11/10/2022 | Yazar: Kaos GL

10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü için ortak açıklama: “Cinsel kimliği ve yönelimi nedeniyle olağan koşullarda da damgalamaya ve ayrımcılığa maruz kalan grupların yaşadığı ruhsal zorlanmalar pandemi ile daha da arttı.”

“Sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürebilmeyi sağlayacak yeni politikalara acil olarak ihtiyacımız var” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Ruh sağlığı alanında çalışma yürüten dernekler, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü için ortak bildirge yayınladı.

Bipolar Bozukluklar Derneği, Bipolar Yaşam Derneği, Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği, Lityum Derneği, Psikiyatri Hemşireleri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Şizofreni Dernekleri Federasyonu, Türk Nöropsikiyatri Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği ve Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği’nin imzacı olduğu bildirgede; ayrımcılık, damgalanma ve nefret söylemine maruz bırakılan grupların sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürebilmelerini sağlayacak yeni politikalara acil ihtiyaç olduğunun altı çizildi.

Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu tarafından teması bu yıl “Ruh Sağlığını ve Ruhsal İyilik Halini Küresel Bir Öncelik Haline Getirelim” olarak belirlenen 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü için yayınlanan ortak açıklamanın tam metni şöyle:

“Pandemi, savaşlar, göçler ve iklim değişikliklerinin etkileri ile sarsıldığımız birkaç yılın ardından bütün bu olayların ruh sağlığı ve ruhsal iyilik hali üzerinde önemli sonuçları olduğuna hep birlikte tanık olduk. Bu dönemde intihar düşüncesi olan insanların sayısı artış gösterdi. Tüm bunların yanında damgala(n)ma ve ayrımcılık sosyal hayata dahil olmanın, nitelikli sağlık hizmetine erişimin önünde engel olmaya devam etmektedir. Bu nedenle ruh sağlığını ve ruhsal iyilik halini küresel olarak bir öncelik haline getirme zorunluluğu doğdu.

Günümüzde bazı iyi gelişmelerin olduğunu biliyoruz. Hem genel hem de hedefe yönelik müdahaleler ile psikiyatrik bozuklukların önlenmesinin mümkün olduğuna dair kanıtlar gün geçtikçe artmaktadır. Bu müdahalelerin psikiyatrik bozukluğu olan kişilerin yaşam kalitesini arttırdığını da gözlemliyoruz. Bu gelişmeler ışığında toplumda koruyucu, önleyici ruh sağlığı müdahalelerine öncelik verilmesi gerekmektedir. Bu konudaki farkındalığı arttırmak için hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız.

COVID-19 salgını ruh sağlığı hizmetleri de dahil olmak üzere birçok sağlık sisteminin hazırlıksız olduğunu gösterdi. Sağlık çalışanlarının ruh sağlığı ve iyilik hali pandemiden etkilendi. Yaşadığımız deneyim kriz zamanlarında sağlık sisteminin sağlık çalışanlarını desteklemeye ve korumaya yönelik mekanizmalarla güçlendirilmesi gerektigini ortaya koydu.

Yalnız sağlık sistemi değil, çağdaş ekonomik sistemler de küresel sorunlarla başa çıkmakta yetersiz kaldı. Bu kriz dönemlerinde çalışanların ruh sağlığını destekleyecek düzenlemelerin eksikliği hissedildi. Bu eksikliğin giderilmesi için iş ortamları ve çalışma koşulları çalışanların ruh sağlığını destekleyecek şekilde düzenlenmelidir. Egzersiz, iyi beslenme, gıdaya erişimin yaygınlaştırılması gibi sağlığın sosyal belirleyicilerini bir araya getiren, ruh sağlığına olumlu etki yapan hedeflerin konulmasına ve çalışma sürelerinin düzenlenip çalışma ortamlarının insanileşmesine ihtiyaç vardır. Diğer taraftan günümüzde performans veya teşvik adı altında sağlık alanında çalışma huzuru ve barışını bozacak, adeta sağlık çalışanlarını birbirine rakipmiş gibi gösterecek, çok kısa muayene süreleri ile sağlık hizmeti talebini arttırarak hastalara nitelikli sağlık hizmeti sunmaya engel olacak uygulamaların devam ettiği görülmektedir. Sağlık otoritelerini bu uygulamalardan bir an önce vazgeçmeye çağırıyoruz.

Açlığa ve yoksulluğa son vermek, sağlıklı ve kaliteli bir yaşamı güvence altına almak, herkes için nitelikli eğitim sağlamak, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadınların güçlenmesini sağlamak, iklim krizi ile mücadele etmek gibi küresel hedeflere ancak toplumun ruh sağlığını iyileştirmeye yönelik önemli yatırımlar yapılırsa ulaşılabilir.

Pandemi sürecinde tüm ulusların COVID-19 ile ilişkili ruh sağlığı krizine ve COVID-19’un uzun süreli etkilerine hazırlıklı olmadıklarını gördük. 2020 yılından bu yana, pandemi ile birlikte sağlık hizmeti sunumundaki eşitsizlik daha da derinleşti. Yalnızca pandemi nedeniyle yaşananlar değil, iklim krizinin neden olduğu afetler ve enerji krizi, savaş ve tüm dünyada baş gösteren ekonomik zorluklar, gündelik hayattaki stresi baş etmesi güç düzeylere çıkardı.  Kronik ruhsal hastalığı olanlar, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar, yoksullar, hükümlüler, cinsel kimliği ve yönelimi nedeniyle olağan koşullarda da damgalamaya ve ayrımcılığa maruz kalan gruplar, göçmenler ve mültecilerin yaşadığı ruhsal zorlanmalar pandemi ile daha da arttı. Bu koşullarda, ayrımcılık, damgalanma ve nefret söylemine maruz bırakılan grupların sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürebilmelerini sağlayacak yeni politikalara acil olarak ihtiyacımız vardır.

Önümüzdeki dönemde ‘Ruh Sağlığı Yasası’ sadece ruh sağlığı çalışanlarını veya ruhsal hastalıkları olan kişileri değil tüm toplumu yakından ilgilendirecek çok önemli bir konu olarak ele alınmalı. Bilimsel, özgürlükçü, önleyici, koruyucu, insana yaraşır koşullarda ruh sağlığı hizmeti sunulmasını sağlayacak, hasta veya hizmet alan merkezli ve hak temelli bir ‘Ruh Sağlığı Yasası’nın ülkemize en kısa sürede kazandırılması gerekmektedir.

2022 yılı Dünya Ruh Sağlığı Günü için ilan edilen ‘Ruh Sağlığını ve Ruhsal İyilik Halini Küresel Bir Öncelik Haline Getirelim’ sloganı, yaşadığımız küresel zorlukların karşısında toplumumuzu ve dünyayı daha iyi yaşanılabilir bir yer haline getirme çabalarımızı yeniden canlandırma fırsatı sunmaktadır.

Bir yol ayrımındayız. Doğru yolu seçmek zorundayız.”


Etiketler: yaşam, sosyal hizmet, sağlık, sağlık hakkı
İstihdam