09/09/2015 | Yazar: Kaos GL

2015 yazında Feriköy antika pazarında kıyafet satıyordu. Her Pazar yanına uğruyor, okuldan, felsefeden, seçeceği tez konusundan bahsediyorduk.

Mert Serçe’nin anısına: Güzel yürekli arkadaşım Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

2015 yazında Feriköy antika pazarında kıyafet satıyordu. Her Pazar yanına uğruyor, okuldan, felsefeden, seçeceği tez konusundan bahsediyorduk. Biz sohbet ederken bir yandan da çantasından çıkardığı tütünü kâğıda sarıyor ve uzaklara bakarak cigarasını tellendiriyordu.

Lütfiye Bozdağ trafik kazasında kaybettiğimiz Mert Serçe’nin ardından Gezite’ye yazdı:

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Felsefe Bölümü’nde Yüksek Lisans yaparken tanıştığım birlikte bazı dersleri aldığım Mert Serçe’yi, talihsiz bir trafik kazasında 27 yaşında yitirdik.

Çok erken bu gidiş ailesini ve biz arkadaşlarını derinden sarstı. Mert, hayallerinin peşinden giden, sessiz, az konuşan ama hep sorgulayan bir yaklaşımla etrafını anlamaya çalışırdı. Sosyal bilimler konusunda hassas, yetenekli, araştıran, toplumsal konulara duyarlı bir arkadaşımdı.

Üniversite mezunu olmasına ve yüksek lisans yapmasına rağmen iş bulamamıştı. 2015 yazında Feriköy antika pazarında kıyafet satıyordu. Her Pazar yanına uğruyor, okuldan, felsefeden, seçeceği tez konusundan bahsediyorduk. Biz sohbet ederken bir yandan da çantasından çıkardığı tütünü kâğıda sarıyor ve uzaklara bakarak cigarasını tellendiriyordu.

Toplumsal muhalefetin içindeydi. Gezi’de, iktidara karşı muhalif eylemlerde, park forumlarında yer almıştı. Gerçek bir çevreciydi Mert, sattığı kıyafetleri naylon poşete koymuyor, kağıttan çantalara koyup veriyordu müşterilerine. Satışı yaptıktan sonra ise şöyle diyordu; “ben felsefe öğrencisi olduğum için size filozofların sözlerinden bir de çekiliş hazırladım, çekin bakalım ne çıkacak şansınıza”, Pazar müşterileri önce bir afallıyor sonra Mert’in sarı ambalaj kağıdına yazdığı filozof sözlerinin rulosunu yine doğal malzemeden yapılmış, keten iplerin fiyongunu çözerek merakla açıyor ve gülümseyerek okuyorlardı. Ben orada olduğum sürece okuyan herkes, bu sözleri çok beğeniyor evet doğru söylemiş, tam da bugüne uygun diyor ve Mert’e bu jestinden dolayı teşekkür ederek ayrılıyordu. Yaptığı iş ne olursa olsun felsefe okumanın ayrıcalığını, hassas ve duyarlı kişiliğini işine katıyordu Mert.

Kaza haberini görünce önce doğru olamaz dedim, ortak arkadaşımız Reyhan Yıldırım’a sordum, araştırınca, doğruluğunu anlayınca her ayrılık haberi aldığımda olduğu gibi mideme bir kramp girdi. İki büklüm oldum. Yaşamda hazmedemediğim şeyleri midem de hazmedemiyor hemen tepki veriyor.

Psiko-somatik bu durumla baş etmeye çalışırken Mert’in yumuşak biraz da hüzünlü bakan gözleri, dalgalı saçları ve her zaman gülümseyen yüzü, gözümün önüne geldi. Her zaman sakin ama biraz kaygılı, biraz melankolik hali zihnimde öylece dondu. Ne yaparsa yapsın her şeye sinen iyi niyeti ve güzel yüreği, küçük tezgâhına gelen müşteriyle kurduğu diyalog ve gülümseyişiydi geride kalan. Bu vakitsiz gidiş, buruk bir gülümse ve tarifsiz acılar bıraktı arkasında.

Savaş ülkesinde ölümün sıradanlaştırılmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu sıradanlaştırmaya inat, savaşa karşı barışı destekleyen yüreği güzel, kendi güzel arkadaşımız Mert Serçe, elim bir trafik kazasında giderken yaşam şuncağız bir şey dedirtti bize.

Bu savaş, bu kin, bu açgözlülük niye?

Bu yaşanası güzel ülkenin daha adil, daha özgür bir yer olması için verilen mücadelede yer alan Mert Serçe ile aynı kazada aynı kaderi paylaşan arkadaşlarımız Boysan Yakar ve Zeliş Deniz, görev aldıkları her yerde LGBTİ mücadelesini sürdüren, Taksim Gezi Direnişi‘nde ön saflarda yer alan arkadaşlarımızdı. Üçünün birden ani gidişi hepimizi derinden sarstı, mücadele uzun yaşam kısa. Her vakitsiz ölüm yaşamın şuncağız bir şey olduğunu hatırlarken Emirhan Yıldız’ın şu dizeleri kulaklarımızda çınladı.

 

yaşam şuncağız bir şey işte

bir defter kalır gidenlerden

ayrı düştüklerimizden bir kitap

yıllar sonra aklına gelir de birden

bakarsın/kuytu dalında bir sayfanın

incecik izler vardır

diretmişliğimizden

 

yaşam şuncağız bir şey işte

altı çizilmiştir kimi satırların

gelseydiniz, karışsaydı gözleriniz çayın buğusuna

böyle koymazdı tozutarak esmesi karın

okursun/için burkulur da biraz

derin gizler vardır

birikmiş eski mektupların

 

yaşam şuncağız bir şey işte

 

bir dostun ölüm haberi gelir

bir ihzar müzekkeresi bir arama emri

sen bir ilmek daha arasın acının şiirine

duyarsın/biri sevdiğini öper son kez ağzından

sokaklar iz tarlası

adresin belirsizdir

 

yaşam şuncağız bir şey işte

 

güneş fabrika duvarlarına düşünce

sessiz adımlarla yürür sabahı umut

karışsan yankıların bir ışık salkımında yitişinde

dinlersin/yazılmamış bir tarihin

yalın dipnotudur bunlar

yazılır günü gelince

 

Cehennem yerine çevrilen ülkenin yaman koşullarında, safını belirlemiş, aktivist kimliği, nazik, duyarlı, hassas gülümseyişini unutmayacağız. Felsefe üzerine, hayat üzerine düşüncelerini, hayatın içindeki duruşunu, her eylemde, her felsefi toplantıda hatırlayacağız.

İyi kalpli, güzel arkadaşım güle güle.

Seni hep hatırlayacağız.


Etiketler: yaşam
İstihdam