18/12/2015 | Yazar: Yıldız Tar

Sokağa çıkma yasaklarına karşı tramvay işgal eden gençlerden trans erkek Özgür Ustaoğlu, gözaltında ‘detaylı arama’ işkencesine maruz kaldı.

Trans erkeğe gözaltında cinsel taciz: ‘Gösteririm sana erkek olmayı!’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Sokağa çıkma yasaklarına karşı tramvay işgal eden gençlerden trans erkek Özgür Ustaoğlu, gözaltında ‘detaylı arama’ işkencesine maruz kaldı. Kadın polisler, “Gösteririm sana erkekliği” diyerek hem şiddet uyguladı hem de taciz etti. Gençlerin tamamı denetimli serbestlik kararı ile gözaltından çıktı.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Gençlik Meclisi ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Gençlik Koordinasyonu üyesi gençler dün (18 Aralık) sokağa çıkma yasakları ve ölümlere karşı İstiklal Caddesi Taksim Tünel Meydanı’ndan Taksim Meydanı’na gelmekte olan tramvayı işgal etti.

İşgal eyleminin devam ettiği sırada aralarında LGBTİ aktivistleri Metehan Kaya, Berfin Azdal ve Özgür Ustaoğlu’nun da olduğu gruba saldıran polisler, 8 genci darp ederek gözaltına aldı.

Gözaltı çıkışı gökkuşağı bayrağı

Gece boyunca gözaltında tutulan gençler Savcılık sorgusunun ardından mahkemeye sevk edildi. Gençler, ‘örgüt propagandası yapmak’ ve ‘kamu malına zarar vermek’ten yargılandı. Mahkeme, gençlerin tamamını denetimli serbestlik ile serbest bıraktı.

Serbest kalan gençler Çağlayan Adliyesi önünde gökkuşağı bayrağı açtı, “Ay ayol azadi” sloganları attı.

Çevik kuvvet telefona el koydu, küfürlü mesaj yazdı

Polislerin yoğun şiddet ve tacizine maruz kalan gençler gözaltında darp edildi. Gözaltına alınanların telefonunu alan polis, HDP Şişli whatsapp grubuna ‘çevik kuvvet adamın a… koyar” yazan küfürlü mesaj attığı bildirildi. Gençlerin telefonlarına el koyan polisler telefon numaralarının ekran görüntülerini almaya çalıştı.

Gözaltında transfobik cinsel taciz

Gözaltına alınan gençlerden İstanbul Üniversitesi öğrencisi trans erkek Özgür Ustaoğlu, polislerin 'detaylı arama' işkencesine maruz kaldı. Özgür Ustaoğlu, yaşananları KaosGL.org’a şöyle anlattı:

“Gözaltına alındığımız andan itibaren polis şiddet başladı. Bizi döverek polis aracına attılar. Hakaret ediyorlardı sürekli. Kimliklerimizi istediler. Pembe kimliği göstermemle birlikte transfobik taciz başladı. Sürekli küfrediyorlardı. Özellikle kadın polisler yanıma oturup ellemeye ve taciz etmeye başladılar. Kadın polisin bir tanesi biz şiddete tepki verince, ‘Ben bunun kız olduğunu anlamıştım çünkü karı gibi dırdır yapıyor’ dedi. Şiddet uygularken bir yandan da ‘Erkekmiş, göster erkekliğini’ diyorlardı.

“İlk seferki aramada detaylı arama yapılmadı ama organ muayenesi adı altında taciz edildim. Derken amirleri geldi ve ‘Siz bunları ne biçim almışsınız, yüzleri gözleri sağlam, biz eskiden böyle almazdık’ dedi. Ardından polisler kudurdu ve daha fazla dövmeye başladılar.

“Erkekmiş, gösteririm ben sana erkeği!”

“Beni taciz eden kadın bana ‘Erkekmiş, gösteririm ben sana erkeği. Ben sana göstereceğim senin aramanı da ben yapacağım’ dedi. Ardından detaylı arama dedikleri bir şey yaptılar. Beni kısmen soydular. Beni ararken taciz ettikten sonra ‘Gördün mü ben sana demiştim, taciz böyle olur’ dedi.

“Bizi durup dururken vuran bir polis vardı. Hastaneye darp raporu almaya gitmeden önce bizi kenara çekip, ‘30 saniyen var eğer bu süre içinde bir şeyim yok demezsen olacaklardan sen sorumlusun’ dedi. Bize, ‘Size iki kurşun da fazla bir kurşun kafasına sıkacaksın’ dediler.”

“Sloganlarımızla ilgili taciz ettiler. Bizi yüzüstü koltuklara yaslandırıp öyle dövüyorlardı. Soruları tamamen keyfiydi. Sorularına cevap verdiğimizde tokat atıyorlardı. Hepimiz darp edildik.”

HDP-HDK’den homofobik ve transfobik şiddete karşı açıklama

HDP Gençlik Koordinasyonu ve HDK Gençlik Meclisi gençler gözaltındayken yayınladığı basın bildirisinde şunları kaydetti:

“Devletin ve AKP’nin 7 Haziran’daki yenilgisinden sonra Türkiye halkları ve Kürdistan üzerindeki baskısı katliamlarla birlikte açıkça görünür hale gelmiştir. Suruç Katliamı ile başlayan süreç, gençler, kadınlar, LGBTİ’ler; yani muhalif olan tüm kesimler üzerinde devletin şiddet mekanizmasını yeniden uygulamaya geçtiğinin kanıtıdır. Sokağa çıkan ve barış-demokrasi talebini dile getirenler, daha Suruç Katliamı’nın failleri açığa çıkarılmamışken, Ankara’da katledildiler. Bu katliamlar, devletin halkı sokaktan uzak tutması ve sindirmesi amacını taşıyordu. Fakat sarayın savaşı ve katliamlarına direnen gençler olarak, barış ve demokrasi talebimizden vazgeçmedik. Eşit ve kardeşçe inşa edilecek yeni bir yaşam için mücadele etmeye devam ettik. Bu mücadele karşısında başkanlık sevdalılarının cevabı; Kürdistan’da sokağa çıkma yasağı, sıkıyönetim ve barış elçisi Tahir Elçi’nin katledilmesi oldu.

“Halkların yerelden demokratik yönetimini savunan öz yönetim ilanları, saldırılarla ve çeşitli ideolojik karalamalarla “hendek” meselesine indirgendi. Ama bizler; devlet şiddeti karşısında, hayatta kalmak isteyen insanların başvurabileceği en barışçıl yöntemin hendekler olduğunu biliyoruz. Kürdistan’daki katliamlara ses çıkarmanın ölümle sonuçlanma olasılığının çok yüksek olduğu bugünlerde, Batı’dan da bir ses olabilmek için demokratik gösteri hakkımızı kullandık. Nusaybin, Cizre, Silopi, Sur ve Kürdistan’ın birçok bölgesinde öldürülen gençler için sokağa çıkıp katliamlar karşısındaki ölüm sessizliğini bozduk. Bu sebepledir ki, arkadaşlarımız işkenceyle gözaltına alındılar. Gözaltındaki arkadaşlarımıza polisler tarafından taciz, tehdit, psikolojik ve fiziksel işkence uygulandı. LGBTİ gençlere dönük homofobik, transfobik hakaretler sarf edildi. Halkların eşitçe ve barış içerisinde yaşamasını isteyen gençler, terör örgütü propagandası yapmakla suçlanıyor!

“Gençler, zulüm sürdükçe, bu zulmün karşısında olmaya, doğruları haykırmaya, devletin terör örgütü propagandası olarak yaftaladığı her türlü demokratik talebi dillendirmeye devam edecek! Arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını ve bizim yerimize, tacizci polislerin ve buna göz yuman “adalet” sistemi yürütücülerinin yargılanmasını talep ediyoruz.”


Etiketler: insan hakları, nefret suçları
İstihdam