31/01/2024 | Yazar: Kaos GL

İstanbul Gençlik Araştırmaları Merkezi’nin “Türkiye’de Genç İntiharları” araştırmasının politika önerileri kolektif dayanışmaya vurgu yapıyor.

“LGBTİ+ dayanışma ağlarının son yıllarda giderek zayıflaması toplumsal bir sorun” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İstanbul Gençlik Araştırmaları Merkezi’nin “Türkiye’de Genç İntiharları” raporu dijital ortamda yayınlandı.

TIKLAYIN – Genç LGBTİ+’ların intiharlarında homofobi ve transfobi baş rolde

Raporda, medyaya yansıyan LGBTİ+ intiharlarının çoğunda toplumsal alana yayılmış ve sistematikleşmiş homofobi, transfobi ve patriyarkanın baş rolde olduğuna dikkat çekildi. 

Rapora göre; genç LGBTİ+ intiharlarına neden olan toplumsal sorunlar şöyle:

·       Aile, akraba ve toplumdan dışlanma

·       Aileye ve çevredeki diğer yetişkinlere ekonomik bağımlılığa yol açan sosyal eşitsizlikler

·       Toplumsal damgalanma ve marjinalizasyon

·       Küçük şehirlerde genç LGBTİ+’ların sosyal ve politik olarak dahil olabilecekleri toplulukların eksikliği

·       LGBTİ+’ların toplanma, gösteri ve yürüyüş hakkını sınırlandıran otoriter pratiklerin güçlenmesi ve polis şiddetinin artması, yalnızlaşma hissinin derinleşmesi

·       LGBTİ+ dayanışma ağlarının son yıllarda giderek zayıflaması

·       Yerel ve merkezi yönetimlerin sorumluluğunda oluşturulması gereken intihar önleme politika ve mekanizmalarının, önleyici rehberlik ve danışma hizmetlerinin yokluğu

Politika önerileri

“Türkiye’de Genç İntiharları: Farklı Bir Dünya İçin Umut Yeşertirken Genç İntiharlarından Ders Almak” araştırmasının Türkiye’de genç intihar vakalarını önlemek için neler yapabiliriz sorusunu daha kapsamlı düşünmeye ilişkin bir davet olarak politika önerileri kitapçığı ayrıca yayınlandı.

Sosyologlar, siyaset bilimciler, psikologlar ve psikiyatristler ile gerçekleştirilen birebir görüşmeler ve atölyelerin çıktıları dikkate alınarak kaleme alınan öneriler kitapçıktaki gibi alınmıştır:

Bilgiye erişim; vakalardaki göstergelerin açıklık kazanması

Ölümle sonuçlanan intiharlarda ve intihar girişimlerinde vakalara dair resmi bilgilerin (TÜİK verileri başta olmak üzere) ve değişken çeşitliliğinin oldukça açık ve net olması önemlidir. Vakalara dair göstergelerin belirsizliği ve bilinmezliği, vakaların doğru anlaşılmasını, risk durumlarının saptanmasını güçleştirmektedir. Bu nedenle tüm vakalara (ölümle sonuçlanan vakalar ve girişimler dahil olmak üzere) dair demografik bilgilerin ve diğer tüm göstergelerin ilgili kurumlar tarafından paylaşılması zaruridir. Ancak sorun doğru bir biçimde saptanırsa öngörüler ve tedbirler ortaya konulabilir ve mücadele biçimleri güçlendirilebilir.

Psiko-sosyal otopsi çalışmaları

İntihar girişimi ve ölümle sonuçlanan intihar vakalarında, intihar eden kişinin ailesi ve yakın çevresi ile yaşanan olaya ilişkin görüşmelerin yapılması ve nedenlerin saptanmaya çalışılması, vakaların anlaşılmasında oldukça önemli bilgilerin elde edilmesini sağlayabilmektedir. Dolayısıyla intihar çalışmalarında yakın çevrenin gözlem ve bilgi paylaşımı vakaların çok katmanlı ve derinlikli bir biçimde anlaşılmasında kıymetlidir.

Risk faktörlerinin belirlenmesi ve çok katmanlı sosyal politikaların inşası

Tüm vakalarda psikolojik, sosyal ve politik risk faktörlerinin belirlenmesi oldukça önemlidir. Bu risklerin başında ekonomik zorluklar ve bununla ilişkili olarak işsizlik, çalışma ortamları (baskıcı, dışlayan, vs.) gelir. Ekonomik sorunlarla bocalamak ve geleceğe dair umudunu yitirmek yüksek bir risk faktörü olarak ele alınmalıdır. Gençlerin ekonomik sorunlarla baş etmeye çalışırken merkezi ve yerel düzeyde gençlik politikalarından sorumlu kurumlar tarafından yalnız bırakılmamaları gerekmektedir. Genç intiharlarını önlemede gençleri ekonomik zorluklarla mücadele ederken tek başlarına bırakmayacak sosyal politika anlayışının güçlendirilmesi ve destekleyici mekanizmaların kurulması önceliklendirilmelidir.

Bir diğer risk faktörü ise gençlerin maruz kaldıkları çeşitli baskı biçimleridir. Gençler en yakın çevreden (aile, mahalle, vs.) toplumun bütününe kadar baskı mekanizmaları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Gençler bir yandan ekonomik eşitsizliklerle bir yandan ise toplumsal baskı ile mücadele etmekte, kendilerini iç içe geçen baskı biçimleri karşısında değersiz, güçsüz ve yalnız hissetmektedir. Araştırma raporunda tartışılan örnek vakalar da göstermektedir ki, gençlerin sistemli biçimde çeşitli baskı formlarına (aile baskısı, cemaat baskısı, akran zorbalığı, mobbing, seksizm, homofobik baskı, vd.) maruz kalmaları yıpratıcı hatta yok edici olan hayati bir risk faktörüdür. İç içe geçen ve çok katmanlı olarak deneyimlenen baskının açığa çıkarılması, sorunsallaştırılması ve baskıya karşı gençleri güçlendirecek yatay mekanizmaların kurulması önemlidir. Bu noktada gençlerle, gençler için çalışan sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin, eğitim kurumlarının inisiyatif alması önem kazanmaktadır.

İşsizliğin yanı sıra çalışma ortamlarında kurulan baskılar ve çalışan gençlerin deneyimledikleri çalışma acısı üzerine düşünmek önem kazanmaktadır. Çalışma hayatında kurumsal baskıların (kurumsal işleyiş ve hiyerarşik yapı) gittikçe arttığı, bu durumun ise çalışan genç üzerinde olumsuz etkilere neden olduğu araştırma raporunda yer verilen vakalar üzerinden örneklendirilmiştir. Çalışma yaşamı koşulları iyileştirilmeden genç yetişkinlerin iyi olma halinden bahsetmek zor görünmektedir. Bu alanda sendikaların ve meslek örgütlerinin öncülüğü anlamlı olacaktır.

Risk haritası ve risk taramalarının yapılması

Gençlerin intihar düşüncesine, davranışlarına, girişimlerine neden olan risk faktörlerinin belirlenmesi oldukça önemlidir. Bu risk faktörlerinin tespit edilerek intihar riski faktörlerinin yoğunlaştığı alanların tespit edilmesi, bu çerçevede düzenli olarak güncellenen bir risk haritasının merkezi yönetim tarafından oluşturulması ve yerel yönetimlerle eşgüdümlü biçimde takip edilmesi önemli görünmektedir. Çalışma kapsamında incelenen örnek vakalara göre bu risk alanlarının başında iş yerleri, çalışma alanları, okullar ve yurtların olduğu söylenebilir. Risk haritasında yer alan bölgelerde belirli aralıklarla risk taramalarının yapılması, önleyici tedbirlerin alınması açısından ehemmiyet arz etmektedir. Risk haritasının güncel olarak takibi ve risk taramalarının düzenli olarak ve etkili biçimde yürütülmesi ile intihar vakaları gerçekleşmeden önce önleyici tedbirler alınması mümkün olabilecektir.

İntiharın bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınması

Bir yandan sosyal bilimciler tarafından bir geçiş dönemi olarak kurgulanmış olan gençlik ve genç yetişkinlik dönemine özgü olan kaygı, stres, umutsuzluk ve yalnızlık deneyimleri üzerine çalışılması önem arz etmektedir. Aynı zamanda, toplumsal alanda en kırılgan kategorilerden biri olan gençliğin sorunlarına özel olarak odaklanan kamusal hizmet ve politikaların geliştirilmesi aciliyet içermektedir. Bu bağlamda, ruh sağlığı (mental health) yalnızca sosyal bilimler ve gençlik araştırmaları alanında değil aynı zamanda gençler için çalışan sivil toplum bakımından ve siyasal alanda önemli bir gündem maddesi haline gelmeli; genç intiharları bir halk sağlığı (public health) sorunu olarak ele alınmalıdır. Bu doğrultuda ruh sağlığı hizmetleri bir yurttaşlık hakkı olarak tanınmalı ve özellikle gençler ve kırılgan gruplar için erişilebilir hale getirilmelidir.

Orta eğitimden itibaren eğitim müfredatlarında ruh sağlığı ve dayanıklılık konularının sağlık hizmetleri (health care) derslerinin ayrılmaz bir parçası olarak tasarlanması ciddi bir ihtiyaçtır. Öte yandan gençlerin ruh sağlığı konusunda ailelerin (ebeveynlerin) eğitimler görmesi için planlamalar yapılması önleyici tedbirlerin en etkili adımlarından biri olacaktır.

Ruh sağlığı bir kamusal gündem maddesi haline getirilirken bu gündemin çalışma hayatıyla ilişkisine ayrıca odaklanılması ve bu çerçevede sendikaların ve meslek örgütlerinin aktif rol olması (örn: iç eğitimler ve çalıştaylar düzenlenmesi, kampanyalar organize edilmesi) gerekmektedir.

Ruh Sağlığı Kriz Yardım Hattı ve uzman destekleri

Ruh sağlığı hizmetleri bir yurttaşlık hakkı olarak erişilebilir hale getirilirken, yaşadıkları karşısında ne yapacağını bilemeyen, sorunlarla baş edemeyen gençlerin destek alabileceği, kolayca ulaşabileceği ve iletişim kurabileceği birimlerin varlığı ve buralarda uzman kişilerin varlığı oldukça değerlidir. Gençler yaşadıkları sorunlarla baş edemediklerinde, yakın çevreleriyle paylaşamadıklarında ya da psikolojik destek alamadıklarında kolayca ve hızlıca ulaşabilecekleri, gizlilik esaslı yapıların varlığı oldukça önemlidir. Bu çerçevede Ruh Sağlığı Kriz Yardım Hattının ülke çapında inşa edilmesi yapılabilecek ilk adımlardan biridir.

Dayanışma ve örgütlenme biçimleri güçlendirilmesi

Gençlerin ruh sağlığını iyileştirmenin ve intihar eğilimlerini besleyen çok katmanlı faktörlerin önüne geçmenin politikası üzerine düşünürken en önemli anahtar kelimelerden biri kolektif dayanışmadır. Başta gençlerle, gençler için çalışan sivil toplumun mevcut dayanışma alanlarının gençleri ne ölçüde kapsadığı, gençleri ne ölçüde özneleştirdiği sorusunu sorması önem arz etmektedir. Gençlerin yaşadıkları güçlükler karşısında derin yalnızlık duygusunu ortadan kaldırmayı hedefleyen dayanışma pratiklerinin ve araçlarının derinleştirilmesinin imkanları ve sınırlılıkları üzerine düşünmek, tartışmak ve ortak yanıtlar üretmek sivil toplumun öncülük etmesi gereken ihtiyaçlardan biridir.

Gençleri yalnızlaştıran ve güçsüz hissettiren unsurların saptanması ve bunların hayati sorunlar olarak görülerek giderilme çabası önemli bir politik ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Dayanışmanın nasıl geliştirilebileceği sorusu bu araştırmanın yanıtlamaya davet ettiği en acil soru olarak görünmektedir.

Gençlerin kendi sorunlarını dile getirebilecekleri, konuşabilecekleri ve birlikte çözümler üretebilecekleri, yetişkinlerin kontrolünde olmayan, sosyal inisiyatiflerin ve siyasal platformların varlığı ve bu kolektif zeminlerin güçlendirilmesi temel bir gerekliliktir.

“Türkiye’de Genç İntiharları” araştırmasının kapsamlı raporunu buradan okuyabilirsiniz.


Etiketler: insan hakları, medya, çalışma hayatı, kent hakkı, barınma, sosyal hizmet, aile
İstihdam