07/05/2024 | Yazar: Kaos GL
Hapishane koşulları ve mahpus hakları konusunda çalışan Prison Insider’, “Ülke Profili” adını verdiği ve bir ülkenin ceza ve tutuklama politikaları, yasal çerçeveleri ve hapishane koşulları ilgili ayrıntılı bilgi veren raporunu yayınladı.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Prison Insider’ın hazırladığı rapora destek verdi.
Raporda Türkiye’de LGBTİ+ mahpuslara ilişkin veriler de yer alıyor.
Raporda, LGBTİ+’ların devlet tarafından yaygın şekilde hedef alındığına dikkat çekildi. ILGA World’ün verilerine yer verilen raporda şu ifadeler kullanıldı:
“ILGA World şöyle açıklıyor: ‘Hedef alınanların çoğu Ceza Kanunu'nun geniş hükümlerini ihlal etmekle suçlanıyor (örneğin, 'edepsiz eylemleri' yasaklayan Madde 225) ve bu dönemde tutuklananların birçoğu da Kabahatler Kanunu'nu ihlal etmekle suçlanıyor (2005), Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu (1983) ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu (1930), 'Genel Hıfzıssıhha Kanunu' olarak da anılmaktadır.’”
“LGBTİ+ mahpuslar, diğer erkek mahkumlardan görecekleri muameleden korktukları için hastaneye gitmeyi reddediyor”
Raporda LGBTİ+ mahpusların, fiili izolasyona maruz bırakıldığı belirtildi. LGBTİ+ mahpusların diğerlerinden ayrı tutulduğu belirtilen raporda; LGBTİ+’ların sosyal ve fiziksel aktivitelerden, çalışma haklarından, sosyalleşme ve başkalarıyla iletişim kurma haklarından mahrum bırakıldığı vurgulandı:
“Hücre hapsine yerleştirilen LGBTQI+ mahkumların sağlık hizmetlerine erişimi sınırlıdır. Bazen yanlarındaki nakil aracında diğer erkek mahkûmlardan görecekleri muameleden korktukları için hastaneye gitmeyi reddediyorlar. CİSST, LGBTQI+ mahkûmların sık sık nakledildiğini, bunun da ziyaret almayı ve diğer mahkûmlarla dayanışma kurmayı zorlaştırdığını gözlemliyor.”
“Şikayetler etkisiz kalıyor ve daha fazla şiddete yol açıyor"
Raporda, cezaevi yönetiminin ikili ve heteronormatif bir sistem üzerine kurulduğu ifade edildi. LGBTİ+ mahpuslara özgü ihtiyaçları belirleyecek bir politika ve personel eğitimi olmadığına dikkat çeken raporda, şu ifadeler yer aldı:
“LGBTQI+ mahkûmlar hem diğer mahkûmlar hem de personel tarafından ayrımcılığa ve istismara maruz kalıyor. Ayrıca avukatlar, hakimler veya mahkemeler tarafından da ayrımcılığa maruz kalabilirler. Bu mahkûmlar, hücre hapsinde tutulduklarında, cezaevi görevlilerinin kötü muamelesine, tacizine, tecavüzüne ve fiziksel ya da psikolojik işkencesine karşı özellikle savunmasızdır. Ayrıca dış dünyayla temastan daha izole olma eğilimindedirler. Şikayetler etkisiz kalıyor ve daha fazla şiddete yol açıyor. Bazı durumlarda bu tür olayların ardından mahkumlar başka bir cezaevine nakledildi.”
“Mahkumlar cinsiyet kimliklerini ifade edebilecekleri kıyafet, hijyen ve kozmetik ürünlerine her zaman erişemiyor”
Raporda CİSST’in verilerine göre; LGBTİ+ mahpusların mektup yazmalarının engellendiği belirtildi:
“CİSST, mektuplarının cezaevi idaresi tarafından okunacağını düşünerek açık iletişim kurma konusunda kendilerini güvende hissetmedikleri için mesajlarında şifreli dil kullanarak iletişim kurduklarını belirtiyor.”
LGBTİ+ mahpusların cinsiyet kimliklerini ifade edebilecek kıyafet, hijyen ve kozmetik ürünlerine her zaman erişemediğine dikkat çeken raporda şu ifadeler yer aldı:
“Mahkumlar cinsiyet kimliklerini ifade edebilecekleri kıyafet, hijyen ve kozmetik ürünlerine her zaman erişememektedir. İnsan Hakları Derneği (İHD), ayrıca, erkeklere ait tesislerde tutulan trans kadınların saçlarını uzatmalarına, kadınlara ait tesislerde tutulan trans erkeklerin ise saçlarını kısa kesmelerine izin verilmediğini bildiriyor.”
“Erkeklere ait tesislerde barındırılan trans kadınlar, erkeklerle aynı gözaltı koşullarına tabi”
Rapora göre; trans erkeklerin ve trans kadınların fiilen tecrit altına alınıyor:
“Cinsiyet kimlikleri, kimlikleriyle eşleşmeyen trans mahpuslar genellikle genel nüfustan ayrı tutulmak amacıyla özel koğuşlara veya tek kişilik hücrelere yerleştiriliyor. Trans erkekler veya trans erkek mahkûmlar, ister erkek ister kadın hapishanelerinde olsun, fiilen tecrit altına alınıyor . Erkeklere ait tesislerde barındırılan trans kadınlar, erkeklerle aynı gözaltı koşullarına tabidir.”
Raporda trans mahpusların özelleştirilmiş arama hakkına sahip olmadığı vurgulandı:
“Mahkumlar, cinsiyet kimliklerine bakılmaksızın, erkek cezaevinde tutuluyorsa erkek, kadın cezaevinde tutuluyorsa kadın görevli tarafından aranıyor. LGBTQI+ mahkûmlar keyfi üst aramalarına ve çıplak aramalara maruz kalıyor. Trans ziyaretçiler de aynı uygulamalara tabi tutuluyor.”
Bunun yanı sıra raporda; trans mahpusların cinsiyet uyum süreçlerinde psikolojik sağlık hizmetlerine ve desteğe neredeyse hiçbir zaman ulaşamadığı belirtildi. Raporda şu ifadeler yer aldı:
“Cezaevi psikologları onlara bu tür bir destek sağlayacak şekilde eğitilmemiştir. COVID-19 salgını sırasında hukuki ve tıbbi cinsiyet doğrulama süreçleri yaklaşık iki yıl süreyle askıya alındı.”
Etiketler: insan hakları, nefret suçları, sağlık