16/08/2014 | Yazar: Nora Leggemann

Tentabulles, her yıl 8 Mart’ta feministler, lezbiyenler ve translar için sahne alan uluslararası bir feminist kadınlar ve lezbiyenler sirki projesi.

Tentabulles: Feminist lezbiyen kimliği yücelten bir sirk Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Nora Deetje Leggemann Kaos GL Dergisi’nin “Queer ve Psikanaliz” başlıklı 136. sayısı için Tentabulles’in kurucularından Johanna ve Tentabulles katılımcısı Bronko ile söyleşti.
 
Tentabulles, her yıl 8 Mart’ta feministler, lezbiyenler ve translar için sahne alan uluslararası bir feminist kadınlar ve lezbiyenler sirki projesi. Amacı ise, lezbiyenlerin kendi maharetlerini kullanarak kimliklerini var edebilecekleri, tabuları yıkabilecekleri, kendi deneyimledikleri ayrımcılık yapılarını irdeleyebilecekleri ve sahne almanın yeni ve daha light yollarını arayabilecekleri feminist bir alan yaratmak.
 
Her şey bundan 10 yıl önce Paris’te küçük bir performans grubu oluşturan üç lezbiyen arkadaşın sirk yapmak isteyen, performans sanatlarına meraklı diğer lezbiyenlerle tanışmak istemesiyle başladı. O gün bugündür her 8 Mart’ta bir Tentabulles buluşması gerçekleşiyor. 10 günlük süren yoğun bir çalışmanın ardından sayıları 10 ila 25 kişi arasında değişen katılımcıların ortaklaşa belirlediği bir tema üzerinden çıkarılacak şov için hazırlıklar başlıyor. Palyaçoluk, eşli akrobasi, jonglörlük, tiyatro, dans, trapezler ve ipler...
 
Buluşma yerine yine ortaklaşa karar verilmesinin ardından küçük bir gönüllü grubu buluşma organizasyonuna girişiyor. Tentabulles buluşmaları daha ziyade Batı Avrupa ülkelerinde gerçekleşse de geçmişteki buluşmalara Avustralya’dan Polonya’ya, Türkiye’den Latin Amerika’ya, Kore’den Rusya’ya farklı ülkelerden lezbiyenler katılmış.
 
Belli bir Tentabulles grubu olmasa da sirke gönül veren çekirdek kadro gittikçe büyüyor. İster performans sanatının kaşarı olun, isterseniz de yalnızca sirk yapmak isteyen bir kezban, Tentabulles yüksek doz yaratıcılığı ve özörgütlenmeye olan inancıyla sizleri kucaklıyor.
 
Son iki yıldır Berlin’de yapılan Tentabulles buluşmaları, “gerçek” bir sirk eğitiminin ardından yine “gerçek” bir sirk çadırındaki bir gösteriyle noktalanıyor. Önceki yıllarda ise buluşmalar üniversitelerde, işgal evlerinde, alternatif tiyatrolarda, kadın merkezlerinde ya da açık alanlarda gerçekleşmiş.
 
Tentabulles’in bütçesi katılımcı ücretleri, gösteri gelirleri ve dayanışma partilerine dayanıyor. Eğitimciler dâhil bütün ekip gönüllü çalışıyor. Ayrıca, ekonomik durumu kötü olan lezbiyenleri dışarıda bırakmamak için katılımcı ücreti olabildiğince düşük tutuluyor.
 
Tentabulles’in kurucularından sirk pedagogu ve dövüş sanatları eğitimcisi Jojo (Johanna) ve kendi sözleriyle geleceğin kültür işletmecisi, serseri, ebedi ergen ve dört yıllık Tentabulles katılımcısı Bronko ile sirkleri hakkında konuştuk.
 
Tentabulles buluşmalarına kimler, ne amaçla katılıyor, biraz anlatabilir misiniz?
Johanna: Katılımcılar genellikle arkadaşları ya da bizim ağımız aracılığıyla projeden haberdar oluyorlar.  Pek çok kadın/lezbiyen yalnızca kadınlar/lezbiyenler ile eğitim almanın ve beceri paylaşmanın nasıl bir şey olduğunu deneyimlemek için katılıyor. Çünkü bu çok özel enerjiyi hissetmek istiyorlar. Bazılarının ilk sirk deneyimi oluyor, bazıları da hâlihazırda sirk yapsa da farklı bir şekilde diğer lezbiyenler ve feministler ile bir sirk sunmanın heyecanını taşıyor. 
 
Sirkte yalnızca kadınlar/lezbiyenler, seyirciler arasında da yalnızca kadınlar/ lezbiyenler/ translar yer alabiliyor. Neden?
Johanna: Doğru, seyirciler arasına erkekleri almıyoruz. Geleneksel gösteri dünyasında bir kadın olarak önünüzde iki ihtimal vardır: ya seksi olursunuz ya da aptal. Toplum yalnızca bu iki role izin verir. Biz bu rollerin dışına çıkıyoruz. Ancak gösteriyi karma bir seyirci grubu önünde sunduğumuzda yalnızca kadınlar/lezbiyenler/translar olduğundan çok daha farklı algılanıyor. Bazı katılımcılar hayatlarında ilk defa sahneye çıkıyorlar. Yedi gün boyunca “güvenli bir alan”da çalışmanın ardından erkeklerin önünde gösteri yapmak hem absürt olurdu, hem de katılımcılardan bunu yapmalarını bekleyemezdik.
 
Katılımcılar da yalnızca kadınlar/lezbiyenler. Translar sahne ve gösteri dünyasına hâlihazırda kendi çeşitliliklerine sahip. Kadınlar/lezbiyenler için kendi sosyalleşmeleri ve feminist olarak kimlikleri üzerine düşünebilecekleri bir alan yaratmak istedik. Bunlar ataerkiyi yapıbozumuna uğratmak için farklı yöntemler sadece...
 
Politik duruşunuz yaptığınız işe nasıl yansıyor?
Johanna: Yalnızca kadınlar ve lezbiyenlere yönelik bir proje yapıyoruz, bu da bizi güncel queer feminizmden biraz ayrı bir yere koyuyor. Queer feminizmde kadın ya da lezbiyen gibi kimlik kategorilerinden hoşlanılmaz ya da bunlar reddedilir. Ama bana kalırsa, feminist lezbiyen kimliğimizi kaybetmemiz çok üzücü. Queer adına tarihte bir kopuşu fitillemeyi üzücü buluyorum. 80’lerde aktif mücadele veren lezbiyenlerle irtibatta olduğum için çok mutluyum ve onlardan öğrendiğim pek çok şeyle gurur duyuyorum. Bence lezbiyen feminist bir kültürün gelişmesi için hâlâ büyük bir arayış içinde olmamız ve hemencecik cinsiyetsiz, queer bir yaklaşıma geçmememiz gerekiyor. Bu yaklaşımımızdan ötürü zaman zaman özellikle queer feminist ortamlarda az çok takılmış genç lezbiyenlerin “kültür şoku” yaşadığı da oluyor. Ama kendi hikâyelerimizi paylaşma ve farklı deneyimlerimiz hakkında konuşma noktasında oldukça iyiyiz. Genel olarak söylemek gerekirse, hepimiz feminist olduğumuz için gösterimiz de kendiliğinden feminist oluyor diyebilirim. 
 
Bunun dışında amacımız kendimize ve birbirimize iyi bakmak. Atölye ve çalışmalarımızı olabildiğince güvenli ve doğru bir biçimde yapmaya çalışıyoruz. Kişilerin sınırlarına saygı duymak konusunda her türlü çabayı gösteriyor, bir travmanın yeniden ortaya çıkması ihtimaline karşı daima hazırda bulunuyoruz. Kulağa biraz sert gelebilir ama akrobasinin fiziksel sağlığa olan, tiyatro ve palyaçoluğun insan psikolojisinde bıraktığı etkilerin farkındayız.
 
Bronko: Görünürüz ve kendi kültürümüzü yaşamaya devam ediyoruz. Lezbiyenlerin yazdığı metinlerden sık sık yararlanıyoruz ve sürekli olarak birbirimize kendi gerçekliklerimizi anlatıyoruz.   
 
Bir Tentabulles buluşması nasıl olur? Biraz kendi deneyimlerinizi anlatabilir misiniz?
Bronko: Şimdiye kadar genelde oldukça kaotik geçti. İkinci günden itibaren herkes yaratıcı olmaya kafaya takmış oluyor, dakka başı yeni fikirler uçuşuyor. Böylesi bir ortamda ulaşım, yemek, teknik işler gibi organizasyonel meseleler biraz havada kalıyor. 2011’de Barselona’da katıldığım ilk Tentabulles buluşması benim için çok dramatik, hayatımı değiştiren bir deneyimdi. Buluşmadan yalnızca kısa bir süre önce karma bir tiyatro projesinde yer almıştım ve oldukça mutsuzdum. Oraya ait hissedemedim ve sonrasında neden bilmem kendi becerilerimle ilgili şüpheye düştüm. Oradan yine ait hissedemeceğim hissiyle Tentabulles’e geldim ama oldu, ait hissettim. Tentabulles buluşmalarında benim için çok özel bir enerji oluyor. Ayrıca zaman zaman çok yorucu olabiliyor, kesinlikle mükemmel değil ve tabii ki grup içi sorunlar da yaşanabiliyor ama daha farklı. Benim için kelimenin tamamen olumlu anlamıyla bir sürü ucube bir araya gelmiş gibi oluyor. Anlatması oldukça güç. Ve muhtemelen herkes için de aynı değil ama buluşmayla hayatı değişen insanlar biliyorum.
 
Johanna: Yorgunluk! Çalışmak, kas ağrısı, çalışmaya devam etmek, bir bira içmek, sabahları Gi Gong, akşam 11’e kadar bir prova daha, dur, kostümüm nerde?, flörtleşme, zamanı olmamak, dur başka bir fikrim var!, onu nasıl yapıyorsun bir göstersene, hangi müzik uyar?, trapez çalışması için matımız var mı?, falan filan...
 
Şimdiye kadar ne tür tepkiler ve geri bildirimler aldınız?
Johanna: Tentabulles’i özel kılan enerjisi ve fikri. Seyirciler her zaman böylesi bir gösteri izlemekten müteşekkir kalıyor. Hem kendimize, hem seyircilere, hem de tüm lezbiyen feminist kültüre güzel bir hediye vermek istiyoruz. Her yıl da bunu başarıyoruz!
 
Hiç bir nefret saldırısına ya da medyada hakkınızda çıkan olumsuz yazıya rastladınız mı?
Bronko: Yok, en azından şimdiye kadar olmadı.
 
En son hangi temayla sahne aldınız?
Bronko: Bu yılki gösteri biraz “manasız”, dadaist ve absürttü. Temamız “beklerken...”di. Ciddi ciddi laflar etmenin dışında kadınların/lezbiyenlerin bir araya gelip yalnızca “saçmalamasının” da ne kadar politik, özgürleştirici olduğunu ve bunun pek çok kadın/lezbiyen için ne kadar zor olduğunu düşündük. Çok düşünmeden, analiz etmeden yaptık gösteriyi ve seyircinin de çok hoşuna gitti.
 
Geleceğe dair planlarınız neler?
Bronko ve Johanna: Tentabulles’in büyüyerek Avrupa dışında da gerçekleşmesini, her yerden daha çok kadına ve lezbiyene ulaşmasını istiyoruz. Bir gün buluşmaları ücretsiz yapmayı ve yılda birden fazla buluşma gerçekleştirmeyi umuyoruz. Umuyoruz ki yakın zamanda bir fona başvurabiliriz. Bu şekilde her yerden kadınlara ulaşabilir, hiç sirk deneyimi olmamışlara yönelik bir haftalık bir atölye düzenleyebiliriz.
 
Tentabulles hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak ya da kendileriyle irtibata geçmek isterseniz bloglarını ziyaret edebilirsiniz. 

Etiketler: yaşam
nefret