12/04/2011 | Yazar: Şahika Yüksel

Bir akademisyen ve dolayısıyla öğretmen de olan bir kişi, etkin ve zararlı eğitim yöntemlerini bilmek durumundadır.

Bir akademisyen ve dolayısıyla öğretmen de olan bir kişi, etkin ve zararlı eğitim yöntemlerini bilmek durumundadır. Sağlıktan sorumlu bakan şişmanlıkla mücadele etmek için yaptığı 3 Nisan 2011 tarihli konuşmasında obeziteyle veya Türkçesi aşırı derece şişmanlıkla, mücadele için obezlere “şişko” denilmesi çağrısında bulundu.
Botero'nun şişmanları

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, çocuk hastalıkları uzmanı olan bir doktor. Bakanın taşıdığı bu sıfatlarla çocukları ve gençleri tanıdığını ve onların eğitimde uygun ve etkin olan ve olmayan yöntemleri ayırabildiğini varsayardım. Dahası, hastalık riski taşıyan durumları ve onlarla mücadele yöntemlerinin herkes için hayata geçirebilir olduğunu ve Türkiye için uygun sağlık politikalarını ve stratejilerini geliştirebilecek bir kapasitede olmasını isterdim. Bakanın yıllardır ‘Sağlıkta Dönüşüm’ projesi adı altında sağlığa zarar veren stratejileri yerleştirdiğini ve bunları her vesileyle tekrarladığını biliyoruz. Bu yazıda, bu konuya girmeyeceğim. Türk Tabipler Birliği’nin bu konuda itirazlarına ttb.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. 

Travmatize edici sözler
Bakan konuşmasında kimleri hedef aldığını belirtmedi. Ergenleri yol yakınken korumak için mi, yoksa 40 yaş üstü kalp-damar hastalıkları, eklem ağrıları olan, tansiyonu ve şekeri gibi sağlık harcamaları da yüksek olan bir grubu mu kastetti bilmiyorum. Bildiğim şu ki, olumsuz bir sıfatla çağrılmak ya da aile, okul, iş çevresinde hitap edilmek, insanları olumsuz etkiler. Bedenlerine, iradelerine, kendilerine güvenlerini düşürür, depresif yapar. Geleceğine ilişkin olumlu beklentisi azalır ve bunları değiştirmek için etkin tutum ve davranışları harekete geçiremez. Bu tür yaklaşımların olduğu ortamlardan uzaklaşır, hareketsiz kalır ve durdukça atıştırır. Fazla kiloları verme olasılığı azalır. Kısaca, uygun olmayan travmatize edici koşullarda yapılan bu bilgilendirme, şişmanlatır.

Ergenlik, sadece kızlar için değil, belli etmeseler de erkekler için de, hassas bir devre. Gençler dış görünümlerine çok önem verir, sürekli bedenleriyle uğraşırlar. Akranlarının tepkileri onları kolayca sevindirebilir veya kırabilir. İnsan haklarına saygılı politikalar yürüten ülkeler okullarda öğrencilerin birbirlerine kötü sıfatlarla hitap etmeleri, dışlamaları ve ayrımcı davranışlarını (bulliying) engellemek için özel çalışmalar yapıyor. Çocuklar kolay acıtabilir. Birbirlerine kolayca “şişko patates”, “top”, “sıska sırık” diye hitap edebilir. Etiketlenmelerin olumsuz etkisi, ergenlikle sınırlı kalamaz yaşam, boyu sürebilir. Salt çocuklar, ergenler etkilenmez. Örneğin iş yerinde arkadaşınızın “hey şişko bana kalemi versene” veya eşinizle gittiğiniz davette sizi diğerlerine “şişko arkadaşım Ali” diye tanıttığını düşünün! 

Bilimsellik nerede?
Bakanın sağlık politikaları amaçlarında olduğu gibi seçtiği eğitim yöntemlerin de hedef kişileri travmatize edici ve kişiler arası dayanışmayı değil, rekabeti teşvik ettiğini bir kez daha görüyoruz. Bu tür bir eğitim anlayışı, eğitimden sorumlu bakanın övünerek geliştirdiği, her okulda bir “muhbir çocuk” projesiyle uyumlu bir anlayış.

Bu vesileyle ciddi bir toplum sağlık sorunu olan obeziteyle farklı yöntemlerle mücadele edilebileceğini de ifade etmek isterim. Özetle az yemek ve çok zayıf olmak veya çok yemek ve şişman olmanın nedenleri organik veya psikolojik olabilir. Ergen ve genç kadınlar arasında zayıf olma, diyet yapma telaşı ve uğraşlarının çok sık olduğu biliniyor. Yaş ilerledikçe estetik endişeler azalır. Bu kez tıbbi riskler nedeniyle şişmanlıkla mücadele başlar. Şişmanlık ağırlıklı olarak genetik-yapısal nedenlerle ortaya çıkar.

60’larda davranış tedavileriyle istenmeyen davranışları değiştirmek amacıyla ceza yöntemleri, özellikle alkol bırakma, uygun görülmeyen cinsel davranışları değiştirmek için sıkça kullanılırdı. Zamanla kişinin davranışlarını değiştirmede yüzeysel, kestirme ceza yöntemlerinin etkin olmadığı bilimsel kontrollü, takip çalışmalarıyla kanıtlanarak görüldü ve kullanılmaz oldu. Şişmanlığın da aralarında yer aldığı yeme bozukluklarının tedavileri, çok disiplinli bir ekip tarafından yürütülmesi gereken, çetrefilli bir süreçtir. Bir tedavide önce nedenler ve kişi incelenir ve o kişiye göre bir plan yapılır. Kiloların azaltılması için yemek yeme alışkanlıklarını değiştirmek ve hareketliliği artırmak da programa katılmalıdır. Kısaca, kilo vermenin yolu yaşama biçimini, alışkanlıkları değiştirmekten geçer. İşin kötüsü kilo verenlerin önemli bir bölümü bir süre sonra yeniden verdiklerini alırlar. Çünkü alışkanlıklarını gerçekte değiştir(e)memişlerdir. İnsanın çenesini kontrol etmesi kolay değildir. İştahı yerinde olanlar tadını çıkardıkları gıdalardan hep biraz daha ister ve ipin ucu kaçar. Sevilen bir alışkanlıktan vazgeçmek çok zordur ve ciddi bir motivasyon ister. 

Zayıfla!
40 yıllık öğretmenlik ve ruh sağlığı uzmanlığı deneyimlerime dayanarak, çatışan istekler olduğunda, değişimin çelişkiler barındıran zorlu bir süreç olduğunu biliyorum. Sevdiklerimizden keyif verenlerden vazgeçmek kolay değildir. İlgili kişinin değişme hevesini artırmak ve sürdürmek için günümüzde eğitim ve tedavide motivasyonu artırma yöntemi olan motivasyonal öğrenme kullanılıyor. Motivasyonal öğrenmede, kişinin durumunu kendisinin değerlendirmesi için farkındalığını artıran bir ortam hazırlanır ve kendisinin karar vermesi beklenir. Farkındalık çalışmaları kişinin değişebileceği, fikrinin aşılandığı bir ortamda yapılır. Aşağılayıcı bir mesajı yinelemek, otorite olarak “zayıfla” demek etkin değildir veya etkisi kısa sürer. Motivasyonal görüşmenin temelinde empati, direnci yenme, özyeterliliğinin desteklendiği anti otoriter bir anlayış vardır.

Son yıllarda sağlık ve koruyucu sağlık hizmetlerinde aynı hata tekrarlanıyor. Bugün modern tıp ve sağlık hizmetleri ile ilgili Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri ve bunları hayata geçirmiş olan ülkelerde kullanılan yöntemlerin kolay bir parçası kopyalanıyor. Büyük ve zor sorunlara bütünlüğü olmayan, ucuz yöntemler çare olarak sunuluyor. Bu yöntemlerin bir diğer ortak özelliği kestirme ve otoriter olması. Cinsel saldırılar gibi büyük bir soruna merhem olarak hormon tedavisinin çözüm olarak sunulduğu gibi. Bu anlayışla sağlık harcamaları ve toplumsal sorunlar giderilemez, aksine artar. 

ŞAHİKA YÜKSEL: Ruh sağlığı uzmanı ve eğitimci


Etiketler: yaşam
İstihdam