10/02/2025 | Yazar: Umut Güven
“Dayanıklılık bağlamında bir lubunyanın başka bir lubunyayla bağ kurması başlı başına bir destek mekanizması.”

17 Mayıs Derneği Esenlik Programı koordinatörü psikolojik danışman Can Eren ile dayanıklılık kavramını ve LGBTİ+ aktivizmi ve dayanıklılık arasındaki bağları Kaos GL okurları için tartışmaya açtık.
Seni tanıyalım mı, neler yapıyorsun?
Ben Can Eren, 30 yaşındayım, psikolojik danışman ve narrative terapistim. 17 Mayıs Derneği’nde yarı zamanlı olarak esenlik programı koordinatörlüğü yapıyorum. 2014 yılındaki İstanbul Onur Yürüyüşü’nden beri LGBTİ+ aktivizmi alanında üniversite yıllarımda gönüllüydüm. Son 4 yıldır da profesyonel olarak LGBTİ+ dayanışma derneklerinde çalışıyorum. Geçmişte daha çok kriz odaklı danışmanlık üzerine çalışıyordum ancak 17 Mayıs’ın esenlik programı koordinatörü olduktan sonra daha çok LGBTİ+ aktivistlerinin Türkiye gibi zorlayıcı bir coğrafyada deneyimlediği ikincil travma, aktivist tükenişi, empati yorgunluğu, psikolojik dayanıklılık gibi önleyici psikolojik destek hizmeti konularında bireysel ve örgütsel esenlik hizmeti desteği alabilmelerini koordine ediyorum. Bir yandan süpervizyonlar, çalıştay, konferans ve eğitimler üzerinden de LGBTİ+ ve esenlik kesişiminde çalışmaya devam ediyorum. Öte yandan da LGBTİ+ hakları temelli çevirilerle hem öğreniyor hem de biz lubunyalar için işlevsel olabilecek metinleri Türkçe’ye kazandırmaya çalışıyorum. Çalışma, dinlenme ve oyun dengesini korumaya çalışarak çalışma ve dinlenme haricinde; bol bol film izliyor, sosyalleşiyor, kendime iyi gelen esenlik pratiklerini gerçekleştirmeye çalışıyorum. Bireysel terapi, yüzmek, kış güneşinin tadını çıkarmak, yeni lezzetler denemek, mindfulness ve beden temelli egzersizler yapmak, seyahat etmek ve sevdiğim mekanlarda sosyalleşmek esenliğim için gerçekleştirmeye çalıştığım pratikler arasında.
Dayanıklılık kavramı bize ne anlatıyor?
Dayanıklılık kavramı aslında 1970’lerin sonları ve 80’lerin başlarında ruh sağlığı alanında küçük bir araştırmacı grubunu takiben klinisyenler ve toplum sağlığı hizmeti sağlayıcılar arasında saygın bir kavram haline geldikten sonra deneyimlenen travmatik ya da değil bir zorluktan sonra kişinin bu zorlukları yenip hayatta kalma ve gelişme kapasitesini ifade edecek şekilde karşımıza çıkıyor. Batı odaklı ruh sağlığı yaklaşımlarının patolojize edici (geçmişte lubunyalığın bir bozukluk olarak tanımlandığına benzer şekilde) ve bireye indirgeyici yaklaşımını burada da görmek mümkün. Bu çok tekil ve basitleştirilmiş bir bakış açısı. Bu nedenle psikoloji tarih sahnesine çıkmadan önce de var olan ama “görünmeyen” ancak literatürde 2000’lerin başında popülerliğini kazanan örgütsel dayanıklılık, örgütsel kapasite ve psikolojik dayanıklılığın kültürel boyutları hakkında yeni yeni konuşuyoruz. Bu sebeple dayanıklılık, bireyin sahip olduğu içsel bir özellikten ziyade ekolojik model üzerinden dinamik ve ilişkisellik üzerinden anlaşıldığında, bir kişinin veya topluluğun deneyimlerinin ve kimlik hikayelerinin bir sonucu olarak anlaşılabilir. Bireyler ve ait hissettiğimiz toplulukların bir parçası olarak bizler birçok yaşamsal deneyime dayalı bilgi ve beceriyle kendi dayanıklılık kavramımızı ve yöntemlerimizi geliştiririz. Bu yüzden değerlerimize ve inanç sistemimize uygun olsun ya da olmasın elimizdeki kaynaklarla en iyisini yapmamızı sağlayan baş etme becerilerimiz, “sağlıklı” atfedilmeyen kimliklerimizi yapı sökümüne uğratıp yeniden inşa etme süreçlerimiz ve bu kimliklerle mücadele etmeye, kendimizi ve ait hissettiğimiz toplulukları onurlandırmaya devam etmemiz de dayanıklılık kavramıyla doğrudan ilişkili bence.
LGBTİ+’lar için dayanıklılık ayrıca önemli bir kavram olarak karşımıza çıkıyor bence. Neden?
LGBTİ+’lar olarak süreğen, kendine özgü ve toplum kökenli bir stres olarak tanımlanan azınlık stresi (Meyer, 2003) terimi dayanıklılığın önemini anlamamız için güzel bir çıkış noktası bence. Buradaki “azınlık” kavramı sayıca azınlığa değil cisheteronormatif toplumdaki güce dayalı ve gruplar arası hiyerarşiye atıfta bulunuyor. Toplumsal cinsiyet normlarına uyumlanmayan kişiler olarak günlük hayatta farkında olarak ya da olmadan çokça stres altında hissediyoruz. İçinde bulunduğumuz coğrafyada ve dünyanın birçok yerinde lubunyalar olarak bizlere ve topluluklarımıza süreğen bir şekilde uygulanan ayrımcılık, mağdur edilme, reddedilme gibi birçok dışsal stres faktörü var. Cinsel kimliğin olumlanmamasına dayalı deneyimlediğimiz; sürekli halde olumsuz bir beklenti halinde olmak, içselleştirdiğimiz damgalanmalar ve gizlenme hali neticede dayanıklılığımızı olumsuz etkileyen ve olumsuz bedensel ve ruhsal sağlıkla sonuçlanan bir tablo ortaya çıkarıyor. Bütün bu azınlık stresi faktörlerine bir de içinde bulunduğumuz politik, ekonomik ve travmatik koşulları eklediğimizde dayanıklılık kavramı senin de bahsettiğin üzere oldukça önemli bir kavram olarak karşımıza çıkıyor.
Dayanıklılık kazanabileceğimiz bir beceri mi? Artırılabilecek bir şey mi, nasıl artırabiliriz?
Yapılan çalışmalar travmaya ya da zorlanmaya maruz bırakılıyor olmanın dayanıklılığı artırıcı deneyimler olduğunu belirtiyor.[1] Bence de hiçbir insan travma karşısında edilgen bir şekilde var olmuyor. İlk soruna cevaben bahsettiğim elimizden gelenin en iyisini yapmak, (bazen travmatik bir deneyim karşısında hayatta kalmak için hareketsiz kalmak dahil) cinsel kimliğimizle toplumda var olmaya devam etmek (gulümümüzü eksik etmemek), sağlıklı ya da “sağlıksız” birçok bilgi ve becerimizi kullanmak aslında hepimizin sahip olduğu şeyler. Tabii ki dayanıklılık üzerinde çalışabileceğimiz ve geliştirebileceğimiz bir kavram. Yine yapılan çalışmalar azınlık stresi karşısında dayanıklılık geliştirmemizi sağlayan faktörlerin en önemlilerinden birisi olarak “grupla bağlantı”yı işaret ediyor. Bu nedenle yanlış ya da yalnız olmadığımızı hissettiren mekan, inisiyatif, kurum ve kişilerle bağ kurmak ve bu bağı sürdürmek dayanıklılığımızı artırmamız için en önemli adımlardan biri. Aynı zamanda sabit olmayan kimliklerimizle (cinsel kimliğimiz dahil) ilgili olumsuz atıflara karşı koyduğumuzda ve kim olduğumuzu kucakladığımızda da dayanıklılık artar. Onur ve gurur devreye girer. Geçtiğimiz Temmuz ayında 17 Mayıs Derneği olarak aslında kuirler ve translar için dayanıklılık becerileri ve stratejilerini içeren bir çeviri kaynak paylaştık.[2] Anneliese Singh tarafından kaleme alınan kılavuzda yer alan dayanıklılığın on bileşeni arasından sayabileceğimiz bileşenler; lubunyalar olarak kendimizi, haklarımızı ve ait hissettiğimiz toplulukları savunmak, bedenimizi olumlamak ve sevmek, ihtiyaç duyduğumuzda destek ve dayanışma talep etmek, bize ve komünitemize ilham verecek bilgi ve becerilerimizi kullanmak dayanıklılığımızı artırıcı bileşenler arasında. Dayanıklılığı artırabilmek için destek ve dayanışma talep etmek ve dayanışmak da dahil kişisel ve örgütsel sorumluluk almak bence burada kilit role sahip.
Anladığım kadarıyla kendimizle kurduğumuz ilişki, kendi öz değerimizi bilmek ve kendimizi savunmak dayanıklılığımızı güçlendiren temel etkenlerden. Türkiye gibi baskının giderek arttığı ve LGBTİ+’ların düşmanlaştırıldığı bir toplumda bunu sağlayabilmek için neler yapabiliriz? Yeterli destek mekanizmaları var mı sence?
Lubunyaların kendi bilgi, beceri ve deneyimleriyle umut ve hayal ederek mücadele alanlarını inşa ettiği, geliştirdiği ve örgütlendiği mekanizmalar haricinde vaat edilmiş, gökten inme destek mekanizmaları elbette yok. Senin de bahsettiğin gibi bu mekanizmalar ve lubunyalar da gün geçtikçe baskı, şiddet ve düşmanlaştırma politikalarıyla tekrar tekrar “dayanıklılık sınavı” vermek zorunda bırakılıyor. Ancak böyle bir atmosferde bile lubunyalar olarak tırnaklarımızla kazıdığımız bir hikayemiz ve kazanımlarımız var. Bu hikaye ve kazanımlar da aslında büyük risklere maruz kalmakla oluştu. Halihazırda sahip olduğumuz bilgi, beceri ve deneyimlerimizi kullanarak ve yenilerini keşfederek hayatta kalmaya, var olmaya, hakkımız olanı talep etmeye, gasp edilmeye çalışanı savunmaya ve vergilerimizle bize destek hizmeti sağlamakla yükümlü olan mekanizmalara sorumluluklarını hatırlatmaya, mücadele etmeye devam etmek yapabileceklerimiz arasında. Yorulduğumuzda dinlenmek, ihtiyaç duyduğumuzda destek talep etmek ve dayanışmak da çok katmanlı ve kümülatif ilerleyen bireysel ve örgütsel dayanıklılık hikayemizi devam ettirmemizi sağlayacak adımlar.
Desteğe ihtiyacı olan lubunyalar için, nasıl destek mekanizmalarından bahsedebiliriz? Nereleri takip edebilirler?
Dayanıklılık bağlamında bir lubunyanın başka bir lubunyayla bağ kurması başlı başına bir destek mekanizması. Yalnız ya da yanlış olmadığımızı hissettiğimiz internette okuduğumuz ilk satırlar, mahallede ya da kampüste bir lubunyayla tanışmak da aynı şekilde. Bir önceki soruda da bahsettiğim üzere kamusal destek mekanizmalarına sahip olmasak da LGBTİ+ özneler, inisiyatifler, dernekler tarafından oluşturulan destek mekanizmalarından ve kaynaklardan bahsetmek mümkün. Somut bir şekilde örneklendirecek olursak; Nazlı Mayuk’un hazırladığı Lubunyalar için Dayanıklılık Geliştirme Rehberi[3] öznelere yönelik dayanıklılığı merkeze alan önemli bir kaynak. Üniversitelerdeki LGBTİ+ öğrenci kulüpleri ve oluşumları akran desteği ve dayanışması için elzem bir mekanizma. İstanbul’da yer alan Şiddetsizlik Merkezi’nin de esenlik kapsamındaki çalışmaları takip edilebilir, örgütsel dayanıklılık el kitabı incelenebilir.[4] Son zamanlarda Ankara’da ve diğer illerle de bağlantı kurmaya başlayan QLUB[5], beden ve sporu merkeze alan dayanıklılık artırıcı etkinlikleriyle takip edebileceğimiz ve katılım sağlayabileceğimiz bir mekanizma olarak karşımıza çıkıyor. Elbette psikolojik dayanıklılıkla ilgili başta 17 Mayıs’ın Murat Çekiç Esenlik programı yer almak üzere LGBTİ+ derneklerinin de psikososyal ve hukuki destek mekanizmalarına ulaşmak desteğe ihtiyacı olan lubunyalar için geçmişten günümüze işlevsel olan önemli mekanizmalar. Bu konuda büyük şehirlerdeki dernekler harici diğer şehirlerde örgütlenen oluşumlar, öğrenci toplulukları, mesleki topluluklar da dayanıklılığı artırıcı en önemli etkenlerden biri olan “grupla bağlantı”yı sağlayacak mekanizmalar arasında. Dayanıklılık kavramı bireysel ve örgütsel olarak farklı/benzer ihtiyaçlar üzerinden şekillenebileceği için 17 Mayıs’ın esenlik programı ve çalışmalarını takip etmelerini önerebilirim bahsettiğim diğer kaynaklar haricinde. İhtiyaç dahilinde esenlik@17mayis.org ya da can@17mayis.org üzerinden farklı/benzer ihtiyaçlara dair esenlik ve dayanıklılık üzerine doğrudan bize de ulaşabilirler. Böylece beraber öğrenerek ve dayanışarak da ihtiyaçları konuşup olası çözüm önerileri üretmemiz mümkün olabilir.
17 Mayıs Derneği’nin esenlik çalışmalarında neler yapıyorsunuz ve bundan sonrası için neler planlıyorsunuz?
17 Mayıs esenlik çalışmaları kapsamında esenliğe yaklaştığımız gibi dayanıklılığa da bütüncül bir yerden yaklaşıyoruz ve altı boyutta (fiziksel, zihniyet, anlam, yetkinlik, duygusal, ilişkiler) ele alıyoruz. Bu nedenle dayanıklılığı artırıcı LGBTİ+ aktivistlerine yönelik bireysel psikoterapi desteğimiz devam ediyor. Bu yılın başında ilkini düzenlediğimiz 1. Ulusal Esenlik Konferansı’nda psikolojik dayanıklılık kavramını ele aldık ve katılımcı özneler, aktivistler, LGBTİ+ dernekleri ve esenlik alanında çalışan kurumlarla birlikte bütüncül yaklaşımla atölyeler ve bilgilendirici içerikler ve deneyim aktarımları düzenledik. İkincisini önümüzdeki yıl gerçekleştireceğiz. En son Pera Müzesi’yle birlikte dijital müze turu düzenlediğimiz esenlik buluşmaları üzerinden de dayanıklılığı artırıcı ve güçlendirici etkinliklerimiz devam ediyor. Ayrıca LGBTİ+ alanında çalışan örgütlerle ve öğrenci topluluklarıyla da esenlik kapsamında en son Kuir Kıbrıs’la düzenlediğimiz “örgütsel esenlik” desteği düzenlemeye ve bu çalışmalarda ve talep olan diğer çalışmalarda “esenlik atölyeleri” üzerinden de dayanıklılık kavramını ele almaya devam ediyoruz. Daha önceki sorulardan birinde bahsettiğim ve senin de sorduğun örnek uygulamalar ve metinler üzerinden esenlik ve dayanıklılık kavramına dair çeviriler gerçekleştirip bu çevirileri tüm LGBTİ+’larla, oluşum ve kurumlarla paylaşmaya devam ediyoruz. Tüm bu çevirilere ve gelecekteki esenlik kapsamındaki çalışmalarımızın duyurularına websitemiz (17mayis.org) ve sosyal medya hesabımız[6] üzerinden ulaşmak mümkün.
Esenlik çalışmalarının bu bağlamda nasıl bir önemi ve değeri var? Dünden bugüne baktığında genel bir yorum yapmak mümkün olur mu bu çalışmaların sonuçlarına ve etkilerine dair?
LGBTİ+ aktivistleri olarak bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji ve motivasyona sahip olduğumuzu varsayarak ve dayanıklılığımızın ötesinden tüm dünyanın sorunlarını omuzlanmaya çalışarak söz konusu esenliğimiz olduğunda yeterince kendimizi, bedenimizi ve örgütsel ihtiyaçlarımızı düşünmeyebiliyoruz. Aktivizmdeki farklı farklı şekillerde isimlendirilen; “kendini feda”, “kurtarıcı pozisyonunda olmak” vb. şekilde dayanıklılığımızı zorlayan bir yerden en önde ve sonsuz kapasite birer özneler olarak kendimizi ve örgütümüzü konumlandırdığımızda ikincil travma, empati yorgunluğu, bireysel ve örgütsel tükeniş gibi deneyimler bizi karşılayabiliyor. Esenlik çalışmalarının bu nedenle sürdürülebilir aktivizm bağlamında su götürmez bir önemi ve değeri var. Dünden bugüne baktığımızda özellikle 17 Mayıs’ın ve benden bir önceki esenlik programı koordinatörü Aras Örgen’in emekleriyle beraber esenlik kavramı LGBTİ+ örgütlerinin ve öznelerinin ajandasına girmiş oldu. Bu bağlamda yaptığımız çalışmalarla beraber birçok LGBTİ+ aktivistinin aktivizm sürdürülebilirliğine ve dayanıklılığına katkı sağladığımızı düşünüyorum. Artık esenlik kavramı kadın+ ve insan hakları alanında çalışan örgütlerin de gündeminde diyebilirim. LGBTİ+ öğrenci oluşumları da esenlik bağlamında bizlere ulaşmaya başladı ve birlikte neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Esenlik çalışmalarının sonuçlarına ve etkilerine dair senin düzenlediğin “Esenlik Yolunda” incelemesi[7]ne de göz atmak esenlik çalışmalarının sonuç ve etkilerine dair daha detaylı bilgi edinmek için işlevsel olacaktır.
Kaos GL Dergisine ulaşın
Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisi'nin Cinsel Sağlık dosya konulu 199. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.
[1] “Dayanıklı bir çocuk veya yetişkin, aile ya da topluluk sağlıklı olabilir; ancak tüm sağlıklı bireyler, aileler ya da topluluklar dayanıklı değildir. Bu ayrım önemlidir. Dayanıklılık, yalnızca kişi (veya kişinin ailesi ve topluluğu) sağlıklı sonuçları tehdit eden zorluklara maruz kaldıktan sonra bu zorlukları yenip hayatta kaldığında ve geliştiğinde vardır. Önemli miktarda riske maruz kalmadan dayanıklılık oluşmaz.” (Ungar, Michael, The International Journal of Narrative Therapy and Community Work, 2005)
[2]https://www.17mayis.org/images/publish/pdf/kuirler-ve-translar-acisindan-dayaniklilik-neden-onemlidir-16-07-2024.pdf
[3]https://guclenmepratikleri.noblogs.org/files/2020/11/lubunyalar_icin_dayaniklilik_gelistirme_rehberi_ebook.pdf
[4] https://siddetsizlikmerkezi.org/wp-content/uploads/2024/03/orgutsel-dayaniklilik-el-kitabi.pdf
[5] https://www.instagram.com/joinqlub/
[6] https://www.instagram.com/17mayisdernegi/
[7] https://www.17mayis.org/images/publish/pdf/esenlik-yolunda-27-12-2023.pdf
Etiketler: yaşam, özel haber, araştırma, inceleme, yorum