06/02/2013 | Yazar: Suphi Toprak

‘Üzerinde Türk forması varken basın toplantısında bir oyuncu Almanca konuşamaz. İnsanı zorla ırkçı, milliyetçi yaparlar.’

Türkçe konuş, çok konuş! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
“Üzerinde Türk forması varken basın toplantısında bir oyuncu Almanca konuşamaz. İnsanı zorla ırkçı, milliyetçi yaparlar.”

12 Eylül darbesi Diyarbakır zindanlarında Kürdistan’lı devrimciler üzerinde 24 saat süren bir işkencehaneye dönüştürüldüğünde, görüşme kabinlerinin orada bir tabela asılı durmaktaydı. ’Türkçe konuş, çok konuş’. İnsanlara Türkçe konuşturabilmek için en adi işkence metotları kullanılmaktaydı. Türkçe Askeri marşlar ezberletiliyor, Türkçe’nin öğretilmesi için elden gelen her şey yapılıyordu. Bu dalga Diyarbakır cezaevi ile sınırlı kalmamıştı, toplumun hepsi bir silindir altında ezilirken, yeni nesiller Türkçenin önemi ile büyütülüyordu. Türkçe diline bir linguistik bir sevdadan daha çok, Türkiye’deki siyasi iktidarın toplumu betonlaştırma operasyonuydu bu. Bu neslin çocukları karşımıza artık her linç olayında çıktığı gibi, televizyonlarda, basındaki yerlerini almış durumdalar. Futbolda bu baskının en yoğun hissedildiği alanlardan biridir.

Günümüz futbolunda iki çelişki vardır. Nedir bu. Futbol yapısı itibariyle herkesin oynayabileceği bir oyundur. Irk, dil, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi farkların hiç bir anlamı yoktur. Futbol topu ile haşır neşir olsun yeter. Futbol lakin aynı zamanda bir endüstri halinde işlemektedir. Sermaye grupları bu oyundan daha çok para kazanmak için, taraftarı bir müşteriye çevirmek ve futbolu paranın hâkimiyetinde oynatmak istemektedirler. Şike bu sürecin sonuçlarından biridir. Sermaye’nin kendisine ’vatan’, ’ülke’, ’yurt’ ve ’memleket’ vs böldüğü dünyada, futbolu da buna göre bölmüş durumdadır. Futbol sermayenin baskısı ile futbolun evrenselliği arasında gelir gider.

Mehmet Demirkol işte bu noktada futbolun içinde bulunduğu durumu en iyi özetleyen çıkış yaptı. Milli Takım oyuncusu Sercan Sararer’in basın toplantısında Almanca konuşmasından sonra bir öfke patlaması yaşayan Mehmet Demirkol, bu durumun rezalet olduğunu söyledi. Bundan sonra programlarında Almanca konuşacağını da belirtikten sonra, "Bir Diyarbakırlı çocuk gelsin orada Milli takımda Kürtçe konuşsun ortalık birbirine girer" sözlerine derin bir sığlık kattı. Sözlerinin doruk noktasını şu ifadeler oluşturdu: ’"Türk takımlarında oynayan yabancı futbolcular da Türkçe bilecek. Türk milli takımında oynayan oyuncular Türkçe konuşacak." Ve "Üzerinde Türk forması varken basın toplantısında bir oyuncu Almanca konuşamaz. İnsanı zorla ırkçı, milliyetçi yaparlar."

Şuradan başlamak gerekli, bugün yurtdışında, bilhassa Almanya’da doğmuş ve yaşayan Türkiye kökenli insanların Türkçeleri değişmektedir ya da bu Türkçe’nin yerini o ülkenin dilleri almıştır. Yaşam bu insanlara bu değişimi zorunlu kılmıştır. Sercan Sararer’in Türkçe bilmemesi ve kendisini Almanca daha iyi ifade edebilmesi, belki de geçmişiyle alakası vardır. Bu konudan daha kötü bir söylemi, Kürt gençlerinin Kürtçe konuşmasına yönelik tepkisi oldu. Kürtçe fobisini söylerken, dediğinin normalliğine o kadar emindir ki, Diyarbakır cezaevine ’Türkçe konuş, çok konuş’ tabelasını astıranlar kadar kendinden emindi.

Türkiye’de ’sol’ ve ’demokrat’ olmak gibi kavramlar, ’milliyetçiliğin’ veya namı diğer ’ulusalcılığın’ izin verdiği kadar olmuştur hep. Bu kavramların dışında düşünmeden ve bunları eleştirmeden birçok insan kendisini solcu ve demokrat olarak görebilmektedir. 1915 Ermeni katliamını sorgulamadan, Türkiye’nin Kürdistan politikalarını sorgulamadan ve bu politikalara kendisiyle arasına mesafe koymadan yaşayan o kadar çok insan var ki, ne olduklarının farkında bile değiller, tıpkı Mehmet Demirkol gibi. Mehmet Demirkol’un söylemi olan: ’"Üzerinde Türk forması varken basın toplantısında bir oyuncu Almanca konuşamaz. İnsanı zorla ırkçı, milliyetçi yaparlar." Bu söylemden yola çıkarak söylenebilecek olan Mehmet Demirkol’u zorla ırkçı ve milliyetçi yapılması durumu yok burada, kendisi aslında zaten bir ırkçı ve milliyetçi. Sadece birinin ona bunu söylemesi gerek. Mehmet Demirkol futbolun üzerine çökmüş karanlığın ekranlardaki yüzüdür.

Futbol konusunda beklentilerimiz çok farklı noktalarda. Kürt gençlerinin, Ermeni gençleriyle, Bosnalı gençlerle, Rum gençlerle, eşcinsel hakemlerle, Türk taraftarlarla oynadığı bir futbolun peşindeyiz. Kimsenin dilini ve kimliğini inkâr etmeden, ortak yaşayarak oynadığı bir futbol.

Forza Livorno

Etiketler: yaşam, spor
nefret