04/09/2012 | Yazar: Kaos GL

Pek çok Ankaralı için bile Ankara, yaşadığı kentten farklı, başka bir şeydir. Diğer pek çok şehirden farklı olarak Ankara, üzerine yüklenen onca milli ödevin arasında, önce varlığını ispatlamak, ismini hak etmek zorundadır

’Orta zamanlar’dan Behzat Ç.’ye bir Ankara derlemesi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Pek çok Ankaralı için bile Ankara, yaşadığı kentten farklı, başka bir şeydir. Diğer pek çok şehirden farklı olarak Ankara, üzerine yüklenen onca milli ödevin arasında, önce varlığını ispatlamak, ismini hak etmek zorundadır.
Ankara dendiğinde, sanki tek bir şeymiş gibi, Türkiye ’nin bütününü, hükümetini, dışişlerini, bir genel müdürlüğünü ya da Genelkurmay Başkanlığını değil de; sokakları, okulları, hastaneleri, pastaneleri, simidi, simitçileri, belediye otobüsleri, sokak kedileri, taksicileri, kalesi, sakaryası, bitmeyen metrosu, tek tek ve bir bütün olarak insanları ile, bir şehir olarak Ankara ’yı anlayan pek azdır. Pek çok Ankaralı için bile Ankara , yaşadığı kentten farklı, başka bir şeydir. Dolayısıyla, diğer pek çok şehirden farklı olarak Ankara , üzerine yüklenen onca milli ödevin arasında, önce varlığını ispatlamak, ismini hak etmek zorundadır. 
 
Yıllardır, bu yük altında ezilen ve pek sesi de çıkmayan Ankara ’nın son yıllardaki hali bir ergenin vücudunu keşfetmesi gibi geliyor bana. Bir başkent, bir ulusun imgesi olmanın dışında bir şey, bir şehir olduğunu fark ediyor Ankara . Kendisine aynada uzun uzun bakıyor, bazen beğeniyor bazen beğenmiyor gördüğü şeyi. Bunu bazen, Emrah Serbes’in kalemi ve ardından çekilen Behzat Ç .’de, bir diziyle bütün bir kenti ardından sürükleyerek ya da Aşk Tesadüfleri Sever’de olduğu gibi Ömer Faruk Sorak’ın kamerasından sinema perdesinde yapıyor. Bazen de tarihin ta orta zamanlarından alıp bugüne getirecek kadar yukarıya taşıyor çıtayı. Öyle ya da böyle, hemen hepsinde, bir güzelleme kolaylığına kaçmadan, acemi bir ustalıkla, anlamaya ve anlatmaya çalışan bir samimiyetle, Ankara kendisini keşfediyor. 
 
Şimdilerde bu listenin en üstüne Funda Şenol Cantek’in, bu keşfin neredeyse olası tüm denemelerini bir araya toplamayı başardığı ‘Cumhuriyetin Ütopyası: Ankara ’ adlı derleme kitabı yerleşti. Kitap, Ankara ’yı bir şehir olarak, “orta zamanlar”dan bugüne, Taşhan Meydanı’ndan Kızılay’a, Güvenpark’tan Yenimahalle’ye, Rüzgarlı Sokak gazeteciliğinden, Bulvar Palas kulislerine, Gençlerbirliği ve Ankaragücü’nü tirübünlerine, ordan Behzat Ç .’ye bir selam çakıp, edebiyatın Ankara ’sına, oradan Ankara ’nın “Piknik”ine ve şarkılardaki Ankara ’ya kadar şehrin, olası her unsuruna dokunan; kimi akademik, kimi aktüel ama bütününde ve tümüyle Ankaraya dair; bir başucu kaynağı olacak kadar güçlü; olanca kalınlığı ve içeriğinin zenginliğiyle Ankaralıları ve Ankaracıları bekliyor. 
 
Herkesin meselesi... 
Yazmadan edemeyeceğim, içeriğinin zenginliğine bakarak, bir güzelleme olarak, başka bir şehir için yazılsa, makyajlanmış yüzlerce dev fotoğraf ile sulandırılır ve en az beş cilt halinde basılırdı. Ama kitap, kendini ya da kentini satmak değil, son zamanlarda oluşan yaygın ankaracılığı, sunduğu kapsamlı bilgi ve kimi ilk kez yayınlanan fotoğraflarla desteklemek derdinde görünüyor. Bunu fazlasıyla başarıyor. 
 
Kitap, tarihçi Paul Wittek’in 1936’da Çığır Dergisi’nde basılmış Ankara tarihine ilişkin yazısıyla başlıyor. Devamında antropolog Suavi Aydın ’dan, mimar Güven Arif Sargın’a, düş hekimi Yalçın Ergir’den, Eser Köker’e, Aykut Kansu’dan, Ayşe Kulin’e, Sevgi Soysal’a, Turan Tanyer’e, Tanıl Bora ’dan, Selda Tuncer’e, Murat Sevinç’e, kimi yeni, kimi alıntılanmış yazılar ardarda ve birbiri içine özenle yerleştirilmiş. Kitap, ilerledikçe Ankara ’da bir yaz akşamı gibi keyiflendirirken, bazı konular iç içe yerleştirilmiş yazılar ile derinlemesine ele alınırken içine çekiyor okuyanı. 
 
Cantek, kitabı derlerken sadece konu değil, yazar çeşitliliğine ve niteliğine de özen göstermiş. Geçmişten bugüne, şehir olarak Ankara ile ilgili düşünen, yazan farklı disiplinlerden 43 farklı yazarın yazılarını bir araya getirmeyi başarmış. Arkeologların arkeologlarla, mimarların mimarlarla, sosyologların sosyologlarla; her disiplinin, inatla kendi sert kabuğu içinde tartıştığı konuları, itina ile birbirlerine açmış ve Ankarayı, bir bütün olarak, talip olan herkesin meselesi haline getirmiş. Kitabın bu özellliği, kendini keşfetmek derdindeki Ankara ’ya unutayazdığı 1960’lardaki birlikte tartışma ve üretme geleneğini anımsatıyor. 
 
Kitabın bir diğer ayırtedici özelliği Ankara Üniversitesi Yayınları Kent Dizisi’nin ilk kitabı olmasıdır. Bu iyi başlangıç, dizinin devam kitapları ile ilgili iyimser bir beklenti yaratıyor. 
 
Şüphesiz ki, bu kitap Ankara temalı yayınlar içinde farklı bir yere sahip, bir başucu kitabı olacaktır. Ama bir başucu kitabı olacağı iddiasının zengin içeriği yanında bir diğer gerekçesi de kitabın tam 688 sayfa olması ve yaklaşık 2 kg çekmesidir. Bu sebepledir ki, kitabı okumanız şiddetle tavsiye edilirken yanınızda taşıyarak okumanız tavsiye edilmez. Kitabı sabit bir yerde (örneğin başucunuzda) bırakıp, okumak istediğinizde siz ona ulaşmayı tercih etmelisiniz. 
 
Cumhurİyet’İn Ütopyası: 
Ankara 
Funda Şenol Cantek 
Ankara Üniversiesi Yayınevi 
2012, 688 sayfa, 32.5 TL. 
 
Her şehir sakini kendi kurduğu şehirde yaşar. Ve bir şehir de farklı dönemlerde, çeşitli değişkenlere bağlı olarak yıkılıp yeniden kurulur. Yapılarıyla ve ruhuyla… Bu çalışma, kırk yazarın katkısıyla, Ankara ’nın başkent oluşundan önce ve sonra geçirdiği fiziksel ve söylemsel inşa süreçlerini kurumların ve insanların hikayelerine eşlik ederek anlatan derleme bir kitap. Yazarlar bu hikayelerle ev içlerine de giriyor, konser salonlarına da, sınıflara da. Tribünlerde bağırıyor, türbelerde mum yakıyor, sinema koltuklarında oturuyor, daktilo başında sabahlıyorlar. Yazılarda “orta zamanlar”dan günümüze Ankara, kurumları, iklimi, mimari biçimleri, yaşam tarzları, kültürel ve sanatsal birikimi, resmi ve sivil mimarisi, gelenekleri, inanç sistemleri, sportif etkinlikleri ve önemli kişileriyle ele alınıyor. 
Ankara ’yı sevenler, genelde ona sahip çıkmak ve neden sevdiklerini açıklamak zorunluluğunu hissederler ama bundan da hep rahatsız olurlar. Buradaki her yazı, yazarının Ankara ’yı neden sevdiğinin uzun bir izahı gibi. Ve şehrin anlatmakla bitmeyecek hikayeleri, köklü bir geçmişi olduğunu göstermeyi amaçlıyor. 
Kitaptan
(MEHMET ONUR YILMAZ/radikal.com.tr)

Etiketler: yaşam, gezi/mekan
İstihdam