13/04/2016 | Yazar: Kaos GL

‘Benim Çocuğum’un yönetmeni Can Candan’ın yeni belgeseli ‘Nükleer Alaturka’nın çekilebilmesi için dayanışma kampanyası başladı.

Nükleer Alaturka desteklerinizi bekliyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

“Benim Çocuğum”un yönetmeni Can Candan’ın yeni belgeseli “Nükleer Alaturka”nın çekilebilmesi için dayanışma kampanyası başladı.

Çocukları LGBTİ olan ebeveynlerin hikayesini anlatan “Benim Çocuğum” belgeselinin yönetmeni Can Candan, Türkiye'nin nükleer hikayelerine odaklanacağı yeni belgesel film projesi “Nükleer Alaturka”ya hazırlanıyor.

“Nükleer Alaturka” ile Türkiye'de nükleerin bazen sarsıcı, bazen trajikomik ve çoğu zaman da absürd tarihini anlatacak ilk uzun metraj belgesel filmi olmayı hedefliyor.

Belgesel için indiegogo kampanyası başlatıldı. 50 bin dolara ihtiyaç duyulan belgesele destek olmak için son 19 gün.

Neden böyle bir film?

Kampanya tanıtımında neden böyle bir film çekilmek istendiği şöyle anlatılıyor:

“Türkiye nükleer tarihi boyunca ilk kez bu kadar keskin bir yol ayrımında: Ya nükleer enerji üreten bir ülke olacak ya da Almanya gibi ileri teknoloji sahibi birçok ülkenin yaptığı gibi nükleer sevdadan vazgeçecek. Türkiye ilk nükleer santralini Mersin-Akkuyu’ya kurmak için Rusya (bkz. Çernobil, 1986), ikinci nükleer santralini ise Sinop-İnceburun’a kurmak için Japonya (bkz. Fukuşima, 2011) ile anlaşmış durumda. Sadece ekolojistler değil, amacı nükleer enerjiyi yaymak olan Uluslararası Atom Enerji Ajansı bile Türkiye’nin nükleer altyapısının yetersiz olduğunu söylüyor. Fukuşima nükleer felaketinden sonra yapılan anketlere göre ise halkın en az yüzde 65’i Türkiye’de nükleer santral kurulmasına karşı çıkıyor.

“Tam da bu yol ayrımındayken, “Akkuyu Nükleer” reklamlarının gözümüze sokulduğu, şirketin okullarda bile nükleer propaganda yaptığı bu dönemde, “Peki, biz bugüne nasıl geldik?” sorusunu sormak, nükleer enerjiyi tartışmaya açmak, geleceğimizle ilgili verilen kararlarda söz sahibi olmak adına Türkiye’nin bazen sarsıcı, bazen trajikomik ve çoğu zaman da absürd nükleer hikayelerini anlatmak için yola çıktık. Amacımız çok geç olmadan bu tartışmayı kamusal alana taşımak; Türkiye’nin üstü kapatıldığı için pek bilinmeyen nükleer tarihini anlatmak, nükleere karşı farkındalık yaratma çabalarını güçlendirmek.”

Film ekibi

1995'teki ilk Akkuyu ziyaretinden beri Türkiye'de nükleer ile ilgili bir filmin hayalini kuran yönetmen ve yapımcı Can Candan, Nükleer Alaturka projesi öncesinde toplumsal sorunlara dikkat çeken üç uzun metraj belgesele imza attı: Duvarlar-Mauern-Walls (2000), 3 Saat: Bir ÖSS Belgeseli (2008), Benim Çocuğum (2013). 2015’te Berlin'de düzenlenen "77□13 Türkiye’de Direnişin Sanatı” sergisinin küratörlerinden Christian Bergmann ve Surela Film'den 5 Nolu Cezaevi (2009), Benim Çocuğum (2013) ve Bakur (2015) gibi ses getiren belgesellerin yapımcısı Ayşe Çetinbaş projeye yapımcı olarak dahil oldu.

Türkiye’nin nükleerle imtihanını ele alan “Beni Akkuyu’larda Merdivensiz Bıraktın” (2015) kitabının yazarı Filiz Yavuz, ekibe danışman ve araştırmacı olarak, Boğaziçi Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Bölümü öğretim üyesi İlke Ercan ise bilimsel danışman olarak katıldı.

Penguen dergisindeki "Her Şey Olur" köşesi ile tanınan Cem Dinlenmiş'in çizer olarak dahil olduğu filmin yardımcı yönetmenliğini Selen Çatalyürekli, yardımcı yapımcılığını ise Arda Çiltepe üstlendi. Filmin görüntü yönetmenliğini Meryem Yavuz ve ses yönetmenliğini Oğuz Kaynak yapacak. Nükleer Alaturka belgeseli, sadece bu isimlerin değil, filmin hayata geçirilmesini önemseyerek yapım sürecine dahil olan ve destek veren pek çok kişinin ortak emeğiyle yürütülüyor.

Belgesele destek olmak için tıklayınız.


Etiketler: yaşam, ekoloji
İstihdam