyüşümüz miting alanı girişinde polis engeliyle karşılaştı.
 
Her mitingde olduğu gibi 1 Eylül mitinginde de kadınlar ve erkekler için ayrı arama noktaları düzenleyen polis, pembe kimliklilerin soldan, mavi kimliklilerin ise sağdan geçmesi gerektiği söylediğinde but gacivari (oldukça kadınsı / Lubunca) arkadaşımız buna itiraz etti ve kadın bölümünden geçti.
 
Miting alanına girdiğimizde alkışlarla karşılandık, bi’ de üzerimize fırlatılan pet şişeyle… Ama zafer işareti yaptığımızda selamımızı aldı gedê nehs (haylaz oğlan / Kürtçe).
 
Miting alanında döviz ve bayraklarımız yoğun ilgi gördü. Öyle ki bi’ qirix (kırık / Diyarbakırlı bazı erkeklerin sahiplendikleri bir kavram), “hepimiz R.A.’yız hepimiz eşcinseliz” yazılı dövizimizi taşımak istediğinde sîpelerin (serseri, yeniyetme / Kürtçe) hışmına uğruyordu handiyse. Bu tatsız olaya üzülmeye fırsat vermeyen iki şugar balamoz  (tatlı ihtiyar / Lubunca) pankartımızın önünde poz vermeyi kabul etti ve bir baba da, oğlunun salladığı gökkuşağı bayrağının altında.
 
 
Sloganların ve halayların eşliğinde 1 Mayıs’tan sonra ilk kez homofobi ve transfobi karşıtları geniş bir katılımla bir araya gelmiş oldu.
 
Açıklama:
 
“hepimiz R.A.’yız hepimiz eşcinseliz”
 
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde barışın anlamının ne olması gerektiğinin bile tartışılamadığı şiddet koşullarında eşcinsel ve trans cinayetlerinin politik olduğunu söylememiz, pek çoklarınca “cesur” bir girişim olarak desteklendi. Öte yandan Türk medyası ve medya güdümlü Türkiye kamuoyu tarafından daha çok Kürdistan’daki namus meselesine odaklanılması, R.A.’nınki gibi LGBT’lere yönelik namus ve nefret cinayetlerinin yerel basında duyurulmasında görece haklı çekinceler duyulmasına neden olmaktadır.
Artık herkesin birer sosyolog ya da gazeteci olabildiği sosyal medya kanallarında homofobi ve transfobi, adeta –Türkiye Devleti’nin tüm kurumsal yapılarıyla ve yasal düzenlemeleriyle çözüme kavuşturduğu bir meseleymiş gibi– Kürt halkına mal edilmektedir. Oysa sözde LGBT duyarlılığıyla Türkiyeli demokrasi taraftarlarının gönlünün okşandığı bir siyasal(!) ortamda R.A. cinayetinin yerel basında yer almaması pek çok farklı değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
 
Sosyoekonomik olarak geri kalmışlıktan ve muhafazakârlıktan bahsedip zorunlu göçten, kurumsal üstünlüğü ile Türk olanın, kendinden olmayan için oluşturduğu geleneksel olma ve erillik gibi kimi kimlik unsurlarının, kendi anadilinden utanacak bir konuma sokulan Kürtlerce, egemene karşı birer antitez ya da asimilasyona karşı bir direniş olarak sahiplenilmesinden bahsetmemek olmaz. Dolayısıyla şiddetin hayatın her alanına sızdığı bir ortamda şiddetten arınmanın da şiddet kullanmaktan geçtiğini söylersek yanılmış olmayız.
 
Homofobi ve transfobi evrensel değildir. Her coğrafyanın ürettiği heteroseksizmler farklı saiklerden beslenir ve ortaya çıkan kesişimsellik farklı heteroseksizm biçimleri oluşturur. Diyarbakırlı Kürtlerin çoğu homofobik olarak yaftalanacaksa bunda Türkiye’nin Kürt Politikası’nın hiçbir etkisi olmadığını söylemek safdillik olacaktır.
 
Diyarbakır ve çevre illerde yaşayan homofobi ve transfobi karşıtları olarak mücadelemizi yürütürken bu bölgedeki dinamikler üzerinden bir politika izlemenin zorunluluğuna inanıyoruz. Homofobi ve transfobi karşıtı olduğumuz kadar homofobi ve transfobinin araçsallaştırılarak Kürdistan’daki savaşın meşrulaştırılmasına hizmet edecek söylemlere de karşı çıkıyoruz.
 
Simülatif bir korku mekânı yaratılarak LGBT’lerin sürekli birer mağdur ve korunmaya muhtaç insanlar olarak yansıtılmasına karşı 1 Eylül’de miting alanında olmamız gibi özgürlüğün ancak sokakta kazanılacağına inanıyoruz.  
 

Etiketler: yaşam
İstihdam