02/12/2024 | Yazar: Yıldız Tar
Mülteci-Der’in yeni raporuna göre, İzmir’de yaşayan Suriyeli trans kadın mülteciler iş bulamıyor, iş bulduğunda sömürü ve tacizle karşılaşıyor, şiddet yoğun, adalete inanç kalmadı ve hayal kırıklığı yaygın…
Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der), İzmir’de yaşayan Suriyeli trans kadınlarla görüşerek rapor hazırladı. “Boşluk ve Düzensizlik Arasında” başlığıyla yayınlanan rapor, Suriyeli mülteci trans kadınların İzmir’deki durumunu ortaya koyuyor.
Derneğin 27 Haziran’daki odak grup görüşmesine dayanarak hazırladığı rapora göre, Suriyeli mülteci trans kadınlar Türkiye'deki hayata uyum sağlama noktasında hem mülteci hem de trans kadın olmaları nedeniyle çok sayıda engelle karşı karşıya kalıyor.
Raporda öne çıkan sorunlar arasında dil bariyeri, hukuki bilgi eksikliği, sosyal entegrasyon, istihdamda ayrımcılık, şiddet, yasal ve bürokratik zorluklar, ekonomik sömürü, güvenlik endişeleri ve psikolojik zorlanma yer alıyor.
“Hem işverenlerden hem de çalışma arkadaşlarından taciz”
Ayrımcılık nedeniyle istikrarlı ve kalifiye bir iş bulmanın neredeyse imkânsız olduğunu vurgulayan raporda, Suriyeli mülteci trans kadınların iş hayatında yaşadıkları şöyle özetleniyor:
“Birçoğu hem işverenlerden hem de çalışma arkadaşlarından gelen taciz ve önyargı nedeniyle işlerini bırakmak zorunda kaldıklarını bildirdi. Bir katılımcı, daha önce devlete ait fabrikalarda çalıştığını ancak sürekli ayrımcılığa maruz kaldığı için işi bırakmak zorunda kaldığını paylaştı. Bu istihdam güvencesizliğine yasal istihdam seçeneklerini sınırlayan ve daha fazla sömürüye yol açan geçici koruma statüsü de eklenince, katılımcıların istikrarlı bir istihdama erişememeleri veya işgücü piyasasına girmeye çalıştıklarında sıklıkla ayrımcılıkla karşılaşmaları nedeniyle Türkiye'de sürdürülebilir bir hayat kurmalarının daha da güçleştiği anlaşıldı.”
“Mağdurların adalete dair pek bir umudu kalmadı”
Raporda öne çıkan başlıklardan bir diğeri ise ayrımcılık ve şiddet. Mülteci-Der’in görüştüğü kadınlar, tekrarlanan şiddet eylemlerine dikkat çekiyor:
“Bu ayrımcı muamele; tekrarlanan şiddet eylemlerine yol açmış, sonucunda fiziksel olarak zarar gördükleri evlerine yönelik saldırılar gerçekleşmiş, olaylar yetkililere bildirilmiş olsa da hukuki süreç yavaş ve etkisiz olduğundan mağdurların adalete dair pek umudu kalmamış; bu güvensizlik duygusu, hem devletin hem de toplumun bazı kesimlerinin onların varlığına düşman olduğu bilgisi ile daha da artmıştır. Sürekli ayrımcılığın psikolojik bedelinin çok ağır olduğu, toplum içinde göze çarpmamak için saçlarını ve sakallarını uzatmak zorunda kaldıkları, bu durumun onlara hem fiziksel hem de duygusal sıkıntılar yaşattığı katılımcılar tarafından dile getirilmiştir.”
İzmir’de Suriyeli trans kadınlara linç girişimi yaşanmıştı
Öte yandan geçtiğimiz ay İzmir’de Suriyeli trans kadınlara linç girişimi yaşanmıştı. İzmir’in Eşrefpaşa semtinde kalabalık bir grup, Suriyeli trans kadınları linç etmeye kalkışmıştı.
Trans kadınlara sokakta yürüdükleri sırada önce laf atan kalabalık bir erkek grubu, ardından taşlarla saldırmıştı. 9 Ekim’de gündüz saatlerinde gerçekleşen saldırıda yaralanan kadınlar, savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.
Saldırıya uğrayan trans kadınlardan Selin, yaşadıklarını KaosGL.org’a anlatmıştı. Evden gezmek için çıktıklarını, birdenbire saldırıya uğradıklarını söyleyen Selin, “Daha önce de dayak yedik ama bu sefer dayak gibi değildi, sanki bizi öldürmek istiyorlardı” demiş ve eklemişti:
“Ben ve diğer arkadaşlarım sokakta yürüyorduk. Gezmeye çıkmıştık. Hiçbir şey yapmadık biz. Birkaç adam bize bağırmaya, ‘ibne, top gel buraya’ diye küfretmeye başladı. Biz dikkate almayıp yürümeye devam ederken birden bize taş atmaya başladılar. Benim kafama ve ayağıma geldi. Kaçmaya başladık. Yardım istedik, kimse yardım etmedi. Hatta birkaç kişi bizle dalga geçti. O arada beni yakaladılar ve bu sefer vurmaya başladılar. Can havliyle polisi aramaya çalıştık. Koşarak uzaklaştık.”
TIKLAYIN - İzmir’de Suriyeli trans kadınlara linç girişimi
Hayal kırıklığı ve insan kaçakçılığı tehlikesi
Raporda, yoğun ayrımcılık ve şiddet sarmalının yarattığı güvenlik endişelerinin mülteci trans kadınları düzensiz göçe sürüklediğine de dikkat çekiliyor. Raporda bu durum şu ifadelerle aktarılıyor:
“Tartışma sırasında güvenlik endişeleri ana tema olarak ortaya çıktı ve birçok katılımcı, karşılaştıkları istikrarsızlık ve düşmanca tavırlar nedeniyle Türkiye'yi terk etmek istediklerini ifade etti. Katılımcılar, genel ortamın güvenli olmaktan uzak olduğunu açıkça belirttiler. Bazı trans kadın mülteciler, yalnızca toplumdan değil aynı zamanda polis ve diğer devlet aktörlerinden de fiziksel ve psikolojik zarar görme riski altında olduklarını düşünmekte. Birkaç katılımcı, genellikle göçmen kaçakçılarının organize ettiği tehlikeli rotalar aracılığıyla Türkiye'yi düzensiz bir şekilde terk etmeye çalışan veya bunu başaran arkadaşlarının hikâyelerini paylaştı. İnsan ticareti, cinsel şiddet ve hatta ölüm gibi düzensiz göçle ilişkili riskler grup arasında iyi bilinse de; birçok katılımcı bu tehlikeli yolları, böylesine düşmanca koşullar altında Türkiye'de kalmaktan daha tercih edilebilir görmekte olduğunu belirtmiştir. Üçüncü ülkelere göç etmek veya yerleşmek için güvenli, yasal yolların olmaması, özellikle LGBTQ+ mülteciler için, büyük bir hayal kırıklığına neden olmaktadır.
“On yılı aşkın bir süredir Türkiye'de yaşamalarına rağmen katılımcıların çoğunun Avrupa'da veya başka bir yerde yeniden yerleşmek için uygulanabilir seçenekleri yok ve bu da onları ayrımcılık ve belirsizlik döngüsüne hapsolmuş durumda bırakmakta. Bazı katılımcılar, tehlikeli olduğunu bilmelerine rağmen düzensiz yollarla göç seçeneğini Türkiye'de karşılaştıkları sürekli tehditler ve zorluklardan tek kaçış yolu olarak gördüklerini ifade ettiler.”
Mülteci-Der’den acil çağrı
Raporun sonuç bölümünde Mülteci-Der, acilen harekete geçilmesi gerektiğini vurgulayarak şu çağrıyı yapıyor:
“İzmir’deki Suriyeli trans kadın mültecilerin durumu, ülkenin mülteci politikası ve koruma sistemlerindeki derin kusurları ortaya koymaktadır. Gerekli değişiklikler yapılmazsa, bu dezavantajlı grup yasal belirsizlik, ekonomik sömürü ve sosyal dışlanmadan muzdarip olmaya devam edecektir. Trans kadın mültecilere hem Türkiye'de hem de uluslararası alanda hak ettikleri koruma ve fırsatların sağlanması için acilen harekete geçilmesi gerekmektedir.”
Etiketler: insan hakları, kadın, mülteci, nefret suçları, çalışma hayatı, sosyal hizmet, sağlık, özel haber