04/03/2022 | Yazar: Yıldız Tar

Susma Platformu’nun 2021 sansür ve otosansür raporu yayınlandı: LGBTİ+’lar neredeyse her ay sansürlendi, “genel ahlak” sansürün ezbere gerekçesi oldu, Muzır Kurul sansürü kurumsallaştırdı.

LGBTİ+'lara sansürün merkezi: Muzır Kurul İhbar Hattı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Özge Özgüner / csgorselarsiv.org

“2021, toplumsal cinsiyet temelli haklara değinilen, içerisinde LGBTİ+ karakterler olan ya da toplumsal cinsiyet kimliğini konu edinen kitapların yine zarflara sokulduğu bir yıl oldu.”

Susma Platformu’nun bu sene beşincisini yayınladığı “Türkiye’de Sansür ve Otosansür” raporunun yayıncılık bölümü bu cümlelerle başlıyor. Dün (3 Mart) çevrimiçi bir toplantıyla açıklanan rapor, 2021 yılında kültür-sanat ve medya alanlarında gerçekleşen sansür vakalarını gözler önüne seriyor.

“Genel ahlak” bahanesi her alanı işgal etti

Raporda gazetecilik, müzik, sinema, televizyon ve internet yayıncılığı, tiyatro ve yayıncılık alanlarındaki sansür ve ifade özgürlüğü ihlalleri yer alıyor. Öne çıkan sonuçlardan biri, “genel ahlakın” sansür için neredeyse her alanda gerekçe olarak gösterilmesi. Özellikle yayıncılık alanında “genel ahlak”, LGBTİ+’larla ilgili neredeyse her şeyin sansürlenmesine bahane oldu.

Sumru Tamer’in kaleme aldığı yayıncılık başlığında, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Çocukları Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun LGBTİ+ düşmanlığına dikkat çekiliyor. Tamer, yayıncılık alanında sansürün nasıl “yasallaştığını” ve kurumsallaştığını şöyle anlatıyor:

“İktidarın LGBTİ+ ve toplumsal cinsiyet karşıtı (“anti-gender”) tutumunun devletin bütün kurumlarına sinmeye başladığını, bu kurulun uygulamalarında da gözlemledik. Sonuçta 2021, toplumsal cinsiyet temelli haklara değinilen, içerisinde LGBTİ+ karakterler olan ya da toplumsal cinsiyet kimliğini konu edinen kitapların yine zarflara sokulduğu bir yıl oldu.”

Bakan Yanık’ın cevabı, sansürün ispatı

Kurulun kurumsal sansürüne ilişkin Susma Platformu’nun çabalarıyla Milletvekili Sera Kadıgil geçtiğimiz yıl bir soru önergesi de verdi. Platform, raporda bu soru önergesine Bakanlığın verdiği yanıtı şöyle değerlendiriyor:

“Hatırlayalım; iktidara yakın medya bu ihbar hattının açılmasını “Çocuklara zararlı içeriklerin tek tuşla ihbar edileceği sistem devrede,” “Muzır içerikle mücadelede vatandaşlar da devrede” gibi başlıklarla kutlamıştı. Soru önergesinde yer alan, ihbar hattının hangi ihtiyaca yönelik olarak kurulduğu, bu ihbarların nasıl, kimler tarafından ve ne gibi bir uzmanlık kapasitesine dayanarak değerlendirildiği gibi sorulara Bakan Derya Yanık malumu ilam, sansür mekanizmasını da ifşa eden bir yanıt verdi. Bu sene yayıncılık alanındaki sansürü değerlendirmek için bu cevabı biraz irdelemek istiyorum. Yanık cevabında, bakanlığın birincil önceliğinin “toplumsal ahlâki yapımızın korunması” ve “çocuklarımızın yüksek yararı” olduğunu söyledikten sonra, “çocuklarımızın gelişimlerini etkileyecek her türlü olumsuz içerik ile mücadele edilmektedir” diye eklemiş. Biraz daha ince bir okuma yaparsak, çocukların yüksek yararının tamamen toplumsal ahlâkın korunmasına bağlı olduğu, çocukları bu ahlâk evreni dışındaki herhangi bir farklılığa “maruz bırakmamanın” hem onların yüksek yararına olacağı hem de bunun neticesinde mevcut olduğu varsayılan ahlâki yapının taşıyıcıları olarak araçsallaştırılan çocukların, toplumsal ahlâk düzeninin devamlılığını sağlayacağı bir döngü tasavvurunu anlatmış Bakan Yanık.”

Bakanlık, ihbarcıları devreye soktu

Muzır İçeriklerle Mücadele İhbar Hattı’nın nasıl sansür mekanizmasına dönüştüğü de raporda yer alıyor. Bakanlığın vatandaşların “görüşlerini beyan etme ihtiyaçlarını karşılamak için” açtıklarını söylediği hat, rapora göre bakanlığın linç kampanyalarını kendi tekeline kanalize ederek, hem kendini sosyal medya kanallarını takip etmekten kurtarmasına hem de linç ile sansürü kurumsallaştırmasına yol açtı.

Rapora göre, bakanlığın ihbarları tek elde toplama çalışmasının sonucunda “bir çocuğun rüyasında gökkuşağının altından geçtikten sonra cinsiyet değiştirdiğini görmesi, iki gey erkeğin birbirlerine aşık olması gibi konuları işleyen kitaplar zarfa sokularak çocuklardan “saklandı,” gerçek hayata dair konular aslında hiç yokmuş gibi yapıldı”.

Muzır Kurul’un kitap düşmanlığı sınır tanımadı

Raporda yer alan sansür örneklerinden bazıları ise şöyle:

*Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, çocuk kitabı Ben De Okuyorum Öykü Dizisi 3 – Büyülü Gökkuşağı kitabını muzır yayın ilan etti. Kitap poşette ve ancak 18 yaşından büyüklere satılabilecek. (Ocak)

*Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, Makul Şüphe isimli kitapta “edebe aykırı, yakışıksız ifadeler olduğu, Türk toplumunun aile yapısına uygun olmayan çarpık ilişkilerin anlatıldığı ifadeler bulunduğu” gerekçesiyle kitabı muzır yayın ilan etti. (Şubat)

*Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler, Kız Çocuk Hakları Bildirgesi ile Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi kitaplarının muzır ilan edilme kararına karşı açılan davada, kitapların muzır olmadığını tespit eden bilirkişi raporları sunuldu. Aile Bakanlığı raporlara itiraz etti. (Mart)

stanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı iki erkeğin aşkını konu alan ve Yabancı Yayınları’ndan çıkan Kalp Çarpıntısı çizgi romanı hakkında soruşturma başlattı. D&R, İdefix, Kitapyurdu ve BKM kitabın satışlarını herhangi bir resmi karar çıkmadan önce durdurdu. (Ağustos)

*İki erkeğin aşkını anlatan Kalp Çarpıntısı adlı çizgi roman serisi, Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun “kitaptaki bazı yazıların, 18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacak nitelikte” olduğuna karar vermesi üzerine muzır yayın ilan edildi; kitaba zarfta satılma zorunluluğu getirildi. (Eylül)

*Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından 2019’da “muzır neşriyat” ilan edilen Kız Çocuk Hakları Bildirgesi ve Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi kitaplarıyla ilgili sınırlama kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle bir okuyucunun açtığı dava sonucu iki kitap “muzır yayın” olmaktan çıktı. (Ekim)

Her aya en az bir sansür!

Yayıncılık alanı dışında da 2021, LGBTİ+’lara sansürün otomatiğe bağlandığı bir yıl oldu. Rapor, neredeyse her ay LGBTİ+’ların ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ortaya koyuyor. Boğaziçi Üniversitesi protestoları sırasında sergideki bir eserin hedef gösterilmesi ve ardından açılan dava süreci, TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın TBMM’ye girişte gökkuşağı bayrağına el konulması, Ateş Alpar’ın “Onur” sergisine Boğaziçi Rektörlüğü engeli, İstanbul ve İzmir Onur Yürüyüşlerine polis saldırısı, gazeteci Bülent Kılıç’a İstanbul Onur Yürüyüşü’nde polis işkencesi, Marmara Üniversitesi’nde özel güvenliğin içinde “LGBTİQA+” geçen afişleri bahane ederek öğrencilere saldırması, Azis’in Bursa’daki konserine homofobik nefret söylemleri ve konserin iptal edilmesi, RTÜK’ün düzenli sansürü ve Hornet’in yasaklanması raporda yer alan vakalardan sadece birkaçı.

Rapora ulaşmak için tıklayın.

lgbti-lara-sansurun-merkezi-muzir-kurul-ihbar-hatti-1

Kaos GL’nin insan hakları raporunda da öne çıkan konu ifade özgürlüğü

Kaos GL Derneği, LGBTİ+’ların İnsan Hakları 2021 Raporu’nu yayınladı. “Her Şeye Rağmen” üst başlığıyla yayınlanan rapor, derneğin 2007 yılından beri sürdürdüğü insan hakları izleme çalışmalarının bir ürünü.

Medyaya yansıyan ihlaller ile Kaos GL Derneği ve ilişkide olduğu diğer sivil toplum örgütlerine başvurular üzerinden hazırlanan rapor, Susma Platformu’nun sansür raporuyla benzer sonuçları ortaya koyuyor. Rapora göre 2021, LGBTİ+’lar açısından ifade özgürlüğü hakkının çok yoğun olarak ihlal edildiği bir yıl oldu. Bütün ihlallerin yüzde 30’a yakınını ifade özgürlüğü ihlali oluşturdu.


Etiketler: insan hakları, medya, kültür sanat
İstihdam