12/05/2022 | Yazar: Ali Erol

Nisan ayında LGBTİ+’lar için gökkuşağı “köşe”leri HaberTürk, Cumhuriyet, BirGün, Karar, T24, Halktv ve Politikyol yazarlarından geldi

LGBTİ+’lar için Nisan ayı gökkuşağı “köşe”leri Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Gökkuşağının hakkını veren, LGBTİ+’lara (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks) selamı esirgemeyen, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı yapmayan, en azından homofobik ve transfobik nefret söylemlerinden medet ummayan Nisan ayı pozitif “köşe”leri HaberTürk, Cumhuriyet, BirGün, Karar, T24, Halktv ve Politikyol yazarlarından derledik.

HaberTürk, Ayşe Özek Karasu: “Feminist dış politika bakanlığın başına bir kadını oturtmak anlamına gelmiyor”

HaberTürk yazarı Ayşe Özek Karasu, “O masanın nedeni feminist dış politika” başlıklı köşe yazısında, Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun Kanada heyetiyle buluşmasında “masadaki cinsiyet dağılımına bakıp kelle hesabı yapanlar”a yönelik “o işler kadınların sayısıyla yürümüyor. Kanada bir süredir feminist dış politika yürüttüğü için masanın sol tarafında kadınlar oturuyor” diye yazdı.

“Feminist dış politika yeni bir paradigma; İsveç ve Kanada öncülüğünü yapıyor” diye yazan HaberTürk köşe yazarı, devam ediyor: “Feminist dış politika bakanlığın başına bir kadını oturtmak, kadınlara koltuk dağıtarak patriyarkaya iliştirmek anlamına gelmiyor. Kadınların diplomasi koridorları ve kanallarında bütün köşe başlarını tutması hedefi olmadığı gibi feminist dış politikanın ilgi alanı salt toplumsal cinsiyet eşitliğinden, kadınlarla kız çocuklarından ibaret değil. Mesele kadınların sayısal temsili değil, dış politikada yapısal değişim.”

“Kriz ve çatışmalarda ırkçılıktan homo- ve transfobiye, engelli ayrımcılığına her türlü ayrımcılıkla mücadele de feminist dış politikanın öne çıkan düsturu. Bunun için barış görüşmelerine katılacak heyetlerde profil çeşitliliği hedefleniyor. Ancak hedef masaları kadınlar, LGBT bireyler ve diğer siyasi azınlıklarla donatmak değil, klişe iktidar yapılarını değiştirip karar aşamasında bütün tarafların söz sahibi olacağı yeni masayı kurmak. Aynı konsept, insan hakları ihlalleri bulunan ülkelerle temaslar bakımından da geçerli.”

Cumhuriyet, Özlem Yüzak: “Referandumlar yapılsa örneğin LGBTİ+ ya da kürtaj hakkının büyük çoğunluk tarafından desteklendiği görülebilir”

Cumhuriyet yazarı Özlem Yüzak, “Peki şimdi nereye?” başlıklı köşe yazısında, “Popülist liderler aslında bir azınlıktan besleniyorlar ama o azınlık çok küçük olmasına rağmen gücü fazla olan bir azınlık” diye yazdı ve devam etti: “ABD, Türkiye hatta birçok ülkede aslında kadın hakları özellikle de kürtaj hakkı, LGBTİ+ hakları, çevre, temel insan hakları için uğraşanlar daha büyük kitleler ama seslerinin siyasete yansıması ne yazık ki aynı oranda olmuyor. Kendilerini temsil edecek bir siyasi yapı bulmakta zorlanıyorlar. Birçoğu oy vermek için sandığa bile gitmiyor. Çünkü sola baktığımızda, popülizmi orada da görüyoruz. Yeni bir dil yaratılması gerek. Ama bu yapılmıyor, yapılamıyor.”

Cumhuriyet köşe yazarı Yüzak, “Neden? Nasıl yaratılabilir?” sorularıyla devam ederken, Harvard Üniversitesi’nde karşılaştırmalı politika profesörü Pippa Norris’in cevabını aktarıyor: “Dünyada ciddi bir güven krizi var. İnsanlar yetkili kurumlara, şirketlere, kurumsal dünyaya artık güven duymuyorlar. Bu da popülist liderlere eğilimi artıran unsurlardan biri. Öte yandan kamuoyuna görüşlerini bildirmeleri için pek fırsat verilmiyor. Örneğin referandumlar yapılmıyor. Yapılsa örneğin LGBTİ+ ya da kürtaj hakkının büyük çoğunluk tarafından desteklendiği görülebilir. Ama yapılmıyor. Ve azınlığı temsil eden grup söz sahibi oluyor. Çünkü oyunun kuralı böyle, sistem böyle yapılandırılmış. Seçim ve oy sistemi bunu mümkün kılıyor. Oyunun kurallarını değiştirebilirsek ve seçim sisteminde reformlar yapabilirsek ancak bir iyileşme söz konusu olabilir.”

BirGün, Ateş İlyas Başsoy: “LGBT haklarını ve genel olarak insan haklarını savunmak gerekir”

BirGün yazarı Ateş İlyas Başsoy, “İyi bir insan nasıl olunur?” başlıklı köşe yazısında, “Gökkuşağına ulaşmanın imkânsız gibi görünmesi bizi durdurmamalı, gökkuşağına ulaşmaya çabalamak için koşmaya başlamak yeter. Yolda gitmek, varmaktan önemli olabilir.” diye yazdı.

“Kendini sevmeyen birini kim, neden sever, niye bunu dert edinir? En radikal sevgi, ağaca, kuşa, denize, dağa, yeni gelenlerin arayışına ve akıp giden hayata gösterilen karşılık beklentisiz sevgi. Bunun için çevreci olmak, işçi haklarını, kadın haklarını, çocuk haklarını, LGBT haklarını ve genel olarak insan haklarını savunmak gerekir. Herkesin eşit şanslara sahip olduğu ve sömürmeden sömürülmeden yaşadığı bir dünya ideallerin en güzelidir. Bu ideale sosyalizm denir. Ancak bir sosyalist yapay ayrımlardan sıyrılıp, insanı insan olduğu için sever ve karşı taraf bu olgunluğa erişmemiş olsa bile onu sevmeye, onun için mücadele etmeye devam eder.”

Karar, Akif Beki: “Batı’dan gelen her tepkiyi, bize eşcinsel evlilik dayatılıyormuş gibi anlatmak, kimin aklına gelirdi!”

Karar yazarı Akif Beki, “İktidarın şairane metaforları” başlıklı köşe yazısına, eskilerin ‘istiare’ dedikleri bir çeşit söz sanatına örneklerle başlıyor, “Edebi anlatımlarda önemli bir yere sahipti, ustalık gerektirirdi. Artık iktidarın siyasi söylemlerinde de hatırı sayılır bir yer tutuyor. Hatta diyebiliriz ki istiare, istiare olalı böyle istiare görmemiştir” diye devam ediyor.

“Söz süsleme işini siyasette en ileriye götüren isim, hiç şüphesiz İçişleri Bakanı Soylu. ABD Dışişleri, insan hakları ve narkotikle mücadele konularında iki rapor hazırladı diyelim. Türkiye açısından rahatsız edici eleştiriler içersin. Kavala ve Demirtaş gibi siyasi tutuklulardan, haksız tutuklamalardan, insan hakkı ihlallerinden söz edilsin. Kaçakçılık, uyuşturucu ve kara para trafiğine girilsin. Sezgin Baran Korkmaz gibi isimler geçsin, Sedat Peker’in iddiaları da. Buna bin türlü cevap verilebilir. Ama hepsini, bize eşcinsel evlilik dayatılıyormuş gibi anlatmak, kimin aklına gelirdi! “ABD, erkeklerle erkekleri, kadınlarla kadınları evlendirmek istiyor” demek, başka da bir şey dememek, ustalık işi olmaz mıydı? Batı’dan gelen her tepkiyi, “Batı inancımıza saldırıyor”a indirgeyebilmek, kaç faniye nasip kısmet?”

T24, Gökçer Tahincioğlu: “Yıllardır verilen emeklerin Türkiye’deki karşılığı… Hayatını ihbarcılıkça sürdüren birkaç garip insanın suç duyurusu…”

T24 yazarı Gökçer Tahincioğlu, “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, bu yüzden kapatılmak isteniyormuş: Akıl almaz suç duyurusu, fişlemeler ve “ahlaka aykırılık” iddiası” başlıklı köşe yazısında, “Öyle ya bu kadar mühim işler gören bir derneğin kapatılması için çok önemli bir usulsüzlüğün tespit edilmesi, uyuşturucu, insan ticareti gibi büyük bir eylemin saptanması beklenir” diye yazdı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin kapatılması için açılan davayı köşesine taşıyan T24 köşe yazarı Tahincioğlu, “dava dosyası tam Türkiye’ye özgü” diyor ve devam ediyor: “Bütün süreç, yazım yanlışlarına, ardı ardına sıralanan ifadelere bakıldığında, ciddiye bile alınmaması gereken bir suç duyurusu üzerine, 2016’da başlamış. Aşırı hassas bir vatandaş, dizilerden, filmlerden, açıklamalardan öğrendiği kavramları ardı ardına sıralayarak, şimdi CİMER bünyesine katılan BİMER’e suç duyurusunda bulunmuş.”

“Sayın cumhurbaşkanımıza ihbardır. Hükümetimizi ve devletimizi sözde kadın haklarının arttırılması ve sözde kadına yönelik şiddetin durdurulması adı altında imzalattırdıkları, uluslararası terör anlaşmaları ile baskı altına alarak çepeçevre sarmalayan ve kımıldayamaz hale getiren, dış destekli ve kötü niyetleri açıkça belli, devletimizi, aile hayatımızı yok etme projesinin mihmandarlığını üstlenen, iplerini kimlerin tuttuğu açıkça belli olan LGBT, travesti ve lezbiyen dernekleri de dahil toplam 256 feminist, ateist, showenist, sözde dinci terörist çeteler…”

Halktv, İsmail Saymaz: “İçişleri Bakanlığı, nafakasını ödemediği için tutuklanan Ahmet Eliaçık'ın deli saçması dilekçesini işleme koyarak…”

Halktv yazarı İsmail Saymaz, “Nafakadan tutuklanan kocanın şikayetiyle kadın derneğini kapatıyorlar” başlıklı köşe yazısında, “boşandığı eşine aylık 300 TL'lik nafakasını yatırmamak”tan tutuklanan, ardından, “AK Parti Kayseri İl Başkanlığı'nın parayı ödemesi sayesinde iki gün sonra tahliye edilen” Ahmet Eliaçık’ın Savcılığa, İçişleri Bakanlığı'na ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne gönderdiği e-maillerin ardından Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği'ne (KCDPD) açılan kapatma davasını yazdı.

Halktv yazarı Saymaz, köşe yazısını, twitter hesabından, “Erkekten şiddet gören kadınların imdat çığlıkları duyulmazken, nafaka ödemediği için tutuklanan adamın deli saçması dilekçesiyle Kadın Cinayetlerini Durduracağız Derneği kapatılıyor. İktidar kadın cinayetlerini değil, mücadele edenleri durdurmak istiyor.” paylaşımıyla duyurdu.

İsmail Saymaz, “nafaka 'zulmünün' mağduru Eliaçık'la” görüştüğünü aktardı: “İstanbul Sözleşmesi'ni getirmeye çalışıyordular. Toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan bir sözleşmedir ve erkeği kadından ayırmak zorunda bırakacaklar bunlar. Daha doğrusu geyliği savunacaklar.”

Politikyol, Tuba Torun: “Ahlak kimin ahlakı? Tam olarak hangi ahlak?”

Politikyol yazarı Tuba Torun, “İktidar derneklere niçin saldırıyor?” başlıklı köşe yazısında, “Bilindiği üzere; 01.04.2021 tarihinde yürürlüğe giren Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesine İlişkin Kanun’la dernek kapatmanın önü açıldı, dernek kapatma gerekçeleri son derece keyfi gerekçelere bağlandı.” diye yazdı.

CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi de olan Politikyol yazarı Tuba Torun, Tarlabaşı Toplum Merkezi, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği ve Roza Kadın Derneği’ne yönelik baskıları, twitter hesabından, “Mecliste alan daraltılmasıyla artık siyasetin bilhassa STK’larda yapılıyor olmasının ataklarından yalnızca biri..” paylaşımıyla duyurdu.

“Neticede belli ki iktidar şu anda “asabını bozan” derneklere karşı bu yeni hükümleri uygulamaya koymuş durumda. Kim bu dernekler? Yalnızca muhalif dernekler deyip özetleyemeyiz. Zira, muhaliflikten öte bir yelpaze var gibi görünüyor. Örneğin kadın dernekleri. Muhalif olmayan kadın dernekleri de var ve onlar da tehlikede. Bir miktar özgürlüğü, eşitliği, adaleti savunan her türlü dernek bu kapsama girebilir. Bir de “etkin ve etkili” bir dernekseniz, zaten topun ağzındasınız.”

“Ahlak kimin ahlakı? Tam olarak hangi ahlak?” diye soran Avukat Tuba Torun, kadın hakları savunucuları ve feministlere yönelik “bunlar zaten terörist” yakıştırmasına dikkat çekerken devam ediyor: “İşte iktidarın bu “terörö” dernekleri kapatmak için ihtiyacı olan meğer yalnızca, trollerin -pardon mağdur bir kısım erkeklerin- 2016 yılında BİMER’e peşi peşine attıkları matbu “bunlar terörist, ahlaksız bunlar, reisimize hakaret ediyorlar, aileleri yıkıyorlar, lezbiyen travestiler, nafaka da istiyorlar” mesajlarıymış. İşte İstanbul Valiliği de “bu rezilliğe” son vermek üzere derhal harekete geçmiş ve “bağzı” yöneticilerin toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet suçlarını ve hatta bir üyenin KHK ile kapatılan bir hukuk derneğine üyeliğini delil göstererek derneğin kapatılması için şikayette bulunmuş. Savcılık da tüm bu şahane delilleri değerlendirmiş ve derneğin amacına ve ahlaka aykırı hareket ettiğine kani olarak kapatılması için dava açmış. Fıkra bu kadar, demek isterdim ama ne yazık ki 2022’nin bir Türkiye gerçeği.”

***

LGBTİ+’lara selamı esirgemeyen, en azından homofobik nefret söyleminden medet ummayan “köşe”leri okumaya devam edeceğiz: “Hep kahır, hep kahır, hep kahır, hep kahır” nereye kadar…


Etiketler: insan hakları, medya
2024