10/12/2020 | Yazar: Yıldız Tar
Özel sektör ve kamuda LGBTİ+’ların durumu 2020 araştırma sonuçları: LGBTİ+ çalışanlar ayrımcılık, dışlama, aşağılama, dedikodu ve nefret söylemiyle karşılaşıyor. İşini kaybetme ve daha ağır bedeller ödeme korkusuyla haklarını arayamıyor.
Kaos GL Derneği ve Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi; Türkiye’de kamu ve özel sektörde LGBTİ+’ların durumunu inceledikleri yıllık araştırma sonuçlarını açıkladı.
İstihdamda LGBTİ+’ların durumunu araştıran çalışmanın 2020 sonuçları “Türkiye’de Kamu Çalışanı LGBTİ+’ların Durumu” ve “Türkiye’de Özel Sektör Çalışanı LGBTİ+’ların Durumu” başlıklı iki raporda kamuoyu ile paylaşıldı.
Prof. Dr. Mary Lou O’Neil, Dr. Reyda Ergün, Dr. Selma Değirmenci, Dr. Kıvılcım Turanlı ve Doğancan Erkengel’in hazırladığı raporların editörleri ise Kaos GL İnsan Hakları Programı’ndan Murat Köylü ve Defne Güzel.
Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla bugün (10 Aralık) çevrimiçi toplantıda raporlar tanıtıldı.
Özel sektör: Cinsiyetçi beklentiler iş ilanlarına da yansıyor
2020 yılı özel sektör araştırmasına 674 kişi katıldı. Araştırma sonuçlarına göre; işyerinde cinsiyet kimliği, cinsel yönelim ve interseks durumuna ilişkin tamamen açık olabilen kişilerin oranı yüzde 14,8. Katılımcıların yüzde 32,8’i işyerinde tamamen kapalı olduklarını belirtirken; yüzde 28’i ise kısmen açık olduğunu belirtti. İşyerinde kısmen açık olabilenlerin ise büyük çoğunluğu sadece çalışma arkadaşlarına ya da diğer LGBTİ+ çalışanlara açık.
Özel sektör araştırmasının katılımcıları arasındaki açık olma oranı, işe alım süreçleri açısından daha da düşük. Rapora göre hakim toplumsal cinsiyet normları ve rollerinden kaynaklanan cinsiyetçi beklentilerin iş ilanlarına yansıması LGBTİ+ çalışanları olumsuz etkiliyor.
Raporda bizzat maruz kalınan ayrımcılık deneyimleri de yer alıyor. Onlardan bazıları şöyle:
“Biseksüel kadın olduğumu bilen cis-hetero erkek patronum benimle kanka olduğunu söyleyerek sürekli bel altı muhabbetler yapıyor örneğin eski kız arkadaşlarıyla yaşadıklarından bahsedebiliyor sokakta kız kesmemizi isteyebiliyor.” (Hukuk alanında çalışan biseksüel kadın)
“Eşcinsel olduğumu öğrendiklerinde stajımı sonlandırdılar.” (Gıda alanında çalışan gey erkek)
“Evli olmadığım ve hemcinslerimle instagram fotoğrafları paylaştığım için iki kez “ibne” olmakla itham edildim.” (Otomotiv sektöründe çalışan gey erkek)
“LGBTİ+ çalışanlar işlerini kaybetme korkusuyla haklarını arayamıyor”
2020 yılı özel sektör araştırması, LGBTİ+ çalışanların uğradıkları ayrımcılık karşısında genelde herhangi bir resmi kanala başvurmadıklarını gösteriyor:
“LGBTİ+ çalışanlar ayrımcılık karşısında işlerini kaybetme korkusu, daha ağır bedeller ödeme olasılığı, cinsel kimliklerinin kendi kontrolleri dışında açığa çıkmasından çekinme, iş dışındaki hayatlarında karşılaşabilecekleri zorluklar ve benzeri nedenlerle haklarını arayamamaktadırlar. Önemli bir başka bulgu da LGBTİ+ çalışanların ayrımcılığa karşı haklarının korunacağına dair inançsızlıklarıdır. Bunun nedeni gerek kurumsal politikaların gerekse hukuksal çerçevenin yetersizliği olabilir.
“LGBTİ+ çalışanlar, ayrımcılıkla mücadele etmelerinin daha ağır ayrımcılık biçimlerine yol açabileceği hatta bu durumun iş hayatı dışına da taşabileceği kaygısı yaşamakta ve sessiz kalmaktadırlar.
“Maruz kalınan ayrımcılığı bildirmede kurumsal ve hukuksal yaklaşımın yetersizliği, sendika ve meslek örgütleri açısından da önemli bir bulgu olarak karşımıza çıkmaktadır. “Herhangi bir sendika veya meslek örgütüne üye misiniz?” sorusuna sendika veya meslek örgütlerinden en az birine üye olduğunu ve işyerinde cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılığa uğradığını beyan eden katılımcı sayısı 12’dir. Bu 12 kişiden 5’i, karşılaştıkları ayrımcılıkla ilgili hiçbir girişimde bulunmazken, girişimde bulunanlar da durumu üye oldukları sendikaya veya meslek örgütüne bildirmemiştir.”
İşyerinde nefret söylemi örnekleri
Anket kapsamında katılımcılara bu yıl ikinci defa “Çalıştığınız kurumda LGBTİ+’lara yönelik herhangi bir nefret söylemiyle karşılaştınız mı?” sorusu da soruldu. Katılımcılardan 425 kişi (%63,1) herhangi bir nefret söylemiyle karşılaşmadığını bildirirken 249 kişi (%36,9) karşılaştığını beyan etti.
LGBTİ+ çalışanlara yönelik nefret söylemi ile karşılaştığını beyan eden katılımcıların paylaşımlarından bazıları şöyle:
“Önceki “değişik” müşterilerden bahsedilirken trans bir birey ve lezbiyen bir çiftle dalga geçildi.” (Sağlık sektöründe çalışan lezbiyen kadın)
“Çalışanlar tarafından başkasına yöneltilen “ibne gibi” tarzı sürekli karşılaştığımız şeyler duydum.” (Turizm sektöründe çalışan biseksüel kadın)
“Babamla aynı şirkette çalışıyorum, küpesi olduğu için (evet yalnızca sebep bu) “ibne kılıklı” “karı mısın lan sen” vb bir sürü şey dendiğini duydum.” (Tekstil sektöründe çalışan biseksüel kadın)
“İki erkek çalışma arkadaşım benim askere nasıl gideceğim hakkında konuşuyorlardı. Hayır o gidemez, rapor alır gibi bir şey duydum üzerine “İbne raporu” adına çirkin bir söylem duydum. Buna çok gülünç ve komik bir şeymiş gibi gülüyorlardı ve benim duymama dair hiçbir şekilde kötü hissetmiyorlardı.” (Gıda sektöründe çalışan heteroseksüel trans kadın)
“Türkiye’de Özel Sektör Çalışanı LGBTİ+’ların Durumu” raporuna ulaşmak için tıklayın.
Kamuda açık olabilen çalışanların oranı sadece yüzde 3,4!
Kamuda çalıştığı kurumda cinsiyet kimliği, cinsel yönelim ve cinsiyet özellikleri yönünden tamamen açık olduğunu beyan eden katılımcıların örneklemdeki oranı yüzde 3,4. İki araştırma karşılaştırıldığında, LGBTİ+ çalışanların özel sektörde kamuya oranla daha açık olabildiği görülüyor:
“Kamunun, bir işveren olarak, ayrımcılığı yasaklayan uluslararası sözleşmelerden ve ulusal mevzuattan kaynaklanan yükümlülükleri düşünüldüğünde, bu durum endişe vericidir.”
Kamuda çalışan katılımcıların sadece yüzde 3,4’ü işe alım sürecinde tamamen açık. İşe alım sürecinde tamamen kapalı olduğunu beyan edenlerin örneklemdeki oranı ise yüzde 80:
“LGBTİ+ çalışanlar, iş başvurusu, mülakat vb. süreçlerde cinsel yönelim, cinsiyet kimliği veya interseks durumu nedeniyle uğrayabilecekleri olası ayrımcılığın ve bunun sonucunda işe alınmama riskinin farkında oldukları için, bu sürecin tamamında önlemler almaktadır. Bu önlemler, iş hayatı boyunca da devam etmektedir. Kimliği bütünüyle gizlemek; dış görünüşe, beden diline ve benzeri varoluşsal özelliklere yönelik sürekli bir kontrol duygusuyla yaşamak, doğrudan ayrımcılığa uğramak kadar ağır sonuçlara yol açabilecek bir deneyimdir.”
Aşağılama, dışlanma ve dedikodu
Rapora göre LGBTİ+ çalışanlar sadece amirlerinden ve diğer çalışma arkadaşlarından değil, kurumlarından hizmet alan kişilerden kaynaklı ayrımcılığa da hedef oluyor.
Katılımcıların çoğu aşağılandıklarını, dışlandıklarını ve dedikodularının yapıldığını belirtiyor:
“Bir arkadaşıma bahsettim, o da bir başkasına söylediğinde o kişi bana tiksinir gözlerle bakmıştı. Hala bu şekilde olduğuna inanamıyorum. Bir eğitimcinin böyle olduğuna inanmak istemiyorum.” (Öğretmen olarak çalışan gey erkek)
“Öğrencilerden biri benim cinsel yönelimimi idarecilerime sanki bir suçmuş gibi sözlü şikâyette bulunarak ifşa etmiş. İdareciler beni sıkıştırarak bu konuda açıklama yapmamı sağlamaya çalıştılar ama avuçlarını yalattım.” (Akademik personel olarak çalışan gey erkek)
“Doktorum. Erkek hemşireler ve ATT çalışanları bir gün dedikodumu yapmışlar, arkadaşlarıma gay olup olmadığımı soruyorlarmış, kıyafetlerimi gayce buluyorlarmış.” (Sağlık personeli olarak çalışan gey erkek)
“Şöyle ki, pejoratif bir pencereden bakarak benim bir erkek olarak başka erkeklerle mi birlikte olduğum sorgulandı bir defasında.” (Akademik personel olarak çalışan gey erkek)
“Transseksüel olduğumu süreci tamamlamak üzere olduğumu, operasyon olacağımı, bunun için rapor kullanacağımı açıkladım, işten çıkartıldım.” (Başuzman olarak çalışan heteroseksüel trans kadın)
“Erkek gibi saçım olduğundan, cinsel organımın erkek olduğundan şüphelendiklerini, biraz daha kadın gibi yürümemi, azıcık daha dekolte göstermemi söylediler.” (Sağlık personeli olarak çalışan genderfluid biseksüel)
“Türkiye’de Kamu Çalışanı LGBTİ+’ların Durumu” raporuna ulaşmak için tıklayın.
Ayrımcılığa karşı talep ve önlemler
Her iki araştırmada da LGBTİ+ çalışanlara dönük ayrımcılığa karşı alınması gereken en öncelikli üç önlem soruldu. Kamu araştırmasında LGBTİ+ hakları konusunda alınması gereken “yasal önlemler” kategorisinin öne çıkıyor. Mevzuatın evrensel insan hakları kriterlerine göre güncellenmesi taleplerini, sırasıyla “hükümetin sorumluluk ve liderlik üstlenmesi” ve “kurum içi mevzuatta ayrımcılık yasağı”na ilişkin talepler izliyor. Kurum içi eğitim, kurum yöneticilerinin açıklama, tutum ve davranışları, toplumsal farkındalık kampanyaları, emsal mahkeme kararları, örgütlü mücadele ve dayanışma ağları dile getirilen diğer önlemler.
Özel sektör araştırmasında ise katılımcıların büyük bölümü ayrımcılığa karşı alınması gereken başlıca önlem olarak ulusal mevzuatta ayrımcılık yasağı seçeneğini işaretledi. İkinci sıklıkla işaretlenen seçenek hükümetin sorumluluk ve liderlik üstlenmesi, üçüncü tercih olarak ise toplumsal farkındalık kampanyaları seçeneği öne çıkıyor:
“Katılımcıların çalışma hayatında ayrımcılıkla mücadele konusundaki önerileri önceki yıllardaki araştırmalarımızın bulgularıyla büyük ölçüde benzerlik göstermektedir.
Katılımcıların önerileri arasında ilk sırada “ulusal mevzuatta ayrımcılık yasağının” yer alması, kuşkusuz, yaygın ve hukuksal güvence talebini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte katılımcılar, anayasal ya da yasal düzlemdeki değişimlerin çalışma hayatındaki ayrımcılıkla mücadelede yeterli olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç olduğunu düşünmektedir. Sonuç olarak yasalar insanlar eliyle hayata geçirilmektedir ve toplumsal dönüşüm olmaksızın LGBTİ+ çalışanların işyerindeki çalışma koşullarının bütünüyle değişmesi mümkün değildir. Katılımcıların önemli bir bölümü de gerek yasal gerekse toplumsal dönüşüm ve düzenlemeler konusunda yol alınabilmesi için kurum içi eğitim, uygulamalar ve politikalara vurgu yapmıştır.”
Araştırmalar hakkında
Kaos GL Derneği 2015 yılından beri istihdamda ayrımcılığa ilişkin araştırmalar yapıyor. Özel sektör araştırması bu sene altıncı yılında iken, kamu araştırması ise dördüncü yılını doldurdu.
Geçtiğimiz yıllarda “Özel Sektör” ve “Kamu” diye iki ayrı araştırma şeklinde yürütülen çalışma 2019’da birleştirildi. LGBTİ+ çalışanların Türkiye’de özel sektör ve kamu istihdamındaki durumunu anlamak ve emek gücüne tam, eşit ve özgür katılımlarının sağlanma çabalarına katkı sunmak amacıyla yapılan araştırma; 2018 yılından beri Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi ile birlikte yapılıyor.
Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı