03/02/2014 | Yazar: Yıldız Tar

Kaos GL ve Eğitim-Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi eğitimde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığını tartıştı.

Eğitim-Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi’nde gerçekleşen söyleşide konuşan Ali Erol günah, suç ve hastalık söylemlerinin tarihsel boyutlarını aktarırken; Remzi Altunpolat “Çoğunluğa benzemek erdem olarak sunuluyor. Eğitim sisteminde LGBTİ’ler habis, fettan, dışsal ve zararlı figürler olarak kurgulanıyor” ve Psikolojik Danışman Yasemin Şafak ise, “LGBTİ çocuklar kuşatma altında büyüyor” dedi.
Kaos GL ve Eğitim-Sen’in ortaklaşa düzenlediği “Eğitimde Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Ayrımcılığı” başlıklı söyleşi Eğitim-Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
 
Günah, suç ve hastalık söylemleri iç içe geçmiş durumda”
İki oturumda gerçekleşen etkinliğin ilk oturumunda konuşan Kaos GL’den Ali Erol, birlikte özgürleşmenin önemine dikkat çekti. Tarihin her aşamasında, her kültür ve toplumda kişinin kendi cinsine dönük olma halinin sözkonusu olduğunu hatırlatan Erol, eşcinselliğe dönük bugün hâlâ güncel olan “hastalık”, “günah” ve “suç” söylemlerinin tarihsel boyutlarını aktardı.
 
Erol sözlerine şöyle devam etti: “Bu günah, suç ve hastalık yaklaşımları düz doğrusal bir biçimde ilerlemiyor. Toplumdan topluma farklılık gösterse de yaptırım gücünü elinde bulunduran iktidar biçimlerinden biri öne çıksa bile; diğerleri toplumsal ve kültürel katmanlarda hâlâ geçerliliğini koruyabiliyor.”
 
Kavaf’ın eşcinselliğe dönük hastalık sözlerini de hatırlatan Erol “AKP’nin biz ’günah’ söylemi üzerinden bir politik yaklaşıma sahip olmasını beklerdik ancak devir itibariyle artık onun işe yaramadığını sezen Kavaf günah söylemine değil hastalık söylemine sarılmıştı” şeklinde konuştu. Erol Kaos GL ve Lambdaistanbul’un oluşum süreçlerini de hatırlatarak, “Gezi süreci 20 yıllık yatay ve tabandan örgütlenme mücadelesinin taçlanması oldu. Bu mücadele olmasaydı şu anda Gezi sürecinden böyle bahsedemezdik” dedi.
Çoğunluğa benzemek erdem olarak sunuluyor”
Ardından söz alan Remzi Altunpolat ise, “LGBT hareketi Gezi’ye birlikte başlamadı. 20 yıllık mücadeleyi hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor. Gezi’ye belki bir nicel sıçrama yaşadığından bahsedebiliriz” ifadeleriyle sözlerine başladı.
 
Verili eğitim sisteminin iktidar biçimlerinin bir yansıması olduğunu hatırlatan Altunpolat konuşmasına şöyle devam etti: “Bir bütün olarak bizatihi eğitimin kendisi iktidar biçimlerinin bir yansıması ve bunları üreten bir özgül alan” dedi. Altunpolat Freire’nin Ezilenlerin Pedagojisi kitabını anımsatarak, “Ezilenler iyi örgütlü ve adil toplumun genel dış görünüşünden sapan figürler olarak tanımlanıyor. Bunlar sağlıklı toplumun patolojileri haline getirilir. Ve sanki kendi istekleriyle dışına sürülmüşler gibi yeniden kazandırılmaları gerekir. Böylelikle çoğunluğa benzemek bir erdem gibi sunulur. Böylece harici ve tekil bir vaka olarak tanımlanır.”
 
Heteronormativite bütün toplumu şekillendiren bir baskı biçimidir”
Altunpolat bir bütün kültür ve toplumun normlar üzerinden inşa edildiğini vurgulayarak, “Heteronormativite de heteroseksüel cinsel yönelim ve bunların faili iki cinsiyeti norm olarak kurgular. Ve bu eğitimden, sağlığa her alanı şekillendiren bir baskı biçimidir. Homofobi ve transfobi bunların görünen yüzüdür. Ve bu fobiler asansörde kalmaktan korkmak gibi bir durum değildir. Homofobi ve transfobi bir neden değil, heteronormativitenin bir sonucudur” dedi.
 
Altunpolat konuşmasının devamında müfredatta okutulan eserler ve kitaplar üzerinden heteronormativite ve ataerki eleştirisi yaptı. Heteronormatif müfredatın LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks) çocukların özneleşmesini engellediğine dikkat çekti. Altunpolat, “Eğitim sistemi içerisinde LGBTİ’ler söylemsel kuruluşun da dışına atılmıştır. LGBTİ’ler habis, fettan, dışsal ve zararlı figürler olarak kurgulanır” şeklinde konuştu.
 
LGBTİ çocuklar kuşatma altında”
Psikolojik Danışman Yasemin Şafak ise, “LGBTİ çocuklar tam bir kuşatma altında büyüyor. Ergenlik döneminde akran zorbalığının yoğun olmasını da göz önüne alırsak üniversitede de yoğun baskılarla karşılaşabiliyoruz. Günümüzde akademi ve üniversitede de lise döneminden farksız tepkilerle karşılaşabiliyoruz” dedi.
 
Esin Aksoy da trans bir öğretmen olarak uğradığı transfobik saldırıları ve Eğitim-Sen üyesi bir trans kadın olma deneyimini paylaştı. Arnavutköy’de çalıştığı bir okulda tehdit ve baskılara dayanamayıp istifa ettiğini hatırlatan Aksoy, “Bunları yaşarken Eğitim-Sen üyesi bir öğretmen olarak beklediğim dayanışmayı göremedim. İşsiz kaldım. Cinsiyet geçiş sürecimi devam ettirmek için param yoktu. Tacize, tecavüze uğradım. Karakollarda işkenceye uğradım” dedi.
 
Söyleşinin devamında forum yapıldı.
 
Fotoğraflar: Zeynep Akkuş 
 
Bu etkinlik, Pembe Hayat ve Kaos GL derneklerinin birlikte yürüttüğü Ayrımcılığa Karşı Gökkuşağı Koalisyonu Projesi kapsamında yapılmıştır.
 
 

Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam