23/11/2019 | Yazar: Aslı Alpar
Pembe Hayat’ın bu yıl 12.’si düzenlediği 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Haftası etkinliklerinin ilki “Transfeminizm anlatısı” oldu.

Pembe Hayat’ın öncülüğünde bu yıl 12.’si düzenlenen 20 Kasım
Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Haftası programı bugün İstanbul’da Cezayir
Büyük Toplantı Salonu’nda başladı.
Transfeminizm, trans dışlayıcı radikal feminizm (TERF) eleştirisi, interseks hakları, Kabahatler Kanunu, trans görünürlüğü gibi konular tartışılacağı etkinliklerin ilki “Transfeminizm anlatısı” oldu. İlksen Gürsoy, Ecemen ve Sema Semih’in konuşmacı olduğu ilk oturumun moderasyonunu Şiddetsizlik Merkezi’nden Melis üstlendi.
“Tüm baskılara rağmen kadınım diyebilme cesaretini feminizm sayesinde
buldum”
İlk konuşmacı Sema Semih sözlerine 12 Eylül Darbe’sinin
ardından sokağa ilk çıkanların kadın olduğunu hatırlatarak başladı.
Trans-feminist mücadelesini katılımcılarla paylaşan Sema Semih, “Tüm baskılara
rağmen ben kızım, kız gibiyim, kadınım diyebilme cesaretini feminizm sayesinde
buldum” dedi.
Bell Hooks’un feminizm cinsiyetçiliğe karşı verilen mücadele
olduğuna ilişkin tanımını kabul ettiğini belirten Sema Semih, “Erkeklik bir
yük, kadınlık da yara oldu ama buna aldırmadan halen feministlerle bir
aradayım” diyerek, feminist ve translar tarafından da cinsiyetinin
sorgulandığına dikkat çekti.
Toplumsal cinsiyet karşıtı ideolojinin dünyada ve
Türkiye’deki tartışmalarına değinen Sema Semih, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik
saldırılardan da bahsetti. Bu saldırıların genel söyleminin transları ve
feministleri aynı hatta ifade ettiğine dikkat çeken Sema Semih, TERF’lerin
transların cinsiyetini sorgulayan söyleminin toplumsal cinsiyet karşıtı gerici
ideoloji söylemini beslediğini belirtti.
Sema Semih konuşmasına, kadın ve LGBTİ+’lara yönelik şiddeti
hatırlatarak, “Trans ve feminist hareket arasında bir düşmanlık yaratılmaya
çalışılıyor. Ayrımcılıkla mücadele ettiğimizi söyleyerek yeni düşmanlık
yaratarak neyi amaçlıyoruz, neye hizmet ediyoruz? Bu ikiliğin ötesinde bir
yerde buluşabilir, mücadeleyi buradan kurabilir miyiz? Feminizm herkes içindir.
Cinsiyet beyan edilen değil atfedilen bir duygu, bu atıfa karşı beyan etme
zorunda kalmak bizi kimlik politikalarına savuruyor. Kadın ve erkeğin olmadığı
bir yer var, orada buluşalım” diyerek sözlerine son verdi.
“Çocukken ben mi yanlışım diyordum bunun ideolojik bir yanlış olduğunu
anlamam zaman aldı”
Oturumun ikinci konuşmacısı İlksen Gürsoy oldu. Cinsiyetli
ve ideolojik bir dünyada yaşadığımızı söyleyerek konuşmasına başlayan İlksen
Gürsoy “Çocukken bedenime baktığımda, ben mi yanlışım, bedenim mi yanlış diye
çok düşündüm. Bunun ideolojik bir yanlış olduğunu anlamam çok zaman aldı” dedi.
İkili cinsiyet sistemi değerlerini sorguladığı dönemin
Voltrans örgütlenmesi ile olduğunu söyleyen Gürsoy, üreme gerçekliğinin
transların, intersekslerin gerçekliğini kapsamadığını belirtti. Transfeminist
hareketin kendisini güçlendirdiğini belirten İlksen Gürsoy, 2012 yılında
Voltrans ile örgütledikleri uluslararası “bedenimiz bizimdir” kampanyasını
katılımcılara aktardı. “Bedenimizi değiştirme ya da değiştirmeme hakkını
bedenimiz bizimdir sınırı üzerinden elde ediyoruz” diyen İlksen Gürsoy, ikili
cinsiyet sisteminin ifşa edilmesi gerektiğini söyledi.
“’Bedenimiz bizimdir’i savunurken hayvanların bedenlerini
tükettiğimizi fark ederek vegan oldum” diyerek mücadeleler arasındaki
kesişimleri belirten Gürsoy konuşmasına Ali Gül ve Zeliş’i anarak sona erdirdi.
“Feminizme sadece mağduriyetimle değil, katabileceklerim de dâhil olmak
istiyorum”
İlksen Gürsoy’dan sözü devaralan Ecemen, toplumsal cinsiyet
karşıtı ideoloji ile TERF’lerin söyleminin aynı döneme denk gelmesi tesadüf
değil diyerek söze başladı. Tıbbın translara bakışını tarihsel olarak
değerlendiren Ecemen patalojikleştirme ve tıbbileştirmeye değindi.
“Bir yanda tıp var bir yanda sosyal hareketler. Ama tıp her
zaman çok geriden geldi” diyen Ecemen, Transfeminist Manifesto’yu hatırlattı. “Trans
denilen şey içinde bir tek trans barındırmıyor, ben transfeminizmin de herkes
için olduğunu düşünüyorum” diyen Ecemen bir ikililik oluşturmak için değil
aksine ikililiği sorguladıkları için transfeminizm mücadelesini sürdürdüklerini
hatırlattı.
Ecemen konuşmasında kendi deneyimlerini de aktardı. Cinsiyet inşasında feminist ideolojinin kendisini nasıl dönüştürdüğünü anlatan Ecemen, “Feminizme sadece mağduriyetimle dâhil olmak istemiyorum, katabileceklerim de dahil olmak istiyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Oturum “Yeterince
Trans” ve Cinsiyet Geçiş Süreci - Ali Arıkan belgeselinin ardından katılımcıların sorularının
cevaplanmasıyla sona erdi.
Etiketler: insan hakları, kadın