23/06/2015 | Yazar: Yıldız Tar

Onur Haftası sergisi Nerdeen Nereye 2015 ekibinden Efe Songun: Birçok anlamda queer, LGBTİ ve homoerotik sanat kendine en azından Türkiye sanat piyasasında yeni yeni yer bulmaya başladı.

‘LGBTİ sanat, piyasada kendine yeni yer buluyor’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Onur Haftası sergisi Nerdeen Nereye 2015 ekibinden Efe Songun: Birçok anlamda queer, LGBTİ ve homoerotik sanat kendine en azından Türkiye sanat piyasasında yeni yeni yer bulmaya başladı.
 
İlk 2009 yılında yapılan Onur Haftası sergilerinin devamı olan Nerdeen Nereye 2015 sergisi açıldı. 22 Haziran’da 23. LGBTİ Onur Haftası’nın başlamasıyla birlikte sanatseverlerle buluşan sergi, 30 Haziran’a kadar maumau ve BLOK Art Space galerilerinde ziyaretçileri bekliyor.
 
Sergilerin sürekliliği açısından geçtiğimiz yılki sergiyle aynı ismi taşıyan Nerdeen Nereye ekibinden Efe Songun ile Onur Haftası sergilerinin tarihi, sergi ekibinin bundan sonra neler yapacağını ve sanatta sansürü konuştuk.
 
Onur Haftası’ndaki sergilerin tarihinden bahsedebilir misin?
 
İstanbul LGBT Onur Haftası kapsamında gerçekleştirilen sergilerden ilki 2009 yılında Hafriyat’ta ‘Stonewall Olayları’nın 40. yılı anısına yapılan ‘İsyan ve Onur’ sergisiydi. 2010’da Sanatorium’da gerçekleştirilen sergide o yılın teması ‘Aile’ olduğundan dar aile kavramını sorgulayan, bu kavramın içini genişletmeye çalışan bir sergi çalışması yapılmıştı. 2012’deki serginin başlığı ise ‘Baskı Haz ve Beden’ idi ve Cezayir Salonu’nda gerçekleştirilmişti. Bu sergide de sistemin bize yüklediği beden politikaları üzerine işler sergilenmişti.
 
2014 yılında Hayaka Artı ve maumau’da Metin Akdemir ve benim düzenlediğim, seçici kurulunda Fatih Özgüven, Canan X, Erinç Seymen ve Asena Günal’ın bulunduğu sergi; 24-30 Haziran tarihleri arasında 16 sanatçının katılımıyla tamamlandı. Sergi ekibi, Nerdeen Nereye’nin sürdürülebilir bir proje olabilmesi ve LGBTİQ sanatçı ya da destekleyen sanatçıların katılımını ön plana çıkartmıştı. 
 
Senin de bahsettiğin gibi geçen sene de aynı isimle bir sergi olmuştu. Bundan sonrasında bu isimle devam edecek bir sanatçı kolektifi olacağını mı anlamalıyız?
 
Sergininin, Onur haftası etkinlikleri arasında sürdürülebilir olması sergi komisyonunun önceliği olmuştu. Bu yüzden bu yıl da aynı isimle devam ettik. Nerdeen Nereye sergi ekibi, hem danışma kuruluyla hem de sergilediği sanatçılarla yakın bir ilişki kurmaya yıl boyunca devam etti. Bu öncelik hem sanatçının temsiliyetini Türkiye’de LGBTİ, queer ve homoerotik sanat anlamında güçlendirirken, hem de ekibin verimli ilerlemesine destek sağlıyor. Bu tartıştığımız bir konu ama Nerdeen Nereye’nin herhangi bir yapıya bürünmesi önümüzdeki dönemde yapacaklarımızla ilgili.
 
Ama öncelik tam da sanatçının kendini var edebileceği farklı bir platform yaratabilmek ve devam ettirebilmek oldu.
 
Bu sene kimler katkı sundu? Geçen yılki sergiden farkı nedir?
 
İki yıldır sergi ekibi Metin ve beniz. Tabi ki bu sadece organizasyon, yıl içerisinde iletişim, danışma kuruluyla diyalog, mekanların ayarlanması ve her tür detay demek. Ama ekibe destek veren, sosyal ağlarda temsiliyeti üzerine çalışan, tasarımlarıyla uğraşan, sergi kurulumu aşamasında bize destek veren çokca kişi oldu. Onlara çok teşekkür ederiz.
 
Geçtiğimiz yıl seçici kurula ek olarak bu yıl Taner Ceylan eklendi. Taner Ceylan hem Türkiye’de 90lı yıllarda yaptığı işlerle ve yaşadığı ayrımcılıkla açık kimlikli sanatçı olmak adına birçok şeye göğüs germiş bir sanatçı. Onun ekibe dahil olması da bizleri farklı bir süzgeçle tanıştırdı. Katalog için yazdığı "Bağışlanmak" adlı metinden şu kısa alıntı bu süzgeci biraz daha net açıklayabilir:
 
“Yeni, güncel ve ilham verici bir dünya inşaası, önce bağışlamaktan geçer. Yıkıntılar ve acılar üzerine bir sürü cümle kurulabilir haklı olarak. Bu, sadece enkazı kemikleştirecektir. İyimser olmak, daha iyiyi ummak zor olandır. Dikkatimizi yaralarımıza değil, altınçağı inşa etme potansiyelimize vermeliyiz.”
 
Fatih Özgüven’in iki yıldır ekipte yer alması, Depo’dan Aslı Çetinkaya ve Asena Günal’ın da geçtiğimiz iki yılda bizlere eşlik etmesi ve her türlü desteği sağlamaları ve yine iki yıldır ekipte yer alan Canan X ve bu yıl kurula eklenen İlhan Sayın’ın sanatçı bakış açısı da Nerdeen Nereye’nin adım adım ilerlemesini sağladı.
 
Sanat özellikle söz konusu LGBTİ’ler olduğunda sansürle anılan bir yer. Cinselliği ve LGBTİ kimliklerini içeren, buralara bir şekilde değen işler başka yerlerde sergilenme imkanı bulabiliyor mu? Sansür LGBTİ temasını işleyen sanatçıları nasıl etkiliyor?
 
Onur Haftası, birçok anlamda LGBTİ bireylerin kendilerini farklı biçimde temsil edebildikleri ve görünürlüklerini her anlamda artırdıkları bir alan. Görsel sanatlar da bir ifade biçimi olarak dönüşürken, içinde LGBTİ, Queer, homoerotik sanat barındıran bir yapıya açık bir ortam sağlayabilmesi ve bu ortamın açık kimlikli ya da destekçi sanatçılar için desteklenebilir hale getirilmesi bizim için önemliydi. Birçok anlamda queer, LGBTİ ve homoerotik sanat kendine en azından Türkiye sanat piyasasında yeni yeni yer bulmaya başladı. Onur Haftası etkinliği hem bu alanın içinde sanatçıların varlığını ortaya çıkartırken, danışma kuruluyla da sanatçıların farklı bir büyümeye ve geri bildirim alabilmesine de olanak sağlayan bir yapıya sahip olmasını sağladı.
 
Ancak bunun İstanbul ya da Türkiye genelinde kültür sanat ortamında bu kadar sansürsüz temsil edildiği söylenemez. Sanatçılarımızdan Hüseyin Rüstemoğlu’nun da içinde olduğu tam da bu sorunu biraz dillendirebildiğimiz bir belgesel üzerinde çalışıyorum. Şimdilik cevap vermek zor olsa da Türkiye’de sanatçıyken var olabilmenin kırılganlığı üzerine, bir de açık kimlikli politik bir sanatçı olmanın bu kırılganlığı daha da artırdığını hissettik.
 
Hüseyin de bu ayrımcılığı şöyle paylaşmıştı bizimle:
 
“Onur Haftası sergisi benim için değişik bir tecrübeydi. Çünkü daha önce ben hiç bu tür bir oluşumda yer almamıştım ve hani nasıl diyeyim asında tam olarak ifade etmeye çalıştığımız şey o ortamda güzel oldu yani.
 
“Lisanstayken bir sergide sergi salonuna gittiğimde benim resmim yoktu. Bütün sınıfın resmi var on üç kişinin resmi var orada. Birisi klasik bir heykeli Venüs’ü almış. Herkesin resmi orada duruyor. Benimki yok. Nerede diye sorduğumda o resim rektörün yatak odasında, oteldeki odasında asılı o kadar önem verdi ki oraya astık diye böyle aptal bir yanıt verdiler. Tüm resimler geldiğinde herkesin resmi açık olarak gelirken benimkini sarmışlar sarmalamışlar ve öylece geldi resim tekrar okula.”
 
Fotoğraflar: Ömer Tevfik
 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam