29/08/2013 | Yazar: Kaos GL

Trans Danışma Merkezi Derneği (T-Der) kurucu üyesi Aras Güngör, trans erkek deneyimlerini derlediği kitabı ‘Öteki Erkekler’ ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

‘Mesele Eksik, Az veya Çok Erkek Olmak Değil’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Trans Danışma Merkezi Derneği (T-Der) kurucu üyesi Aras Güngör, trans erkek deneyimlerini derlediği kitabı “Öteki Erkekler” ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
 
Kitabında Türkiye’de LGBT hareketin gündemi medya, nefret cinayetleri ve HIV/AIDS ve seks işçiliği sınırlı diyorsun. Gerçekten LGBT hareketin gündemini bununla sınırlı mı görüyorsun?
“Sınırlı” demiyorum genel olarak bu alanların gündemleştiğini söylüyorum ve bunun yanında birçok alanda söz üretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu durumu yayınlanan dökümanlardan tespit etmemiz çok kolay. LGBT Hareketin bir öncelik sırası var, aslında bu benim tespitimden öte LGBT derneklerinin hem iş alanlarını tanımlarken, hem de yasal taleplerini belirlerken kullandıkları bir argüman. “Yaşam hakkı, nefret suçları bizim önceliğimizdir” deniliyor. Örneğin evlilik talebinden bahsedildiğinde karşı argüman olarak sunulan şey LGBT hareketin öncelikleri oluyor. Bunun yanında şimdiye dek engelli eşcinseller, yaşlı LGBT’ler, trans geçiş süreci, interseksüeller, kadın eşcinsellerin cinsel sağlıkları gibi alanlarda çok fazla söz üretildiğini duymuyorum.  
 
Trans erkek hareketinin örgütlenmesinin önündeki engeller neler?
Trans erkeklerin örgütlenmesi aslında genel örgütlenme engellerinden farklı değil. Ekonomik sebepler, işini kaybetme korkusu, görünürlük, damgalanma ve ayrımcılığa uğrama korkusu, Türkiye’deki genel “örgütlenme” korkusu gibi nedenlerin yanı sıra trans erkekler kitapta da bahsettiğim gibi LGBT örgütlerin içinde yer alamama, görünür olamama, sorunlarının gündemleşememesi de trans erkeklerin örgütlenmesi önünde bir engel.  
 
Kitabın giriş kısmında, trans erkeklerin hem “kadın” kimlikleri dolayısıyla, hem de “trans” kimlikleri dolayısıyla nefret ve şiddete uğradığı tespitini yapıyorsun. Bunu biraz açar mısın? “Erkek” kimlikleri üzerinden bir ayrımcılığa ya da şiddete maruz kalıyorlar mı? Ya da erkek olmanın imtiyazlarından faydalanabiliyorlar mı?
Türkiye’de kadın kimliği ile doğmak çocukluğundan itibaren öncelikle babanın, abilerinin elini kolunu nereye koyacağını sana söylemesiyle başlayan bir süreç. Bu süreç erkek toplumunun saat kaçta eve gireceğini, hangi okula gideceğini, etek boyunun ne kadar olması gerektiğini, yolda nasıl yürüyeceğini hatırlatmasıyla devam ediyor. Trans erkekler tüm bu aile ve toplum kıyımını yaşıyorlar, bu deneyim trans kimlikleri üzerinden başka bir ayrımcılığa evriliyor. Bu defa hasta olarak damgalanıyorlar, bunun yanında Pınar Selek’in de Sürüne Sürüne Erkek olmak kitabında ifade ettiği “erkek olma aşamaları”nı; sünnet olma, askere gitme, iş bulma ve evlenme aşamalarının tamamını yaşamadıkları için eksik erkek olarak tüm toplumca damgalanıyorlar. Burada mesele eksik, az veya çok erkek olmak değil bazı insanların toplumsal hayatta dezavantajlı duruma getirilmesini meşrulaştıran çürümüş bir toplumsal anlayış.
 
“Kız Ahmet” ve “erkek Fatma” ikiliğiyle pek çok hep “kız” olma halinin aşağılandığını, tam tersine “erkek” olma halinin de toplumda daha itibar gördüğünü düşünüyor.
Sorun tam olarak da kadına ait olduğu düşünülen, kadını hatırlatan, kadın bedenini işaret eden her türlü varoluştan nefret etme hali; insanı erkek olarak tanımlayan, anlayan bunun bir yansıması olarak dili de erkekleştiren bir toplumsal algı bu. Yani sistemin dille yaptığı, fark etmeden zihinlerimize oturmuş, kazınmış bir anlayışın ürünü.
 
Trans kadın kimliğinin, erkekliği bir terk ediş olduğu için erkeklik için en büyük tehditlerden biri olduğunu yönünde bir tespit yapılıyor! Bu önermeyi trans erkekler bozmuyorlar mı? Trans kadınlığı erkekliği terk ediş olarak algıladığımız da trans erkeklik de erkekliğe bir özenme olarak okunma riskini barındırmıyor mu?
Trans varoluşa dair kadınlığı terk ediş ya da erkekliği terk ediş söylemleri trans bedenini biyolojik duruma indirgeyen bir söylem. Trans kadınlara yönelik nefretin ve şiddetin kökleri erkek bedenini, toplumsal erkekliği koruma, kutsal erkekliği muhafaza etme ve az önce bahsettiğimiz kadına benzeyen, kadına yaklaşan her şeyin tehlikeli ve kötü olduğu algısını da barındırıyor. Benzer şekilde trans erkekler de yine o kutsal erkeklik sınırlarını ihlal ediyorlar. Trans bedenin tehlike olarak algılanmasının asıl sebebi trans varoluşun erkekliğin yapıtaşını bozması; hem trans kadınlar, hem de trans erkekler için.
 
Trans erkeklerin sorunlarını kitabında, sağlık, eğitim, aile, hukuk başlıkları altında ele almışsın? Bu sorunlardan bahseder misin?
Kitapta 7 görüşmecinin aktardığı deneyimler yer alıyor. Onların sorun olarak bahsettikleri alanlar bu başlıklar olarak ortaya çıktı. Bu sorunlar şunlardır diye açmaya başlarsam kitabın tamamını buraya aktarmam gerekir o nedenle en sağlıklısı merak edenlerin kitabı alıp okuması olacaktır. Kimi zaman insanlar ayrımcılığa uğradıklarını kendileri bile fark edemeyebilir ya da bir insan için sorunlu olan bir alan başka bir insan için sorun olmayabilir. Bu tamamen görüşmecilerin kişisel deneyimleri ve bu deneyimleri dile getirme, ifade etme biçimleriyle ilgili.
 
LGBT hareket içinde trans erkeklerin ve sorunlarının görünür olamamasının tek nedeni LGBT hareketin kendi içindeki egemen kültür mü? Trans erkeklerin görünür olmamak istemesi gibi faktörlerin de etkisi var mı?
Kitapta da ifade ettiğim gibi “LGBT hareketin harf hiyerarşisinin yanı sıra trans erkeklerin politik alanda görünür olmak istememelerine neden olan birçok başka sebebi de göz ardı etmemek gerekir.”
 
Trans Danışma Merkezi Derneği’nin (T-Der) kurucu üyelerinden birisin. Dernek çalışmaları ve özelde trans erkeklere yönelik ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?
Trans bireylerin cinsiyet geçiş sürecinde karşılaştıkları sorunları hafifletmeye çalışıyoruz. Trans geçiş sürecinde özellikle hukuk ve sağlık alanlarında bilgi edinme çok önemli bir ihtiyaç. Hem bu ihtiyacı karşılamak, hem de teknik süreçlerde trans bireylere yardımcı olmak istiyoruz. Örneğin isim davası, cinsiyet değiştirme davası, hastanelerde heyet raporu alma süreçleri nasıl oluyor, hangi yolları izlemek lazım bu gibi konularda danışmanlık veriyoruz ve trans bireyleri bu süreçlerinde yalnız bırakmıyoruz. Danışman arkadaşlarımızla trans bireylerin ameliyatları öncesi ve sonrasında yaşadıkları sorunları takip ediyoruz. Şu anda trans geçiş süreci ile danışmanlık veriyoruz, hak ihlalleri raporu tutuyoruz, veri toplamaya çalışıyoruz. İleride trans bireyler için güçlendirme toplantıları düzenlemek istiyoruz. Türkiye’nin farklı şehirlerine ziyaretler gerçekleştirerek toplantılar gerçekleştireceğiz. Birkaç yıl içinde de ulusal ve uluslararası katılımın olacağı kapsamlı bir “cinsiyet değiştirme” konferansı planımız var.
 
Trans erkeklere ilişkin başka çalışmaların var mı? kaosGL.org okurlarına şimdiden müjdelemek ister misin? 
T-Der beni çok heyecanlandırıyor. Şu anda tüm enerjimi dernek çalışmalarına vermiş durumdayım. Bu süreçte trans bireyleri güçlendirmek, onlara destek olmak bir trans birey olarak benim için önemli. Ayrıca şu anda yeni bir kitap çalışmasına başladım ama bu kitap trans erkekler ile ilgili değil. 

Etiketler: yaşam
İstihdam