09/04/2023 | Yazar: Burçak Fakıoğlu Yakıcı

Vidisha-Fadescha, Yeni Delhi’de ırkçılığa ve Hindistan’daki kast sistemine karşı, transfeminist ve sosyal bir mekân olan Party Office’i anlatıyor.

Party Office b2b Fadescha: Ödün verme, rahatsız et! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Studio Portrait of Fadescha at Party Office Delhi_photo credit Shaunak Mahbubani

1955 yılından bu yana gerçekleşen çağdaş sanat sergisi Documenta’nın 15’nci edisyonu 18 Haziran 2022-25 Eylül 2022 tarihleri arasında Almanya’nın Kassel kentinde, Endonezyalı sanatçı kolektifi Ruangrupa[1] küratörlüğünde gerçekleşti. Tüm kente yayılan sergi, yerel ve uluslararası kolektiflere yer veren küratöryel bir yaklaşım içeriyordu.

Bu kolektifler arasında After Party Collective’in kurucusu Hindistan, Yeni Delhi’den Vidisha-Fadescha hem sanatçı hem küratör rolüyle ve kolektifiyle birlikte Documenta 15’de yer aldı.

Vidisha-Fadescha, Yeni Delhi’de ırkçılığa ve Hindistan’daki kast sistemine karşı, transfeminist ve sosyal bir mekân olarak Party Office mekânını kurduktan sonra bu mekânı dünyanın farklı şehirlerinde yeniden kurguluyor ve izleyiciyle buluşturuyor.  Almanya’nın Kassel kentinde Documenta 15’de ise şarap mahzeninin sergi alanına dönüştüğü Queer Time: Kinships and Architectures[2] sosyal alanı deneyimletmeyi amaçlayan Party Office mekânını izleyiciyle buluşturdu. Sergide, sanatçı Vidisha-Fadescha’nın Qworkoholic Anonymous video serisinden, Kinkinella, Shaunak Mahbubani ve Fadescha’nın performanslarını içeren Nesting in Rapid Floods: Qworkoholic Anonymous II[3] video yerleştirmeleri de bulunuyordu.

Party Office sergi mekânında uğradıkları saldırılar ve karşılaştıkları transfobik söylem ve davranışlar sonrasında Vidisha-Fadescha ile konuştuk.     

Selam Vidisha-Fadescha, seni biraz tanıyabilir miyiz?

Sanatçı ve küratörüm. Uluslararası düzeyde yürüttüğüm çalışmalarımda, B. R. Ambedkar[4] gibi kast sistemi karşıtı liderlerin düşünceleri siyasi bakış açımı yansıtıyor. Documenta 15’de Party Office b2b Fadescha başlığı altında işler sergileniyor. B2b[5] yani işletmeden işletmeye diye adlandırmamın sebebi küratöryel pratiğimle sanat pratiğimin birbirlerinden besleniyor olması. Arşiv çalışmalarına ağırlık veriyorum.  Arşiv çalışmalarına yaklaşımım kendi yaşam öykümden hareketle deneyimlerin yazılmasına dayalı bir arşiv oluşturmaya dayanıyor. Sanatsal pratiğin içinde beden hareketlerinden yola çıkarak kuşaklararası aktarılan travmalar gibi beden üzerine arşiv çalışması oluşturuyorum. Burada demek istediğim bedenin ne söylediğinde değil hareketine odaklanıyorum. Party Office’de ise uluslararası çağrılar düzenlediğimizde davet ettiğimiz kişileri deneyimleri üzerinden yayınlar çıkartmaya ve bu yayınları hibe etmeye devam ediyoruz. Ayrıca queer’liğin hegemonyası üzerine çalışmalarımı yürütüyorum. Queer varoluş yalnızca toplumsal cinsiyet ve cinsellikten ibaret değil, hegemonya karşıtı, normatif karşıtı ve sistem karşıtı bir duruş benim için.

“Queer varoluş yalnızca toplumsal cinsiyet ve cinsellikten ibaret değil”

Documenta 15’de küratörlüğü Shaunak Mahbubani ile birlikte üstlendiğiniz Party Office mekânı ve video yerleştirmeleriniz var. Öncelikle sergide de yer alan Party Office mekânı ile başlamak istiyorum.  Party Office’in ortaya çıkışı politik bir duruş sergiliyor. Farklı şehirlerde Party Office mekânını yeniden kurguluyor ve izleyiciyle buluşturuyorsunuz.  İzleyiciyi bu mekânda nasıl bir deneyim bekliyor?

Party Office mekâna dayalı bir yapı sunmanın yanı sıra radikal bir temsilci olarak belirli amaçlar doğrultusunda faaliyet gösteren bir kurum. Kendimizi temsil eden şeylerin ön plana çıkarılması değil kendi kendinin temsiline odaklanan bir mekân. Kassel’de Party Office mekânı iki işe ev sahipliği yapıyor, bunlar; Party Office mekânı ve Fadescha video yerleştirmeleri. Daha önce de belirttiğim gibi küratöryel pratiğimle sanatçı kimliğimle yaptığım araştırmalardan ötürü her iki iş de birbirini tamamlıyor. Party Office mekânını kurmadan önce gece hayatında çalışıyordum. Sosyal ortamda politik doğruculuğun sanatla buluşmasını konuşuyoruz, işte bence gece hayatı bunu ele alabileceğimiz bir ortam sunuyor. Her hafta sana yabancı olan tanımadığın 300-400 kişiyi bir mekânda ağırlamak edindiğim bir tecrübeydi. Bir topluluğa özel olan radikal bir alanı nasıl sunabildiğim önemli. Daha beyaz bir terim kullanımı olarak gördüğüm kapsayıcı kaynaştırıcı bir alan yerine özel bir alan yaratmaya çalışıyorum. Shaunak Mahbubani ile After Party Collective adıyla Trans, interseks ve çok cinsiyetli bireylerle çalıştığımız performans ve küratöryel çalışmalara ağırlık verdiğimiz bir kolektifimiz var. Bu kolektifte açık oturumlar düzenlediğimiz etkinlerde queer joy’u ele aldığımız ya da maruz kaldığımız şiddeti konu alarak bunu nesnelleştirmek ya da bir fikri dayatmak yerine katılımcıların bizlere doğrudan soru sormalarını yeğliyoruz.

Party Office siyasi parti kuruluşunda kullanılan bir terim. Güney Asya’da siyasi partilerin bir araya gelme mekânları Party Office olarak adlandırılıyor. Party Office toplum için empatik bir geleceğe dayanan bir politika güden ve elbette resmi bir demokratik parti işleyişi olmayan gayri resmi bir kolektif. Party Office hiçbir şey yapmama alanı sunduğu gibi belli bedenlere bir buluşma alanı ve ataerkil sisteminin dayattığı yöntemlerin eleştirildiği bir mekândan oluşuyor.

Documenta kurumundan sanatçılarımızın güvenliği için sorumluluk alınmasını ve etkinliklerin yönetimi konusunda mesuliyet alınmasını talep etmiştik. Party Office de önem verdiğimiz konulardan biri yetki anlamında mesuliyet alınması. Almanya’da Party Office mekânında yaşadığımız ayrımcılık ve transfobik davranışların ardından partileri iptal ettiğimizde insanlar sergi alanını tamamen kapattığımızı düşündüler. Oysa kurumlarla iletişim kuruyor olmamız ve mesuliyet alınmasını istememiz işimizin bir parçası. Mesuliyet alınmasını bir cezalandırma yöntemi olduğunu düşünmüyorum.  Kurumlara bize ve mekâna özen gösterildiğine ve dikkate alındığımıza dair bir eylem alınması talebinde bulunuyorum. ‘Biz burada bir aradayız, gelin birlikte birbirimize tehlike arz etmeyecek bir çevre oluşturalım’ diyorum. Ayrıca Party Office’in mimari yapısı da bu görüşü yansıtıyor. Sistematik şiddet de mekânların mimari yapılarına dayalı olarak var olmakta. Örneğin açık mutfak ev içi ilişki düzenini etkiler. Party Office’de mutfak alanını mekânın içinde ve açık mutfak olarak tasarladık. Hindistan’da kast sisteminde mutfak belli bir kast ile ilişkilendirilip yemek yenen alanın tamamen dışında yer alır. Mutfak cinsiyetlendirilmiş ve kastçı bir sistemde yer alan bir mekân. Ben bunları fiziki yapıların yıkımı olarak ele alıyorum.

“Ödün verme, rahatsız et”

Hindistan’da interseks ve trans görünürlüğünün hem sanatçı hem de izleyici kitlesi açısından mevcut durumunu merak ediyorum. Party Office’i kurma hedeflerinden biri de ana akım dışında kalan sanat akımlarına bir alan sunulmuyor olması mı?

Hiçbir mekân böyle bir olanak sunmuyor. Trans bedenler her zaman fetişleştirilir ‘dokunulmaz’ muamelesi görür. Güney Asya’da transfobinin kast sisteminden kaynaklandığını düşünüyorum. Kast sistemi toplumu farklı gruplara ayrıştırıyor. Ruhbanlar, savaşçılar, tüccarlar ve hizmetkarlar olmak üzere dört kast kategorisinin dışında kalanlar ise dalit[6] yani dokunulmazlar olarak adlandırılıyor. Hindistan’da bu ‘dokunulmazlık’ kategorisi ve kastçı yapının transfobiye yol açtığını düşünüyorum. Sanat kuruluşlarında hem de kastçı hem transfobinin baş gösterdiğini görüyorum. Hindistan’ın birçok yerinde ana akım sanat alanlarında kamusal alanda bir bireyin queer dışavurumuyla var olduğunu görmüyoruz. Kastçı sistemde kişiler birbirlerini tutuyor ve yalnızca birbirlerine destek oluyor. Party Office’in duruşu bu sanat alanlarından çok farklı. Daha önce kurduğum birçok alternatif kuruluşta sansüre uğramış olmam ve daha büyük kolektiflerin beni yönlendirmeye çalıştığını hissetmem Party Office’i kurma nedenlerim arasında yer alıyor. Belirttiğim gibi Party Office bir kolektif değil, kolektif faaliyetler üzerine çalışan küratöryel bir proje. Bir topluluğu temsil ettiğim bir konumda bir mekân aracılığıyla bunu gerçekleştiriyor olmak benim için çok önemli. Ödün verildiğini düşündüğüm her noktada ödün vermemeyi hatırlatıyorum kendime. Bu nedenle Party Office’in sloganı ‘ödün verme, rahatsız et’.

Sergide yer alan ‘Nesting in Rapid Floods: Qworkoholic Anonymous II’ videolarını neoliberal düzenin dayattığı sürekli üretkenlik haline bir tepki olarak kinkster’ları, aktivistleri ve arkadaşlarını ‘hiçbir iş yapmamaya’ davet ettiğin bir seri olarak tanımlıyorsun.  Bu performatif video işlerinin ortaya çıkış sürecinden bahseder misin?

Bu bağlamda kinkster sözcüğünü kullanmak uygun. Kinkster’ın benim için geniş bir anlamı da var. Zevk veren bir şeyin uygulanmasıyla özgürlüğü temsil ediyor. Mekân ana akımdan uzak radikal bir alan sunuyor. Tabii kinkster faaliyetleri daha çok ana akım sanat alanına hitap edebiliyor. Kinksterlar ana akımla bağdaştırılan BDSM araçlarına illa ihtiyaç duyacak diye bir şey yok. Tabii Party Office sergi mekânında BDSM’e doğrudan gönderme yapan nesneler de var.

Nesting in Rapid Floods: Qworkoholic Anonymous II videoları queerlerin varoluşunun başlı başına bir iş olmasını konu alıyor. Ancak bu iş neoliberal düzende tanımlanan üretkenlik tanımında yer almıyor. Dolayısıyla 'Qworkoholic Anonymous' queer olarak var olmaktan yorulan bedenlerin bir araya gelişini gösteriyor. Az önce belirttiğim gibi küratöryel pratiğimi sanatçı kimliğim de besliyor. Birlikte çalıştığım kişilere güvenebiliyor olmak çok önemli. Trans fotoğrafçı, trans prodüksiyon görevlisi, trans performans sanatçıları projeye dahil ettiğimde sahte bir ortam oluşmuyor ve mış gibi yapmıyoruz.   Video işindeki performans sanatçıları birbirlerini tanıyordu ama ekibin geri kalanı birbirini tanımıyor bile olsa bu iş için bir araya gelerek birbirimize eşlik etmeyi seviyoruz. İşte burada bir küratöryel bir iş olarak buna aracılık edilmiş olunuyor. Böyle bir ortamın yaratılması güçlüklerin üstesinden daha kuvvetli bir şekilde gelmeyi sağlıyor. Bu ancak kendimizi güvende hissettiğimiz bir ortamda mümkün olabilir. Videoda olduğu gibi peyzajı ve doğayı kullandığım işlerim var. Doğaya köklenmemiz yani bedeni oluşturan doğanın elementlerine köklenmemiz gerekiyor. Bu nedenle videoda peyzaj kullanımını görüyoruz. Cinsellik ve çıplaklık video işinin temelini oluşturmuyor çünkü yönetmenin ve performans sanatçılarının bakış açısını bu oluşturmuyor. Video bu unsurları fetişleştirmiyor. Videoda arşivden imgeler ve protestolardan görüntülerden yararlanarak eylemi yeniden canlandırıyoruz. Örneğin videoda yerde yattığımız bir sahnede, 2020’de gerçekleşen George Floyd protestosunda herkesin elleri arkada yere yattığı protesto görüntüsüne gönderme yapıyoruz. Yerde yatıyor oluşumuz da aslında gerçekçi yorgunluktan yere uzanıyoruz.

Protesto yalnızca anlık bir tepkisel eylem değil düzenli yapılan ve devam eden bir süreç olması gerektiğini düşünüyorum. Meditasyon pratiğinde olduğu gibi, kendini halihazırda güvende hissediyor olman meditasyon pratiğine devam etmeyeceğin anlamına gelmiyor. Nesting in Rapid Floods: Qworkoholic Anonymous II başlıklı videoda ‘nesting’ birlikte bir ev-hane yaratma, ‘rapid flood’ akıl sağlığı için hızlı bir döngü anlamında kullanılıyor. Video aslında akıl sağlığı ve travma yaşamış bedenler arasındaki ilişkiye bakıyor. Partnerim Shaunak ile birlikte Covid dönemini birlikte geçirdik ve sağlık sorunlarının üstünden birlikte geldik. Akıl sağlığı için tek başına kendine ait bir alana ihtiyaç duyduğun gibi zaman zaman bir arada olabileceğin koregülasyon gerektiren durumlar da olabilir. Videoda bireysel olarak özen göstermeye ihtiyaç duyduğumuz anlar gibi kolektif olarak da bu ihtiyacın karşılanmasını gösteriyor. Videoda mağara gibi bir alanın içinde olduğumuz sahnede izleyicilerde merak uyandırdı. İşin gösterilme biçiminde de videodaki bedenlerin izleyicinin bedenleriyle eşit ölçekte olmasına dikkat ettim. Böylece izleyici doğrudan içine alan bir iş ortaya çıkıyor. Böyle bir dostluk ilişkisine sahip olmayan kişiler kendini yabancılaşmış hissedebiliyor. Video işi queer trans topluluğundaki ilişkiyi ele alıyor. Böyle bir dostluk desteğine sahip olmayan kendini yabancılaşmış hissedebiliyor.

“Kastçı yapının transfobiye yol açtığını düşünüyorum”

Bu sene Documenta 15 kolektifliği merkeze alıyor. Kendi kolektifin After Party Collective’de ‘üretkenliği’ ya da ‘çalışmayı’ nasıl ele alıyorsunuz ve Hindistan’daki diğer sanat kolektifleriyle iş birliklerini nasıl yürütüyorsunuz?

Partiler benim için dostlukların başladığı bir alana dönüştü. Partiler sıradan bir iş ortamında paylaşamayacağın travmalarını ve merakını paylaşabileceğin bir alan sunar.  Bu alanda tanıştığım kişiler projemde yer almaya başladı ve birbirine destek olabilecek queer topluluğu oluştu. Kendi neslime daha yakın olan kişilerle çalışmayı tercih ediyorum. Documenta 15 için daha önce birlikte çalıştığım sanatçıları yine bir araya getirdim. Bu sanatçılar da kendilerinden ödün vermeyen sisteme boyun eğmeyen kişiler. Daha önceleri de alternatif alanlar tasarladım ve oralarda çalıştım. İşimin bir kısmı aktivizm ve hatta dijital aktivizm. Ancak savunduğum değer ve görüşlerin sosyal etkileşimle buluştuğunu görmemle birlikte gece hayatında çalışmaya başladım. Neoliberal düzenin ve patriotizmin beslediği nefret ve izolasyon kültürü, seni yalnızlığa sürüklüyor. 10 yıl önce işte böyle bir yalnızlık üzerine düşünmeye başlamıştım. Yaşamda kalma mücadelesini sürdürmek ve kendini güvende hissetmek için ilişki ağı oluşturmanın ve dostluk kurmanın ne denli önemli olduğunu anladım. Sorumluluk bilinci de bunun başında geliyor. Hep birlikte büyürken ve aramızdaki bu bağı kurarken birbirimize karşı sorumluluk bilincimiz oluşuyor.

Hindistan’daki kast sistemine karşı olma halini sanatının merkezine alıyorsun. Düzenlediğin etkinliklere özellikle queer dalitlerin* katılımını destekliyorsun. Onlara nasıl ulaşıyorsun ve nasıl sürdürülebilir bir iletişim ağı oluşturuyorsun?

Ben alt kategoride yer alan çiftçi kastından geliyorum. 70’lerde Panchayat sistemi Hindistan’daki köylerde uygulanmaya başladığında, ilk seçimler kura sistemiyle gerçekleşti. Büyükbabam ve ruhban kastına mensup biri seçime katıldı ve kuradan büyükbabamın ismi çıktı. Ailem kamuda görev aldı. Yaşadığımız bölgedeki liderlerden de etkilendim, örneğin 19. yüzyılda kast sistemine karşı duruşuyla bilinen Jyotirao Govindrao Phule ve Savitribai Jyotirao Phule kız çocukların okula gitmesini ilk destekleyen aktivistlerdi. Çalışmaya, eğitime, ekonomik bağımsızlığa değer verilen bir kültürde büyüdüm. Eğer kuradan ismimiz çıkmamış olsaydı ya da ailem beni eğitime ve toplumdaki diğer bireylere destek olmaya teşvik etmeseydi bugün burada olmazdım. Babam ataerkil bir sistemde büyümüş bile olsa o da artık tek yaşam tarzının bu olmadığını anladı.

Ben kimseye ulaşmaya çalışmıyorum aslında. Ortaklarım ve arkadaşlarımla zaten bu çevrede çalışıyorum. Party Office’in önemli bir küratöryel pratiği de yayınlara destek olmak. Kast sistemine karşı hareketin örgütlenmesi ve deneyimlerin paylaşılması üzerine yazıların yer aldığı Towards a Dalit structure of Archiving (Dalit yapısına doğru arşivleme) başlıklı yayın bunlardan biri. İngilizce ve Marachi olan bu iki dilli yayında çeviriyi yapabilecek doğru kişiyi bulmamız uzun zamanımızı aldı. Sonuç olarak yayını çeviren kişi yine Party Office çevresinde yer alan biri oldu. Küratöryel açıdan iki konu çok önemli diye düşünüyorum; ilki herkesin verdiği emeğin karşılığını alabilmesi ikincisi bir işin yapılması ya da temsilinde söz konusu meselenin içinden ilgili birinin seçilmesi. Geçen sene mayıs ayında maddi imkansızlıklar nedeniyle Party Office’i kapatmayı düşündüm. Neyse ki bir sonraki ay Documenta teklifi geldi. Documenta 15’de yayınlarla aldığımız kazancı ileride yapacağımız işler için kullanabileceğiz.

Birçok açık çağrı düzenliyorum. Topluluktan bizi tanıyanlar zaten bizimle birlikte çalışmak istiyorlar. Emeğin değerli olduğunu ve önemli olduğunu anlayacak tek kuruluşuz. Diğer tüm kuruluşlar çalışanlarına yetersizlik hissettiriyor. Telefondan bilgisayar kullandırtmaya ya da İngilizce öğretmeye çalışan ve kişilerin hep yetersiz olduğunu söyleyen birçok kuruluş var. Sansüre uğrama, yeterince queer bulunmama, çok siyasi bir duruş sergilemek gibi yaşamımda deneyimlediklerim bu bakış açısını benimsememe yol açtı.  Açık çağrılarda ise davet ettiğimiz belirli bir kitle. Beyaz cis erkek başvuramaz diyoruz.  Irkçı olduğumuza dair tepkiler alıyoruz. Açık çağrıya başvurmayacağını okuduğunda bile böyle bir saldırganlıkla karşılaşıyoruz. Çünkü bu kişiler bir yere dahil edilmemeye alışmamış, istedikleri her şeye ulaşabilme rahatlığına sahipler. Bu durum sadece Hindistan’da böyle değil. Diğer birçok trans topluluğun ve siyah toplulukların açık çağrılarda böyle bir yol izlediğini biliyorum. İnsanları bu şaşırtabiliyor. Hem fiziksel hem de çevrimiçi platformumuzda bu yöntemi izliyoruz.

Diğer kolektiflerle iş birliğinden söz ederken; kentsel tarım, gıda üretiminde etik yaklaşımlar, sürdürülebilirlik konularında desteklediğin ve yürüttüğün projelerden söz eder misin?

Mutfak belirttiğim gibi kast sistemiyle ilişkilendirilen bir mekân olduğu için ilk olarak Yeni Delhi’de Party Office mekânında mutfak kısmının duvarlarını yıkmıştık. Bununla bağlantılı olarak, tüm ailemde çiftçilik yaptığı için Soil to Soil (Topraktan toprağa) yayınını çıkardı. Soil to Soil yemek tariflerine, malzeme ve kaynakların etik ulaşımına ve bu malzemelerin toprağa tekrar nasıl döndüğüne dair bir yayın. Hindistan’da pandemi döneminde kapanmalar sırasında çevrimiçi bir etkinlik yaptık. Katılımcılara tarifleri yolladık ve herkes aynı anda yemekleri hazırlarken farklı konular hakkında sohbet ettik. Daha sonra Berlin’de fiziksel bir buluşma gerçekleştirdik. Bu yayından yola çıkarak katılımcılara Soil to Soil kavramından ne anladıklarını sorduk. Party Office ortak olan şeylerin sorgulanması ve araştırılmasını da içeriyor. Party Office’i farklı bir şehirde kurguladığımız uydu mekânındaki konseptin arkasında yatan fikir de bu. Uydu mekânlarda hiçbir fikri dayatmıyoruz yani bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere dayatmıyoruz. Yeni mekândaki ortak paylaşımlar üzerine çalışıyoruz.

“Kişinin zaten hayatta kalma çabasının kendisi bir çalışma, bir iş”

Hitap ettiğiniz kitleye ve birlikte çalıştığınız kişiler baktığımızda çok çeşitli kişilerle bir arada olduğunuzu söylemek mümkün. Bu ortak zemini korumak için ve bu kapsayıcılığı sağlamak için özellikle dikkat ettiğiniz neler var?

Açık çağrı yaptığımızda ya da burs verdiğimizde ödeme yapacağımız ücreti çok şeffaf bir şekilde ilan ediyoruz. Bursu verdiğimizde bir işi teslim edilmesini beklemiyoruz. Kişinin zaten hayatta kalma çabasını bir çalışma, bir iş olarak görüyoruz. Birçok arkadaşımız siyasi tutuklu. Sunduğumuz mekân sosyal bir alan, söz konusu bir işi bu mekânda herkesle paylaşılabilecek bir şeye dönüştürüyoruz. Mekânda kişinin ya da izleyicinin deneyimini yönlendirmeyi amaçlamıyoruz. İzleyiciye küratöryel bir çerçevede işleri sunuyoruz ve davranış kuralları rehberini yazılı olarak belirtiyoruz. Davranış kuralları rehberinde belirttiğimiz gibi izleyiciyle etkileşime geçmiyoruz. Eğer izleyici herhangi bir sorunla karşılaşırsa aşırı korumacı bir tutum da sergilemiyoruz. Davranış kuralları rehberine uyulmaması halinde izleyicinin kimliği ne olursa olsun mekânı terk etmesi bekleniyor. Rehberde yer alan kurallardan birinde belirtildiği gibi ‘buluşmalarda diğer kişilere kasıtlı olarak zarar verme, ırkçılık, transfobi, cinsiyetçi davranış, engelli ayrımcılığı, sosyal sınıf ayrımcılığı, kastçılık ya da herhangi bir şiddet türü gibi saygısız davranışlar karşısında hiçbir hoşgörü gösterilmeyecek ve herhangi bir uygulama yapılmayacaktır’. Kuralımız açıkça bu. İzleyici ya buna uyar ya mekânı terk eder.     

Küratör kimliğinle baktığında bu seneki Documenta sergisi hakkında neler düşündüğünü merak ediyorum. Hangi işler ilgini çekti?

Fehras Publishing Practices, Taring Padi ve Atis Rezistans’ın işlerini beğendim. Ayrıca Richard Bell’in resimleri son zamanlarda gördüğüm en başarılı resimler. Bence bu yılki Documenta birçok kolektifi ve sanatçıyı bir araya getirmesi açısından oldukça anlamlı. Benzer bir araştırma alanında olduğumuz ve empati kurduğumuz birçoğu ile ilerde ortak çalışabiliriz. Ayrıca yıllardır yürütülen işlerin bir araya geldiği ve bu denli geniş çapta yeni izleyicilerle buluşma imkânı sağlayan bir etkinlik oldu.

Documenta sürecinde ne yazık ki kötü bir deneyim yaşamınıza değinmek istiyorum. Party Office Instagram sayfasında transfobik ve ayrımcı davranışlara maruz kaldığınızı açıkladığınız paylaşımlarınızı okudum. Bu olumsuz deneyim sonrası süreç nasıl ilerledi?

28 Mayıs günü sergi mekânımızın kapısı kırılıp kimliği belirlemeyen saldırganlar tarafından mekânın içine grafiti tagler[7] yapıldığında polis mekâna ulaşmadan önce bu yazılar silindi. Kanıtlar ortadan kaldırılmış oldu. Documenta kurumu ise tüm bu olanları inkâr etti. Kurumla yazışmalarımda sergide yer alacak davet ettiğim queer trans BIPOC[8] sanatçıların isimlerini paylaştım ve fiziksel bir saldırıya uğramamıza karşın gerekli sorumluluğu almaları konusunda uyardım. Ayrıca alınacak herhangi bir güvenlik tedbirinin bizimle müzakere edilmesi gerektiğini bildirdim. Durumu anladıklarını açıklayan bir geri dönüş aldım ancak güvenlik tedbiri konusunda bir gelişme olmadı. 2 Temmuz günü sanatçılar transfobik ve yabancı düşmanlığı içeren davranışlara maruz kaldı. Documenta tarafından gerekli önlemlerin alınmaması, medyanın ve ziyaretçilerin ırkçı söylem ve davranışları sonucunda biz de bu konuyu kamuoyuna kendi sayfamızdan duyurma yoluna başvurduk. Şu an Documenta ile ilgili tüm medyada antisemitizm[9] konusu gündemi kaplıyor. Medyanın dili değişmeli. İşte tam bu nedenden haberi kendimiz duyurmaya karar verdik. Daha sonra Party Office sergi alanını kapattığımıza yönelik birçok asılsız haber yapıldı sanki biz geri çekiliyormuşuz gibi yansıtıldı.[10] Oysa biz sergi alanını hiç kapatmadık. Documenta kurumu transfobik ve yabancı düşmanlığı içeren olayları ciddiyetle takip ettiğini duyurdu ancak biz bu yönde geri dönüş almadık. Olay sonrasında Almanya’yı apar topar terk eden sanatçılarımızın ücretlerini talep ettim. Shaunak ve ben Almanya’da kalmaya devam ediyoruz. Bizim güvenliğimizle ilgilenilmiyor olmasını saygısızca buluyorum.

Ruangrupa Kolektifi bu süreci nasıl yönetti?

Ruangrupa inanılmaz. Halen birçok konuda olduğu gibi savaş vermeye devam ediyorlar. Savundukları fikirlerin arkasındalar. Gelmiş geçmiş en iyi küratörler olduklarını düşünüyorum. Bence birçok sanatçı Ruangrupa için Documenta’da yer almaya devam ediyor. Ruangrupa kolektifinden Ade Darmawan’ın[11] Almanya Parlamentosu’ndaki Endonezyaca yaptığı konuşma da çok başarılıydı.

Kaos GL Dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisinin Onur dosya konulu 186. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.



[1] Documenta 15 edisyonunun küratörlüğünü Endonezyalı kolektif Ruangrupa üsteleniyor. Küratöryel teması Lumbung (fazla hasadın depolandığı pirinç ambarı) yani ortak kaynak paylaşımını içeren bir sisteme dayanıyor.  Sergide bu yıl bireysel sanatçılardan çok kolektifler yer alıyor. 

[2] Queer Zamanı: Queer akrabalık ve mimari yapılar

[3] Hızlı akan sel suyu döngüsünde yuva kurma: Anonim Queer-işkolik II

[4] B. R. Ambedkar (1891-1956): Hintli siyaset insanı, hukukçu, ekonomist ve kast sistemi karşıtı politikacı

[5] B2b: Business-to-business

[6] Dalit (dokunulmazlar), Hindistan’da dört ana grubu oluşturan Varna kast sisteminin dışında kalan bir topluluktur. Kast sistemine dahil edilmeyen dalit topluluğuna mensup bireyler toplumda aşağılanmaya maruz kalabilmektedir.

 

[7] Party Office yaptığı açıklamada grafitilerde yer alan ‘Peralta’ ismi aşırı sağ İspanyol gençlik Örgütünün lideri Isabella Peralta’ya ve diğer grafiti ‘187’ sayısının California Ceza Kanununda yer alan cinayete ilişkin maddeye gönderme yapabileceğini belirtiyorlar.

[8] BIPoC (Black, Indigenous and People of Color): Siyahlar, Yerliler ve Beyaz Olmayan İnsanlar

[9] Endonezyalı sanatçı kolektifi Taring Padi’nin ‘People’s Justice’ başlıklı işleri antisemitist olarak değerlendirildi. Documenta 15’e ilişkin antisemitizm tartışmaları medyanın gündeminde yer alıyor. 

[10] Party Office’in kendi sayfasından yapılan açıklamada; polisin duyarsızlığı, kurum tarafından ve yönetim tarafından görevlendirilen güvenlik görevlisi, ziyaretçiler Kassel kentinde yaşayan kişiler tarafından transfobik ve ırkçı saldırılara birçok kez maruz kalan sanatçılar için etkinliklerine ara verdiklerini duyurdular. Tüm davetlilerin siyahi, dalit, POC (beyaz olmayan), trans sanatçılardan oluştuğu için gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeniyle endişelerini duyurdular.

[11] Ade Darmawan’ın konuşması için bkz: https://documenta-fifteen.de/en/news/speech-by-ade-darmawan-ruangrupa-in-the-committee-on-culture-and-media-german-bundestag-july-6-2022/


Etiketler: kültür sanat, dünyadan
İstihdam