07/05/2007 | Yazar: KAOS GL

‘Terzi yamaklarının en meşhuru Barbaros Şansal'ı yeni kitabının piyasaya çıktığı, Bülent Ersoy'dan ilham aldığı Bülly bebeğini tasarladığı, 30 yıl önce 'kanlı'sını hatırladığı 1 Mayıs'ta ziyaret ettik. İşler karıştı.’ Pınar Öğünç, Şansal’la söyleşi yapma cesareti gösterdi ve ortaya muazzam bir söyleşi çıktı!

Terzide başlayan ihtilal Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

‘Terzi yamaklarının en meşhuru Barbaros Şansal'ı yeni kitabının piyasaya çıktığı, Bülent Ersoy'dan ilham aldığı Bülly bebeğini tasarladığı, 30 yıl önce 'kanlı'sını hatırladığı 1 Mayıs'ta ziyaret ettik. İşler karıştı.’ Pınar Öğünç, Şansal’la söyleşi yapma cesareti gösterdi ve ortaya muazzam bir söyleşi çıktı!

KAOS GL

Pınar Öğünç

Ateist 'yamak' intifada!

Senelerdir isminin önüne Legion d'Honneur nişanı misali yapıştırdığı 'terzi yamağı'yla, herkese bir tevazu dersi verir gibi dolansa da, dili ustasından uzun, ağzı kalabalık bir adam Barbaros Şansal. Ne zaman önüne bir teyp koysanız hayatında yeni bir şey var; ona buna sokacağı laflar, bir sistem eleştirisi kolajı, kimya savaşlarından, büyük sermayenin etnik, dinsel ve cinsel analizine taarruz başlıkları, irili ufaklı gelecek projeksiyonları...

1 Mayıs günü, öğleden sonra buluştuk onunla. 1 Nisan 'şakası' olarak ahaliye duyurduğu kitabı nihayet o gün piyasaya veriliyordu: '3. Sınıf Hamur Kâğıda Matbaa Mürekkebi Hayatlar'. Bir de TV8 ve Singer'in birlikte düzenlediği '12 Tasarımcı 12 Tasarım' faaliyeti için Bülly ismini verdiği, Bülent Ersoy'a benzeyen bir lahana bebek tasarlıyordu. 12 Mayıs'ta Esma Sultan Yalısı'nda yapılacak gecede Dice Kayek, Atıl Kutoğlu, Cengiz Abazoğlu gibi isimlerin tasarladığı bebeklerle birlikte açık artırmada satılacak. Şansal, Bülly'nün gelirini (O, Kaos Ci El olarak telaffuz ediyor) Kaos GL'ye bağışlayacak.

Bölücü bayrak muamması

Kültürel ve sanatsal faaliyetler gani gani, ama kapitalist bir aileden gelmesine ve halen de zanaatını o dünya mensuplarına servis etmesine rağmen kapital düşmanlığını ifşa eden, üstelik Gümüşsuyu'nda yaşadığı için biber gazı esanslı coplama manzaralarını camından seyredebilecek bir kişi olduğundan, Bülly'den falan lafa girmek abes kaçacaktı. Kazancı Yokuşu'nun karşı tarafından canlı yayın yapan Habertürk Haber Müdürü Ali Çağatay'ın "Böyle bir ortamda PKK bayraklarının açılması çok düşündürücü" şeklinde izleyiciye tanıttığı eşcinsellerin gökkuşağı renklerindeki bayrağını sormakla başlanabilirdi mesela.
Kapısında Yıldırım Mayruk imzasının asılı olduğu devasa atölyeye, dışarıdan, nefes nefese geldi Barbaros Şansal: "Hem gidip meydanda görev yapan basın mensubu arkadaşlara dondurma dağıttım, hem de müdahale etmem gereken bir durum vardı. Büyük bir yanlış anlaşma olmuş. Bayrak..."
Muhabbete girişi doğru yerden ayarlamışız, fakat Ali Çağatay, 'Toplu İğne' programını yaptığı Habertürk'ten yakın ahbabı, "Uzaktan bütün renkleri görememiş, uyardım, yayını kapamadan özür diledi zaten" diyor.

Şansal hızlı düşünüyor, konuşması o yüzden kaygan bir zeminde gidiyor hep. Laf bir anda Tüpraş'ın satışına, oradan Şenay Akay'ın kaba etlerine, oradan medya patronlarının beyaz peynir seçimine kayabiliyor. Ama konuşmanın nispeten düz aktığı yerler de var:

"Ben 36 şehitin verildiği 1 Mayıs 1977'de ayakkabı toplayanlardan biriyim. 50 yaşındayım, 20 yaşında bir insanın olması gereken yer de Bahar Bayramı değil, 1 Mayıs'tır zaten. Ne mutlu ki 50 yaşımda, yine oradaydım. O zaman koskoca orak çekiçli bayraklar vardı. O tarihte Nişantaşı'nda oturuyorduk, o zamanlar 15 dakikada bir araba geçerdi. 17 yaşımdan beri 1 Mayıs'a giderim. Hep bize bahar bayramı, kıra pikniğe git, laleleri gör derler. Biliyorum şu aralar İstanbul da lalesiyle buluşuyor, ama hangi laleyle buluştuğunu bir gece metro girişindeki afişe yazdım ben: Höt lalesi... 200 bin kişi okudu o yazıyı. 30 yıl sonra aynı 1 Mayıs'ı görünce gururlandım. DİSK'in deklare ettiği işi yapabilmesinden gururlandım. DİSK aslında böyle bir zamanda grev dalgalarını nasıl başlatabileceğini gösterdi."

Ağdacıda, terzide ihtilal

Sadece Radikal'den geldiğimiz ve o gün 1 Mayıs olduğu için değil, Şansal genelde 'Evangelist Anglosakson sermayenin bastırmasıyla içinde yaşadığımız tüketim toplumu', 'enter-delete arasında ikonlara sığmış bir dünya' gibi stilize ideolojik bir dil kullanmayı seviyor. Onun bulunduğu ortamlar için marjinal elbette:

"Çocukluğumun bir bölümü, nefret ettiğim Yozgat'ta geçti. Bakkaldan sakız haritası alıyordum, bir türlü Yozgat çıkmıyordu. O zaman kapitalistlerin nasıl sömürdüğünü anladım. Ben kapitalist bir ailenin çocuğuyum; varlıksız doğmadım. Bir tarafım Osmanlı, bir tarafım Eczacıbaşı, farmatoloji monopoli iğrendiğim bir şey. Hiçbiriyle görüşmüyorum. Aileleri karıştırmayalım. Özal'ın başına da ne geldiyse ailesinden geldi zaten. Birey olabilmek önemli."

Şansal, kırmızı Converse pabuçları yüzünden komünist sanıldığından, 12 Eylül'de üç günü Selimiye'de geçirmiş, sonrası da dokuz yıl yaban eller zaten. Tam bu hikâyeyi anlattığı esnada 'ikonlar dünyasına' geçiyor Şansal, kırmızıdan siyaha geçişini, oradan bir defilesinde kullandığı siyah ampulü, planladığı kırmızı beyaz floresanı...

Gayriihtiyari 'Bütün bu semboller kime gidiyor' diye sormak istiyor insan, 'Kim anlıyor sizi, kim onaylıyor? Lafınız kime?' Sormamla, hafif geriliyoruz:

"Benim kadar aydın, rafine müşterilerim aferin diyor. Ama benim kimsenin onayına ihtiyacım yok. Lafım ait olduğu yere gidiyor. Ben biraz tuluat, biraz teşbih yapıyorum, Akbaba dergisi tadında yaşamayı tercih ediyorum. Tevazu göstermeyeceğim, ben bu coğrafyanın yetiştirdiği ender beyinlerden biriyim. Akademisyen kimliğim var, 50 yaşındayım ve bir imparatorluğun başındayım. Soru sorarken Ebru Gündeş gibi olmayalım. Lütfen bazı şeyleri algılamaya çalışın. Yıllarca editoryal tecrübem var, ben çok güzel idare ederim yoksa sizi."

Karşımda mevsimin ilk can eriklerinden bir avuçu kütürdetirken bir noktadan 360 derece nasıl bakabildiğini, çift cinsiyetle düşünmenin ona kazandırdıklarını, bilginin kudretini, çok ünlü bir doktora vajinasına estetik ameliyatı yaptıran ama 'açık' kaldığı için Ankara Askeri GATA Hastanesi'nin zor kapattığı çok, ama çok ünlü bir pop sanatçımızı, Kongo'yla onun sayesinde yapılan askeri işbirliğini anlatıyor ve sakinliyor.

"Bir ülkenin kaderi kadın terzilerinde ve kuaförlerinde çizilir. Canan Yaka'nın annesi Mualla Özbek 'Ben üç ihtilal yaptım' demişti. Kimseyi itham etmiyorum, ama o çok başarılı adamların çok ünlü kadınları kuaförlerde, terzilerde ve ağdacılarda her şeylerini anlatırlar. Senin oturduğun koltuktan kimler geçti... Bu dünyadan tiksiniyorum, ama azimle devam ettiriyorum, dikiş bitiyor dünyada. Neler yapılıyor: Ya mektup kâğıdından, ya sehpadan elbise... Bir tane etek boyu düzgün elbise görüyor musunuz?"
Ben de kaşınıyorum yani... İkinci kitabını 'Ortadoğu ve Biyolojik Terör' üzerine kuran, para ve müşteri kaybetmenin umrunda olmadığını, üç yerine bir ekmek yiyebileceğini söyleyip, kesintisiz bir sistem eleştirisiyle manifestik konuşan Şansal'a, 'Madem kafanızı böyle büyük dertler meşgul ediyor, etek boyu çok mu mühim?' diye soruveriyorum.

Cinsel organ kullanım vergisi

Neyse ki aramız düzeldi: "Önemli, çünkü uçkuru gevşek bir coğrafyada yaşıyoruz. Hem benim mesleğim, zanaatim bu. Ama hobilerimi profesyonelliğe çevirmeyi de başarıyorum." Beş sene sonra aktif politika düşünüyor, sloganı 'Homomatikler homofobiklere karşı!'. Farmatoloji ve kimya monopollerine savaş açacakmış, Türkiye'nin bir kimya çöplüğüne döndüğünden, yediğimiz her şeydeki katkı maddelerinden bahsediyor. Habertürk'teki 'Toplu İğne' programı RTÜK tarafından eşcinsellik propagandası yaptığı gerekçesiyle nihayete erdirilmişti: "Ben cinsel organlarımı kullanma hakkına sahip bir vatandaşım. Bunun vergisini veriyorum. Ama TC Devleti bana zorla popüler kamusal alanda var olabilmem için cinsel uzvumu kestirmemi ima eden bir davranış biçimi içinde. Acaba herkesin bu kadar mı korkusu var poposundan. Kadın olunmuyor, hadım olunuyor öyle..." Merak edenlere aklında 'Çengelli İğne' isimli yeni bir program var; hayali Kanal 7'de başörtülü yapmak...

Barbaros Şansal'ın kolaj sohbeti düşündürüyor, fakat hırpalıyor insanı. O anlık ters köşe sorular... Birden gelen "Belek'te kaç ağaç kesildi biliyor musun? 14 bin... Golf otellerinin ömrü 25 sene..." sözlüsü, oradan jüri üyelerinin kalçaya benzeyen dekolteleri, satılmış medya... Ya da 10 avroluk bir radyoyla tarihi yarımadayı gezip korsan yayın yapan 23 fundamentalist radyoyu Genelkurmay ve MİT'e bildirişi... Bir savaş halinde davet edildiği düşman elçilik yemeğine A4'lere sarınıp gitmeyi canı gönülden isteyişi... 'Ateistim, ama artık yamak intifada!' sloganı, aldığı tehditler, asla internete bağlamadığı 'temiz' bilgisayarları...

Reklam sloganı edasıyla söylüyor: "Ben Barbaros bin Laden üstelik Leyla Halid ruhunda..." Birkaç saat sonra biber gazı yemiş gibi oluyor insan.


* * * * *

Portakal kokulu kitap

Kapağında yazanın adı yazmayan, Şansal'ın konuşması kıvamında akışkan eğlenceli bir arşiv, daldan dala dokundurmalı bir günlük çalışması olan '3. Sınıf Hamur Kâğıda Matbaa Mürekkebi Hayatlar' önce mandalina kokulu olarak çıkacaktı. Fakat ilk bin baskı mandalinadan ziyade fena bir şey koktuğundan, 'Musa doları yeşili basıldığına göre Washington portakalı kokması daha iyi' diyerek yeni esans ısmarlamış Şansal. Amacı Sezer çiftinin de katıldığı 'Ulusal Eğitime Destek Kampanyası' gecesinde tüm konuklara dağıtmakmış, ama cumhurbaşkanlığına gelen bir telefon 'siyasi propaganda yapılacağını' ihbar edince izin verilmemiş. İnadı inat, her konuğun evine yollayacak şimdi. Bir intikamı da 19 Mayıs'ta Kaos GL'nin düzenlediği '2. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma'da konuşmak... Kitap, kullanılan kâğıt ve baskı itibarıyla korsana izin vermiyor, 'aramızda kalsın' diye düşündüğünden başka bir dile tercümesi yasak. Çok satacağından emin olduğu için billboard da istemiyor Şansal.

* * * * *

Zatıâlileri Bülly

"'12 Tasarımcı 12 Tasarım' teklif edildiğinde, anayasanın eşitlik ilkesinden hareketle ben bir prototip bebek olmasını istedim. Fakat diğer katılan arkadaşlarım, onlar ordinaryus profesördür, istemediler. Ben de bez bebek yaparım, adını da Bülly koyarım dedim. Bülent Ersoy'u hicvetmeye çalışmıyorum. Hanımefendi sanatçıdır, zatıâlileri. Hanımlara da zatıâli dedi bir kere, zatıâliye denir, ama ben kendilerine zatıâli diyebilirim. Onu eski hayatında da tanırım çünkü. Ama atölyemden sokmam, ben kadın terzisiyim. Kimse bir şey diyemez, istersem Bülent Ecevit bebeği yaparım, istersem Bülent Ortaçgil... Ben geliri Kaos GL'ye bırakacağım, diğerlerini bilemem, Estetikli Kaş Kaldırma Derneği'ne mi bağışlarlar, Silikonize Botoks Piyade Birlikleri Grisini Şarap Partisi'ne mi..."

Kaynak: Radikal Cumartesi, 5 Mayıs 2007

*Konuyla ilgili haberler:

[[Bülent Ersoy bebeğin geliri Kaos GL'ye]]

[[Total muhalefete rağmen 16 yıldır birlikteyiz]]

[["Pembe gözlükler cinsel, kırmızılar ise siyasetçi kimliğimi simgeliyor"]]

[["RTÜK bildiğini okuyor ama bildiği yanıldığına yetmiyor!"]]

[[Tarkan’a medya da tepki verdi!]]


Etiketler: yaşam, moda
nefret