24/07/2018 | Yazar: Kaos GL

Sadece Türkiye’de değil dünyanın farklı yerlerinde de yaşlılık çalışmaları LGBTİ bireyleri daha az görünür kılan heteroseksist bir konumdadır.

Yaşçılık Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Sadece Türkiye’de değil dünyanın farklı yerlerinde de yaşlılık çalışmaları LGBTİ bireyleri daha az görünür kılan heteroseksist bir konumdadır.

Aslı Aydemir[1]Kaos GL dergisinin “Yaşlılık” dosya konulu 160. sayısına yazdı:

Yaşçılık (ageism) basitçe yaşa dayalı ayrımcılık olarak tanımlanabilir (Iversen, Larsen, & Solem, 2009), ancak alan yazında daha çok yaşlılara yönelik olan ayrımcı pratiklerin bu kavram altında çalışılmıştır (Ayalon ve Tesch-Römer, 2017). Yaşlılar dışında diğer yaş gruplarına yönelik ayrımcılık ise yaş ayrımcılığı (age discrimination) ya da yaş kalıp yargıları (age stereotypes) kavramları ile ele alınmaktadır. Yaşçılığın nasıl görünür olduğu, hangi kalıp yargıları içerdiği, dilde kendine nasıl yer edindiği ya da çağrısımsal olarak ne kadar güçlü olduğuna dair açık ya da örtük biçimde araştırıldığı pek çok çalışma mevcuttur. Bu çalışmalar mikro ilişkilerin incelenmesinden sosyal politikalara kadar geniş alana yayılmıştır.

Yaşlılara Dair Kalıp Yargılar ve Yaşçı Kimdir?

Yaşçılığın çalışıldığı alanlardan biri sosyal medyadır ve twitter.com sitesinde tweetlerin yaşçı içeriklerine bakıldığı bir araştırmada yaşçılık sekiz farklı tema ile iki boyut altında kendini açık etmiştir (Gendron, Welleford, Inker ve  White, 2016). Yaşlıların doğası gereği gençlerden farklı olması boyutlardan biriyken diğer boyutta yaşlılar yaşlanma ve yaşlı olma hakkındaki negatif varsayımları içselleştirmişlerdir. Yaşlı insanların farklı olduğu boyutunda yaşlılık daima istenmeyen bir durum olduğundan yaşlı olumsuzdur, genç ise olumludur. Yaşlılar çocuk gibidirler dolayısıyla “çok şirin” gibi ifadelerle çocuklaştırılırlar. Eğer yaşlılara kondurulan olumsuz atıfları taşımayan yaşlılar var ise bu yaşlılar “hala”, “bile” gibi sözcüklerle karakteristik olan yaşlılardan ayrıştırılırlar. “Ama”, “gibi değil” ifadeleri de yaşlılığa ait kalıp yargıları taşımayan yaşlıların bu kalıp yargıları sürdürerek konuşulmalarına imkan verir (Aydemir, Asel ve Yoğan, 2015). Bu sayede, kalıp yargılardan sapan yaşlılar kalıp yargıları değiştirme güçlerinden uzak tutulurlar. Gendron ve arkadaşlarının (2016) bulguladıkları ikinci boyutta ise yaşlıların kendi yaş gruplarına dair olumsuz kalıp yargılarının olduğu içselleştirilmiş yaşçılık ve içselleştirilmiş mikro saldırı vardır. İçselleştirilmiş yaşçılık, yaşlı yetişkinlerin yaşlılığa dair yargı ve varsayımlarıyla diğer grup üyeleriyle ortaklığı reddetmesini içeren grup içi ayrımcılık iken içselleştirilmiş mikro saldırı düşmanca, aşağılayıcı, hakaret içerikli ve hiçe sayan iletişimsel özelliklerin olduğu iç grup ayrımcılığıdır. Yani, yaşçılık sadece yaşlı olmayanlarca gerçekleştirilen bir ayrımcılık değildir, yaşlıların da kendilerine yaptıkları bir davranışlar, tutumlar dizisidir.

Genç yetişkinler aile ve partnerlik, arkadaşlık ve aile yakınlığı ile fiziksel ve zihinsel durum, sağlık ve dış görünüm alanlarında yaşlı yetişkinleri kendilerinden daha olumsuz değerlendirmişlerdir (Kuhlmann, Kornadt, Bayen, Meuser ve Wulff, 2017). Bununla birlikte yaşlı yetişkinler de kendilerini fiziksel ve zihinsel durum, sağlık ve dış görünüm alanında genç yetişkinlerden daha olumsuz değerlendirmişlerdir. Hem yaşlı hem de genç yetişkinlerin yaşlı yetişkinleri olumlu değerlendirdikleri alanlar ise finansal durum ve parayla ilişkili konularla baş etme ile din ve spiritüellik alanlarıdır. Yine, yaşlı ve genç yetişkinler yaşlı yetişkinleri daha özerk bulmuşlardır. Yararlılık konusunda ise her iki yaş grubu da yaşlıları daha az yararlı bulmuşlardır. Genç ve yaşlı yetişkinlerin her iki gruba karşı kalıp yargılarının araştırıldığı deneysel bir çalışmada (Chasteen, Schwarz ve Park, 2002) da yaşlı ve genç yetişkinler her iki gruba karşı benzer kalıp yargılara sahiptir ancak yaşlılara yönelik kalıp yargılar her iki grupta da gençlere dair olan kalıp yargılardan daha güçlüdür; şöyle ki katılımcılar yaşlılarla ilişkili uyaranlara daha hızlı tepki vermişlerdir. Yaşlı ve gençlerin yaşlanmaya dair kalıp yargıları aynıdır ve bu bulgu, yaşlandıkça bu yargıların değişmediği anlamına gelebilir. Her iki yaş grubunun birbirlerine ve kendi gruplarına karşı zihinsel temsilleri ise benzerdir. Genç ve yaşlı yetişkinliklerin yaşlılara dair kalıp yargılarında benzerlik ve farkların yanı sıra kadın ve erkek yaşlılar arasında farklar bulunmaktadır. Türk halk kültüründe yaşlılık kalıp yargılarını araştırmak üzere Marcus ve Sabuncu (2016) Nasreddin Hoca fıkralarını ve atasözlerini incelemişler ve yaşlılığa dair olumlu ve olumsuz kalıp yargıların birlikte olduğunu  görmüşlerdir. Olumsuz kalıp yargılar yetkinlik, uyum sağlayamama, zayıflık/ölüme yakınlığı içerirken olumlu kalıp yargılar ise bilgelik, sıcaklık, saygıyı hak eden, emeklilik/köşeye çekilmiş içermektedir. Ancak bir fark vardır; yaşlı kadınlara yaşlı erkeklere kıyasla daha olumsuz atıflarda bulunulmuştur. Yaşçılık, cinsiyetçilikten ayrışmış değildir elbette. Sadece cinsiyet değil sınıfsal farklılıklar da kalıp yargıların içeriğini belirlemektedir. Büyükannelik için anaç ve aile yönelimli, yaşlı devlet adamı için muhafazakar ve seçkin, emekli yaşlılar içinse pasif gibi farklı kalıp yargılar olsa dahi (Brewer, Dull ve Lui, 1981) bu farklılaşmaların ötesinde genel olarak yaşlılığa olumsuz bir atfın olduğu gerçeği bir kenarda durmaktadır.

Yaşçılığın cinsiyet ve sınıfsal farklara göre içerik değiştirerek kendine yer bulması, heteroseksizm ile kesiştiği noktalarda hem LGBTİ bireylere dönük olarak hem de LGBTİ bireylerde de devam etmektedir hatta aralarında farklılaşmaktadır. Schobe’nin (2005) çalışmasında yaşlanma geyler tarafından lezbiyenlerden daha fazla olumsuz hatta “korkunç” olarak değerlendirilmiştir.  Gey bireyler kendi yaşlanmalarını kabul edilebilir bulsalar da gey toplumunun yaşlanmaya bakışının olumsuz olduğunu belirtmişlerdir. Öyle ki lezbiyenlerin yaşlılık başlangıcı olarak kabul ettikleri yaş 49 iken geylerde bu yaş 39’dur ve araştırmacılar bu bulgular doğrultusunda geyleri daha yaşçı addetmişlerdir (Schobe, 2005). Orta sınıf Afro-Amerikalı yaşlı LGBTİ bireylerle yapılan bir çalışmada ise ırk, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve yaş kesişimselliğinde bu bireylerin maruz kaldıkları izolasyon, yabancılaşma ve ötekilik, depresyon gibi sonuçlarıyla birlikte dile getirilmiştir (Woody, 2014). Yaşlanmaları kendi LGBTİ toplumlarında da yalnızlaşmalarına yol açmıştır. Yaşçılık, farklı biçimlerde de olsa yaygın olarak yaşlı insanların tümünü kapsamaktadır.

Aile İçinde Yaşçılık ve Dil

Yaşlılara dair kalıp yargıların ve yaşçılığın bu yaygınlığı düşünüldüğünde insanların yaşlıları görmezden gelme ya da onlardan kaçınma olasılığının olmadığı durumlarda yaşçılık kendini nasıl açık etmektedir? Yaşam ömrünün uzaması ile birlikte aslında uzayanın yaşlılık dönemi olması ve yaşlı nüfusunun dünya nüfusu içinde artış göstermesi, özellikle bakım verenlerine bağımlı yaşlıların artması sonucunu doğurmuştur. “Yaşlanma tsunamisi (aging tsunami)” metaforu bu artan bağımlı yaşlı nüfusun bakımının ve çocukların bakım gereksinimlerinin topluma etkisini ifade etmek adına kullanılmıştır (Barusch, 2013) ve bu demografik yapı içinde farklı kuşakların daha fazla birlikte ve aynı gereksinimlerle bir arada olacağı öngörülmektedir.

Yaşlı ve gencin bir araya geldiği birim ise çoğunlukla ailedir. Aile içinde yaşlının varlığı yaşlının, yaşlanmanın ötelenmesini, görmezden gelinmesini ve kaçınılmasını aşmakta ve zorlaştırmaktadır. Dil bağlama içkin olarak güç ilişkilerini içeren ve sosyal olanı taşıyan, sürdüren ya da yeniden kuran bir devinimdir. Bu anlayışla aile içinde kuşaklar arası etkileşime bakmak kuşaklarının birbirlerine ve toplum içindeki konumlarına dair fikir verecektir. Kuşaklar arası konuşmalara bakıldığında yaşlılara yönelik konuşmanın bebek konuşması (baby talk) özellikler taşıdığı görülmüştür (Peccei, 2004). Bebek konuşması abartılı tonlama, yüksek ses, kısa cümleler, basit kelimelerin kullanımı özelliklerini taşır. Yaşlılarla birlikte yabancı öğrencilere ve engellilere yöneltilen bu dil, ilk olarak ikincil bebek konuşması (secondary baby talk) olarak adlandırılmıştır ancak daha sonra Cohen & Faulkner (1986) bu dili, yaşlı konuşması (elderspeak) olarak kavramsallaştırmışlardır. İkisi arasındaki temel fark şudur; bebek konuşması ebeveynlerin yakınlığının açığa çıkmasını mümkün kılarken, yaşlı konuşması özellikle bakım verenler için yakınlığın taklit edilme çabasını içerir. Bununla birlikte bebek konuşması bebeğe  iletişim için fırsat sağlarken, yaşlı konuşmasının ardındaki motivasyon yaşlıdan kaçınmak ya da yaşlı ile iletişimi kısa tutmak olabilmektedir (Ng, 1998). Yaşlıların gençlerle onlara uyum sağlamaksızın konuşmaları, genç muhatabı gözetmeksizin kendini açma (self-disclosure) davranışlarında bulunmaları ya da dinlememeleri, küçümseyerek ya da abartılı ebeveynlik içeren iletişim özellikleri gençlerin yaşlılarla iletişimden kaçınmalarının bir sebebi olarak görünmektedir (Ng, 1998).

Dilin taşıdığı ve iletişim sırasında gizlemeye çalıştığı önyargı ve ayrımcılığın çalışılmasına, açık edilmesine imkan veren bir kavram mikro saldırı (microaggression) kavramıdır. Mikro saldırılar kasıtlı ya da kasıtsız olarak, hedef kişiye yönelik sadece onun marjinalleştirilmiş grup üyeliğine dayanan düşmanca, küçümseyici ve olumsuz mesajları ileten gündelik hayattaki sözel, sözel olmayan ve çevresel hiçe saymalar, küçümsemeler ve hakaretlerdir (Sue, Capodilupo, Torino, Bucceri, Holder, Nadal ve Esquilin, 2007). Örneğin, zorlayıcı bir erkek yöneticinin “güçlü bir lider” olarak değerlendirilip zorlayıcı bir kadın yöneticinin ise “orospu, kız kurusu” olarak değerlendirilmesinde saklanan mesaj, kadınların karar verici olan erkeklere izin vermeleri, pasif olmaları gerektiği mesajıdır (Sue, 2010). Gendron, Inker ve Welleford (2017) çalışmalarında yaştan utanma, yaşlı olma ve yaşlanmanın utanç verici olarak açığa çıktığı sözel ifade ve sözel olmayan gülme gibi jest ve mimikleri içeren iletişimsel davranışları mikro saldırı kavramı ile değerlendirmişlerdir. Çalışmada, bu ifade ve davranışlarda bulunan kişi yaşlı ise bu davranışlar içselleştirilmiş yaşçılık ve içselleştirilmiş mikro saldırı kavramları ile ele alınmış ve bu kavramlarla iç grup ayrımcılığı temsil edilmiştir.

Makro Seviyede Yaşçılık

Yaşlılara dair açıkça seçilen ya da seçilemeyen kalıp yargıları, yaşlılarla olan mikro ilişkilerden yaşlıların temsillerinin yer aldığı medya ya da yaşlanmaya yönelik gerçekleştirilen sosyoekonomik uygulamaları içeren makro seviyeye kadar görmek mümkündür. Aktif/başarılı yaşlanma söylemleri ya da politikaları ile olan yaşlılığın ertelenmesidir. Bu erteleme yaşlanma karşıtı (antiaging) kozmetik ürünleri ile sağlanabileceği gibi spor ve dengeli, düzenli beslenme ile sağlanabilecektir. Yaşlanma karşıtı güzellik kampanyaları makro seviyedeki yaşçılık pratiklerinden biri olup (Gendron ve diğ., 2016) yaşlanma karşıtı teriminin kendisi marjinalleştirilmiş diğer gruplarda olduğu gibi yaşlıların da politik doğruluğunu ellerinden almaktadır (Levy ve Banaji, 2002). Politik bilimci Robert Hudson’un “bütçenin grileşmesi (graying of the budget)” tanımlaması, bazı Amerikalı gazetecilerin bu “büyüyen yükü” kimin omuzlayacağı sorularını açıkça dile getirmeleri, ekonomist Lester Thurow’un artan yaşlı nüfusun baskın bir oy veren bloğu olarak görülüp bu çoğunluğa uygun politikaların hükümetlerce geliştirilmesinin demokrasiye tehdit oluşturacağını ve hatta gelecekte sınıf savaşının zengin-yoksul yerine yaşlı-genç arasında olacağını ileri sürmesi bunun örneklerindendir (Binstock, 2010). Yaşlı yaş grubuna dahil olunduğunda birden tüm diğer değişkenlerin etkisini yitirdiği homojenleşen, kendisine dönük ilgisi ve bu ilgiye uygun politik davranışları  olan bir grubun üyesi olunuyor. Bir blok olarak oy vermiyor olsa dahi yaşlılar, onların ilgilerini gözeten politikacılar ya da siyasi grupların yaş ortalamasının büyük olması sayesinde seçim kampanyalarını belirliyorlar (Binstock, 2010). Bu noktada, yaşlılar gerçek tehdit içeren bir gruba dönüşmekte ve bu durum, kuşaklar arası çatışmayı yükselten ya da yaşçı pratiklerin artmasına sebep olan bir hal almaktadır. Yaşlıları hedef alan sosyal politikalar, yaşçılığı besleyen bir biçimde, özellikle “yüksek risk” ve “yük” olarak görüldükleri bağlamda ve yaşlının bağımlı olduğuna dair inancı besleyerek yaşlının deneyimini gençlerinkinden farklılaştırmaktadır (Calasanti, 2004).

Ötelenen Yaşlılık

Yaş arttıkça yaşlı görülen yaşın artması (Aydemir, Asel ve Yoğan, 2015), insanların kendilerini kronolojik yaşlarından daha genç tanımlamaları, orta yaşın 60 yaştan sonra sona erebileceğini düşünmeleri ve kronolojik yaşlarından daha genç olmak istemeleri (Demakakos, Gjonca ve Nazroo, 2007), sağlık durumu kötü olanların kendilerini oldukları yaştan daha yaşlı hissetmeleri ve geç yaşlılığın başlangıç sınırını erkene almaları ancak sağlık durumu iyi olanlar için bu durumun tam tersinin geçerli olması (Kaufman ve Elder Jr, 2003) hangi yaşta olunursa olunsun yaşlılığın ötelendiğini, uzaklaştırıldığını göstermektedir. Yaşlılığı kişiye yakın kılan durum ise kötü sağlık durumudur, nitekim bu yaşlılığa atfedilen sağlıksız olma gibi olumsuz kalıp yargıların bir göstergesidir. Yaşın artması, yaşlanmaya dair bu olumsuz kalıp yargıları değiştirmemektedir; hatta bu kalıp yargılar yaşlıların yakınlarının ölümü, kendilerinin hastaneye yatırılmaları gibi yaşçılığın da sebep olduğu stresli yaşam olaylarına ve zamana karşı oldukça dirençlidirler (Levy, Slade, Chung ve Gill, 2014). Yaşçılık, yaşlanıyor olduğumuz gerçeğine rağmen yaşam boyu sürmektedir ve yaşı gizleme (age hiding) ve yaş gözetimi (age watch) sonuçlarını da doğurmaktadır (Ng, 1998).

Türkiye’de yaşlılara dair çalışmalar artmakla birlikte hala azdırlar ve bunların içinde daha az olanı ise yaşlı LGBTİ bireyler ile yapılmış çalışmalardır. Sadece Türkiye’de değil dünyanın farklı yerlerinde de yaşlılık çalışmaları LGBTİ bireyleri daha az görünür kılan heteroseksist bir konumdadır (örn. Avustralya; Harrison, 2002). Yaşçılığın cinsiyet kimliği, sınıf, etnik köken, cinsel yönelim gibi farklı konumlardaki yaşlılarda nasıl gerçekleştiği ve bu yaşlı insanlarda sonuçlarının neler olduğu hakkında kesişimsel çalışmalara ihtiyaç vardır.

 

Kaynakça

Ayalon, L. ve Tesch-Römer, C. (2017). Taking a closer look at ageism: Self-and other- directed ageist attitudes and discrimination. European Journal of Ageing14, 1–4.

Aydemir, A., Ünal, M. A. ve Yoğan, F. (2015). Üniversite öğrencisi gençlerin yaşlı olmayı inşa ederken kullandıkları dilsel kaynaklar. 8. Ulusal Yaşlılık Kongresi bildiri kitabı içinde (s. 275-289). Ankara: Sonçağ Yayıncılık Matbaacılık.

Barusch, A. S. (2013). The aging tsunami: Time for a new metaphor? Journal of Gerontological Social Work56, 181–184.

Binstock, R. H. (2010). From compassionate ageism to intergenerational conflict?. The Gerontologist50(5), 574-585.

Brewer, M. B., Dull, V. ve Lui, L. (1981). Perceptions of the elderly: Stereotypes as prototypes. Journal of Personality and Social Psychology41(4), 656.

Calasanti, T. (2004). Feminist gerontology and old men. The Journals of Gerontology Series B: Psychological Sciences and Social Sciences59(6), S305-S314.

Chasteen, A. L., Schwarz, N. ve Park, D. C. (2002). The activation of aging stereotypes in younger and older adults. The Journals of Gerontology Series B: Psychological Sciences and Social Sciences57(6), P540-P547.

Cohen, G. ve Faulkner, D. (1986). Does ‘‘elderspeak’’ work? The effect of intonation and stress on comprehension and recall of spoken discourse in old age. Language and Communication, 6, 91–98.

Demakakos, P., Gjonca, E. & Nazroo, J. (2007). Age Identity, age perceptions, and health: evidence from the english longitudinal study of ageing. Annals of the New York Academy of Science, 1114, 279–287.

Gendron, T. L., Welleford, E. A., Inker, J. ve White, J. T. (2016). The language of ageism: Why we need to use words carefully. The Gerontologist56(6), 997-1006.

Gendron, T. L., Inker, J. ve Welleford, E. A. (2017). A theory of relational ageism: A discourse analysis of the 2015 White House Conference on Aging. The Gerontologist, gnw155.

Harrison, J. (2002). What are you really afraid of? Gay, lesbian, bisexual, transgender and intersex ageing, ageism, and activism. https://www.researchgate.net/profile/Jo_Harrison/publication/237450206_What_are_you_really_afraid_of_Gay_lesbian_bisexual_transgender_and_intersex_ageing_ageism_and_activism/links/5500618b0cf2de950a6d62c8/What-are-you-really-afraid-of-Gay-lesbian-bisexual-transgender-and-intersex-ageing-ageism-and-activism.pdf

Iversen, T. N., Larsen, L. ve Solem, P. E. (2009). A conceptual analysis of ageism. Nordic Psychology61(3), 4-22.

Kaufman, G. & Elder Jr, G. H. (2003). Granparenting and age identity. Journal of Aging Studies, 17, 269–282.

Kuhlmann, B. G., Kornadt, A. E., Bayen, U. J., Meuser, K., & Wulff, L. (2017). Multidimensionality of younger and older adults’ age atereotypes: The interaction of life domain and adjective dimension. Journals of Gerontology Series B: Psychological Sciences and Social Sciences72(3), 436-440.

Levy, B. R. ve Banaji, M. R. (2002). Implicit ageism. In T. D. Nelson (Ed.), Ageism: Stereotyping and prejudice against older persons (pp. 49–75). Cambridge, MA: MIT Press.

Levy, B. R., Slade, M. D., Chung, P. H. ve Gill, T. M. (2014). Resiliency over time of elders’ age stereotypes after encountering stressful events. Journals of Gerontology Series B: Psychological Sciences and Social Sciences70(6), 886-890.

Marcus, J. ve Sabuncu, N. (2016). “Old oxen cannot plow”: Stereotype themes of older adults in Turkish folklore. The Gerontologist56(6), 1007-1022.

Ng, S. H. (1998). Social psychology in an ageing world: Ageism and intergenerational relations. Asian Journal of Social Psychology1(1), 99-116.

Peccei, J. S. (2004). Language and age. In Language, society and power an introduction  (Eds., Thomas, L., Wareing, S., Singh, I., Peccei, J. S., Thornborrow, J. & Jones, J.) (2 ed.) (pp. 113-133). London: Routledge


Schope, R. D. (2005). Who's afraid of growing old? Gay and lesbian perceptions of aging. Journal of Gerontological Social Work45(4), 23-39.

Sue, D. W., Capodilupo, C. M., Torino, G. C., Bucceri, J. M., Holder, A., Nadal, K. L. ve Esquilin, M. (2007). Racial microaggressions in everyday life: implications for clinical practice. American psychologist62(4), 271.

Sue, D. W. (2010). Microaggressions, marginality, and oppression:
an introduction. In Microaggressions and marginality manifestation, dynamics, and impact (pp. 3-25). New Jersey: John Wiley & Sons

Woody, I. (2014). Aging out: A qualitative exploration of ageism and heterosexism among aging African American lesbians and gay men. Journal of homosexuality61(1), 145-165.

 

 


[1] [1] İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü, Doktora Öğrencisi


Etiketler: yaşam
İstihdam