25/03/2013 | Yazar: Aslı Alpar

‘Yoldaş Forum’a Nazra Feminist Çalışmaları Örgütü’nden (Mısır) Kholoud Bidak, Lübnan’dan Şiddete ve Sömürüye Yeter’den (KAFA) Hiba Abbani ile yine Mısır’dan Bedayaa LGBT Örgütü’nden Maha Youssef konuşmacı olarak katıldılar.

Lübnan ve Mısır’da Sol Örgütler LGBT Meselelerini Görmezden Geliyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kaos GL Danışma Kurulu Üyesi Simten Coşar’ın moderatörlüğünü yaptığı “Yoldaş Forum”a Nazra Feminist Çalışmaları Örgütü’nden (Mısır) Kholoud Bidak, Lübnan’dan Şiddete ve Sömürüye Yeter’den (KAFA) Hiba Abbani ile yine Mısır’dan Bedayaa LGBT Örgütü’nden Maha Youssef konuşmacı olarak katıldılar.
 
Dayanışmanın konuşulduğu “Yoldaş Forum”, II. Uluslararası Feminist Forum’un ikinci gününde (17 Mart Pazar) Ankara’da gerçekleşti.
 
“Lübnan’da sol örgütler LGBT meselelerini görmezden geliyor”
 
Oturumun ilk konuşmacısı Lübnan’daki KAFA (Şiddete ve Sömürüye Yeter) örgütünden Hiba Abbani oldu. 
 
Hiba Abbani, ülkenin siyasi yapısının, kadınların haklarını almaması için örgütlenen erkek gruplarını doğurduğu tespitini yaparak başladı konuşmasına ve Lübnan’da kadın ve LGBT’lerin hak gasplarını anlatarak devam etti. Hiba, ülkede, medeni kanun ve ceza kanunu’nun yanı sıra dini kuralların da kadın ve LGBT düşmanı şerhler içerdiğini, kadının ailenin ve erkeğin mülkü olarak ifade edildiğini vurguladı. 
 
Boşanmak isteyen kadının daha çok kendi mezhebinden dini mahkemelere gittiğini, bu mahkemelerin de kadınları boşamadığını, aile mahkemelerinin ise bugüne dek erkek istemiyorsa bir kadını boşadığına rastlamadıklarını ayrıntılı olarak anlattı Hiba. Bununla beraber Lübnan’da artan aile içi şiddete değindi.
 
Irak ve Suriye’den getirilen 18 yaşın altındaki kadınların Lübnan’da para karşılığı satılmasının çok yaygın olduğunu ifade etti. Ürdünlü cesur bir gazetecinin ülkesinde çektiği bir belgeselden bahsetti Hiba. Suriyeli mültecilerin çocuklarının satılmasını görüntüleyen gazeteci, benzer durumun Lübnan’da da yaşandığını ifade etmiş ancak Hiba, mülteci kamplarına giremedikleri için durumu belgeleyemediklerini belirtti.
 
Hiba, Lübnan’da çalışan göçmen kadınların da son derece tacize açık olduğunu ve patronların da tacizi normal olarak algıladıklarını anlattı. Göçmen kadın işçiler, çalıştıkları sürece pasaport vb. belgelerini işverene vermek zorundalar. Tacize ya da tecavüze uğradıklarında şikâyet edemiyorlar çünkü çoğu yasadışı çalışıyor ve belgeleri patronlarda.
 
Lübnan’daki sol örgütlerle işbirliği yapmaya çalıştıklarını ancak bu örgütlerin LGBT sorunlarını görmezden geldiğini, feminist grupların da benzer şekilde davrandığını, özellikle seks işçiliğinin LGBT hareketinin aksine yasaklanması yönündeki mücadelelerinden dolayı ortaklaşmanın kolay olmadığını anlattı.
 
“Devrimle birlikte Mısırlı LGBT’lerin sorunları da görünür oldu”
 
Bir diğer konuşmacı Mısır’da Nazra Feminist Çalışmaları Örgütü’nden Kholoud Bidak’tı. Konuşmasını “devrimden” önce ve “devrimden” sonra olarak ele alan Kholoud, devrimden önce LGBT’lerin yaşadıkları görünür değilken bugün görünür diyerek süreci tasvir etti. Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin ardından gelen İslami iktidarla LGBT’lerin yaşamının daha da zorlaştığını da ekliyor.
 
Mısır’da yaşanan toplu tecavüzlerin Mübarek döneminde de, sonrasında da yaşandığının altını çiziyor. Konuşmasında, biraz olsun farklı bir erkeğin bile tacize uğradığı Mısır’da kadın ve LGBT olmanın zorluklarını anlattı Kholoud.
 
Devrimden sonrası yaşanan gelişmelerin de yine eril bir karakter taşıdığını şu örnekle anlattı Kholoud. “Müslüman Kardeşlere karşı düzenlenen gösterilerde, gösteriye katılan kadınlar kaçırılıyor, birçok kadının gözlerinin Müslüman kardeşler yanlısı polisler tarafından çıkarılıyor.”
 
Mısır’daki sol harekete de değindi Kholoud. Komünist Parti’nin Mısır’daki en seksist örgütlerden biri olduğunu ve LGBT mücadelesine destek vermediğini de sözlerine ekledi.
 
“8 Mart yürüyüşünde Tahrir’de tacize uğradık”
 
Oturumun son konuşmacısı, Mısır’daki Bedayaa LGBT örgütünden Maha Youssef’tu. Maha konuşmasında yaşadığı iki olayı bizlerle paylaştı.
 
8 Mart 2011 günü Tahrir Meydanı’nda yürüyüş yapan kadınların ve LGBT’lerin tacize uğradığını, kendilerini alandan koruma bahanesiyle çıkaran Tahrir Meydanı Sivil Güvenlik ekiplerinin de kendilerine saldırdığını anlattı.
 
Maha’nın anlattığı bir diğer olay 2011 yılının Nisan ayında arkadaşlarıyla bir kafede otururken kafe çalışanlarınca taciz edildikleri, gelen polislerin ise yine LGBT’leri taciz ve darp ettikleriydi.
 
Mısır’da LGBT’lerin ve kadınların can güvenliğinin olmadığını, İslami rejimin bu eril terörü arttırdığını, sürecin kendisini umutsuz kıldığını, Mısır’ın laik bir yönetime ihtiyacı olduğunu söyleyerek sözlerini tamamladı.
 
Fotoğraf: Gülistan Aydoğdu / Kaos GL

Etiketler: yaşam
nefret