13/04/2006 | Yazar: Kaos GL

Eşcinsellere kendilerini bulma ve ifade etme konusunda hiçbir zaman fırsat verilmedi ve hassasiyet gösterilmedi. Çoğu heteroseksüel insan küçük yaşta cinselliklerini yaşayabiliyorken, bizler o güzelim yılları çelişki ve yalnızlık içerisinde geçiriyoruz.

Eşcinsellere kendilerini bulma ve ifade etme konusunda hiçbir zaman fırsat verilmedi ve hassasiyet gösterilmedi. Çoğu heteroseksüel insan küçük yaşta cinselliklerini yaşayabiliyorken, bizler o güzelim yılları çelişki ve yalnızlık içerisinde geçiriyoruz.

KAOS GL

Duygu Zafer

Elazığ'daki, çoğu insana garip gelen evlilikten sonra Özgül Karakaya ve Özlem Olgun isimli insanlar hakkında, televizyonda, gazetelerde ve halk arasında bir sürü şey söylendi. Herkes bu ilişkiye lezbiyen ilişki gözüyle baktı önce. Ama, kızımız ve diğer kızımız(!) biz eşcinsel değiliz, lezbiyen ilişkilere iyi bakmıyoruz diyerek olayı kendilerince hoş göstermeye çalıştılar. İnsanlara olumsuz gelen bir durumu, diğer olumsuz gelen şeyle âlâkaları olmadığını söyleyerek kapatmaya çalıştılar.
Ben, bu olayı, önce bir arkadaşımın bana telefon etmesiyle öğrendim. Onun da bana ilettiği iki kızın evlenmesiydi. İlk düşündüğüm şey kızlardan birinin kendini erkek gibi hissettiği ve ameliyatla erkek olmak istediğiydi. Televizyon ve gazeteden takip ettikten sonra düşüncemde yanılmadığımı gördüm. Açıkçası bu olay beni heyecanlandırmadı. Evet, kesinlikle lezbiyen ilişki değildi. Erkek olması gerektiği halde öyle doğmayan ama, bunun farkına varıp da erkek olmak isteyen bir kız(!) ile diğer kızın ilişkisine nasıl eşcinsel ilişki denilebilirdi ki? Eşcinsel ilişki için iki insanın kendilerini, iki kadın ya da iki erkek olarak görmeleri gerekir.
Daha sonra bu olay bana, sekiz yıl evvelki bir ilişkimi hatırlattı. O zamanlar, kendi cinsime olan ilgimin farkında olmama rağmen, kendimi yeterince kabul edemeyişimden ve bir sürü saçma nedenden dolayı, mutsuz bir şekilde sadece erkeklerle birlikte oluyordum. Erkeklerle sevgiyi, aşkı yaşayamıyordum ve onlardan cinsel olarak da hoşlanmıyordum. Kadınlara, bana yasak olan insanlar olarak sadece uzaktan bakıyordum.
Sekiz yıl önceki yaz tatilinde, ortaokul son sınıfı okuduğum Batı Karadeniz'in küçük iline ailemin yanına gitmiştim. Okul zamanından hatırladığım bir kız vardı. Erkek gibi giyinir, erkek gibi davranırdı. Sonradan onun kızlarla birlikte olduğunu duymuştum. Bu durum çok ilgimi çekmişti. Bir erkek arkadaşla o ilin tek diskosuna gitmiştik birgün. O da oradaydı. Dans müziği değiştiğinde biz büyük bir çekimle birbirimize yürüdük ve birbirimize sıkıca sarılarak dans etmeye başladık. Sonra bizim masaya geldi ve sohbet ederken içki içmeye başladık. Hayatımda ilk defa bu kadar çok içki içmiştim. O güne dair hem hiçbir şey hatırlamıyordum hem de çok güzel şeyler hatırlıyordum. Daha sonra kızlar tuvaletine gittik ve öpüşmeye başladık. O güne kadar bir öpüşmeden ilk defa bu kadar çok zevk almıştım. Sonra beni evine kahve içmeye davet etti. Evinde çırılçıplak kaldığımı ve seviştiğimizi hatırlıyorum. Ama, onunla sevişmemiz iki kızın sevişmesinde olması gerekenler gibi değildi. Sanki erkekti ve öyle sevişiyordu. Ben onun göğüslerine ve vajinasına dokunamıyordum, çünkü istemiyordu. Tamam, belki biraz erkeksi olabilirdi ama, ben onu kız olduğu için istemiştim. Erkek gibi sevişmesinden hoşlanmamıştım. İlerleyen günlerde ilişkimiz ayrılıklarla birlikte devam etti. Bir gün bana bedenen kız görünüşlü olduğunu ama, ruhen erkek olduğunu söyledi. Ondan hoşlandığım için böyle bir durum bana ters gelmemişti. Zaten doğuştan erkek olan insanlarla da birlikte oluyordum nasıl olsa. İstanbul'a geldiğimde, arkadaşlarıma çok yakışıklı bir erkekle beraber olduğumu ve onun küçük bir sorunu olduğunu anlatmıştım. Tabii ki hiçbir şey anlamadılar ve kabul edemediler. Sonra okulda gerçekten kız olan kızlar yine ilgimi çekmeye başlamıştı. Bir an onun ameliyattan sonraki halini düşündüm; sesi kalınlaşacak, bıyığı ve sakalı çıkacak, beden yapısı tümüyle değişecekti. Onu erkek olduktan sonra, bu kadar çok istemeyeceğimi fark ettim. Sonunda birlikteliğimizin altıncı ayında yine ayrıldık. (İki sene süren biseksüelliğim boyunca onunla defalarca birlikte olduk ve defalarca ayrıldık). O yıl içerisinde ben bütün kalıplarımı kırarak birkaç kızla birlikte oldum. Kızlara cesaretle yaklaşmam onun sayesinde olmuştu. Onunla ilişkimde gerçekten kendimi bulmuştum. Beraberliğimiz olmasaydı benim kızlarla ilişki kurma sürecim belki de çok uzun zaman alacaktı.
Bundan sonraki iki yıl zoraki bir biseksüel hayatı sürdürdüm. Çünkü gerçekten eşcinsellik hakkında oldukça bilinçsizdim. Kendime bir türlü lezbiyen sıfatını yakıştıramadım. Bu zamanlarda da erkeklerle hiç isteyerek birlikte olmadım. Biseksüel gözükme çabalarım bir tür kendimi kandırıştı. Ve kadınlar her zaman benim için daha önemliydi.
Son altı senedir devamlı kadınlarla birlikte oluyorum. İki seneye yakındır da kendime gururla lezbiyen diyorum. Artık korkularımdan, çelişkilerimden ve kendimi kandırışımdan tamamen sıyrılmış durumdayım. Kendi gerçeğimi buldum ve ölene kadar lezbiyen kelimesini gururla taşıyıp; lezbiyen yaşantımı sevgiyle, aşkla, cinsel zevkle ve onurla yaşayacağım.
İlk gençlik yıllarında çoğu eşcinselin böyle karmaşalar yaşadığını biliyorum. Çünkü ülkemizde cinselliğimiz konusunda her zaman baskı altındayız. Kadın-erkek cinselliği de her zaman, her yerde, her vesileyle yüceltiliyor. Eşcinsellerin küçük yaşta kendi kendilerinin farkına varması, kabul etmesi ve bunu yaşaması çok zor. Eşcinsellere kendilerini bulma ve ifade etme konusunda hiçbir zaman fırsat verilmedi ve hassasiyet gösterilmedi. Çoğu heteroseksüel insan küçük yaşta cinselliklerini yaşayabiliyorken, bizler o güzelim yılları çelişki ve yalnızlık içerisinde geçiriyoruz. Bazıları bana, Türk toplumunda heteroseksüel ilişkilerin de belli bir yaş ve belli bir sınır içinde yaşandığını söyleyecektir. Bir ölçüde doğru olabilir ama, heteroseksüel ilişkilere gösterilen baskı ile eşcinsel ilişkilere gösterilen baskı aynı mıdır? Daima kadın-erkek ilişkilerinden yana olunmuyor mu? Genel olarak lezbiyen ve gey ilişkilerin varlığı olumlu olarak ne zaman kabul edildi? Gelişmiş bir ülke kabul edilen İngiltere'de bile, tartışmalara yol açan yasalarda öngörülen, cinsel ilişki yaşı heteroseksüeller ve eşcinseller arası farklıyken; nasıl kadın-erkek cinselliğine gösterilen baskıdan söz edilebilir?
Benim gibi kendi kendisiyle barışık olan, büyük şehirde doğup büyüyen ve okumayı, araştırmayı seven biri bile; on sekiz yaşına kadar erkeklerle zoraki birlikte oluyorsa, iki sene biseksüel hayatını zoraki sürdürüyorsa, son altı yılını devamlı kadınlarla yaşamasına rağmen ancak bunun son iki yılında kendine güvenle lezbiyen diyorsa; küçük şehirlerde yaşayan, kendi kendisiyle sorunları olan ve yaşantısında güçlükler olan eşcinseller ne yapsın?
Şu anda yirmi altı yaşıma doğru ilerliyorum. Ne mutlu bana ki geç de olsa ÖZÜMÜ buldum.
ÖMRÜMÜN SONUNA KADAR LEZBİYEN KELİMESİNİ GURURLA TAŞIYIP; LEZBİYEN YAŞANTIMI SEVGİYLE, AŞKLA, CİNSEL ZEVKLE VE ONURLA SÜRDÜRECEĞİM.


Etiketler: yaşam
İstihdam