15/04/2011 | Yazar: Kaos GL
“Ayrımcılık, ülkenin Şii’lere güvenmediği mesajını veriyor ve Sünni ve Şii’ler arasında bir kin doğuruyor”

“Ayrımcılık, ülkenin Şii’lere güvenmediği mesajını veriyor ve Sünni ve Şii’ler arasında bir kin doğuruyor”

Genç bir eşcinsel blog yazarı, Bahreyn’deki hoşnutsuzluğun ve protestoların kaynağı hakkında fikirler veriyor ve göstericilerin alternatif görüşlerini yayınlıyor.
“Ayrımcılık daha çok kamu sektörü, ordu ve yüksek rütbeli polisler arasında oluyordu. Bu strateji hükümet tarafından belirlenmişti. Eğer bu strateji baştan beri olmasaydı herkes hoşnut kalırdı—ha, tamam, ben Bahreyn’liyim öncelikle: Şii ya da Sünni değil.”
“Bahreyn’in gey ve lezbiyen haklarını tanıması çok uzun zaman alacak bir süreç, belki biraz daha yavaş, kademe kademe hareket etmemiz gerekiyor. Belki yeni anayasa, taleplerimizi karşılar ya da en azından ahlaksızlık ve bize karşı kullanılan diğer gerekçeleri kaldırır. Ayrıca medyanın gücüne de çok inanıyorum, en azından genç kuşağa yalnız olmadıkları umudunu verir.”
“Bahreyn daha önce de üç kez devrimi erteledi. 80’li yıllarda iki kez ve 90’lı yıllarda da bir kez. Birçok kurban verildi ve dışarıdan herhangi bir müdahale ya da yardım yapılmadı. 1984,1989 ve 1994 yıllarındaki gibi maalesef bu olaylar tekrar edecek gibi görünüyor.
Jasim ile söyleşiyi GME Editörü Dan Littauer yaptı
Bahreyn adalar krallığı küçük Pers Körfezi’ndeki protestolar ikinci ayına girerken 13 Mart’taki çatışmalarda 1000’den fazla kişi hastanelik oldu ve hükümet bölgeye komşu ülke Suudi Arabistan’dan askerler getirdi.
Genç bir eşcinsel blog yazarı, gösrericilerin alternatif görüşlerini yayınlıyor.
Bir dizi e-posta alışverişi ile kendini şii ve gey olarak tanımlayan 24 yaşındaki Jasim (gerçek adı değil) Bahreyn’deki hoşnutsuzluğa, Mısır ve Tunus’taki durum gibi ekonomik eşitsizliklerin yansımasının ve şii-sünni hatları boyunca halkı bölmek için yapılan çabaların neden olduğunu söyledi.
Bir dizi e-posta alışverişi ile kendini şii ve gey olarak tanımlayan 24 yaşındaki Jasim (gerçek adı değil) Bahreyn’deki hoşnutsuzluğa, Mısır ve Tunus’taki durum gibi ekonomik eşitsizliklerin yansımasının ve şii-sünni hatları boyunca halkı bölmek için yapılan çabaların neden olduğunu söyledi.
Jasim, loyalbahraini.wordpress.com adresindeki bloğunda yazdığı yazıda “ülkesini seven ve ülkesi için en iyisini isteyen Şii, Sünni, Hıristiyan, Ateist, Yahudi, Beyaz, Siyah, Arap, Bedevi, Asyalı, Gey ve Heteroseksüel” kim olursa olsun hepsinin sadık Bahreyn’li olabileceğini söyledi. Onun kaynaşmış toplumsal vizyonu, büyük olasılıkla Bahreyn’in tarihsel gerçekliği ve Müslüman mezhepler arasındaki çatışmalara verdiği cevaptır.
“Birçok kişi benim ve diğerlerinin Şii-Müslüman olduğunu söylüyor. Bizim bağlılığımız İran’a, diğer ülkelere değil” diye yazdı.” Bu beni üzdü ve kızdırdı: çünkü ben Şii’yim, ama bu benim herhangi bir İran’lı ile bağım olduğu anlamına ya da İran’lı olduğum anlamına gelmez. Ben Bahreyn’liyim, benim dinsel görüşüm, etnik kökenim ya da cinselliğim önemli değil.”
Aslında, 18. yy’ın sonlarına kadar, Bahreyn, Pers eyaletiydi ve nüfusu ağırlıklı olarak Şii’ydi. O sırada, İngilizler, etkilerini sağlamak isteyen ve ülkenin yöneticileri ve Katar’ın kontrolünün kaybetmiş ülkeler olarak, Sünni Arap El Halife aile-kabilesi’ni kurdu. 200 yılı aşkın bir süre, Bahreyn’in dışından Şii elit olmayanlar, haklarından mahrum edilmiş büyük bir çoğunluğa hükmetti.
Bahreyn’de İngiliz’lerin rolü 1971 yılında sona ermiş olsa da, başarılı bir anayasal monarşi ile 4 yıl sonra meclis ve anayasa askıya alındı ve otoriter rejim kuruldu. Monarşi, aktif bir şekilde, Şii çoğunluğun etkisini azaltmak için komşu Arap devletlerinden Sünni Müslümanlar tarafından göçü teşvik etti. 1990’ların ortalarına gelindiğinde, Şii ve laik güçler arasındaki hoşnutsuzluk sık sık şiddet protestoları ile 5 yıl boyunca kan dökülmesine neden oldu.
Jasim, “Ülkedeki eşitsizlik ve Bahreyn’in bazı köylerindeki yaşam standartlarının zayıf olması, düşük ücretler ve Bahreyn’in kendi sadık vatandaşlarına uyguladığı ayrımcılık nedeniyle protestoların ülke çapında devam ettiğinin herkes tarafından bilinmesini istiyorum” dedi. “Protestolar 1980’den bu yana devam ediyor ve 1990’larda birçok trajik olay gerçekleşti. Fakat… Medya, Bahreyn’in bu kötü tarafını ihmal ediyor ve liberal olması ve dünyaya açılması üzerine odaklanıyor. Ulusal anlaşmanın bahşettiği, Bahreyn’lilerin daha iyi yaşam şartlarına sahip olması, işşizliği azalması, demokratik bir anayasal monarşi gelmesi, bütün bunlar bir süre insanların susturmak için yapılan diplomatik yanılsamalardır.” dedi.
Jasim, birçok Şii Bahreyn’liden daha şanslı olmuş. Cinselliğini ilk kez özgür bir şekilde keşfedeceği Avrupa’da okumak gibi bir fırsat yakalamış. “krallıkta tüm hayatımı herhangi bir gey aktivite olmadan 18 yaşıma kadar sürdürdüm (devlet okullarının tüm öğrencilerinin erkek olmasına rağmen) ve hiçbir şey yapmadım. Erken ergenlik çağımda gey olduğumu bilmeme rağmen sadece okuluma odaklandım ve gey buluşma/tanışma sitelerinden haberim yoktu. Avrupa’da okumaya gittiğimde, internet siteleri aracılığıyla, -yakalanmamak için her zaman dikkatli bir şekilde davranarak (evet, Ortadoğu ülkelerinde yakalanma çok BÜYÜK bir endişe) - cinselliğimi keşfetmeye başladım.
Jasim, internet üzerinden aylardır konuştuğu bir erkek ile bir akşam yemeğinde buluştu ve ilk gey cinsel deneyimini yaşadı.
“Gey olmak ile ilgili kendimi çok daha rahat hissetmeye başladığımdan itibaren, Arap dünyasından ve Avrupa’dan birçok gey arkadaşım oldu. Gey olduğumu hiç kimsenin bilmediği (sadece bir kişi dışında, o da uzun hikâye) Bahreyn’e döndüğümde bir heteroseksüel gibi davranmaya başladım.
Jasim’in Avrupa’daki eğitiminden ve Batı’da açıkça yaşanan gey hayatını deneyimledikten sonra vatanındaki sorunlara duyarsız kalamadı.
“Ayrımcılık, ülkenin Şii’lere güvenmediği mesajını veriyor ve Sünni ve Şii’ler arasında bir kin doğuruyor” dedi. “Daha da kötüsü, sırf Şii-Müslüman kökenli olduklarından dolayı kurumlarda çalıştırılmalarına izin verilmezken, orduda ve polis teşkilatında çalışmak üzere yurtdışından insanlar getiriyorlar ve onlara vatandaşlık veriyorlar.
“Ayrımcılık, ülkenin Şii’lere güvenmediği mesajını veriyor ve Sünni ve Şii’ler arasında bir kin doğuruyor” dedi. “Daha da kötüsü, sırf Şii-Müslüman kökenli olduklarından dolayı kurumlarda çalıştırılmalarına izin verilmezken, orduda ve polis teşkilatında çalışmak üzere yurtdışından insanlar getiriyorlar ve onlara vatandaşlık veriyorlar.
Jasim uygulanan bu tamamen farklı davranışların Bahreyn toplumunda organik olarak ortaya çıkmadığını; aksine hükümet tarafından empoze edildiğini savunuyor. “Görüşünün, inancının ne olduğunun önemli olmadığı bir şekilde büyüdüm. Önemli olan kendine ve başkalarına karşı nasıl bir insan olduğundu” dedi. “Şii, Sünni ve hatta Hıristiyan’ların olduğu bir şehirde büyüdüm. Büyüyen bir çocuk olarak, Şii ve Sünni arasındaki hassasiyeti hissetmedim”.
Ayrımcılık daha çok kamu sektörü, ordu ve yüksek rütbeli polisler arasında oluyordu. Bu strateji hükümet tarafından belirlenmişti. Eğer bu strateji baştan beri olmasaydı herkes hoşnut kalırdı—ha, tamam, ben Bahreyn’liyim öncelikle: Şii ya da Sünni değil.
Ayrımcılık daha çok kamu sektörü, ordu ve yüksek rütbeli polisler arasında oluyordu. Bu strateji hükümet tarafından belirlenmişti. Eğer bu strateji baştan beri olmasaydı herkes hoşnut kalırdı—ha, tamam, ben Bahreyn’liyim öncelikle: Şii ya da Sünni değil.
Jasim, Bahreyn’deki gey hayatı ile ilgili şunları söyledi:
“Bahreyn, diğer körfez ülkeleri ile karşılaştırıldığında aslında çok liberal bir ülke ve gizli ve görünmez bir şekilde yapıldığı zaman fuhuşa bile müsamaha gösteriyor”. Eşcinsellere yönelik garip bir inkâr var, Tai masajı yapılan yerlere gey gruplar gidiyorlar ve bu tür yerler hâlâ açık. Bazen herkes bunu görmezden geliyor ve varolduklarını yok sayıyorlar. Bazen de böyle yerlerin işlevlerini de durdurmaya çalışıyorlar.”
Fakat Bahreyn’de gey olarak yaşamak imkânsız. En son 52 kişinin mahkemesi vardı ve daha fazla sayıda kişi de, Muharaq’ta yapıldığı söylenen gey partide, ahlaksızlığa teşvik, zamparalık ve fahişelik suçlamaları ile tutuklandı.
Jasim “Bahreyn’in gey ve lezbiyen haklarını tanıması çok uzun zaman alacak bir süreç”, belki biraz daha yavaş, kademe kademe hareket etmemiz gerekiyor. Belki yeni anayasa, taleplerimizi karşılar ya da en azından ahlaksızlık ve bize karşı kullanılan diğer gerekçeleri kaldırır. Ayrıca medyanın gücüne de çok inanıyorum, en azından genç kuşağa yalnız olmadıklarını umudunu verir” diye ekledi.
Jasim’e Bahreyn hükümetinin, devrimi erteleyip erteleyemeceğini sordum.
“Bahreyn daha önce de üç kez devrimi erteledi. 80’li yıllarda iki kez ve 90’lı yıllarda da bir kez. Birçok kurban verildi ve dışarıdan herhangi bir müdahale ya da yardım yapılmadı. 1984,1989 ve 1994 yıllarındaki gibi maalesef bu olaylar tekrar edecek gibi görünüyor.
Çeviren: Semih Varol / Kaos GL
Etiketler: yaşam, dünyadan