06/11/2021 | Yazar: Gözde Demirbilek
Hafıza Merkezi’nin yeni raporu “Türkiye’de Barışçıl Bir Hakikat Arayışı ve Irkçılıkla Yüzleşme”den: “Hakikat çağı, özellikle işçiler, kadınlar, siyahlar, yerliler, her türden azınlıklar, LGBTİ+ topluluklar ve sömürgeleştirilmiş halklar açısından hiç yaşanmadı.”
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin “Türkiye’de Barışçıl Bir Hakikat Arayışı ve Irkçılıkla Yüzleşme” raporu yayında.
Nesrin Uçarlar, kaleme aldığı raporun girizgahında “hakikatsizlik çağı”ndan şöyle söz ediyor:
“Hakikatsizlik çağı olarak da niteleyebileceğimizi düşündüğüm hakikat sonrası çağın Türkiye’deki seyrinden yola çıkarak, Türkiye’deki hakikat rejiminin inşasını, işleyişini, mukavemetini ve krizini incelemek üzere, 1990’ların ve 2010’ların televizyon programlarına, özellikle de devlet kanallarına yansıyan “terörle mücadele” tezahürlerine ve bu tezahürlerden doğan farklı hafıza ve hakikat izlerine bakmaya çalıştım. Türkiye’nin resmî hakikat rejimi ile bu rejime karşı inşa edilen muhalif hakikat rejimi arasındaki ilişkiyi, özellikle “hendek operasyonları” sırasında belirginleşen bir savaş rejimi olarak tartışmaya çalıştım. Geçmişle yüzleşme mücadelesi ve özellikle de barışçıl hakikat arayışı yöntemine dair düşüncelerimi, hakikat rejimlerine itirazdan neşet eden bir hakikat kavgası çerçevesinde ele almaya çalıştım.”
114 sayfalık rapor, “Hakikat-Sonrası Çağda Barışçıl Hakikat Arayışı” ve “Hakikat Rejimine İtiraz: Irkçılıkla Yüzleşme” büyük başlıkları altında on dokuz başlıktan oluşuyor:
Hakikat-Sonrası Çağda Barışçıl Hakikat Arayışı
Hakikatin Siyasi Eylemi
Hakikat-Sonrası Çağ
Türkiye’de Hakikatsizlik Çağı
Türkiye’nin Hakikat Rejimi
1990’lar: “Anadolu’dan” Görünümler
Hafızalar ve Hakikat İzleri
2010’lar: “Şahit Olun”
Muhalif Hakikat Rejimi
Barışçıl Hakikat Arayışı
Hakikat Kavgası
Hakikat Rejimine İtiraz: Irkçılıkla Yüzleşme
Milliyetçiliğin Yalın Hâli: Irkçılık
Türk Usûlü Irkçılık
Irkçı Hayaller ve İmtiyazlar
Irkçılık-Karşıtı Zindelik
Irkçı Bakiye: Güney Afrika’da Geçmişle Yüzleşme
Irkçılığın Katmanları
Geçiş Dönemi Adaletinin Sınırları: Irkçılık
Türkiye’deki Çözüm Girişimlerine Irkçı Direniş
Irkçılık-Karşıtı Geçmişle Yüzleşme ve Barış Uğraşı
“Hakikat çağı hiç yaşanmadı”
Uçarlar “Hakikat-Sonrası Çağ” bölümünde hakikat arayışı ve hakikatin haysiyetini onarma çabasının siyasal bir mücadele olmasından ve mücadelenin devamlılığının kıymetinden şöyle söz ediyor:
“Hakikat çağı hiç yaşanmadı, diyebiliriz. Hakikat çağı, özellikle işçiler, kadınlar, siyahlar, yerliler, her türden azınlıklar, LGBTİ+ topluluklar ve sömürgeleştirilmiş halklar açısından hiç yaşanmadı. Geçmişle yüzleşme mücadelesi, tam da onların hakikatsizliğe ve resmî hakikate itirazından, muhalif hakikatin tanınması talebinden, hakikat arayışından ve hakikatin haysiyetini onarma çabasından neşet eden, siyasal bir mücadele.
Yine de, hakikat-siyaset ilişkisine dair eleştirilerin devamlılığı, basitçe “hiçbir şey değişmedi” sonucuna varmamalı. Hakikatsizlik çağında beliren olanakları görmek ve yeni hakikat arayışı mücadeleleri üzerine düşünebilmek için yeni olanın ne olduğunu anlamaya çalışmak önemli. Bu anlamda, mevcut toplumsal kutuplaşmanın medya ve sosyal medya aracılığıyla derinleşebildiği; hızlıca yeni kutuplaşmaların yaratılabildiği; bu kutuplaşmaların muhataplarının, bizzat olgusal hakikatler icat edebilen fanatik birer aktöre dönüşebildiği, farklı bir hakikatsizlik çağında olduğumuzu söyleyebiliriz. Kutuplaşmanın bir ayağındaki taraftarları coşturmak üzere alternatif olgusal hakikatler yaratmanın ve bu hakikatleri estetik şekilde sunmanın ve yaymanın mümkün olduğu bir çağda, hakikat algısının eskisinden daha fazla zedelendiğini ekleyebiliriz.”
“Entelektüel birikim, ırkçılık yapmak için değil ırkçılığı gizlemek için gerekli”
Türk Usûlü Irkçılık bölümünde ise ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe karşı mücadele eden öznelerin taleplerinin mücadelede yol gösterir nitelik taşıdığına şöyle değiniyor:
“Entelektüel birikimin ırkçılık yapmak için değil ırkçılığı gizlemek için gerekli olduğunu ve bu tür bir entelektüel birikimin Türkiye’de hem sağ hem de sol kesimlerde yeterli derecede mevcut olduğunu söyleyebiliriz.
Irkçılıkla sarmalanmış cinsiyetçilik örneğinden ilerleyerek söylersek, erkek tacizine, tecavüzüne ve cinayetine maruz kalan kadınların ve LGBTİ+ bireylerin, Türkiye’de erkeklik sorunu olduğunu ispat etmek üzere, Türkiye’de erkekliğin kurumsal ve sistematik şekilde uygulanması için gereken entelektüel birikimin ve örgütsel becerinin mevcut olduğunu kanıtlamalarına ihtiyaç yoktur. Irkçılığa ve cinsiyetçiliğe ilişkin incelikli bir analiz talep etmek haklı bir akademik kaygı olsa bile, ırkçılık ve cinsiyetçilik mağdurlarının kaygılarının, ırkçılıkla ve cinsiyetçilikle mücadelede daha fazla yol gösterir nitelik taşıdığını söylemek yerinde olur.”
Etiketler: insan hakları, siyaset