17/01/2022 | Yazar: Kaos GL
“Ruh sağlığı uzmanları LGBTİ+’lara yönelik tutum ve becerilerinin farkında olmalı ve kendi LGBTİ+fobileriyle yüzleşmeli. Tanımlamamalı, varsaymamalı, dinlemeli, deneyimlerin biricikliğinin farkında olmalı ve danışanı güçlendirmeli.”
17 Mayıs Derneği, ruh sağlığı uzmanlarına LGBTİ+ farkındalığı kazandırmaya devam ediyor. Derneğin 2021 yılında Nisan ve Ekim aylarında düzenlediği “Ruh Sağlığı Uzmanlarına Yönelik Temel Eğitim”i, 15-16 Ocak’ta tekrar yapıldı.
Derneğin, Psiko-Sosyal ve Hukuki Destek programı kapsamında uzman psikolojik danışmanlara yönelik eğitim serisi Pazar günü (16 Ekim) Cinsiyet ve Cinsellikler üzerine oturumla devam etti.
Ankara’dan ruh sağlığı uzmanlarının katıldığı program kapsamında Kaos GL’den Yıldız Tar, anomalileştirmek için üretilen bilgiden ‘beynelmilel homoseksüel komplo’ya uzanan süreci anlattı.
Anomalileştirmek için üretilen bilgiden ‘beynelmilel homoseksüel komplo’ya…
Tar, 1800’lerin sonu 1900’lerin başındaki “cinsellik ve cinsiyeti tasnif hezeyanlarını” hatırlattı. Homintern kitabına atıf yaparak, “Şu anda aslında ruh sağlığı alanında hâlâ bu cinsellik bürokratlarının safsatalarıyla uğraşmak zorundayız” dedi. “Homoseksüel” teriminin ortaya çıkışını, 1868 yılında Károly Mária Kertbeny’nin ortaya attığı bu terimin başta tutmadığını hatırlatan Tar, “Aynı yıl Richard von Kraft-Ebing Cinselliğin Psikopatolojisi'nde 4 temel kategoriden bahsediyordu. Psikoseksüel hermafrofitler (biseksüel de diyordu), homoseksüeller (doğuştan ile edinilmiş diye ayırıyordu), efemineler ile virajiniteler ve androjenler. Karl Heinrich Ulrichs ise dünyayı üçe böler: Erkekler, kadınlar ve urningler. Urningleri de kendi içinde böldükçe böler. Lucien von Römer ise cinsiyet ve cinsellik spektrumunda 687.375 varyasyon öneren bir model geliştirdi” dedi ve ardından “Bütün bunların ortak noktası neydi” diye sordu.
Tar, “anomalileştirmek için bilgi üretiliyordu” diyerek şöyle devam etti:
“Ruh sağlığının bu yaklaşımı o alanda da kalmadı. Devletlerin 1900’lerde ulusal güvenlik sorunu olarak ‘homoseksüelliği’ inşa etmesinin temelleri tam da ruh sağlığının bilgi adı altında ürettiği bu patolojikleştirmeye dayanıyordu. Suçlulaştırmayı bilim eliyle meşrulaştırma girişimlerinin sonucu o dönemlerde ‘beynelmilel bir homoseksüel komplo’ arayışlarını doğurdu. 1950, ABD Senatosu’ndan çıkan ‘Homoseksüellerin ve Diğer Cinsel Sapkınların İstihdamı’ belgesi ile çalışma hakkının ihlali tam da bu sözde ‘araştırmalara’ dayanıyordu. Almanya’da soykırım öncesine uzanan iç içe geçmiş yarı "psikolojik" yarı "hukuki" mekanizmalar, homofobi ile anti-Semitizm’in tarihsel ittfakları, ajanlar, örgüt, gizli tehlike, kamu düzenine tehdit, peş peşe eklenen paranoyalar ile hakikatin bükülmesi gibi örneklerin her birinde referans noktasını bu sözde ‘araştırmalar’ oluşturdu.”
Ne kadar da tanıdık: “Kamusal hayatı istila eden sapkınlar”
Tar, “doğal gizli ajanlar” mitinden çok hızlı bir şekilde ‘kamusal hayatı istila eden sapkınlar’ söylemine gidildiğini söyleyerek, “Geçmiş, hiçbir zaman sadece geçmiş değildir. Günümüze ne kadar da benziyor değil mi” dedi.
Tar, tanı koymak ile tanımlamak arasındaki sınırlara da değinerek, günümüzde LGBTİ+ düşmanlığının ana eksenlerini şöyle anlattı:
“Oturup karşıtlık politikasına dair analiz yaptığımızda bunları 5 ana başlıkta topladık, ki çok orijinal bir karşıtlık politikası da değil bu. İlki LGBTİ+ ve din karşıtlığı. Elmalarla armutlar birbirine karşı olabilirmiş gibi. Cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve din birbirinden farklı eksenlerde meseleler. İkincisi, LGBTİ+ ve aile. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına kadar giden süreçte medyada siyaset eliyle LGBTİ+ dernekleri kapatılsın kampanyası var 5 yıldır. 2020 Medya İzleme Raporumuza göre yazılı basındaki haberlerin %61’i nefret söylemi ve ayrımcı dil içeriyordu. Artık siyasetten bağımsız bir medyadan bahsetmek mümkün değil. Yeri geliyor medya siyasete direktif veriyor, yeri geliyor tam tersi. Üçüncü söylem, en klasiklerden: “Bunlar batı özentisi, batıdan geldiler, zaten AB fonları alıyorlar.” Yani el insaf, AB uyum süreci kapsamında hangi bakanlıkların hangi fonlarla hangi projeleri yaptığı ortada. Mültecilerin hayatları pahasına yapılan pazarlıklar varken bu mudur mesele? Homofobi zaten böyledir, herhangi birisi bir eylemi yaptığında sorun değilken LGBTİ+’lar yaptığında soruna dönüşür. En kırılgan, yüklenilebilir gruptur çünkü. Dördüncü söylem çocuk istismarı, en onur kırıcı söylemlerden biri. “LGBTİ+ çocuklar vardır” deyince, siz çocuklara cinsellik, cinsiyet mi atfediyorsunuz diyorlar. Hayır, bu toplumda çocuklara daha doğmadan cinsellik ve cinsiyet atayan asıl heteroseksizm ve ikili cinsiyet rejimidir. Ben çocukken sırf kimliğimden ötürü benle alay edildiğinde, dayak yediğimde varım. Büyüdüm. Şimdi de sen çocukken yoktun diyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Beşincisi, artık LGBTİ+ ve terör meselesi. LGBTİ+ olmak bir suçmuş gibi gösteriliyor. Senelerdir evirip çevirip gündeme göre bu beş konu sistematik olarak devreye giriyor.”
Ne yapmalı?
Tar, sunumunun devamında bu mekanizmaların LGBTİ+’ları nasıl etkilediğini “Patikalar: Resmi Tarihe Çentik” kitabından alıntılarla aktardı: Yalnızlık, Sır ve perdeler, Utanç, Güvensizlik, Korku ve endişe.
Tar, sunumunun sonunda “Ne yapmalı” sorusuna mikro, mezzo ve makro düzeyde şu yanıtları verdi:
“Mikro düzeyde: LGBTİ+’lara yönelik tutum ve becerilerinin farkında olmak ve kendi LGBTİ+fobilerimizle yüzleşmek. Tanımlamamak, varsaymamak, dinlemek, deneyimlerin biricikliğinin farkında olmak ve danışanı güçlendirmek.
“Mezzo düzeyde: Kurumların LGBTİ+’lara sağladığı hizmetler ile ilgili düzenlemeler yapmak. "Sorunu", LGBTİ+'lar üzerinden değil; heteroseksist sistem üzerinden tanımlamak. Mekanı dönüştürmek ve "güvenli alanlar" yaratmak.
“Makro düzeyde: LGBTİ+’ların hem politika alanında hem de yasal düzlemde karşılaştıkları sorunlar için savunuculuk rolüyle LGBTİ haklarının tanınması ve yasal güvence altına alınması için mücadeleye katılmak! Sen yoksan çok eksiğiz!”
Tar konuşmasını, Kaos GL’nin kurucularından Psikolog Mahmut Şefik Nil, nam-ı diğer Gözüm Abla’yı anarak sonlandırdı.
Nil’in “Üniversite birinci sınıfta çevremdeki herkese tanı koymuştum. Yıllar geçip mezun olduğumda ise 'Ben şimdi ne yapacağım' diye sordum. Psikoloji eğitiminde eşcinsellik ve transseksüellikle ilgili neredeyse hiçbir şey öğretilmiyor. Haliyle mezun olduktan sonra öğrenmek zorundasınız” ifadelerini hatırlatan Tar, “Öğrenmek için en başta bilmediğimizi kabul etmek gerekir” dedi ve ekledi: “Bugüne kadar psikologlar LGBTİ+’ların nasıl açılacağını konuştu, ama biz esasen psikologların ve psikolojinin LGBTİ+’lara nasıl açılacağını tartışmalıyız.”
Etiketler: insan hakları, sağlık