28/12/2012 | Yazar: Kaos GL

Roboski katliamının birinci yıldönümünde, 11 merkezde eş zamanlı olarak fotoğraf sergisi açılıyor. Sergi metnini Sırrı Süreyya Önder kaleme aldı

‘Roboskîli Bir Çocuğa Adaletten Bahsedebilecek Yüzümüz Kaldı Mı?’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Roboski katliamının birinci yıldönümünde, 11 merkezde eş zamanlı olarak fotoğraf sergisi açılıyor. Sergi metnini Sırrı Süreyya Önder kaleme aldı

Yolu Roboski’ye düşen fotoğrafçıların gözlerinden Roboski Katliamı fotoğrafları Roboski, İstanbul, Amed, Ankara, Van, İzmir, Viranşehir, Kızıltepe, Mersin, Berlin ve California’da sergilenecek.

Şırnak’ın Roboski köyünde TSK uçaklarının gerçekleştirdiği katliamın birinci yıldönümünde (28 Aralık 2011) 11 merkezde eş zamanlı olarak açılacak olan fotoğraf sergisine Ankara katılıyor.
 
Direnişte Sanat Kolektifi, Yapı Sanatevi ve Mülkiyeliler Birliği’nin desteklediği Ankara sergisi, bugün akşam saat 19:00’da, Yapı Sanat Evi’nde (Mithatpaşa Cd. 39/2 Kızılay) açılacak. Sergi açılışında Direnişte Sanat Müzik Atölyesi Uludere Ağıdı’nın da seslendirileceği bir dinleti verecek.
 
“Faili Belli Roboskî Katliamı”
 
Bugün eş zamanlı olarak 9 ilde izleyicilerle buluşacak “Faili Belli Roboskî Katliamı” Fotoğraf Sergisi Fotoğraf Vakfı, Galata Fotoğrafhanesi Fotoğraf Akademisi, Nar Photos ve Van Fotoğrafçılık Kulübü’nün ortak çalışması sonucunda ortaya çıktı.
 
16 fotoğrafçıdan 42 fotoğrafın sergileneceği FAİLİ BELLİ ROBOSKİ KATLİAMI sergisinin sergi metni Sırrı Süreyya Önder tarafından kaleme alındı. Sergide Ali Haydar Doğan, Ali Saltan, Arzu Demir, Bülent Kılıç, Caner Özkan, Dicle Haber Ajansı (DİHA), Emin Bal, Faruk Ayyıldız, Jivan Güner, Mehmet Aslan Alma, Nurcan Aktay, Selim Yıldız, Serkan Ocak, Sinan Targay, Şiyar ve Veli Encü’nün fotoğrafları yer alıyor.
 
Roboski-Gülyazı Köyü’ndeki sergi iseŞırnak Belediyesi, Cizre Belediyesi, Uludere Belediyesi, İdil Belediyesi, Balveren Belediyesi, Kumçatı Belediyesi’nin destekleriyle bugün sabah açıldı.
Sergi metni Sırrı Süreyya Önder tarafından kaleme alındı 
 
Roboskî’yi bir vicdan muhasebesiyle algılamak naiflik olur, çünkü Roboskî’ye atılan bombaların ardındaki hesap herhangi bir muhasebecinin değil, bizzat bu tür eylemleri bir alışkanlık haline getirenlerin, felaketleri yaratıp kaza süsü verenlerin, usta bir seri katilin hesabıdır.

Sırrı Süreyya Önder’in kaleme aldığı “Faili Belli Roboskî Katliamaı” metninin tamamı şöyle:
 
Bir halkın yolunun Roboskî’den geçmesi, o halkın yolunun utancın, vicdansızlığın ve iki yüzlü bir devlet şefkatinin mekanından geçmesi demektir. Ve yazık ki hakikat, tonlarca karı bile eritebilecek, asla silinmeyecek bir kan lekesi gibi bir ülkenin tam orta yerine işlemiştir.

Binlerce kare, on binlerce cümle bir iç ülkenin bir başka iç ülkeyle birleştiği yerde buz olup kalmıştır sanki. İçinde insana dair hiçbir şey olmayan hava araçlarından, içinde insana dair hiçbir şey olmayan yöneticilerden, üstünde insandan, kirlenmemiş ve kirletilemeyecek insandan başka hiçbir şey olmayan bir toprağa atılan o bombalar, kocaman bir coğrafyanın tüm ara sokaklarına atılmış, bu coğrafyanın tüm çocukları kardeşsiz, babasız, evlatsız bırakılmıştır.

Roboskî’yi bir vicdan muhasebesiyle algılamak naiflik olur, çünkü Roboskî’ye atılan bombaların ardındaki hesap herhangi bir muhasebecinin değil, bizzat bu tür eylemleri bir alışkanlık haline getirenlerin, felaketleri yaratıp kaza süsü verenlerin, usta bir seri katilin hesabıdır.

Arat Dink’in Hrant Dink’in “Diyorlar ki ‘Devlete katil deme’. Olur. Seri Katil” ifadesi, Roboskî’de ve bu coğrafyanın her bir metrekaresinde kendisini doğruluyor. İnsanların onlarca yıldır evlatlarının kemiklerini aradıkları, Cumartesi İnsanları’nın Türkiye’nin en büyük kentinin tam orta yerinde on binler tarafından görmezden gelindiği bu ülkede adaletten, dürüstlükten ve kardeşlikten bahsetmek hayalcilikten ibaret. Toprak altından çıkanların “kelle hesabı” ile istatistikleri tutulan bir coğrafyada, ölülerin isimsiz bırakıldığı, ama bazı ölülerin devletçe asla ölmemişçesine kutsandığı bu coğrafyada Roboskîli bir kadına, Roboskîli bir çocuğa adaletten bahsedebilecek yüzümüz kaldı mı?

Kürtler bu kardeş hukukunun orta yerinde sıkıştıkları “küçük kardeş” rolüyle devletin reis olduğu bu ailenin “yaramaz çocuğu” gibi anlatılmaya çalışıyorlar. Kimin tarafından ne düşünerek çizildiği pek belirsiz sınırlar arasında 50 lira kazanabilmek için ölen 14-15 yaşındaki Roboskîli çocuğun “yaramazlığı” ile onun katillerinin yaramazlığı arasındaki bağ nedir?

Katırların, eşeklerin insanlardan ayırt edilmediği bu sıradışı coğrafyanın, insansız devlet aygıtlarıyla yönetiminde gelinen son nokta ne olmuştur? Kasalarında tuttukları devlet sırlarıyla demokratlık oyunu oynayanlar bu ülkede evliya muamelesi gördükçe, kocaman bir aileyi yok eden bu katliamın aydınlanmasını nasıl bekleyebiliriz?

Roboskî’de olanın Roboskî’de kalmaması için ilk günden beri sokaklara dökülen gözyaşının haddi hesabı var mıdır? Kocaman bir coğrafyayı 21. Yüzyılın gördüğü en büyük işkencehaneye getiren modern hanedanlıkların, saraylarda apoletli bir vicdansızlıkla yapılan bu işbirliğinin herhangi bir izahı olabilir mi?
Gözümüzde onların dağıtacağı bir adalet yoktur; Roboskîlilerin gözlerinde okuyabileceğiniz tek şey acıyken, Roboskîliler devletten acıları için tazminat yahut adalet dilenmiyorlar; bugün af dilemesi gereken birileri varsa, timsahlarının gözyaşlarını Roboskîlilerin bedenlerini ölüme yatırdıkları coğrafyaya dökenlerdir.

Hakikatle ve haysiyetle Türk devletinin yakın tarihi arasına örülmüş en kanlı ve en acımasız duvar Roboskî duvarıdır. Bu duvarın ötesinden gelen sesi duymaya hiçbir muktedir, tarihten ve acılardan nasibini almamış hiçbir kayıp ruh vakıf olamayacaktır.         
 

Etiketler: yaşam
İstihdam