11/12/2006 | Yazar: Kaos GL

‘Dini tören bittikten sonra, eşcinsel olan ya da olmayan pek çok kişinin yanıma gelip aralarında olduğum için beni kutlamaları ve hoş geldin demeleri oldukça şaşırtıcıydı.’ Kanada muhabirimiz Hakan Aydın geçtiğimiz günlerde katıldığı Yahudi eşcinsellerin Şabat yemeğini anlatıyor.

‘Dini tören bittikten sonra, eşcinsel olan ya da olmayan pek çok kişinin yanıma gelip aralarında olduğum için beni kutlamaları ve hoş geldin demeleri oldukça şaşırtıcıydı.’ Kanada muhabirimiz Hakan Aydın geçtiğimiz günlerde katıldığı Yahudi eşcinsellerin Şabat yemeğini anlatıyor.

KAOS GL

Hakan Aydın - Kanada

Çok kültürlü yaşam tarzına sahip olan Toronto’da farklı birkaç grubun faaliyetlerine katılmak için çaba gösterirken Türkiye’de bastırdığım içgüdülerimi serbest bırakmanın verdiği rahatlıkla heyecanım daha da artıyor. En son Yahudi LGBT grubuna katıldım.

Cuma akşamları yapılan geleneksel ve dinsel Şabat yemeğine davet aldığımda, ilk defa aralarında olmanın verdiği heyecanı sadece yeni insanları tanıma adına yaşıyordum. Yahudi dini, gelenekleri ve başka programlarıyla ilgilendiğim için ekstra heyecanım yoktu. Hatta yakışıklı birisiyle tanışma umudu da taşıdığımdan, gitmeden önce iyice süslenmiştim.

Toronto Üniversitesi kampusu içinde, Yahudi birliği Hillel Organizasyonu bünyesinde faaliyet gösteren KULANU grubunun ofisine vardığımda küçük bir şok yaşadım. Ben sanmıştım ki sadece geylerin katılacağı bir akşamdı bu ve bütün geyler aynı şekilde davrandığı için rahatsızlık hissetmeme gerek yoktu. Oysa yemeğin yapılacağı odanın karşısındaki salonda, Şabat gününe ait dini tören heteroseksüel, genç bir hahamın önderliğinde yapılıyordu ve salon her yaştan insanla doluydu.

Gey organizasyonu ve dini hizmet arasındaki ilişkiyi anlayabilmem biraz zaman aldığı için etrafı gözlemekle başladım işe. Dini tören bittikten sonra, eşcinsel olan ya da olmayan pek çok kişinin yanıma gelip aralarında olduğum için beni kutlamaları ve hoş geldin demeleri oldukça şaşırtıcıydı.

Müslümanlar gibi muhafazakar yaklaşımları olan bu dini grubun aralarındaki eşcinselleri dışlamadan ve kendi bünyelerinde onlara sahip çıkmaları ilginç geldiği kadar sevindiriciydi de. Hatta dini töreni bitiren genç haham yemeğin yapılacağı salona gelerek Şabat mumlarını yaktı ve iyi akşamlar diledi. Tabiî ki yemekte farklı ırklardan, dinden ama çoğu üniversite öğrencisi olan insanlar da vardı.

Yemek devam ederken tanıştığım farklı meslek ve cinsiyetteki insanların sorularıyla da karşılaştım doğal olarak. Sanıyorum, üniversite bünyesinde yapılmış olması nedeniyle laik yaklaşımlar daha fazla öne çıkıyordu ve insanlar birbirlerini sorgulamıyorlardı. Din, gelenek bağlamından kopmadan da, kendi gruplarıyla beraber bir araya gelebiliyor, kendilerine dönük yaşayabiliyorlardı. Bizim memleketteki insanlar da böyle olabilir mi, sorusunu sormaya bile vakit bulamadan, sokaklarda işkence gören insanlarımız aklıma geldi. Çok kıyaslamak isterdim bizim ülkemizdeki yaşam gerçeği ile buradakini ama hayaller bile buna izin vermiyor şimdilik.

Her şeyin insan olmaktan geçtiğini düşünen ancak bunu insanlara kazandıranın ne olduğuna daha karar vermemiş bir insanım. Sadece eğitimin sanıldığı kadar sorunları çözen katkısı olmadığını ama Anadolu’nun ücra köşelerinde dişi davranışlı oğlan çocuklarına ‘Allah böyle yaratmış’ denilerek konuyu kapatan davranışın daha iyi olup olmadığını düşündüm ve bu yemekte onları aradım. Hem dua hem de kabul edilmenin verdiği güvene şahit olarak.

*Haberle ilgili web sitesi:

http://www.kulanutoronto.ca/home.php



Etiketler: yaşam, din/inanç
nefret