09/09/2013 | Yazar: Kaos GL

Olimpiyatlar, ev sahipliği yapanlar için her zaman ahlâki bir temizlik ve istenilmeyenlerin kaba kuvvetle defedilmesine yönelik bir ‘şans’ olarak görülmektedir.

Kış Olimpiyatları Seks İşçilerinden Ne Öğrenmeli, Neden Öğrenmeli? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Bir şey için edebiyat fazlasıyla iyi olurdu.
Yazarların benzetme ve mecazlarıyla daha sınırlı bir istihdam olur muydu
Onlar hep böyle şeylerin karın, kış fırtınası ardından beyaz bir örtü gibi olduğunu söylerler
Bu, bu olabilir, sonra sen altı inçlik bir kar örtüsünün altında uyurken ben de yarım inçlik
Şiirsel olmayan bir maddeden örtünün altında uyuyabilirim ve biz hangisinin daha sıcak olduğunu göreceğiz
Ve bundan sonra belki sen belli belirsiz bir şekilde anlayacaksın
Bu kadar çok benzetme ve mecazla ne anlatmak istediğimi.
 
Ogden Nash’e göre edebi bir kaz için iyi olan ne varsa, aktivist bir kaz için de iyidir. (Bu bir mecaz, biliyorum). Henüz ilk kez aklınızda bir karşılaştırma var ve bu beyin tümörünü yerinden çıkarmaya çalışıyor. Bugünlerde Ruslar için kullanılan hükümdarlık benzetmesi Nazileri karşılıyor. Bundan dolayı; Putin=Hitler, eşcinseller=Museviler, 1936=2014, ve olimpiyatların ertesi günü=Auschwitz. Konuyla ilgili en güncel haber, Huffington Post’ta yayımlanan ve Rusya’nın eşcinsel karşıtı propaganda yasasının Hitler’in 1935’teki Nuremberg Yasaları’nın tam olarak aynısı olduğu yönündeki haber. Yazar bu benzetmeyi, yeni yasadaki “homoseksüellik” kelimesini, Hitler’in yasasındaki “ırklar arası ilişkiler” kelimeleriyle yer değiştirerek kanıtlıyor.
 
Ne yazık ki tartışma, karşılaştırmanın diğer kısmına bakıldığında eksik kalıyor. Nuremberg Yasaları’nın ne söylediğine bakalım. Yazarın bu metni okumadığı, Putin’in yasa tasarısında söylediğinden oldukça farklı olmasından ve tek bir araştırma ve yer değişimine dayanarak bunların özdeş kılınamayacağından ötürü çok açık.
 
Rus yasaları, cinsel kimliklere birer virüs gibi muamele etmekte ve hükümetin istemediği kimliklerin yayılmasının önlenmesi amacıyla ifade özgürlüğü kısıtlanmaktadır. Alman yasaları ırkı mutlak bir ayrım olarak sayarken, ahlâk ve biyoloji konusundaki kavranamaz uçurum da devletin dile getirdiklerini, ifade ettiklerini aksetmek durumunda kalmıştır. Rus Hukuku kamusal alanı tanımlama ve kapatma aşamasında bireylerin ifadelerini sansürlemektedir. Alman yasaları kamu haklarını ve özel güvenliği bir arada parçalamıştır: Musevilerin vatandaşlığını ellerinden almış ve “ırklar” arasındaki tüm cinsel, sosyal ilişkileri suç kapsamına sokma süreci başlatmıştır.
 
Irk, Hitler’in gözünde Putin için olduğu gibi cinselliğe evrilmemiştir. Nereden gelirse gelsin ve ne yapmayı amaçlarsa amaçlasın, önceki şartlara bakarak, bugünün nefreti dönüştürülemez ve de değiştirilemez.
 
Ancak karşılaştırmalar bitmiyor. Irkçılık elbette ki Sochi için bir gezi rehberi niteliğindeki Musevi katliamını desteklemektedir. Daha dün, blogger Melanie Nethan, Rus toplumu ve tarihi konusunda çalışan bilim insanlarına öldürücü darbenin delillerini ulaştırdı. Karşıt bir yazıda ise Stoli boykotu saptırıldı. “Sesi, tek yudum vodkada boğuluyor gibiydi. Irkçı Güney Afrika’nın çöküşü boyunca yaşamamıştı. Fildişi kulenizden atın onu!” Aslında Cape Town ve dünyanın çeşitli yerlerindeki Musevi katliamına ilişkin müzeler yalnızca nitelikli Rus uzmanlarını barındırmaktadır. Tüm bu Slav bölümler kapatılmalıdır. City Freedom ve Schindler’s List sonu gelmeyen gösterimleriyle hepimize bilmemiz gereken şeyi öğretiyor. Eğer beyaz ve Musevi olmayan kahramanlar Kevin Kline ve Liam Neeson’ı taklit edersek (‘köprü karakterler’, Nick Kristof’un yardımcı açıklamasına göre; yabancı ülkeleri önemseyip, haklarında okuyup, onlara bir nebze dâhil olan insanlar) Putin’in tiranlığı geçerlilik kazanacaktır.
 
Tartışmayı bıraktım. Ya da kendimce devam edeceğim. Söz konusu bir karşılaştırma en az diğeri kadar iyi. Bugünün haberlerinde Putin’in 22. Kış Olimpiyatları boyunca uygulanacak güvenlik tedbirleriyle ilgili kararnamesinde Sochi’nin içinde ve çevresinde hareket özgürlüğünün 7 Ocak’tan Mart sonuna dek kısıtlandığı açıklanmıştır. Ve burada yasak bölge oluşturulmuştur. -Tarkovsky filmleri gibi- Ulaşımın, düzenli olarak karayolunu kullanan Ruslar için dahi sert bir şekilde kısıtlanacağı belirtilmiştir. Olimpik ve paralimpik oyunlarla ilişkisi olmayan her türlü toplantı, yarış, gösteri, yürüyüş ve grevin de belirlenen süre zarfında yasak olduğu duyurulmuştur.
 
Kısıtlamalar karşısında en yüksek tepki batılı eşcinsellerden gelmiştir. Ancak insan hakları grupları ve Rusya Çevre Hareketi gibi diğer muhaliflerin sayıca yoğunluğu sebebiyle, tepkileri göz ardı edilmiştir. Bağımsız televizyon kanalı Dozhd, Sochi 2014’ün şehrin “toplum düzenine karşı” oluşumlardan uzak tutulması amacıyla dikenli tellerle bölünmesinin ardından 1980 Moskova Oyunları’na benzeyebileceği yönünde uyarı yaptı.
 
Geçmişteki olimpiyatlar ve spor etkinlikleri, bu tür deneyimleri nereden öğrenebileceğimize dair bir adres olmaktalar. Putin’in dışarıda bıraktıkları, faaliyet alanının kapsamına rağmen benzersizlikten çok uzakta görünmektedir.
 
Olimpiyatlar, ev sahipliği yapanlar için her zaman ahlâki bir temizlik ve istenilmeyenlerin kaba kuvvetle defedilmesine yönelik bir “şans” olarak görülmektedir. Geçmiş oyunlarda eşcinsel aktivistlerden uzun bir kurban listesi oluşturulmuş, aralarına evsizler, göçmenler ve uyuşturucu bağımlıları da katılmıştı. Her zaman oldukça fazla sayıda “seks satan” insan da kurban listesinde eksik bırakılmamıştı. Eğer batılı eşcinsel blogger’lar ya da aktivistler Putin’in kararnamesinin uygulamada ne anlama geldiğini öğrenmek isterlerse seks işçilerine danışabilirler.
 
Örneğin Londra’da bir seks işçisinde deneyin. Her büyük spor etkinliğinin öncesinde aynı söylem yayılmaktadır: Şehri fahişeler ele geçirecek. Tüm bastırılmış atletler ve izleyiciler azgınlaşacaklar. 2012 Olimpiyatları’nda bu söylemin yayılmasıyla birlikte basın: “Ahlâksız kızlar altın vuruş umuyorlar!” manşetleri atmış, belediye meclisi üyeleri ise “fahişe problemini çözmek amacıyla” politikacılara ve polise bir araya gelmeleri çağrısında bulunmuştu.
 
“Büyük spor organizasyonları global seks ve kaçakçılık endüstrisinin cazibe merkezi halini alabilir.” Dame Tessa Jowell, İşçi Partisi Olimpiyat Uzmanı. “Kaçakçıların Londra 2012’yi istismar etmelerini engelleyeceğim.” (Jowell’in eşi Silvio Berlusconi’ye avukatlık yapmasının sonucunda hapis cezası almıştı.)
 
Hepsi tahmin edilebilir ancak hiçbiri doğru değil. Aynı dehşet ve aynı cevaplar her zaman yineleniyor. 2010 Vancouver Kış Oyunları’ndan önce Kanadalılar “Olimpiyat fahişeliği utancı” şeklindeki kınamalarla kadınlar üzerinde kısıtlamalar talep etmişlerdi.
 
2006’da Futbol Babylon’a ev sahipliği yapan Almanya, “Dünya Seks Patlaması Kupası”, “Seks Kölelerinin Akını” gibi sloganlarla etkinliğin bu boyutunu duyurmuştu. Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Kadın Ticareti Karşıtı Global Birlik (GAATW) tüm bu paranoyaları detaylı bir raporla çürüttü:
 
Fuhuşun kaldırılmasından yana olanlar, spor etkinliklerindeki büyük erkek gruplarının ticari seks taleplerinin arttığını ve iddialara göre bu talebin kadın ticareti yoluyla gerçekleştirildiğini tartışmaktadırlar. Kadın ticareti karşıtı organizasyonlar, seks işçilerinin haklarıyla ilgili organizasyonlar ve diğer paydaşlar bu iddiayı şiddetle reddetmektedirler.
 
Tahminler hemen hemen her daim ticareti yapılan kadınlara uzanmakta, ancak çoğu kaygıları arttırarak, “normal” komşulara sıkıntı vermekte ve ev sahipliği yapan şehrin itibarını zedelemektedirler. Yine de, korku ve sahte istatistiklerle birlikte, seks işçilerini koruma talebini engellemek çok zor görünmekte. Büyük spor organizasyonları fuhuşta patlamaya neden olmamakta ancak baskıda patlama getirmektedir.
 
Baskı! Şeytan Rusya değil, liberal Kanada ve İngiltere; bu ülkeler seks işçilerinin insan haklarını görmezden gelerek, onları insan sınıfına dâhil etmeyerek değer vermemektedirler. Yerel araştırmacılar, 2010 Vancouver Kış Olimpiyatları’nda seks işçileri etrafında artan polis tacizini ortaya koymuştur. Çok sayıda tutuklama olmamasına rağmen pek çok şehir gidilemez alan konumuna itilmiştir. Saldırı “Sağlık ve destek servislerinden uzak, izole bölge”, “Artan şiddet riski” ve “HIV/STI virüslerinin bulaşması” gibi nedenler sunularak örtülmeye çalışılmıştır.
 
Londra’nin tedbirleri daha kötüydü. 2010’un –olimpiyatlardan tam iki yıl önce- ilk sekiz ayında polis, yarışların düzenlendiği ve turistlerin kümelendiği 7 ilçede 113 gelenev baskını gerçekleştirmişti. (Başkentin diğer 25 ilçesinde sadece 29 baskın gerçekleşmişti.) Bu olay, oyunlara olan ilgi kadar dikkat çekti. 2010’da Hamlet Kuleleri’nde polis, seks işçisi olduğu iddia edilen 14, 2011’de 37, 2012’nin ilk dört ayında ise 44 kişiyi tutukladı. Toynbee Hall; yoksulluk karşıtı dernek, bu olayı sokakların fahişelerden temizlenmesi olarak yorumlamıştı. Toynbee Hall’a göre fahişelere Newham bölgelerinden uzakta kalmaları söylenmeli ve akşam 10’dan sabah 6’ya dek sokağa çıkma yasağı konulmalıydı. Bir seks işçisi akşam 8’den sonra sokakta bulunmasının dernek tarafından engellendiğini belirtmişti.
 
Polis, telefon şirketleriyle, seks işçileri ve müşterileri arasındaki güvenli sayılan yollardan biri olan telefonu kapatmak için işbirliği yapmayı teklif etmişti. “Binlerce seks hattı numarasını, onların hedefi haline getirmeye yardım etmemizi istediler.” Kit Malthouse, belediye başkan vekili, cep telefonu numaralarının seks endüstrisinin arkasındaki değerli kaynaklar olduğunu, cep telefonu ağlarıyla polisin anlaşmasının sağlanacağını belirtmişti.
 
Londra Meclisi’nin muhafazakâr üyelerinden Andrew Boff’un 2012’de hazırladığı raporda, genelev baskınlarıyla ilintili olarak olimpiyatların daha fazla seks işçisini sokağa ittiği iddia edilmişti. Kadın ticaretinin risklerinin açık şekilde arttığı da eklenmişti. Tedbirler seks işçilerini olağan çalışma yerlerinden sürerek, istismar edilen kadınları tanımlamada yardımcı olabilecek polisin temasından uzaklaştırmaktadır. Ancak asıl hedef yardım edilecek kadınlar değildir. Hamlet Kuleleri Konseyi, “Seks işçilerinin bizimle çalışmak istemedikleri yerde, biz onlara karşı zorlama uygulayacağız,” açıklamasında bulundu.
 
Tüm bunlar Brezilya’da yaşananların yanında hafif kalmakta. 2014’te Dünya Kupası’na, 2016’da ise olimpiyatlara Rio de Janeiro ev sahipliği yapacak.
 
Tutarsız, merkez-sağ politikacılardan, 2008’de belediye başkanlığını kazanan Eduardo Paes’in kampanya parası gayrimenkul ve inşaat işlerinden sağlanmıştır. Paes, cinayet ve ırza geçme gibi suçların işlendiği ve polise rüşvet vererek bunların örtbas edildiği bölgeleri mutenalaştırmayı düşlemekteydi. Paes, yoksulların evlerini işgal etmesinin ardından belediye başkanlığı için kiralamıştı.
 
Olimpiyat teklifinin başarıyla sonuçlanmasından önce, Paes teneke mahallelerine ve Rio’nun yoksul bölgelerine şiddetli polis saldırıları düzenlemiş, bu süreç korku içinde, “Düzen Şoku” olarak adlandırılmıştır. Bu yarı askeri baskınlar uyuşturucu çetelerini kökünden yok etmekle kalmayıp, yasadışı olarak tanımlanan sokak satıcılarına, gecekondularda yaşayanlara, vergi kaçıranlara, fatura ödemeyenlere ve seks işçilerine de müdahaleyi kapsamıştır.
 
Bu saldırılar çift koldan gerçekleşmiştir. İlki BOPE adı verilen özel polis operasyonu taburu bölgeye saldırı, bölgeden çıkarma ya da direniş gösteren satıcı ya da elebaşlarını öldürme gibi görevlere sahiptir. Diğer topluluk ise uzlaştırıcı polis ünitesi UPP olarak adlandırılmış ve şiddet göstermeden direnen bireylerle iletişim kurma görevinde bulunmaktadırlar. Bu bireyler arasında fahişeler de sayılabilmektedir. Oyunların gelişiyle saldırının dozu artmıştır. Yoksul yerliler ve UPP, olimpiyat polisi olarak görevlendirilmişlerdir.
 
Brezilya’da fuhuşun yasal olmasına rağmen Paes’in bunu önemsememesi ülkede karışıklığa yol açmaktadır. Bundan bir yıl önce bir hakim genelev baskınında tutuklanmış olanları suçsuz bulan ve “baskıcı politik iklimin hijyen ölçülerinden yükseldiğini ve Rio de Janeiro’nun 2014 ve 2016’daki büyük spor organizasyonlarına bu şekilde hazırlandığını” belirtmiştir. Bir muhabir geçtiğimiz seneyi şu şekilde anlatmıştır:
 
“14 Haziran gecesi, turistler reklamı Rio +20 Konferans olarak yapılan mekâna akın ettiler. Copacabana polisinin silahlı üyeleri ve Rio savcısının da aralarında bulunduğu grup Ipanema Plajı’nın kalbinde yer alan mekânda Centauros isimli genelevi basarak fahişeleri, işletmeciyi tutukladı ve hacizli belgelere, bilgisayarlara, kullanılmış prezervatiflere ve 150,000 dolara el koydu.”
 
Rio’nun şu anda kapatılmış 24 seks işletmesi hızla şehir merkezi olacak biçimde mutenalaştırılmaktadır. Diğer 33 randevu evi polis tarafından tehdit ve taciz edilmeyi sürdürmektedir. Rio +20 baskını Centauros ve bir düzine daha ünlü seks mekânını kapsamaktadır. Bu, dönemin en büyük fuhuş baskını kabul edilmektedir.
 
Putin, Paes ve neoliberallerin yeniden inşa ettikleri Rio gibi, Sochi’yi yeniden yaratmayı güçlükle düşleyebilirdi. Rio’da 3,000 ev buldozerle yıkılmış, ikamet edenler tahliye ettirilmiş, olimpiyat izleyicileri Rio’nun trafiğine sıkışmasınlar diye dev bir otoban yapılmıştır. Rocinha’daki geniş teneke mahallesindeki sokak partileri sonlandırılarak ve seks için buluşma evleri kapatılarak temizlik başlamıştır. Rocinha’nın yöneticisi olarak da anılan yerli UPP amiri; “Partiler, kurallara uymadıkları için sonlandırıldı. Emlâk değerleri ve kiralar yükseldi. Aylık küçük bir odanın kirası 224$, bu UPP öncesinde bir ev kirasına eş değerdi,” açıklamasını yaptı. Yoksulların evleri, spor seven turistler için otele dönüştürüldü.
 
Fahişeler ise saygın konuklar için çıkmaktadırlar. Şehir seks işçileri ve müşteriler tarafından kullanılan “4 saat kucak” konseptli 60 otele sahip olmuştur. Aktivistler de sürgün edilenler arasında bulunmaktadırlar.
 
Cinelândia; kültürel olarak şehrin merkezinde bulunan Rio’nun en eski ve aktif fahişe hakları grubu Davida, bir Fransız butik otel açacak gerekçesiyle mahkeme kararıyla bulunduğu binadan çıkartılmıştır.
 
Brezilya ilham kaynağı olmalı. Son zamanlarda spor ve kâr için uygulanan tahliyeler, atılmalar karşısındaki öfke şiddetli protestolara neden olmuş, ancak bu protestolarda yer alanlar serbest bırakılmışlardır.
 
Londra’da hâlâ, olimpiyatlar üzerinden seks işçiliğini aşağı çekmek fikrine karşıt az sayıda güçlü ses ve birkaç LGBT aktivisti bulunmaktadır.
 
Carl Schmitt’i hatırlayan var mı? Eğer gerçekten Nazi yasalarıyla mukayese yapmak isteniyorsa, başlangıç noktası Schmitt olmalıdır. Demokrasilerin nasıl öldüğünü şöyle açıklamıştır: “Egemen, istisna üzerinde karar verendir.”
 
Schmitt’e göre otorite olmanın anahtarı; acil bir durumu resmi olarak ilan edebilmek, yasanın ya da sürecin durduğu yerde zaman ya da mekân bulabilmektir. Açık ki, rastgele seçilmiş güçler de yönetebilmekte. Acil durumlar çelişkilidir; yasayla ihtiyaçlar karşılanır ancak bununla beraber, bütünüyle resmi düzenin durdurulması, tüm resmi saygınlığın kaybedilmesi de söz konusudur. Çoğu demokrasi acil durumlarda geçici olarak sahip olduğu demokrasiyi askıya almaktadır.
 
Acil durum, modern zamanlar için temel bir benzetme ve durum niteliği taşımaktadır. Putin’in Sochi’de yaptığı, şehri acil durum bölgesi yaparak, hareket hakkını kısıtlamak, bedenleri kanun dışı kafeslere koymak ve dehşeti bir sebep olarak kullanmak olarak aktarılabilmektedir. Acil durumun kendisi için istisna olmadığı insanların da gerçekliği yadsınamaz. Her gün acil durum varmışçasına yaşayan insanlar…
 
Seks yasası, asla diğer yasalar gibi işlememektedir. Hukuk, seksi prensiplerin kabul edilmediği yerde acil durum olarak görmektedir. Seks işçileri genellikle yaşamlarını polis rejimi altında geçirmektedirler. Olimpiyat baskısının dışında da daimi olarak hakları askıya alınmış durumda bulunmaktadır. Duruşma olmaksızın her yerde alıkoyulmalarına izin verilmekte ve polis, şüphelenilen fahişelere nerede isterse para cezası vererek, sokağa çıkma yasağı koyarak, bulundukları bölgelere sınır koyabilmektedir. Zimbabwe’deki ahlâki kampanyalarda da Amerikan etkileri görülmektedir. Birkaç Türkiyeli transın 10 yıl önceki paylaşımlarına göre, eğer bir travesti sosyal bir sebeple karanlık bastıktan sonra sokağa çıkıyorsa, fuhuş yapıyor diye tutuklanabiliyordu. Fahişe olsunlar ya da olmasınlar, polis sokakta bulunan her travestiyi fuhuş yapıyor varsaymaktaydı. Türkiye’de bir kez sokakta fuhuştan yakalanıldığında, bu kaydedildiğin anlamına gelmekte ve ne zaman olursa olsun polis tarafından genel ahlâk çerçevesine uymayan kıyafetlerin sebebiyle, kamu sağlığını tehdit etmek gerekçesiyle ya da trafiği oyalamak sebebiyle içeri alınmak mümkündür. Birkaç yıl önceye kadar, İngiltere’de polisin sıradan bir fahişe olarak sorguladığı her kadın, yalnızca kendisini yolda gösterdi diye suçlanabilmekteydi.
 
Sokaktaki seks işçileri sıklıkla cezaevlerinde çembere alınmaktadırlar. Günlük hareketleri gösterilmese de açık sınırlarla bastırılmakta. Ama devlette işçi olanlar, düzenlenmiş genelevlerde tam bir ceza yaşamaktalar. Polislerin onları dışarı bırakmamasıyla halkın ahlâkının korunduğuna inanılmakta. Tüm bu rejimlerde hak kaybının mevcudiyeti açıkça görülmektedir. Devlet yönetimindeki genelevlere kapatılmış fahişeler 20. yüzyılın başlarında İtalya’da haftada bir kez alışverişe çıkabilmekteydiler.
 
Hangi gözetim rejimi olursa olsun, suçlu olarak kabul edilen seks işçilerinin, suçlu olup olmadıklarının ortaya konması için yargıya ya da kanıtlara ihtiyaç duyulmamaktadır.  Seks işçisi olduğu iddia edilenlerin ve suçlanan müşterilerin sahip oldukları tüm mallar ve paralar Amerika’da geçen yasaya göre polislere dağıtılabilmektedir.
 
İngiltere’de 1998’de Tony Blair tarafından, “toplum düzenini reddeden davranışlara” yönelik buyrukla, sulh yargıcına, suç işledikleri için değil toplum düzenine karşı çıktıkları için insanlara en az iki yıl cezalandırma yetkisi tanınmıştır.
 
Bu yasayla birlikte yasadışı bir hareket olmaksızın, yüksek sesle müzik dinlenildiği için dahi yargılanmak mümkün hale gelmiştir.
 
Guardian’ın 2005’teki raporuna göre:
 
Toplum düzenini reddeden davranışlara yönelik yaptırım, fahişelere karşı “hızlı onarım” yolu olarak kullanılmaya başlanmıştır. Sarah Caldecott, sokakta müşteri aradığı gerekçesiyle cezalandırılmış, 5 yıl boyunca söz konusu sokağa girişi yasaklanmıştır.
 
“Uçtuğum yollar cehennemse, ben de cehennemim.”
 
Blair sonrası İngiltere’de ve pek çok başka ülkede seks işçileri kendi Sochi’lerini, var olan gölgeyle içlerinde taşımayı sürdürmektedirler. Putin’i protesto eden LGBT aktivistleri nadiren, kendi arka bahçelerinde ihlal edilen cinsel özgürlükleri için üzülmeyi sürdürüyorlar.
 
Seks işçilerinin direnişinden şunu öğrenebiliriz: Sloganlar ödünç almak için, stratejiler ise paylaşmak için. LGBT, politikacıları 2012 Londra’daki baskı hali için çağırabilirdi.
 
2004 olimpiyatlarından önce genelev baskınları için, seks işçileri Yunan hükümetini geri çekilmeye çağırmıştı. Bunun üzerine hükümetten genelev yerlerini kısıtlayan bir yasa çıkmıştı! Rio’nun yeniden yapılanması için savaşan seks işçilerinden bazı dersler alınmalıdır. Ancak alınmıyor.
 
Batılı LGBT aktivistler hayal gücü eksikliği yaşamaktalar. Seks işçilerini dost olarak görmemekte, onların üzerindeki baskıları kendilerininkiyle ilişkilendirmemekte ve onların eylemlerini biçimlendirebileceklerine inanmaktalar. Aynı anda, haksızlıklar sürüyor, hiçbir atlet haklı bir öfkeyle buna karşı çıkmıyor. Dan Savage ve Jamie Kirchick’in yapacak başka işleri var.
 
İrlanda Cumhuriyeti 2007’de toplum düzenini reddeden davranışlara karşı olan yasayı yürürlüğe soktu. Ondan önce polis, çoğunluğu Romen olan sekiz kadını Limerick’te kaldırım kenarında durarak fahişelik yaptıkları gerekçesiyle gözaltına aldı. Guiness’i boykot eden var mı? Yok.
 
Çeviri: Deniz Marmasan

Etiketler: yaşam, spor
İstihdam