24/10/2015 | Yazar: Kaos GL
Şifayı birbirimizin gözünün içine bakmakta ve daha fazla bir araya gelmekte bulacağız.
Şifayı birbirimizin gözünün içine bakmakta ve daha fazla bir araya gelmekte bulacağız.
Kaos GL Derneği, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ve Halklar Arası Dayanışma Köprüsü Derneği’nin düzenlediği “Ölülerimiz, Biz // Öteki Olarak Ölmek” sempozyumu sonuç bildirgesinin okunmasıyla sonlandı.
Üç kurum adına bildirgeyi Kaos GL Derneği’nden Yıldız Tar okudu. Kurumların birlikte mücadeleye devam çağrısı yaptığı bildirgenin tamamı şöyle:
Yaşamda neyse ölümde de o…
Türkiye’de öteki olarak yaşamak zorunda bırakılan bizler, yaşarken mücadele ettiğimiz sorunların neredeyse aynısını ölümde de yaşıyoruz. Hayattayken sorunlarımızla baş etmek için geliştirdiğimiz taktik ve stratejiler ise ölüm halinde işlevsizleşiyor. Ölülerimiz; çoğunluğun, devletin, kamu gücünün, aile gibi çeşitli toplumsal kurumların kendi zihniyetlerine uygun pratiklerine terk ediliyor.
Ölülerimiz bizi hem geçmişe hem de ne olduğunu bilmediğimiz geleceğe bağlayan biricik parçalarımız. Ölü bedenlere yapılan saldırılar yas tutmamızı engelliyor. Devlet ölüyü, ölümle yaşam arasındaki belirsizlik mıntıkasına sıkıştırıyor. Böylelikle yaşayan da oraya sıkıştırılmış oluyor ve yas tutulamıyor.
Yas tutmak ve vedalaşmak
Yas tutmak ve vedalaşmak yaşama devam edebilmek için çok temel bir ihtiyaç. Nedeni bilinmeyen ölümler, anlamlandırılması zor ölümler, insan eliyle oluşan zalimane ölümler, kalan topluluğun önceki travmaları, ölü bedene ulaşamama, mezar yerinin olmaması ve ölü bedenlere işkence; bizlere, yitirdiğimiz canlarımıza, ölülerimize dayatılıyor. Yakınlarını kaybedenlerin ölü bedenlere ulaşamaması yası uzatarak yaşayanların hayatlarını işkenceye çeviriyor.
Cenazelerimize ve ölüm ritüellerimize saldırı yaygınlaşıyor. Hayatını kaybeden transların cinsiyet kimlikleri yok sayılıyor. Ölümden sonra transların bedenleri işkenceye maruz kalıyor. Heteroseksist rejim transların bedenlerine saldırarak kendisini yeniden ve yeniden üretmeye çalışıyor. Kadın gerilla Ekin Wan’ın bedenine yapılanlar, Hacı Birlik’in yerlerde sürüklenen bedeni, Alevilerin cenazelerinin cemevlerinden kaldırılmasının engellenmesi, Alevi inancının cenaze merasimlerinin toplumsal eşitsizliği pekiştiren bir şekilde hedef gösterilmesi hepimizin hafızasında büyük yer kaplıyor. Bütün bu engellemeler hedef alınan gruba ve bütün bir topluma büyük bir mesaj veriyor. Salt saldırının yapıldığı grup değil bütün toplum sindirilmeye çalışılıyor. Devlet hem zulmediyor hem de kendisini besleyerek meşrulaştırmaya çalışıyor. Ermeni ve Rumların mezarları bile çok görülüyor. Mezarlar saldırıya uğruyor. Saldırıya uğramaması için mezarlıkların duvarları olabildiğince yüksek örülüyor. O duvarlar bizlerin ve yasımızın arasına da giriyor. Mültecilerin ölü bedenleri seyirlik nesnelere dönüşüyor. Devletlerin vatandaşlığa dayalı sistemi mültecileri yokluğa itiyor.
Alevi, Kürt, Ermeni, Rum, mülteci ve LGBT’leri inkâr ve imha ablukası altına alan sistem, öldüğümüzde de inkarı sürdürüyor. Alevi olarak doğanlar, bütün asimilasyon politikalarına karşı inancını yaşatmaya çalışanlar Sünni olarak gömülüyor. Lezbiyen, gey, biseksüel ve translar; heteroseksüel olarak toprağa veriliyor. Yaşamı heteroseksüel, Türk, Sünni ve erkek olarak kurmaya çalışan sistem ölümü ve cenaze merasimlerimizi de öyle kurmaya çalışıyor.
Biz olarak öldüğümüzde iktidar dehşete kapılıyor
Öte yandan bizler biliyoruz ki; biz, biz olarak öldüğümüzde iktidar dehşete kapılıyor. Biz onlara tabi olmadan da ölebileceğimizi göstermiş oluyoruz. Kendi korkularından bize zulmetmeye çalışıyorlar. Trans kadının bedenine saldırarak, ‘Ben senin bana tabi olmayarak yaşadığın gerçeğini görmezden gelmek istiyorum’ ve ‘Ben senin bana tabi olmadan ölmeni reddediyorum’ diyor. Kürt halkının cenazelerine dönük son dönemdeki saldırılar da böylesi bir mantıktan besleniyor. Alevi’nin Alevi gibi sırlanma hakkının elinden alınması da sistemin bizleri ve ölülerimizi kendine tabi kılma uğraşının bir sonucu.
“Ölülerimiz, Biz // Öteki Olarak Ölmek” başlığıyla bir araya gelen bizler yani Kaos GL Derneği, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ve Halklar Arası Dayanışma Köprüsü Derneği 24 Ekim’de İzmir’de ölülerimizin değersizleştirilmeye çalışılmasına karşı deneyimlerimizi paylaştık. Farklı vesilelerle tanışan, yol yürüyen kurumlar olarak ilk kez bir araya geldik. Hikayelerimizin hem ne kadar benzeştiğini hem de ne kadar özgün olduğunu bir kez daha gördük. Bir transın cenazesine reva görülen ile Hacı Birlik’e yapılanların, Alevilerin cenaze merasimlerine dönük devlet şiddetinin birbirinden o kadar da uzak olmadığını bir kez daha fark ettik.
Şifa birbirimizin gözünün içine bakmakta
Ölülerimize ve yaslarımıza, yola devam edişimize en çok da hayata devam eden bizlerin kendimiz gibi ölme ve veda etme arzumuza dair bu sempozyum bizler için sadece bir başlangıç. Yakın zamanda iki büyük katliama tanık olduğumuz, Suruç ve Ankara’da canlarımızı uğurladığımız, sessizlik çemberine hapsedilmeye çalışıldığımız bir süreçte birbirimize daha fazla dokunmanın gereklilik olduğunun farkındayız. Şifayı birbirimizin gözünün içine bakmakta ve daha fazla bir araya gelmekte bulacağız. Bu sempozyum vesilesiyle hem ölülerimize sahip çıkacağımızı hem de süregiden bu hayatta birlikte soluk alacağımız alanları genişleteceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.
Bütün canlarımızın devr-i asan olsun.
Aşk ile!
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı
Halklar Arası Dayanışma Köprüsü Derneği
Kaos GL Derneği
İlgili haber:
“İktidar ölülerimize kendi korkusundan zulmediyor”
“Yaşarken inkar edilen ölümde de inkar ediliyor”
“Ölünce de mi eşit olmayacağız?”
Etiketler: yaşam