29/11/2019 | Yazar: Aslı Alpar
Susma Platformu Genel Kurulu sansürün sahne, akademi, yayın ve sinemadaki halini “İfade Özgürlüğüne İlişkin Güncel Meseleler” panelinde konuştu.
Susma Platformu’nun genel kurul toplantısı bugün (29 Kasım)
İstanbul Cezayir Toplantı Salonu’nda başladı. Sivil toplum temsilcileri ve
gazetecilerin yoğun olarak katıldığı toplantının ardından gerçekleşen panelin
moderasyonunu Gazeteci Mehveş Evin üstlendi.
“İfade Özgürlüğüne İlişkin Güncel Meseleler” isimli
söyleşinin konuşmacıları Oyuncular Sendikası’ndan Pervin Bağdat, Avesta Yayınları’nın
kurucusu Abdullah Keskin, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Yaman Akdeniz ve belgeselci, yapımcı Ayşe Çetinbaş oldu.
Sansürün sahne ve yayıncılıktaki hali
Söyleşi Oyuncular Sendikası’ndan Pervin Bağdat’ın konuşması
ile başladı. Bağdat, 2016’da gerekçesiz, Şehir Tiyatroları’ndan atılan
oyunculardan biri olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı. “Birilerini gözden
çıkararak diğerlerini susturmuş olmak bu dönemin sıkça gördüğümüz yaklaşımı
haline geldi. Aslında hiçbir şey olmamıştı ama geride kalanlar sosyal medyalarını
kapattı, otosansür uyguladı işten çıkarılamamak için. Bunu çok korkutucu
buluyorum” dedi.
“Savaşa hayır demek yasak ama biz tiyatro metinleri arasında belki de en savaş karşıtı oyunlardan biri olan Kapıların Dışında oyununu oynuyoruz” diyen Bağdat, sansürün sahnedeki halini aktardı.
“Tesadüfi şeyler sonucu bu yasak kararı veriliyor”
Bağdat’ın ardından sözü alan Abdullah Keskin, Avesta
Yayınevi’nin bir yılda 18 kitabının yasaklandığını anlatarak konuşmasına
başladı.
“Tesadüfi şeyler sonucu bu yasak kararı veriliyor. İçinde 20
yıl önce yayınlananlar var” diyen Keskin 90’lı yılların sansür kararları ile
günümüzde ifade özgürlüğüne yönelik saldırıları karşılaştırdı. Devlet Güvenlik
Mahkemeleri’ndeki yargılamalara da değinen Keskin, günümüzdeki yasakların
keyfiyetine dikkat çekti.
“Erişim engellenmeyi bir cezalandırma mekanizması olarak kullanıyorlar”
Türkiye’de internet sansürünün her geçen gün daha da
arttığına dikkat çekerek konuşmasına başlayan Yaman Akdeniz, sosyal medyadaki
sansürün boyutlarını ortaya koydu.
Tiyatro ve yayıncılıktaki keyfi sansürün internette de
geçerli olduğunu belirten Akdeniz, sansüre karşı yürütülen hukuki mücadeleyi
anlattı. Akdeniz, “Sansürün dozu her geçen gün daha da artıyor. Özellikle seçim
ve operasyon dönemlerinde. Erişim engellenen haberlerini yapan haberler de
engelleniyor. Anayasa Mahkemesine de Sulh Ceza’ya söylüyoruz en kolay yolu
seçiyorlar, yargılama olmuyor, erişim engellenmeyi bir cezalandırma mekanizması
olarak kullanıyor talep edenler” dedi.
Sansür aracı: Eser İşletme Belgesi!
Yapımcı ve belgeselci Ayşe Çetinbaş konuşmasına sansürlenen
filmlerini anlatarak başladı. “Daha önce farklı festivallerde gösterilen “38”
isimli filmimiz 2007 yılında Dersin Munzur Festivali’nde gösterilmedi. Bizden
Eser İşletme Belgesi istediler. Bu belge ile bu olayda karşılaştık. Dava açtık,
davayı kazandık. Ama sorun şu biz belgeselciler konjonktüre uygun film yapmaya
çalışıyoruz ancak senelerce gösterilen bir film birden gösterilmeyebiliyor, engellenebiliyor,
kendinizi birden cezaevinde bulabilirsiniz” diyen Çetinbaş belirsizliği
vurguladı.
Can Candan’ın “Benim Çocuğum” filminin de benzer
engellemelerle karşılaştığına dikkat çeken Çetinbaş “LGBTİ çocukları olan
ailelere ilişkin bir filmdi bu ve birçok yerde gösterildi. Ancak bugün gösterim
konusunda sorunlar yaşıyor” dedi.
Panel katılımcıların sorularının yanıtlanması ile sona erdi.
Etiketler: insan hakları