09/12/2020 | Yazar: Yıldız Tar

Bölge İdare Mahkemesi, 2019 İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü için Bakırköy başvurusunda kararını verdi. İstanbul Valiliği’nin Bakırköy’deki miting yasağını iptal etti: “Sevinçliyiz ancak nihayetinde yürüyüş yapılamadı, bu karar hak ihlalini gidermiyor”

Mahkeme, 2019 İstanbul Onur Yürüyüşü için Bakırköy yasağını iptal etti Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Ali Murat Gali, 2019 İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü, Taksim

2019 İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nün Taksim’de yasaklanması üzerine Bakırköy’e yapılan miting başvurusunun da yasaklanmasına ilişkin açılan davada Bölge İdare Mahkemesi kararını verdi.

Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD), İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi’nin 30 Haziran 2019’da İstanbul Valiliği tarafından her yıl açıklanan toplantı, gösteri ve yürüyüş alanlarından biri olan Bakırköy Meydanı’nda miting başvurusunun reddedilmesi üzerine dava açtı.

İstanbul 9. İdare Mahkemesi, derneğin başvurusunu değerlendirdi ve davanın reddine karar verdi. Mahkeme, İstanbul Valiliği’nin herhangi bir delil göstermediği “yürüyüş hakkında CİMER’e yapılan şikayetler” var iddiasını doğru kabul ederek; Ocak ayında yasak kararının yasaya uygun olduğunu söyledi.

SPoD, bu kararı Bölge İdare Mahkemesi’ne taşıdı. Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdare Dava Dairesi, yasak kararını iptal etti.

“İfade özgürlüğü demokratik toplumun temellerindendir”

Anayasanın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" başlıklı 17. Maddesiyle güvenceye alınan yaşam hakkı ile kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının birbiriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklar olduğunu hatırlatan Bölge İdare Mahkemesi, bu temel hakka ilişkin devletin pozitif ve negatif yükümlülükleri olduğunu belirtti. Mahkeme, toplantı ve gösteri yürüyüşüne ilişkin ise şunları kaydetti:

“Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının, ifade özgürlüğü ile birlikte çoğulcu demokrasi içindeki yeri ve önemi ile demokratik toplumun temellerinden birisi olduğu tartışılmamaktadır. Çünkü ifade özgürlüğü bireylerin şahsiyetini geliştirmesinin ve sonuçta demokratik toplumun tam olarak oluşmasının temel koşuludur.

“Hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ifade özgürlüğünün sadece tarafsız veya saldırgan olmadığı telakki edilen fikir ve bilgileri değil, aynı zamanda toplumu rahatsız eden, endişelendiren veya şok eden ifadeleri de koruma altına aldığını, bu koruma demokratik bir toplumun çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekliliği olduğunu kabul etmektedir. Bu bağlamda, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı da bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme olanağını korumayı amaçlamakta ve çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır.”

“Suç işleneceğine dair açık, somut ve yakın bir tehlike ortaya konulmadı”

Mahkeme, bir toplantının ve gösteri yürüyüşünün yapılmasının yasaklanmasının “ancak toplantının ve gösteri yürüyüşünün düzenlenmesi halinde suç işleneceğine dair açık, somut ve yakın bir tehlike bulunması halinde” mümkün olduğunu da vurgulayarak kararını şöyle gerekçelendirdi:

“Bu durum kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının Devlete yüklediği, yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların ve diğer bireylerin, gerek kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek müdahalelere karşı koruma biçimindeki pozitif yükümlük gereğidir.

“Dolayısıyla ancak bu yükümlüğün tam olarak yerine getirilmesini engelleyebilecek nitelikte ve suç işleneceğine dair açık, somut ve yakın bir tehlike bulunduğunun ortaya konulması halinde, bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme olanağını korumayı amaçlayan ve çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkmasını, korunması ve yayılmasını güvence altına alan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasının engellenmesi olanaklıdır.

“Bu haliyle, davalı idare tarafından suç işleneceğine dair açık, somut ve yakın bir tehlike ortaya konulmadan, toplantıyı ve gösteri yürüyüşünü düzenlemek isteyenlerin savundukları ve başkalarına duyurmak istedikleri ortak fikirlerine karşıt olanların kimi soyut yakınmaların ve olası tepkilerin eyleme dönüşeceği varsayımına dayanılarak, davacının düzenlemek istediği toplantı ve gösteri yürüyüşünün yasaklanıp, bu hakkını kullanmasının engellenmesi hukuka aykırıdır.”

“Sevinçliyiz ancak nihayetinde yürüyüş yapılamadı, bu karar hak ihlalini gidermiyor”

mahkeme-2019-istanbul-onur-yuruyusu-icin-bakirkoy-yasagini-iptal-etti-1

Av. Hatice Demir

SPoD LGBTİ+ Derneği’nden davanın Avukatı Hatice Demir, bu kararı KaosGL.org’a değerlendirdi. “Sevinçliyiz ancak çok geç verilen bir karar ve hak ihlalini giderici değil” diyen Demir, şöyle dedi:

“Bu kadar olumsuz gelişme içerisinde sevinç duymamak mümkün değil. Üst derece mahkemeden bu kararın çıkması sevindirici. Ancak bu karar verilse de bir gerçek var. O da şu ki: Onur Yürüyüşü yapılamadı. Zamanında yürütmeyi durdurma kararı verilmediği için Onur yürüyüşü engellenmiş oldu. Haliyle hak ihlalini gideren bir karar değil.

“Sistematik bir şekilde yürüyüş ve etkinliklerin yasaklanması ile karşı karşıyayız. Bu yasaklara ilişkin açılan davalarda ise o olay özelinde, yürüyüş ve etkinlikler yapılamadıktan seneler sonra hukuka aykırı olduklarına ilişkin kararlar çıkıyor. O yüzden bu yasaklarla ilgili artık vaka bazlı kararların dışında, sistematik bir şekilde yürüyüşleri yasaklayan idarecilerle ilgili yaptırımlar uygulanmalı ve gerekli düzenlemeler yapılarak ifade, örgütlenme, toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlükleri teminat altına alınmalıdır.”

Av. Demir, kararın oy çokluğuyla alındığını, bir hakimin karara “kamuya açık olarak yapılacak gösterilerin toplum değerlerine aykırı olmaması gerekir”, “kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı kimi değerlendirilmelere açık konu ve içerik ihtiva etmektedir” gibi ifadelerle itiraz ettiğini de hatırlatarak şöyle devam etti:

“Mahkeme kararında AİHM kararlarına atıf yapılması ve hukuka aykırılığın vurgulanması yerinde ve çok önemliydi. Ancak karşı oyun gerekçesi ve böyle düşünen hakimlerin olması Türkiye yargısına dair olumsuz bir tablo da çiziyor.”

Davayı açan SPoD LGBTİ+, önümüzdeki günlerde dava süreci ve karara ilişkin geniş bir açıklama da yayınlayacak.

Ne olmuştu?

İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi temsilcileri 11 Haziran 2019’da İstanbul Vali Yardımcısı Mehmet Ali Özyiğit ile görüştü. Vali Yardımcısı Özyiğit, “Taksim'in yürüyüş ve gösteri alanı olmadığı ve Taksim'de hiçbir gösteriye izin verilmediği gibi LGBTİ+'lara da izin verilmeyeceğini” söyledi.

Bunun üzerine Onur Haftası Komitesi, İstanbul Valiliği tarafından her yıl açıklanan toplantı, gösteri ve yürüyüş alanlarından birinde yürüyüş gerçekleştirmeye yönelik taleplerini iletti. Vali yardımcısı ise sadece Taksim değil, İstanbul'da gerçekleşecek tüm açık alan eylemleri için LGBTİ+’ların “toplumsal tereddütlü grup” olduğunu iddia ederek bu talebe sıcak bakmadıklarını söyledi. İstanbul Valiliği, Komite’nin Bakırköy Meydan’da miting başvurusuna da izin vermedi.

Valilik, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenecek alanlar arasında yer alan Bakırköy’deki eylemi, “halkın huzur ve güvenliğinin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, genel sağlığın ve genel ahlakın, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması, olası şiddet ve terör olaylarının önlenmesi, provokatif eylem ve olayların yaşanmaması” gerekçeleriyle yasakladı.

Yasağın ardından Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği Valilik hakkında dava açtı. İstanbul 9. İdare Mahkemesi, derneğin başvurusunu değerlendirdi ve davanın reddine karar verdi. Mahkeme, İstanbul Valiliği’nin herhangi bir delil göstermediği “yürüyüş hakkında CİMER’e yapılan şikayetler” var iddiasını doğru kabul ederek; yasak kararının yasaya uygun olduğunu söyledi.

Mahkeme bu kararını, Valiliğin yasak gerekçesine uygun şekilde; “provokatif eylem ve olayların meydana gelebileceği”, “halkın huzur ve güvenliğinin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, genel sağlığın ve genel ahlakın, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması”, “olası şiddet ve terör örgütü olaylarının önlenmesi” iddialarıyla gerekçelendirdi. Yasak kararında “hukuka aykırılık bulunmadığı”na hükmetti.

Bunun üzerine SPoD, kararı istinaf etti ve Bölge İdare Mahkemesi de yasağın hukuka aykırı olduğuna hükmetti.


Etiketler: insan hakları, yaşam, kent hakkı
İstihdam