16/10/2017 | Yazar: Kaos GL
GEN-DER Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Kolektifi’nin Dünya Kız Çocuklar günü kapsamında gerçekleştirdiği ‘Kız Çocukların Geleceği için Alternatif Adımlar’ söyleşisi nasıl geçti?
GEN-DER Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Kolektifi'nin Dünya Kız Çocuklar günü kapsamında gerçekleştirdiği “Kız Çocukların Geleceği için Alternatif Adımlar” söyleşisi nasıl geçti?
GEN-DER Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Kolektifi'nin Dünya Kız Çocuklar günü kapsamında gerçekleştirdiği “Kız Çocukların Geleceği için Alternatif Adımlar” başlıklı söyleşi Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi Gülten Akın Salonu'nda 11 Ekim 2017 Çarşamba akşamı gerçekleşti.
Farklı disiplinlerden katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği söyleşide, konuşmacıların yanı sıra dinleyicilerin de aktif olarak rol aldığı bir forum amaçlandı. GEN-DER Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Kolektifi'nden Selen Doğan ve Zekican Sarısoy'un kolaylaştırıcı olduğu söyleşide Meraklı Kedi İlkokulu'ndan Irmak Ayoğlu ve Cansu Er “Başka bir okul mümkün” şiarıyla deneyimlerini aktardı. Bir tarafı dernek statüsünde olan ve yaklaşık üç yıldır Ankara'da özel okul statüsünde faaliyet gösteren okula ilişkin Er, okulda esas olarak özgün finansman ve demokratik katılım ile hareket ettiklerini dile getirdi. Bir okulun sadece eğitim vermenin ötesinde iktidar ilişkisini bir çocuğun yaşamına sokmaması gerektiğine dikkat çeken Er, “Biz okulda büyük çemberler ve küçük çemberler ilkesiyle hareket ediyoruz. Bu çemberleri kurarken çocuklarla birlikte oluşturduğumuz öneri ya da sorunlara ilişkin 'neye çözüm olacak' mekanizmasını kuruyoruz” dedi.
“Kıyafetin serbest olması bizi tedirgin etmesin, bunu bir soru aracı olarak görelim”
Kolaylaştırıcılardan Selen Doğan'ın sporun kız çocuklar özelinde kapalı bir kutu olduğuna dikkat çektiği söyleşide, Meraklı Kedi İlkokulu'ndan başka bir eğitimci olan Irmak Ayoğlu, kızlar ve oğlanlar arasında kendi okulları da dâhil olmak üzere pek çok eşitsizlik olduğundan söz etti. “Ancak bu eşitsizlik her zaman öyle gözle görünür bir şey değil. Bazen çocuklar arasında bunu görmek için kendinizi biraz yormanız gerekiyor” dedi.
Meraklı Kedi İlkokulu'ndan söyleşiye katılan ebeveynlerden biri, “Kıyafetin serbest olması bizi en başta tedirgin etmişti. Ama bu bizi korkutsa da sonrasında çocuğun ne yapabileceğini keşfetmesi anlamında doyurucu oldu. Bunu çocuğa yönelik bir soru olarak görmemiz daha doğru” eklemesi yaptı.
SGDD / ASAM'dan etkinliği ziyaret eden Buse Kaynarkaya ise SGDD'nin görünmez bir grup olan mülteci kız çocuklar üzerine çalışmalar yaptığından ve bu alanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmanın önemli olduğunu vurguladı: “Suriye'den göç eden kız çocuklar ile Türkiye'den oluşturulan bir grup kız çocuk Adana'da birlikte ata bindiler. Çocukların birbirini tanıması adına da böyle etkinlikler kurum olarak bizim için önemli.”
“Bir yevmiye, bir yevmiyedir”
Uzun zamandır mevsimlik tarım işçileri üzerine çalışmalar yapan Kalkınma Atölyesi Kooperatifi'nden Derya, son dönemde çalıştıkları alanı daha da özelleştirerek, çocuk işçilere ilişkin çalışmalar yaptıklarını paylaştı. Türkiyeli işçiler ve göçmen işçilerle bir araya gelen ekip, hiç bir hukuki ya da pratik güvencenin olmadığı bir alanda çalıştıklarını aktardı. “Toprak ağası ile 'elci' denilen işveren arasında sıkışan toprak işçilerinin süregelen yaşantısı içinde bir tür kast sistemi hâkim. Çünkü doğan çocuklar ailelerin önceden hapsedildiği o toprakta işçi statüsüyle doğuyor bir nevi. Geçiş yapmalarını imkânsız kılan bir model oluşuyor” diye ekledi. Çocuk İşçiliğinin Önlenmesi Projesi'ne değinen Derya, orada bir çocuğun kendisine şöyle dediğini söyledi: “Bir yevmiye, bir yevmiyedir.”
Çocukların birbirini tanımadığı, birbirine dokunmadığı, birbirini göremediği, gözlemleyemediği, birbirinden uzak, kopuk bir alan yaratılıyor. Uzak mesafeler ve egemen çatışmalar kız çocuklar üzerinde bir erişim problemi yaratarak aslında bir yönüyle bu eşitsizlik argümanını destekliyor.
Erişim probleminin başka bir uzantısı olarak okul öncesi eğitim ve sonrasında okul içindeki erişimin nasıl bir kutuplaşma yarattığına dikkat çeken GEN-DER Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Kolektifi'nden Zekican Sarısoy, aile ile okul içi sürecin çocuğu çoğu kez yalnızlaştırdığını vurguladı.
TODAP'ın psikologlar için hazırladığı rehberin aslında okul içi rehberlik servisleri için çok önemli olduğuna vurgu yapan Sarısoy, “okul içindeki ikili cinsiyet sistemi her tarafınızı saran bir imgeler bulutu gibi. Okul koridorları, okul bahçesi, kantini ve aklınıza gelen her mekânda bu kodlarla karşı karşıya kalıyorsunuz ya da başka bir ifadeyle karşı karşıya bırakılıyorsunuz. Kendinizi savunmasız hissettiğiniz zaman bir başvuru noktası olan okul rehberlik servisleri ise sizi ailenizle karşı karşıya getirerek, ucuz bir çözüm yoluna başvuruyor” dedi.
Peki ya trans kız çocukları?
Söyleşiye Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği'nden katılan Demhat Aksoy, söze “aslında ben toplumun o pek çok şeyi nedenselleştiren ya da sonuca bağlayan penis bedeniyle doğan bir kız çocuğuyum” başlayarak trans çocukların görünürlüğünün önemli olduğunun altını çizdi. Rengi, dili, dini, ırkı üzerinden yorumlanan kız çocuklarını konuşurken dahi bir vajina çizildiğine ve bebeklerle süslendiğine dikkat çeken Aksoy, bu konuşmaların heteroseksist bir sistemi yeniden ürettiği için sorgulanması gerektiğini işaret etti.
Etiketler: yaşam