24/10/2021 | Yazar: Özde Çakmak

Polis; LGBTQ’lere ve onlara hizmet eden işletmelere ayrımcılık yapmanın bir yolu olarak “cinsiyetlerine uygun” üç parçadan az kıyafet giyen kişileri hedef aldı.

Kuir direnişin aracı olarak makyaj üzerine Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İllüstrasyon: Nahal Sheikh

Özde Çakmak, Rae Nudson’ın “On Makeup As a Tool for Queer Resistance” başlıklı yazısını KaosGL.org için Türkçeleştirdi.

Makyaj trendleri mengeneye benzeyebilir, tıpkı doğramacının ağaç parçasını yavaşça ve dikkatle şekillendirerek onu düzgün ve kusursuz bir hale getirmesi gibi güzellik standartları dayatarak kadınları oldukları yere mıhlayabilir. Fakat makyaj uyum sağlamak yerine sistemi bozmak için kullanıldığında ezenin aracı olmaktan çıkarak ezileni güçlendiren bir araca dönüşebilir. Makyajın kadınlarla ilişkilendirilme eğilimi göstermesi bilhassa feminist protesto için güçlü bir mihenk taşı olabileceği anlamına gelir.

Buna ek olarak, makyaj erişilebilir olması ya da evde yapılabilmesi, parlak bir görsel işaret olması ve insanların istedikleri gibi yapıp çıkarabildikleri esnek bir aracı olması nedeniyle bilhassa güçlü bir direniş biçimi olabilir. Toplumun standartlarını – ve dolayısıyla bu standartlara uymayan insanların toplumda maruz kaldıkları muameleyi – değiştirmenin yollarından biri bu standartlara açıkça karşı çıkmaktır ve makyaj bu standartlar dış görünüşle ilgili olduğunda da, olmadığında da bir direniş aracı olabilir.

1969 yılında Stonewall’daki polis karşıtı ayaklanmalara yol açan yıllarda, makyaj hem hukuki yaptırımın hedefi hem de toplumsal cinsiyetlendirilmiş dış görünüşü kısıtlayan yasalara karşı bir başkaldırı yöntemi haline geldi. Daha önce mevcut olan bir New York City yasasına göre “maske takan, alışılmadık veya sıradışı kıyafetler giyerek ya da yüzünde değişiklik yaparak herhangi bir şekilde gizlenen” kişiler ya da izin verilen maskeli balolar ve geçit törenleri dışında maskeli ya da kılık değiştirmiş kişilerle bir araya gelenler kanuna aykırı sayılıyordu. 1846 yılında çıkan bu yasayla toprak kiralayan çiftçilerin zaman zaman yetkililerden saklanmak için kılık değiştirerek toprak sahiplerini protesto etmelerinin engellenmesi amaçlanmıştı. On yıllar sonrasındaki pratikte ise; polis yasanın uygulanmasına dair bir tüzükten faydalanarak LGBTQ’lere ve onlara hizmet eden işletmelere yönelik ayrımcılık yapmanın bir yolu olarak “cinsiyetlerine uygun” üç parçadan az kıyafet giyen kişileri hedef aldı. Polis bu yasaları heteroseksüel cisgender toplumu sağlamlaştıracak şekilde uygulayarak uyum sağlamayan kişileri hedef alıyordu.

Polisin ve halkın ayrımcılığı yüzünden LGBTQ gibi “görünmek” tehlikeliydi. Giysileri, makyajı ya da saç stili toplumsal cinsiyet normlarına uymayan kişiler polisle karşı karşıya kalma ya da işletmelerden geri çevrilme riski taşıyorlardı. Öte yandan, makyaj ve kıyafet işaretleri LGBTQ’lerin birbirlerini tanımasını ve (nispeten) güvenli sığınaklar yaratmasını da sağlıyordu.

1930’lu ve 1940’lı yıllarda New York’ta, Sheridan Square’deki Christopher Street’te– Stonewall Inn’in yıllar önce hizmet verdiği yere yakın – yer alan bazı kafeteryalar gey erkeklere alenen bir araya gelebildikleri bir yer sağlıyordu. Life Cafeteria’da genellikle uzun saçlı olan ve mavi renkli göz farı, maskara ve allık kullanarak ağır makyaj yapan açık kimlikli gey erkekler pencereye yakın oturur, yemeklerini yer ve sohbet ederdi. İşletme buna kısmen dış görünümle ilgili toplumsal cinsiyetlendirilmiş beklentileri reddeden kişilere alık alık bakmaya gelen güruhlar nedeniyle izin verirdi. Tarihçi George Chauncey gey erkeklerin yaptıkları bu makyajı şehrin kamusal alanlarında hak talep etmek için kullandıkları stratejilerden biri olarak tanımlar. Gey erkekler teatralliğe vurgu yaparak sıradan mekanları sahneye dönüştürüyorlardı. Burada toplumsal cinsiyete dair gelenekleri kırmak “daha az tehditkar olduğu için daha az sakıncalı”ydı. Performans sanatçılarının sahne dışında uygunsuz kaçacak kostümler giyebilmeleri gibi, bu erkekler de kendilerine şaşkın şaşkın bakmaya gelen heteroseksüel seyircilere bir tür gösteri sahnelemek için makyajlarında rengi ve oyunbazlığı vurguluyorlardı.

Oyunbazlık ile kendini ciddiye almayı dengelemek tehlikeli olabilir – dış görünüşe dair toplumsal cinsiyetlendirilmiş beklentilere meydan okumak her daim riskli olmuştur, performans kisvesi altında dahi. Chauncey bunu yapan kişilerin diğer müşterilerin tacizine uğrama, bu işletmelerden kovulma ve tutuklanma riskinin – bilhassa dış görünüşlerini onlara kayıtsızca müsamaha gösteren yerlerle sınırlandırmadıklarında –  daha yüksek olduğunu yazar. Bu hep böyle olmuştur: Desmond Vincent 2020’de Very Good Light dergisi için sistematik homofobiyi yasalaştıran ve insanların yalnızca eşcinsel davranış şüphesiyle bile tutuklanabilecekleri Nijerya’da bir erkek olarak makyaj yapmanın tehlikelerini yazmıştı. Vincent bu ortamda aldığı siyah oje sürme kararından söz ediyordu. Polis oje yüzünden onu sorgulamak için durdurduğunda kendisini rahat bıraksınlar diye para ödemişti.

Daha sonra, sokaktan geçen biri eşcinsel karşıtı yasayı okuyarak onu tehdit etmişti. Ama o oje sürmeye devam etti. “Bana göre, boyalı tırnaklar sırf kendimi güzel hissetmek için hayatımı tehlikeye attığım anlamına geliyor. Bu konuda şunu fark ettim: Bazen en etkili aktivizm biçimi yalnızca yaşamaya cüret etmektir. Sadece var olmak yetmez, mantıksız ya da riskli göründüğünde ya da gerçek anlamda yasalara karşı geldiğinde dahi hakkını vererek, dolu dolu, gözünü budaktan sakınmadan yaşamak gerekir” diye yazdı. Bazı kişilere göre, direniş LGBTQ’lerin varlığını silmeye çalışan bir dünyada kişinin kendini görünür kılmasına benzeyebilir. Görsel bir imleyen olan makyaj kuirliğin görünür olmasını sağlayabilir.

*

1960’lı yıllarda fedailer insanların dış görünüşüne bakarak – kimin kuir, kimin içeri girmesine izin verilecek kadar güvenilir olduğunu tanımlamak için dış görünüşlerinden yararlanarak – Stonewall Inn denilen gey bara girmelerine izin verirlerdi. Stonewall Inn’in gediklilerinden Chris Babick’e göre kapıdaki görevliler gözetleme deliğinden bakardı ve “eğer içerideki adam sana baktığında oraya ait gibi görünüyorsan içeri girmene izin verirdi.” Giysilerden ya da makyajdan yararlanarak kadınsı görünmek uzun yıllar gey erkeklerin – Life Cafeteria’daki makyaj yapan erkekler dahil – birbirlerini tanımasını sağlayan bir yöntem olmuştu. 1960’lı yıllarda gey erkeklerin çoğu toplumsal cinsiyeti büken bazı stil unsurlarıyla şehrin sokaklarında güvenli bir şekilde dolaşmalarını sağlayan geleneksel anlamda maskülen bir görünümle gey olmakla özdeşleştirilen bir görünümü dengeliyorlardı.

Stonewall Inn’e girmelerine izin verilen müşteriler New York’taki LGBTQ sahnesinde yer alan çeşitli altkültürlerden oluşuyordu. Müşteriler ağırlıklı olarak gey erkeklerdi, çoğu geleneksel biçimde maskülendi ve makyaj yapmıyordu. Bazıları hippieler gibi – uzun saç, blue jeans ve çiçekli ya da fırfırlı gömlekler giyen toplumsal cinsiyet bükücü unsurlara sahip gitgide büyüyen bir altkültür – giyiniyordu. Fakat müşterilerin büyük bir kısmı heteroseksüeş beyaz maskülenliğin daha cesur ihlallerini temsil ediyordu: scare ya da flame queenler göz makyajı yapıyor ve kadınsı saç stillerine sahip olmalarına rağmen kadın “sanılmaya” (pass) çalışmıyorlardı, drag queenler bir karakteri ya da personayı canlandırmak için makyaj yapıyor ve kadın kıyafetleri giyiyorlardı, bazı trans kadınlar cinsiyet ifadelerinin bir parçası olarak makyaj yapıyordu. Dış görünüşleri ön kapıdaki sınavdan geçerse bu müşterilerin içeri girmesine izin veriliyordu.

Stonewall Inn idaresinin kullandığı güvenlik önlemleri – heteroseksüel “görünen” bazı kişilerin içeri girmesine izin vermemek ve meşeden yapılan dış kapıların içerisine çok sayıda kilit ve çelik kapı yerleştirmek gibi – barı polis baskınlarından korumayı amaçlıyordu. Bar basıldığında kapıdaki görevli içeride dans edenlere ve içki içenlere yönelik bir işaret olarak parlak beyaz ışıkları açan bir düğmeye basardı. Stonewall fedaileri içeri girmeye çalışan polislerle mücadele etmek için insanların yüzlerini ezberlemenin yanı sıra dış görünüşlerine göre tahminlerde bulunur ve daha önce gelip gelmediklerini anlamak için potansiyel müşterilerden barın içini tarif etmelerini isterlerdi. Gey barlara ve kulüplere girme izni görsel aidiyet işaretlerine bağlı olduğu için polis bazen içeri girmek ve onları basmaya çalışmak için sivil kıyafetler giyiyordu. Stonewall baskınlarının yaşandığı gece dört erkek polis tutuklamayı amaçladıkları bazı Stonewall müşterilerinden geleneksel anlamda daha maskülen bir görünüş sergileyerek koyu renkli üç parçalı takım elbise giymiş ve kravat takmıştı.

Stonewall isyanlarının yaşandığı yaz polis Mafya tarafından işletilen yerleri kapatmak için gey barlara yönelik baskınları arttırmıştı. Aslına bakılırsa, 24 Haziran’da Stonewall Inn’e baskın düzenlemiş ve birkaç gün sonra isyanların patlak verdiği 27 Haziran’da geri gelmişlerdi. Komiser Yardımcısı Seymour Pine o gece Stonewall Inn’i temelli kapatmak amacıyla daha fazla destek almak için fazladan önlemler almıştı. Bu önlemler arasında kılık değiştirerek bara giren kadın polislerin polisin kadınsı saydığı kıyafetler giyen kişilerin “cinsiyet değiştirip değiştirmediklerini” belirlemek için “incelemesine” – kişinin bedenine ve özel yaşamına yönelik bir saldırı – yardım etmek de vardı. Toplumsal cinsiyet uyum ameliyatı geçiren kişiler polisin yasakladığı dışsal anatomiye dayalı toplumsal cinsiyet rollerini ihlal etmedikleri için tutuklanmazdı.

Bu uygulama polislerin LGBTQ’lerin bedenleri üzerinde otorite sahibi olduğunu ve tacizin ve haklarının ihlal edilmesinin polis çalışmalarının normal bir parçası olduğunu hissettiklerini gösteriyor. Pine yıllar sonra o geceyi anımsadığında, “Bu sahip olduğunuz ve asla üzerine kafa yormadığınız türden bir güçtü,” demişti. Polis toplumsal cinsiyet normlarını ihlal edenleri hedef alıyordu ve barın dışında duran cezaevi aracına ilk binenler drag giyinen erkeklerdi.

O gece Stonewall Inn’deki müşterilerden biri onsekizinci doğum gününü kutlayan Maria Ritter adlı trans kadındı. Arkadaşı Kiki ile saatlerce hazırlanmış, siyah çoraplarını ve annesinden aldığı elbiseyi giymiş, kendisi için satın aldığı CoverGirl ürünleri ve çoğu annesine ait olan makyaj malzemeleriyle makyajını yapmıştı. David Carter’ın 2004 yılında yayımlanan Stonewall: The Riots that Sparked the Gay Revolution (Stonewall: Gey Devrimini Ateşleyen Ayaklanmalar) adlı kitabında şunları söyler: “[Hazırlanmak] saatlerimizi alırdı, o zamanlar tanrılar için boyanırdık: makyajımız üç dört saat sürerdi.” Ritter büyük olasılıkla tacizden kaçınmak için eve giderken üzerini değiştirmesi gerekir diye çantasında erkek kıyafetleri de taşırdı. Ritter polisi gördüğünde bardan çıkmak istemişti. Penceresi olup olmadığını görmek için kadınlar tuvaletine girdiğinde polis ona diğer trans kadınların ve polisin toplumsal cinsiyetlerine göre uygunsuz bulduğu şekilde giyinen kişilerin yanında durmasını emretmişti.

Polis bu kırılgan grubun tutuklanmaya direnmesini beklemiyordu – çünkü genellikle direnmiyorlardı. Tarih boyunca, günümüzde de olduğu gibi, polis statükoyu destekleyecek şekilde tasarlanan bir adalet sistemi içerisinde haklarını savunmaları için gereken kaynaklardan ve toplumsal destekten mahrum toplulukları istismar etme yetkisini kendisinde görüyordu. Stonewall Inn’deki o gece polis ile LGBTQ topluluğu arasındaki gerilimin tırmanmasının ardından insanlar direnişe geçti ve isyanlar günlerce sürdü.

kuir-direnisin-araci-olarak-makyaj-uzerine-1

Fotoğraf: Marsha P. Johnson

Marsha P. Johnson ile Sylvia Rivera isyanların ilk gecesi Stonewall’da olan trans kadınlardı. 1970’de trans gençlere barınma ve destek sağlamak için STAR (the Street Transvestite Action Revolutionaries) örgütünü kurmuşlardı. Johnson ve Rivera hayatları boyunca seks işçiliği yapmıştı, ikisi de seks işçiliği yaptıkları ve sokakta kadın kıyafeti giyerek makyaj yaptıkları gerekçesiyle pek çok kez tutuklanmıştı. Rivera hakim önüne her çıkarıldığında “başının üst kısmıyla kadın taklidi” ( upper-head female impersonation) yapmakla – yani hakim kültürün kadın olarak toplumsal cinsiyetlendirdiği şekilde makyaj yapmakla ve saçını şekillendirmekle – suçlandığını söylediklerini anlatırdı.

Johnson’ın fotoğraflarında çiçekten taçlar taktığı ve kırmızı ruj sürdüğü görülebilir. Elmacık kemiklerinin üzerindeki allık ile göz kapaklarının üzerindeki renk rujuyla uyumludur, adeta aynı ürünü hem dudaklarına hem de yanaklarına ve gözlerine uygulamış gibidir. Kozmetik ürünlere harcayacak fazla parası olmadığı için bu ihtimal yüksektir. Johnson “yalnızca 42. Sokakta biraz makyaj yaptığı gerekçesiyle” son on yılını hapiste geçirdiği için Stonewall ayaklanmalarında hapse girmekten korkmadığını söylemişti.

Bazı LGBTQ aktivistleri ayrımcılığa geylerin tıpkı heteroseksüeller gibi olduklarını vurgulayarak tepki gösteriyordu. Mattachine Society adlı LGBTQ örgütünde çalışan ve daha sonra Johnson’ın hem yakın arkadaşı hem de oda arkadaşı olan Randy Wicker, “Hayatımın on yılını insanlara eşcinsellerin herkes gibi göründüğünü söyleyerek geçirmiştim,” dedi. “Hepimiz makyaj yapıp elbise giymiyorduk.” Wicker sonunda gerçekleştiğine sevinse de, ilk başta Stonewall Inn’deki isyanın onu dehşete düşürdüğünü söyledi. “O dönemde gey özgürlük hareketini yirmi yıl geriye götürdüklerini düşündüm,” dedi. “Çünkü bütün o TV şovlarını ve herkes gibi orta sınıfa mensup nazik kişiler olduğumuzu söyleyerek gey hareketini meşru kılmak için yaptığımız onca çalışmayı kastediyordum.”

Bu düşünce biçimi – hakim kültürün normlarına uyum sağlamanın ötekileştirilen gruplara daha iyi davranılmasına yol açacağı düşüncesi – saygınlık siyaseti olarak bilinir. İlk kez Evelyn Brooks Higginbotham tarafından 1993 yılında yayımlanan Righteous Discontent: The Women’s Movement in the Black Baptist Church adlı kitapta Siyah Amerikan tarihi ve Siyah kiliseler bağlamında tanımlanan saygınlık siyaseti görgü kuralları, dış görünüş ve davranış biçimleriyle hakim kültürü cezbetmeye çalışan ötekileştirilmiş bir gruba uygulanabilir. Başkalarının da insan olduğunu beyaz heteroseksüel kişilere kanıtlamak bazı açılardan mantıklı gelse de, bu konsept bir topluluğun üyelerinin beyaz heteroseksüel bakışa dayanan tanımlara ve standartlara uymasını denetlemeye dayanır. “Saygın” olarak nitelendirilen şeyleri sınırlamak kimlerin halka açık yerlerde tacize uğramayacağını sınırlamak anlamına gelir. 1970’li yıllarda New York’ta saygınlığın tanımı genellikle heteroseksüel kültüre ve beyaz cisgender kişilerin bedenlerine dayandırılıyordu.

Bu dönemde, “herkes gibi” olmak kişi cisgender kadın olmadığı takdirde makyaj yapmamak ve yalnızca beyaz heteroseksüel kişilere yönelik modanın içerisinde göze çarpmayacak biçimde makyaj yapmak anlamına geliyordu. Her LGBTQ makyaj yapmıyordu fakat makyajdan yararlanarak eğilimlere ve toplumsal cinsiyet beklentilerine karşı gelen her toplumsal cinsiyetten kişiler halka açık yerlerde daha fazla risk altındaydı. Bu Stonewall isyanları sırasında polisin feminen kıyafetler giyen ve makyaj yapan trans kadınları ve diğerlerini hedef almasından anlaşılabilir. Bu o gece doğan ve lezbiyenleri, biseksüelleri, trans kadınları ve beyaz olmayan kişileri – cinsiyetçi ve ırkçı “saygıdeğer” tanımlarına karşı çıkanlar – dışlayarak genellikle beyaz cisgender gey erkeklere odaklanan aktivist hareket içerisinde de mevcuttur.

Beyaz olmayan trans kadınlar olarak, Johnson ile Rivera saygınlık ve katılım konusundaki bu mücadeleyi sürdürmek zorundaydılar. 1973 yılındaki gey onur yürüyüşünde, Rivera öfkeyle kalabalığa seslenerek hapiste tacize ve saldırıya uğrayan translar için ne yaptıklarını sorduğunda bu noktaya parmak basıyordu. Rivera’yı görmezden gelen ya da onu umursamayan organizatörler onu miting sırasında günün büyük bölümünde sahneden uzaklaştırmışlardı. Rivera nihayet sahneye çıktığında mikrofona kendisinin ve STAR üyelerinin LGBTQ topluluğu içerisinde yer alan herkesin hakları için çalıştığını haykırmıştı – “hepimiz için, beyaz orta sınıf beyaz kulübe ait erkekler ve kadınlar için değil.”

O gecenin ilerleyen saatlerinde, mitingde kabul görmediği için hayal kırıklığına uğrayan Rivera intihar girişiminde bulundu. Johnson’ın onu bulması ve yardım etmesiyle bu girişimden sağ çıktı. Johnson, 1992 yılında ölü bulundu, polis onun intihar ettiğini söylese de Rivera ve diğerleri onun öldürüldüğüne inanıyorlardı. Kimlerin saygıya layık görüldüğüne dair çıkarımların şiddet içeren sonuçları vardır, Johnson ile Rivera bunu biliyordu çünkü bu sonuçları görmeye zorlanmışlardı.

Johnson ile Rivera herkesin gözü önünde, toplumsal cinsiyetlerine bakmadan tüm LGBTQ’lerin hakları için mücadele ederek ve oldukları gibi görülmeyi talep ederek dünya kendileri için güvenli olmadığında bile onu başkaları için daha güvenilir kılmaya çalışıyorlardı. Beyaz olmayan kadınları, transları ve toplumsal cinsiyet beklentilerine kafa tutan diğerlerini dışlayan standartları benimsemeyi reddettiler. LGBTQ haklarını genişletmek için çalıştıklarında, bunu rujla ve farla yaparak makyajın bir kişinin güvenliği ve saygıyı hak edip etmediğini belirlemediğini vurguladılar.


Etiketler: yaşam, moda, dünyadan
nefret