05/08/2023 | Yazar: Yıldız Tar
İstanbul Onur Yürüyüşü’nün ardından gözaltına alınıp Erzurum’a, geri gönderme merkezine gönderilen Avustralyalı Mika, yaşadıklarını KaosGL.org’a anlattı: Kabus gibiydi, su içebilmek için birbirimizi ezmek zorunda kaldık.
Ülkenin dört bir yanındaki geri gönderme merkezlerinden her gün yeni bir haber geliyor. Sadece son bir ayda Çankırı’daki geri gönderme merkezinde yangın, Silivri ve Urfa’da kötü muamele haberleri basına yansıdı. Onur Yürüyüşü’nün ardından bir markette gözaltına alınan Mika’nın anlattıkları ise basına yansıyanların buzdağının görünen yüzü olduğunu gösteriyor.
Avustralya’ya dönebildikten sonra Mika’ya ulaştık. Yaşadıklarını KaosGL.org’a anlatan Mika, “Her şey kabus gibiydi. Guantanamo gibi bir yerde tutulduk. Geri gönderme merkezi değil de ‘yüksek güvenlikli cezaevi’ gibi bir yerdi” dedi.
Kelepçeden dolayı acı çektiğini söyledi, polis Mika’yı tartakladı
Mika, gözaltına alınıp geri gönderme merkezine gönderilmeden önce üç yıldır Türkiye’de yaşıyordu. İkamet izni vardı. 25 Haziran günü, onur yürüyüşü bittikten sonra Türkiyeli bir arkadaşıyla gözaltına alındı. Çünkü kendi deyimiyle, “saçı pembeydi”. Arkadaşıyla birlikte bir süpermarketten alışveriş yaparken sokakta başka LGBTİ+’ların gözaltına alındığını gördüler. Kendilerinin de alınmasından korktukları için saklanmaya çalıştılar ama polis, adeta “LGBTİ+ avına” çıkmıştı. LGBTİ+ olduğundan şüphelendiği herkesi gözaltına alıyordu. Mika ve arkadaşı da “avlanan” LGBTİ+’lardan oldu…
“Gözaltına alındıktan sonra saatlerce ters kelepçeli bir şekilde otobüste bekletildik. Oradan Harbiye Karakolu’na götürdüler bizi. Ben zaten midemden rahatsızdım, karakolda iyice kötüleştim. O vaziyette bir gece karakolda tuttular. Oradan Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ne sevk edildim. Orada da bir gece kaldım. O sırada tuvalette düşüp ayağımı kestim. Yaralı halde beni bu sefer 22 saat otobüs yolculuğuyla Erzurum’a götürdüler. İlaç istedim, vermediler. Ayağımda enfeksiyon başladı. Yol boyunca kelepçeliydim zaten. Acı çektiğimi söylediğimde polis bana bağırmaya başladı ve omzuma ve sırtıma birkaç kez çok sert vurdu.”
“Guantanamo gibiydi, kurtulmak için şampuan içenler oldu”
Mika, Erzurum Aşkale 2 Nolu Geri Gönderme Merkezi’nde haftalarca kaldı. Avukatlarıyla sadece iki sefer telefondan görüşebildi. Avustralya Konsolosluğu da devreye girdi. Yaralanan ayağındaki enfeksiyon büyümesine rağmen ancak bir hafta sonra doktorla görüşebildi.
Erzurum’da yaşadıklarını sorduğumuzda bir an duraksayıp, “Guantanamo gibiydi” diyerek başladı anlatmaya:
“İlk gittiğimde yastık ve üzerine yatabileceğim bir döşek istedim. Sonra diyerek beni oyaladılar. Zaten orada kimse size bilgi vermiyor. Sürekli bağırıyorlar. Çok kalabalıktı. Her gün çok az su veriyorlar ve orada kalan hepimiz su içebilmek için birbirimizi ezmek zorunda kalıyoruz. Yemekler desen korkunç. Aç kalmak zorundasın. Sadece bir sefer yeteri kadar suyumuz olabildi, o da benim Avustralya Konsolosluğu ile görüşmemden sonraydı. Bir sefer su verdiler, sonra yine eski haline döndü. Duş alabilmek, temizlenebilmek için günde sadece 1-2 saat su oluyor. Anlayacağınız, hijyen yok. Avukatımla yüz yüze görüşemedim. Çevirmen talebim her seferinde reddedildi. Ailemden ya da avukatlarımdan telefon alamadım. Bana gönderilen paketlerin, mektupların veya mesajların hiçbiri verilmedi. Durumumla ilgili bilgi eksikliği, alıkonulmamla ilgili herhangi bir açıklama yapılmaması ve akıbetimin belirsizliği tüm bu deneyimi daha da travmatik hale getirdi.
“Gerçekten Guantanamo gibi yerler geri gönderme merkezleri. Ve orada aslında neden tutulduğunuzu bilmiyorsunuz. Sanki birileri sizi kaçırmış, bir yere kapatmış ve işkence yapıyor gibi. Kabus gibiydi her şey. Şiddete de şahit oldum. En ufak insani bir şey talep etmenizin karşılığı dayak yemek oluyor. Görevlilerin önüne geleni dövdüğünü gördük, bazen de yan koğuşlardan gelen seslerden anladım. Benim orada kaldığım dönemde göçmenler artık isyan etti. Üç kişi şampuan içti mesela sırf oradan kurtulabilmek için. O kadar kötüydü ki koşullar, ne olursa olsun buradan çıkayım diye her şeyi yapabilirsiniz. Kendisine zarar verenler bile oldu.”
Mika’ya göre kendisi yine de şanslı. Çünkü dönebileceği bir yer var. Ancak özellikle Afrikalı, Suriyeli ve Afgan göçmenler açısından durum daha zor. Geri gönderme merkezinde Afrikalılara karşı ırkçı yaklaşımlara şahit olduğunu da söyleyen Mika’nın 29 Haziran’da ülkesine dönmek için uçak bileti vardı. Dönmek de istiyordu ancak bırakmadılar.
“Avukatım da, ben de bırakın gideyim, ülkeme döneceğim zaten diyordum ama bırakmadılar. Tabi bir yandan bazı belgelere parmak bastırıyorlar ama ne olduğunu söylemiyorlardı. Bundan sonra da hukuki mücadelemi her yerde sürdüreceğim. Sadece kendim için değil, orada şahit olduklarımı herkesin bilmesini istiyorum.”
Av. Demirtaş: Yaşananları ancak şimdi paylaşabiliyoruz
Mika’nın da avukatlığını üstlenen Av. Elif Demirtaş ise, müvekkillerinin geri gönderme merkezlerinde pek çok sorunla karşılaştığını anlattı:
“LGBTİ+ ların GGM’lerde yaşadığı şiddetin ise katmanlı ayrımcılık halleri dolayısıyla daha da arttığını görüyoruz. Mika’nın durumuna ilişkin hukuki süreçleri sonuna kadar devam ettireceğiz. Yaşananları ancak şu an paylaşabiliyoruz, çünkü maalesef bunların konuşulması sonucunda kişilerin zorla başka GGM’lere sevk edildiklerine veya kötü muamelenin arttığına şahit olduk. Bu başka GGM’lere sürgün nedeniyle meslektaşlarımızın müvekkilleriyle görüşme imkanları ellerinden alınıyor.”
“GGM’lerde Neler Oluyor?” inisiyatifi kuruldu
İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nde ve sonrasında GGM’lerde yaşananların ardından İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi’nin çağrısıyla bir inisiyatif de kuruldu. LGBTİ+ mücadelesinden, feminist hareketten, hak örgütlerinden, demokratik kitle örgütlerinden, göçmen dayanışma ağlarından kişi ve kurumlar; GGM’lerdeki insanlık dışı koşullara karşı harekete geçti.
Av. Demirtaş, inisiyatifi “Kapasiteleri aşan şekilde kişilerin barındırıldığı bu merkezlerde yaşanan sorunların daha görünür hale gelmesi için bir inisiyatif oluşturduk. İstanbul Pride komitesinin çağrısıyla “LGBTİ+ mücadelesinden, feminist hareketten, hak örgütlerinden, demokratik kitle örgütlerinden, göçmen dayanışma ağlarından kişi ve kurumların” bir araya geldiği “GGM’ de Neler Oluyor?” kampanya grubumuzun çalışmalarına önümüzdeki günlerde başlayacağız, sosyal medya kanallarımız takip edilebilir” diye anlattı.
TIKLAYIN – GGM’lerde Neler Oluyor?
İnisiyatif, öncelikli ve acil olarak geri gönderme merkezlerinin bağımsız ve tarafsız heyetlerce denetlenmesini talep ediyor.
İstanbul Onur Yürüyüşü’nden sonra polis LGBTİ+ “avına” çıktı
Bu sene İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü, polis şiddetini aşabilmek için Şişli’de yapıldı. Polis, Taksim’de beklediği ve yetişemediği yürüyüşün ardından 25 Haziran Pazar günü çevrede bulunan ve LGBTİ+ olduğunu varsaydığı kişileri zorla gözaltına aldı. Polis şiddetiyle gözaltına alınan 113 kişi içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanlar da vardı. Vatandaş olmayan beş kişi geri gönderilme merkezlerine gönderildi.
Gözaltına alınanlardan İranlı mülteci Elyas, haftalar sonra Urfa Geri Gönderme Merkezi’nden serbest bırakıldı. Urfa’da tutulan Portekiz ve Rusya vatandaşı iki kişi ile Erzurum Aşkale 2 Nolu Geri Gönderme Merkezi’nde tutulan Avustralya vatandaşı Mika ülkelerine dönmek zorunda kaldı. Güvenlik sebebiyle ismini veremediğimiz Libyalı göçmenin ise İstanbul Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ndeki bekleyişi sürüyor.
Gözaltına alınan Libyalı göçmenin de uluslararası koruma talebi var. Ülkesindeki savaştan kaçarak geldiği Türkiye’de bir de gözaltına alındı. İHD’den Av. Davut Arslan, Karaköy’deyken görüşebildi ve Libyalı göçmenin ayağından yaralı olduğu ve tedavi edilmediği ortaya çıktı. Av. Arslan aldığı bilgileri 1 Temmuz’da şöyle aktardı:
“Libyalı göçmen, Pazartesi günü hastanede yapılan pansumanla Perşembe gününe kadar karakolda tutuldu. Hastaneye götürülmesi gerektiğini ısrarla söyledik ancak sürekli oyaladılar bizi. Hakkında gözaltı kararı yok, bildiğimiz ve kendisine ya da bize tebliğ edilen bir sınır dışı ya da idari gözetim kararı da yok. Tamamen keyfi bir şekilde karakolda tutuldu. Nihayet, Perşembe günü Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ne sevk edildi. Burada da kendisiyle yüz yüze görüşme taleplerimiz bayram tatili bahanesiyle reddedildi. En son bizi arayıp kıyafet istedi. Yolladığımız kıyafetleri de içeriye almadılar. Hangi koşullarda tutulduğu, ayağının tedavi edilip edilmediği hakkında herhangi bir bilgimiz yok. Bilgi alamıyoruz.”
Etiketler: insan hakları, mülteci, nefret suçları, onur yürüyüşü, dava