01/06/2016 | Yazar: Yıldız Tar

LGBTİ aktivistlerine en çok hangi sosyal medya aracını kullandıklarını, sosyal medyanın en iyi ve kötü yanlarını ve sosyal medyasız bir hayatın nasıl olacağını sorduk.

Yine mi sosyaliz yine mi medya? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

“Sosyal medya” hayatlarımıza ne zaman girdi, ne zaman bu kadar vazgeçilmez hale geldi hatırlamıyoruz bile. Güne Twitter’la başlıyor, Facebook’ta bir iki post layk edip, bazen atarlı giderli yorumlar yapıyor, yemek ve kedi fotoğrafları ile instagramı şenlendiriyoruz. “Nerde o eski günler” diyecek halimiz de olmadığına göre LGBTİ aktivistlerine en çok hangi sosyal medya aracını kullandıklarını, sosyal medyanın en iyi ve kötü yanlarını ve sosyal medyasız bir hayatın nasıl olacağını sorduk.

Esra Ece: Toplu halde yalnızlık duygusu

En yoğun kullandığım sosyal medya mecrası Twitter. Hızlı ve çok yönlü haber ulaşımı sağlıyor en başta. Tabi sosyalleşme de bir diğer olumlu etkisi. Öte yandan zamanımın çoğunu sosyal medya tüketiyor. Sanırım bağımlıyım. Hatta sanırım değil bayağı bağımlıyım.

Sosyal medya hayatımdan çıkarsa önce haber akışım durur. Her şeyden, hayattan bihaber yaşarım. Sanat ve kültür alanından, dünyadaki gelişmelerden uzak kalırım. Bir nevi hayat damarlarımdan birinin kopması gibi olur. Abartı gibi gelse de değil. Emin ol böyle olur. Sonuçta bağımlılık %100 demektir.

Twitter bir nevi sesli düşünme gibi. Kendini ifade etmene yahut iç dökmene olanak sağlıyor twitter alemi. Aynı şekilde diğer insanların iç seslerini dinleyebiliyorsun, dünyayı nasıl algıladıklarını görebiliyorsun. En çok da benim için ne çok “toplu halde yalnızlık duygusu” yaşadığımızı öğrenmemi sağlıyor.

Gözde Demirbilek: Çok paylaşım kirli veriyi de getiriyor

En çok Twitter’ı kullanıyorum. Tek heşteg altında çok fazla bilgiye ve görüntüye ulaşabiliyorum. Facebookta karakter sınırı olmamasına ve bununla birlikte daha kapsamlı bilgi tek seferde verilebilecek olmasına rağmen; hâlen heşteg kullanımı yaygınlaşmadığı için Twitter bu konuda daha anlık, kısa ve net bir portal.

Sosyal medyanın en güzel tarafı dünyanın neresinde olursak olalım, ilgilendiğimiz ve bizi ilgilendiren şeylerle uğraşan insanlara çok rahat ulaşabiliyor olmak bence. En uzak bildiğimize ulaşmak, iki stalka bakıyor.

En kötü tarafı ise; çok paylaşım, kirli veriyi de beraberinde getiriyor. Gündemle ilgili ya da toplumun hassas gördüğü meselelerle alâkalı genele hitap eden bir haber uydurmak ve onun yaygınlaşmasını sağlamak hiç zor değil. Sosyal medyayı kullanma sıklığı olarak gösterdiğimiz performansın aynısını bilgiyi doğrulama ve kaynak fazlalaştırma üzerine de göstermemiz gerekiyor. Ve bu konuda eksiğiz, malesef.

Bugün hayatımdan sosyal medyayı çıkarsak birden aptala dönerim, bir kez her şeye ulaşmanın ve haberdar olmanın tadını almış olmak ve sonra birden tüm bunlardan uzaklaşmak büyük bir boşluk yaratır bende. Öğrenme isteğimle başa çıkmak çok zor olur. "Telefon?" meselesi düşünülebilir elbette, lâkin belki de arkadaşım onu özel olarak benimle değil genel bir portalda paylaşmak istiyordur. Belki ben de belirli çevrelerin içine girmeden, onlarla birebir temas etmeden neler yaptığını öğrenmek istiyorumdur. Sosyal medya olmadan bunu nasıl yapabilirim ki?

Elif Avcı: Dostlarımın hayatında olup bitenleri öğreniyorum

En çok facebook kullanıyorum sanırım sonrasında twiter geliyor. Günlük hayatın keşmekeşinde vakit ayıramadığım dostlarımın hayatında olup biteni görebiliyorum, ilgimi çeken haberleri sayfamda paylaşarak hem arkadaşlarımın görmesini hem de kendim için geriye dönüp baktıkça bulunabilir bir arşiv oluşturuyorum. Şehirde olup biten etkinliklerden haberdar olabiliyorum. Facebook arkadaşlarım çoğunlukla bana benzeyen kişiler olduğu için onların paylaşımları çoğunlukla ilgimi çeken konular da oluyor. Yani facebook benim için bir gündem takip etme ve insanlarla iletişimi sürdürme aracı. Twitter ı ise hızlıca ne var ne yok gündemde, anlık bir olay haberi geldiyse detayları öğrenmek ve yabancı haberlerin hesaplarından dünyada ne oluyor bitiyor takip için kullanıyorum.

En güzel tarafı kendimi olup bitene dair güncel tutabilmemi sağlaması. Aynı şehirde hatta ülkede olmasak bile arkadaşlarımdan haberdar olmamı sağlaması. En kötü tarafı da çok vakit alması olabilir. Bunun dışında insanları arayıp sormak yerine buradan yazmak, sayfasında bir şey paylaşmak gibi etkileşimler kurar hale geldik. Bu yanını sevmiyorum.

Bugün hayatımdan sosyal medyayı çıkarsak bayağı bocalarım sanırım. İnsanlara en hızlı ulaştığım ve gündemi takip ettiğim kanal burası. Diğer yandan da hayatta kendime ayıracağım daha çok vakit kalabilir.

Fırat Varatyan: Kendi başıma boş boş konuşabilmek için

En çok Twitter’ı kullanıyorum çünkü kendi başıma boş boş konuşabileceğim tek mecra orasıymış gibi geliyor. İnsanların kendilerini göstermek istedikleri gibi gösterebilmeleri sosyal medyayı bu kadar çekici kılıyor bence. İnsanların kendilerini olmak istedikleri gibi göstermeye çalıştıkça kendi gerçekliklerinden soyutlanıyor olmaları da en kötü yanı benim gözümde sosyal medyanın. Sosyal medyayı hayatımdan bugün çıkaracak olsam tek değişen şey insanlarla iletişim için yüz yüze görüşmeye çalışmam olur onu da zaten yapmak için kendi sınırlarını zorlayan bir insan olduğumu varsayarsak sanırım pek değişen bir durumum olmaz.

Alim Atlı: Sosyal medya olmasa LGBTİ haberlerini nereden okuyacağız?

En çok kullandığım sosyal medya aracı Twitter, Facebook ve blogger hesabım. Twitter’dan genellikle gündemi takip ediyorum onun dışında gündemde olan her şey hakkında yorum yapabiliyorsun. Yerli yersiz eleştiriler de alabiliyorsun. Bir örneği AK LGBTİ sayfasında aldığım saçma bir tepkiydi. Homofobik birisine attığım yanıtta bana ve o kişiye bu ülkeden defolmamı söylemişlerdi. Sebebi ise onlardan olmamam. Yani içimizde bile bu tarz şeylere maruz kalırken dışarıdan gelen tehlikelere bir şey demek içinden dahi gelmiyor, içimizdeki nefreti temizlemeliyiz. Facebook’ta ise genellikle günlük hayatımda yer alan kişilere yer veriyorum. Blogumda yazmak istediğim her konu hakkında yazıyorum, güzel bir kitlem var fakat uzun süredir yazı paylaşamıyorum kısa sürede tekrar yazıp çizmeye başlayacağım orada. TC’yi geçtim dünyanın her yerinden okurlarımın olması mutlu ediyor beni. Hele ki özel mesajlar atarak yorum yapmaları ayrı bir mutlu edici.

Sosyal medyanın bence en güzel tarafı istediğin her şeye ulaşabiliyor olman, her bilgi doğru olmasa da güzel şeyler de oluyor kötünün yanında. Mesela bir nefret suçu haberine ulaşmamız önceleri zorken şu an ufacık bir tıkla öğrenebiliyoruz, “Nefrete inat yaşasın hayat” diyebiliyoruz. Kimi zaman da güzel haberlerde geliyor kah ülkemizden kah diğer ülkelerden. Mesela bilmem hangi ülkede eşcinsel evlilik serbest oldu haberini sosyal medya olmasa hangi kanaldan hangi gazeteden duyacağız? Kimi zaman yasaklar gelse dahi mutlaka bir yerden delip doğru bildiğin şeyi iletebiliyor olmamız en güzeli.

Sosyal medyanın en kötü tarafı galiba her kesimden insanın hesabına girebiliyor olması diyebilirim hem kendi camiamızda hem de heteroseksüel camiadan insanların gereksiz paylaşımlarını görmek en basit örneği. Bir diğeri ise her an bir yerden homofobik saldırıya uğrayabiliyor olmamız. Gelen kutumda nefret dolu yüzlerce mesaj birikiyor. Düzenli olarak engelle sil engelle sil yapmaktan yorulmuş durumdayım.

Bugün hayatımızdan sosyal medyayı çıkarırsak galiba yazıyor yazıyor diye sokakta çığırtkanlık yaparak gazete satılan günlere döneriz gibime geliyor. Gazetefobik değilim gazete de okurum yalnız her şeye tek yerden ulaşmak ne kadar doğru olur? Örneğin A gazetesi Suruç’ta şunları şunları yaptılar diyerek bir algı oluştururken bazı gazeteler ise gerçeği yansıtarak aslında olanın gözüktüğü gibi olmadığını gösteriyor. Algıda insanlara en çok yön veren ise lanet olası ana akım medya oluyor. 

*Bu söyleşi ilk olarak Kaos GL Dergisi’nin “Sanal Alem” dosya konulu 147. sayısında yayınlanmıştır.


Etiketler: medya
İstihdam