15/06/2023 | Yazar: Sinan Göksoy
“Mezarlık Araştırması” tarih öncesi Avrupa'da non-binary insanlar olduğunu öne sürüyor.
Sinan Göksoy, iflscience.com sitesinde yayınlanan “Non-Binary People Existed In Prehistoric Europe, Burial Site Study Suggests” başlıklı yazıyı KaosGL.org için Türkçeleştirdi.
Mezarlarda bulunan, bir cinsiyetle ilişkilenebilecek eşyalara göre, analiz edilen iskeletlerin yüzde 10'unu non-binary olabilir.
Cinsiyet kimliği her zaman biyolojik cinsiyetin ikili modeline dayanmıyor. Yeni bir araştırma bu akışkanlığın tarih öncesi çağlardan beri var olabileceğini gösteriyor. Bu yeni araştırmanın yazarları, Orta Avrupa'daki yedi alanda bin ikiyüzden fazla antik mezarın içeriğini analiz ettikten sonra, mezarların yüzde 10'u kadarlık bir kısmının non-binarylere ait olabileceğini belirledi.
Araştırmacılar, tarih öncesi cinsiyet üzerine yapılan çalışmanın son yıllarda tarih öncesi cinsiyetin ikili cinsiyet modeli ile uyuşup uyuşmadığı ve bunun ne ölçüde olduğu üzerine yoğunlaşılan canlı bir tartışmaya yol açtığını ifade etti. Bu bilmeceyi çözüme kavuşturmak için, MÖ 5500 ila 1200 yılları arasını kapsayan Erken Neolitik ve Geç Tunç Çağı arasında yaşamış bin iki yüz elli iki kişinin toplumsal cinsiyeti ve biyolojik cinsiyeti arasındaki ilişkiyi araştırdılar.
Her birinde biyolojik cinsiyet, yayınlanmış osteolojik (kemik bilim) analizlere dayanarak belirlenirken, toplumsal cinsiyet mezarda bulunan eşyaların türlerine göre belirlendi. Araştırmacılar, ”Yedi mezar alanının altısında, belirlenen biyolojik cinsiyeti mezarlarında bulunan eşyaların işaret ettiği toplumsal cinsiyetle örtüşmeyen belirli bir azınlık olduğunu tespit ettik" diye açıkladı. Örneğin, Almanya'daki bir alanda biyolojik olarak erkek olan bir bireyin salyangoz kabuğundan yapılmış bir baş süsü ve feminen cinsiyetle bağdaştırılan başka eşyalarla gömüldüğünü ifade ettiler.
Başka bir alanda ise biyolojik olarak dişi bir iskelet, taş balta, olta kancası, yaban domuzu dişleri ve çakmaktaşı bıçaklar gibi maskülen mezar eşyalarıyla gömülmüştü.
Araştırmanın yazarı Dr. Eleonore Pape, bu bulgular üzerine yaptığı açıklamada, “Tarihsel olarak, non-binaryleri artık bir kuralın 'istisnası' olarak değil, resmi olarak kabul edilebilecek, korunabilecek ve hatta saygı duyulabilecek ‘azınlıklar’ olarak ifade edebiliriz” dedi.
Genel olarak, biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet iskeletlerin yüzde 26,5'inde eşleşti, ancak bulgular verilerin yüzde 2,9'unda çelişkiliydi. Bireylerin geri kalan yüzde 70,6'sı, biyolojik cinsiyetleri veya toplumsal cinsiyetleri belirlenemediği için analizden çıkarıldı.
Çalışmanın yazarları, “Hem biyolojik cinsiyet hem de toplumsal cinsiyet belirlemelerindeki bulgular göz önünde bulundurulursa, biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet göstergelerinin, gömülerin yüzde 90'ında eşleşmesiyle ilişkilendirme modeli ezici bir şekilde ikili görünüyor” şeklinde yazdı. Öte yandan, yaklaşık her on bireyden biri, uyuşmayan biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet göstergelerine sahipti.
Araştırmacılar, mevcut verilerin- potansiyel taraflılıklara rağmen- tarih öncesi Orta Avrupa toplumlarının cenaze törenlerinde bir ölçüde cinsiyet çeşitliliğinin resmen kabul edildiği hipotezini desteklediği sonucuna vardıklarını söylüyor.
"Bununla birlikte, geleneksel biyolojik cinsiyet belirleme yöntemlerinin hata payları doğru bir şekilde ölçülemez, bu nedenle ‘non-binary azınlığın’ gerçek boyutu hala büyük ölçüde belirsizdir.”
Etiketler: yaşam