28/02/2022 | Yazar: Yunus Emre Demir
"Demokrasi ve eşitlik adına hazırlanmış bir metin olduğu düşünüldüğünde, LGBTİ+’ların görmezden gelinmesi oldukça manidar ve anti demokratik bir hamle."
CHP, DEVA, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin hazırladığı 23 maddeden oluşan 48 sayfalık Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem metni bugün (28 Şubat) Ankara’da düzenlenen etkinlikle duyuruldu.
Metnin yazım aşamasında yer alan 6 partiden 6 genel başkan yardımcısının metni sunduğu etkinlik, parti genel başkanlarının metni imzalamasıyla sona erdi.
İçinde LGBTİ+, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği gibi LGBTİ+ kapsayıcı hiçbir ifadenin geçmediği metni 17 Mayıs, Kaos GL, SPoD ve ÜniKuir’le konuştuk.
Metin LGBTİ+’ları heyecanlandıracak bir söz üretmiyor
Metne dair genel yorumunu sorduğumuz 17 Mayıs Derneği Örgütlenme ve Kapasite Geliştirme Koordinatörü Anjelik Kelavgil şunları söyledi:
“48 sayfalık metin bir yönetişim sistemi ve demokratik alanın genişlemesine dair çeşitli önerilerde bulunuyor ancak LGBTI+'ları heyecanlandıracak ya da kapsanmış hissettirecek bir söz üretmiyor. Bu sebeple metne dair genel yorumum "hmm, ok."dan öteye gidemiyor.”
“Onlar ortada yokken, liderleri en iyi ihtimalle 2018 referandumu döneminde yalnızca susup oturmuşken LGBTİ+’lar hayır kampanyalarına destek veriyordu”
ÜniKuir Derneği Siyasal Katılım ve Savunuculuk Koordinatörü Mahmut Şeren ise metnin bir sistem üzerine yoğunlaşmış olmasını olumlu bulsa da eksikleri olduğunu vurguluyor:
“Öncelikle Türkiye siyasi tarihinde eşine az rastlanan bir şekilde farklı siyasi partilerin seçim sürecini de aşan bir biçimde Türkiye’nin sorunlarını tartışması ve bir sistem üzerinde uzlaşmış olmasını olumlu buluyorum. Uzlaşılan metin başta LGBTİ+’lar olmak üzere herkesi kapsamıyor olmakla birlikte böyle bir diyalog zemininin yaratılmış olması, siyasi pratiklere katkı sağlayacak ve ileride atıf yapılacak bir gelişme oldu. Öte yandan parti temsilcilerinin neredeyse hepsinin konuşmasına “savaşa hayır” diyerek başlamasını da olumlu buluyor, bundan sonra bizim coğrafyamız için de aynı tutumu sergilemelerini umuyorum.
“Metindeki pek çok maddenin kural koymaktan ibaret olduğunu, yeterli düzeyde hak temelli politika içermediğini söylemeliyim. Buna rağmen metin yazılırken Türkiye’deki çeşitli hak hareketlerinden taleplerin karşılanmaya çalışıldığı görülüyor. Örneğin; kayyum atanarak seçme ve seçilme hakkı gasp edilen HDP’liler, Boğaziçili öğrenciler, çevre hareketi, barolar gibi... Ama metinde LGBTİ+’ların talepleri yer almıyor.
“Bu metinde onur yürüyüşlerinin, LGBTİ+’lara uygulanan yasakların, nefret cinayetlerinin yer almaması muhtemel bir iktidar değişikliğinde bu hak ihlallerinin devam etmeyeceği konusunda şüphe uyandırmaktadır. Herkesin bildiği gibi toplantının ve metnin temel konusu güçlendirilmiş parlamenter sistemdi. Bugün metne imza atan bazı siyasi partiler henüz ortada yokken, liderleri en iyi ihtimalle 2018 referandumu döneminde yalnızca susup oturmuşken LGBTİ+’lar hayır kampanyalarına destek veriyordu. Dolayısıyla LGBTİ+’lar bu metinde sözlerinin yer almasını en az onlar kadar hak ediyor.”
“Kadın-erkek eşitliğine dair vaatler yüzeysel kalıyor”
Kaos GL İnsan Hakları İzleme Uzmanı Defne Güzel ise metnin en umut verici kısmının Çevre Mahkemeleri olduğunu söylüyor:
“Metin, eşitlik temasıyla öne çıkıyor. Meclisin güçlendirilmesi ve veto yetkisinin kaldırılması parlamenter sisteme dönük atılacak önemli ve güçlü adımlar olarak duruyor. Ayrıca yargının tarafsızlığına dair önemli atıflarda ve düzenlemelerde bulunuyor. Kadın-erkek eşitliğine dönük vaat edilen adımlar ise bu maddelerin karşısında yüzeysel kalıyor. Kadınların güçlendirilmesine, erkek şiddetine yaptırımların arttırılmasına dönük söylenegelen cümlelerin detaylandırılması ve tanımlı hale getirilmesi gerekiyor ve bu konuda metinde daha politik cümlelerin olması gerekiyor. Çevre mahkemeleri ise metnin en umut verici kısımları arasında.”
SPoD’dan Siyasal Katılım Ekip Sorumlusu Marsel Tuğkan Gündoğdu da sürecin kendisini olumlu bulsalar da LGBTİ+’ların kapsanmamış olmaması ve HDP’nin ittifak dışında bırakılmasını eleştiriyor:
“Öncelikli olarak Türkiye’nin içinde geçtiği şu dönemde farklı toplumsal gruplara hitap eden ve farklı ideolojik tabanları olan altı siyasi partinin ülkenin yönetimine dair parlamenter demokrasi tahayyülünde ortaklaşmasını memnuniyetle karşıladığımızı belirtmek isterim. Diyalog ve uzlaşı içerisinde ve demokratik teamüller etrafında bu bir araya gelişin Türkiye’nin çıkarına olduğunu düşünüyoruz.
“Güçlendirilmiş parlamenter sistemi deklerasyon metnini incelediğimizde, Türkiye’nin yasama, yürütme, yargı ve siyasi partiler kanunu gibi alanlarda vuku bulan kroniklemiş ve acil pek çok ihtiyaç ve problemine yanıt verilmeye çalıştığını görüyoruz. En önemlisi de bu deklarasyon aynı zamanda bir anayasa çalışmasının zeminini oluşturuyor. Fakat 48 sayfalık bu deklarasyon metninde LGBTİ+ yurttaşların yaşadığı sorunlara doğrudan değinilmiyor. Özellikle eşitlik, ayrımcılık, insan hakları ve sivil toplum gibi LGBTİ+’ların yaşadığı en yakıcı sorunlara temas edebilecek alanlarda LGBTİ+’lar görülmemiş.
“Bu açıdan deklarasyonun önemli bir eksikliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Fakat SPoD olarak LGBTİ+’ların siyasal katılımı ve anayasal taleplerini her zaman olduğu gibi gündemleştirmek ve siyasi partilerin ajandalarında kendine yer bulabilmesi için çalışmalarımıza son hız devam edeceğiz. Henüz yolun çok başındayız. Bu sürecin bir diğer eksik yönü de HDP başta olmak üzere bu masaya oturamayan diğer partilerin de sürece katkısının alınmamış olması. Eğer bu bir anayasa çalışmasının temelini oluşturuyorsa diğer partiler ile de diyalog ve istişare süreçlerinin işletilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Demokrasinin gerçekleşebilmesi için tüm toplumsal kesimlerin temsiliyetinin sağlanmış olması gerekir.”
LGBTİ+ dernekleri etkinliğe davet edilmedi
Etkinlikte birçok alandan sivil toplum kuruluşu hazır bulunurken, LGBTİ+ dernekleri toplantıya davet edilmedi. Bu konuya dair görüşlerini sorduğumuz Defne Güzel şunları söyledi:
“Kaos GL olarak uzun zamandır LGBTİ+ haklarına dönük çalışmalar gerçekleştiren bir sivil toplum örgütüyüz fakat toplantıya davet edilmedik. Toplantıya LGBTİ+ sivil toplumunun davet edilmemiş olması beni şaşırtmıyor. LGBTİ+’lara dönük olumlu söylemler ve adımlar çoğunlukla kapalı kapılar ardında gerçekleştiriliyor. Kimsenin bundan haberi olmasın isteniyor fakat LGBTİ+’lar bu toplumun ayrılmaz bir parçası. LGBTİ+’ların ve LGBTİ+ örgütlerinin çağırılmadığı, temsiliyetlerinin yok sayıldığı ve görmezden gelindiği adımlar “eşitlik” konusunda oldukça eksik kalacaktır. Bu metnin demokrasi ve eşitlik adına hazırlanmış bir metin olduğu düşünüldüğünde ise LGBTİ+’ların görmezden gelinmesi oldukça manidar ve anti demokratik bir hamle.”
SPoD da diğer dernekler gibi toplantıya davet edilmedi. Marsel Tuğkan Gündoğdu 2011’den bu yana siyasal katılım alanında çalışan bir dernek olduklarını vurgulayarak şunları söyledi:
“2011’den bu yana sosyal politika, anayasa ve siyasal katılım gibi pek çok alanda aktif bir şekilde çalışmalar yürüten bir LGBTİ+ derneği olarak deklarasyon tanıtım etkinliğine davet edilmedik. Elbette bir davet gelmiş olsaydı etkinliğe katılım göstermek ve Türkiye siyaseti açısından tarihi öneme sahip olan bu ana tanıklık etmek isterdik.”
ÜniKuir’den Mahmut Şeren de “Acaba 6 parti arasında LGBTİ+ örgütlerini davet etmeyi gündem eden hiç kimse olmadı mı?” diye soruyor:
“Derneğimiz toplantıya çağrılmadı. Acaba 6 parti arasında LGBTİ+ örgütlerini davet etmeyi gündem eden hiç kimse olmadı mı? Eğer olduysa bu öneri hangi gerekçeyle ve kimler tarafından reddedildi? Cevaplanması gereken bu soruları muhataplarına ilerleyen günlerde mutlaka sorarız.
“CHP, daha geçen ay bütün şehirlere asılan billboardlarda “cinsel yönelim yasayla dezavantaj olmaktan çıkarılacak” vaadini duyurmuştu. Yasalarla beraber anayasayla sağlanması gerektiği açık olan bu vaadi yerine getirme imkanını iktidar değişikliğiyle bulacaklarını düşünüyorlardır. Bugün bizleri davet etmeden, anayasa yapım sürecine katkımızı almadan bunu yapacaklarına nasıl inanalım? Metinde LGBTİ+’ların geçmemesinden sonra bugünün en büyük hatası LGBTİ+ örgütlerini davet etmemek oldu ve bu durum hem bugün hem de yarın eleştiri konusu olmaya devam edecek.”
17 Mayıs Derneği’nden Anjelik Kelavgil de kendilerine davet gelmediğini ve bunun LGBTİ+’ları yok sayma eylemi olduğunu söyledi:
“17 Mayıs Derneği'ne herhangi bir davet gelmedi, spam kutularımızı da kontrol ettik tabi. "LGBTİ+ yok öyle bir şey" söylemi demokratik bir sosa bulanarak bilinçli yok sayma eylemine dönüşmüş durumda görebildiğimiz kadarıyla. Kimler kimler lubunyaları yok sayarak yola koyuldu bugüne kadar ama birçoğunun esamesi okunmuyor bugün. Hatırlatmakta yarar var diye düşünüyorum.”
Türkiye’nin geleceğinde LGBTİ+’lar yok mu?
Mahmut, Anjelik, Marsel ve Defne’ye metnin Türkiye’nin geleceğini inşa edeceğine dair görüşleri metinde LGBTİ+’lara yer verilmemesini de hatırlatarak, “Türkiye’nin geleceğinde LGBTİ+’lar yok mu?” diye sorduk.
Mahmut sorumuza, geçmişte olduğu gibi gelecekte LGBTİ+’ların var olacağını vurgulayarak yanıt verdi:
“Biz LGBTİ+’lar Türkiye’nin geçmişinde vardık, bugününde olduğumuz açık, yarınında olacağımızdan hiç kuşku yok. Bugün 6 partinin nihayet tespit edebildiği sorunların pek çoğunda LGBTİ+’ların doğrudan ya da dolaylı olarak sözü ve emeği var zaten. Yarını kurmak isteyenler; hatta 6 siyasi parti bugün olduğu gibi yarın da kendi adından söz ettirmek istiyorsa LGBTİ+’ların varlığını kabul etmek zorundadır.
“Açıklanan metinde “toplumsal cinsiyet” yerine “kadın-erkek” eşitliğinin sağlanacağı belirtiliyor, kadın haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerden bahsederken İstanbul Sözleşmesi’nin adı anılmıyor, ayrımcılık sebepleri sıralanırken cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği geçmiyor. Salondaki kadınlar bu sırada “İstanbul Sözleşmesi” diye bağırarak bir anlamda tepki gösterdi aslında.
“Buna söyleyeceğim iki şey var: Birincisi, Türkiye’nin temel sorunlarını çözebilecek kabiliyette yeni bir sistem önerirken LGBTİ+’ların adından bahsetmemek mevcut siyasi iktidarın ve onun güdümündeki kurumların LGBTİ+’lara yönelik uyguladığı ayrımcılık, şiddet ve nefret içeren politikalarına bir anlamda ruhsat vermek demektir. Bu yanlışı düzeltmek için 6 siyasi partinin hala zamanı var ancak ne kadar geç kalırlarsa Türkiye’de barışın sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi ve hukukun üstünlüğünün korunması imkanı da o kadar gecikecektir.
“İkincisi ise kusura bakmasınlar ama bu siyasi partiler yakın tarihteki birtakım eylemleri nedeniyle, mevcut iktidardan farklarının ne olduğunu ortaya koymak durumundalar. Mevcut iktidardan ayrışabilecekleri en önemli farklardan biri LGBTİ+ hakları meselesi olacaktır. Bunun sadece LGBTİ+’lar için değil, insan haklarından yana tavır alarak siyasi tercihlerini belirleyen diğer kişilerin de bakacağı ayırt edici bir özellik olacağına inanıyorum.”
“Geleceği inşa edenler erkeklere rağmen kadınlar ve LGBTİ+’lar”
Anjelik Kelavgil ise geleceği inşa edenlerin, erkeklere rağmen kadınlar ve LGBTİ+’lar olduğun söylüyor:
“Dünyanın geleceğini kadınlar ve LGBTİ+lar erkeklere rağmen inşa ediyor esasen, bu sebeple yarının dünyasında patriyarkanın taşıyıcılarına yer olduğunu sanmıyorum. Cis-heteropatriyarkayı en iyi kim temsil eder yarışına giren bu partiler tam da bu motivasyonlarından ötürü kapsamıyorlar lubunyaları ancak hepimiz biliyoruz "o" partilerin içerisinde lubunyaların var olduğunu, her yerde olduğumuz gibi oralarda da varız sonuçta. Kafalarını kuma gömmeleri kendi komiklikleri, ben buna en fazla gülebilirim. Güneş balçıkla sıvanmıyor en nihayetinde.”
Marsel Tuğkan Gündoğdu da duyurulan metnin hazırlık aşamasında kadınların yer almamasını eleştirerek sorumuzu yanıtlıyor:
“Güçlendirilmiş parlamenter sistem metni üzerinde çalışan 6 genel başkan yardımcısının da erkek olduğunu biliyoruz. Böylesine önemli bir metin hazırlanırken partiler cinsiyet anlamında dahi çeşitliliği sağlayamadı. Bu da elbette toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği alanlarında çalışan bir dernek olarak yadırgadığımız bir durum oldu.
“Partilerin LGBTİ+ hakları adına gerek genel merkez gerekse yerel yönetimler üzerinden pek çok olumlu adım attığını biliyor ve bütün bunları olumlu karşılıyoruz fakat LGBTİ+’ların yaşadığı sorunları düşününce bütün bu yapılanlar maalesef en temel ihtiyaçlara dair bile yanıt vermekte yetersiz kalıyor.
“Hem söylemsel olarak hem de politika üretim sürecinde çok daha fazlasına ihtiyaç var. Hiçbir siyasi partiden göğsünü gererek cesur adımlar atmasını beklemiyoruz. 6 parti genel başkanının sıklıkla altını çizdiği demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda kapsayıcı ve ciddi adımların atılması zaten LGBTİ+’ların tırpanlanan haklarına dair söz üretmeyi kendinden gerektiriyor. Şu bir gerçek, LGBTİ+’ların insan hakları en çok mevcut iktidar döneminde tırpanlandı ve zarar gördü. Eğer bu iktidarın yaptıklarına dair samimi bir reddiye söz konusuysa bu doğal olarak LGBTİ+’ların taleplerine de kulak asmayı gerektiriyor.”
Defne Güzel ise erkeklerin yazdığı ve içinde LGBTİ+’ların geçmediği bu metnin Türkiye’nin geleceğini inşa etmesinin mümkün olmadığını söylüyor:
“Metnin Türkiye’nin geleceğini inşa edeceği iddia ediliyor. LGBTİ+’ların olmadığı bir gelecek ve adalet, eşitlik, özgürlük mücadelesi mümkün değil. Metni erkekler yazıyor ve içinde LGBTİ+’lar geçmiyor. Oysaki metni hazırlayan partilerin bir kısmı LGBTİ+’larla çalışma ve tanışma deneyimine sahip. Bir kısmı yerel yönetimler nezdinde LGBTİ+’lara dönük faaliyetler ve politikalar gerçekleştiriyor. Bunun kendisi bile yeterli düzeyde değilken LGBTİ+’ların politika üretim aşamalarında ve “inşa edilecek gelecekte” rol oynamaları imkânsızlaştırılıyor. Elbette kadınlar ve LGBTİ+’lar Türkiye’nin geçmişinde olduğu gibi geleceğinde de olacaklar. LGBTİ+ hakları, kadın hakları için erkek şiddetine, patriyarkaya, homofobiye, transfobiye, cis-seksizme, heteroseksizme karşı hep olduğu gibi mücadele verecekler ve eşitlik politikaları üretecekler.”
Etiketler: siyaset