14/09/2009 | Yazar: Engin Pala

Fransa’da Trans olmak... Dışlanma, horlanma, psikolojik ve fiziksel şiddet! Engin Pala'nın haberi.

Fransa’da Trans olmak... Dışlanma, horlanma, psikolojik ve fiziksel şiddet!

Engin Pala'nın haberi.

Fransa’da yayınlanan bir araştırmanın sonuçları alarm veriyor; 16-26 yaş arası genç transların %69’u intihar fikrini aklından geçiriyor, % 80’i kimliklerinin kendileri için bir ‘acı kaynağı’, % 51’i ‘toplumun bir parçası olmalarına engel’, % 20’si bir hastalık olarak nitelendiriyor.

Fransa: Transseksüalite hastalık değil
 
Bu yıl Fransa’da, trans topluluğa karşı şiddet ve ayrımcılık çok sık gündemdeydi. Tüm LGBT dernekleri yıl boyunca, hem kendi üyelerine, hem de topluma yönelik açıklama ve etkinliklerle konuyu gündemde tuttular. Trans topluluğa karşı yapılan ayrımcılık, 28 Haziranda bir milyona yakın insanın katıldığı gey pride’da ‘tam eşitlik’ ana temasına uygun en önemli alt başlıklarından biri oldu.

Foto: ‘İşyerinde transfobiyi durdurun’ - Paris Gay Pride 2009

Tüm bu çabaların sonucunda temmuz ayı basında Sağlık Bakanı Roselyne Bachelot’nun açıklamasıyla Fransa transseksüaliteyi ruhsal hastalıklar listesinden çıkaran ilk ülkelerden oldu. Yakın zamanda hükümetin gerekli değişiklikleri yaparak, cinsiyet değişikliği operasyonu için psikiyatrik kontrol zorunluluğunu kaldırması bekleniyor.
Hükümet genelgesiyle psikoseksüel bozukluğa sahip olmadıkları tescillenen Trans’ların, ruhsal hastalıkları olduğu için bu kimliği almadıklarının kabulü insan onuru adına alınmış çok önemli bir karar. Ancak ruhsal bozukluklar bir neden olmamakla birlikte, trans toplumun sonradan edindiği en önemli sorun olmayı sürdürüyor. HES (Homoseksüalite ve Sosyalizm) ve MAG (Genc LGBT’ler Açılma Hareketi) beraber internet üzerinden düzenledikleri 16-26 yaş trans topluluğa yönelik araştırmanın sonuçları bu konuda alarm veriyor!

Genç translar gördükleri zulme karşın gelecekten umutlu:

Araştırmanın sonuçlarına göre; ankete katılanların % 69’u intihar fikrini en az bir kez aklından geçirmekle birlikte, % 34’u intihar girişiminde bulunmuş! Genç transların % 80’i kimliklerinin kendileri için bir ‘acı kaynağı’, % 51’i ‘toplumun bir parçası olmalarına engel’, % 20’si bir hastalık olarak nitelendiriyor. Trans kimliklerinin kendilerine acı verdiğini ve hatta hasta olduklarına zorla, baskıyla inandırılmış bir topluluğun, ruh sağlığı için psikolojik desteğe tüm toplum ortalamasına göre kat be kat fazla ihtiyaç duyması normaldir.

Araştırmaya göre; büyük ekonomik problemi olduğunu söyleyen katılımcıların oranı % 39. Genç transların % 75’inin her konudaki en önemli destekçileri aileleri olarak görünüyor. Geriye kalan dörtte bir kesim ise ailesi tarafından dışlanma, horlanma veya kimliğinin görmezden gelinmesiyle karşı karşıya. Okulda kimliğini arkadaşlarına açıklama cesaretini gösterenlerin oranı % 36 olurken, bunların % 5 ila 18’i dışlanma, horlanma, yok sayılma, sözlü ve fiziksel şiddete maruz kalmaktan şikâyetçi.

Araştırma sonuçları bir felakete işaret etse de, genç transların geleceğe yönelik beklentileri umut verecek seviyede. Gençlerin % 75’i evlenmeyi veya sivil pakt ile bir beraberlik kurmayı, bunların % 80’e yakını kesinlikle veya büyük olasılıkla çocuk sahibi olmayı istiyor. Ancak bu emellerine giden yolda resmi kimlik değişikliğindeki zorluklar, çevrenin ayrımcı ve dışlayıcı tavırları ve toplumun biyolojik cinsiyetle özdeşleştirdiği aile kavramının önlerindeki en büyük engeller olacağının farkındalar. Yine de sosyal hayata entegre olma ve aile kurarak ‘normal’ bir sosyal hayat sürmeyi planlayanların oranı oldukça yüksek.

İşte Avrupa’nın göbeğinde, insan onuru ve haklarının devlet güvencesinde olduğu Fransa’daki felaket tablosu, zulme her an maruz kalanların anketinden böyle çıkıyor. Henüz işin başında olunduğu ve alınacak çok yol bulunduğu açık. Ancak, hükümetteki politik kararlılık ve bu konuyu öncelik listelerinde üst sıralara koyan Fransız örgütlerinin kamuoyu üzerindeki etkileri düşünüldüğünde, Fransız transları daha güzel günlerin beklemesini umut edebiliriz.

‘T’nin adı var!

Fransa’ya özgü olmayan bu sürdürülemez durum, dünyanın her yerinde ve genellikle daha ağır şartlarda önümüze çıkıyor. İşe, özellikle LGB toplulukta farkındalık yaratarak başlamak ve buradan çıkacak dayanışma ve güç birliğiyle topluma net - sağlam mesajlar ve örnekler sunmak en doğru yol olacaktır. Pek çok LGBT derneğinde bile transların varlığının sadece ismindeki T harfi ile sınırlı kaldığı, trans üye sayısının yok denecek kadar az olduğu düşünüldüğünde, kendi arasındaki bütünleşmeyi tamamlayamamış bir LGBT topluluğun bu mücadelede yeterince inandırıcı olamayacağı, en önemli risk haline geliyor. Bu durumun tek sebebini,  sadece, toplumun her kesimince itelenmekten sıkılan transların çekingenlikleri olarak görmek, maalesef lezbiyenler, geyler, biseksüeller ve transların kendi aralarında yeterince barışık olmadıkları ve kendilerinden olmayanı hor görme veya en azından yok sayma refleksi olan bireylerinin çokluğu gerçeğini saklamak olur.   

Pek çok lezbiyen, gey veya biseksüel’in, kendisiyle aynı kavgayı yürüten diğer cinsel kimliklerden ne yakın bir arkadaşı, hatta birçoğunun ne de tanışıklığı olmadığı bir gerçektir. Bu durumda, birbirine yabancı olan bu toplulukların ayrımcılığa karşı birliktelikleri, ‘ortak düşmana karşı kerhen bir toplanmadan’ ileri gidemeyebilir. Gey olanlar içindeki kadınsı gey-erkeksi gey veya biseksüellik vardır-yoktur onlar sahtekâr gibi hoşgörüsüzlük ve horlamaları göz önüne alınca, diğer kimlikte birisiyle aynı ortamda bulunmaktan, beraber yürümekten, aynı barda eğlenmekten sakınmamalarını beklemek hayal olur. LGBT topluluğun kendinden olmayan LGBT dostlarıyla olan tanışıklık, önyargı ve ilişkilerini irdeleyen bir anketin sonuçlarının hiç de iç açıcı olmayacağını tahmin etmek için kehanete gerek olmayabilir! Hızlı yol almanın önündeki en büyük engel olan Örgütlenme-dernekleşme sorunu çözülmeden, bu konudaki bilgilenme ve bilinçlenme eksikliğinin de giderilmesi pek mümkün gözükmüyor.   

LGBT topluluğun özgürleşmesi, kendi içindeki birliği ve bilinçlenmeyi tamamlamasıyla gerçekleşecek gibi görünüyor. Önce kendi evinin önünü süpürüp, sonra heteroseksüelleri özgürleştirmeyi konuşmak daha dürüstçe olmaz mı?(AE)


Etiketler: yaşam, dünyadan
İstihdam