06/05/2024 | Yazar: Suay Yüksel

Kuir ekoloji üzerine çalışan Zeynep Gönen’in “Yaş” sergisinin kapanışı, Aylime Aslı Demir moderatörlüğünde gerçekleşen sanatçı konuşmasıyla, 4 Mayıs Cumartesi günü saat 17:00’da Ankara Ka Stüdyo’da yapıldı.

Zeynep Gönen’in “Yaş” sergisinin kapanışı 4 Mayıs Cumartesi günü gerçekleşti Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Sergiye, Gönen’in canlı vazolarının son hali ve Cam Altı (2021), Seramik Üstü Çiya (2022), Cam Üstü Kıtık (2021), Alet Çantası (2024) isimli üretimleri de eşlik etti.

Rastlantısallığı benimsediği ve üretiminin akışkanlığı ve değişkenliği üzerine düşündüğü heykellerinde, malzeme dönüşümü ve zamansallığın alanlarına inmeyi amaçlayan Gönen, genellikle buluntu ve doğal nesnelerden yaptığı heykel pratiğinde kuir ekoloji üzerine çalışıyor. Demir, açılış konuşmasında şunları ifade etti:

“Zeynep Gönen Ankara’da yaşayan ve üreten bir sanatçı. Fakat bambaşka yerlerde de üretim pratikleri var. Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu, buluntu ve doğal nesnelerden yapılan kuir ekolojik heykeller üzerine çalışıyor. Tüm bu söyleşi aslında bunun katmanlarını açmak üzerine olacak.”

Nisan ayının başından beri devam eden sergi için Gönen, şunları söyledi:

“Camlar ilk işlerim. Bir arayış ve çocuksuluk ile başladı. Camları değerlendirmek istedim ve craft kağıtlarına boyama yapmaya başladım. Bundan sonraki sürecim de topladığım ve bulduğum eşyaların birbirleriyle ilişkisi nasıl olacak, anlaşacaklar mı ve biz bu ilişkiyi anlayabilecek miyiz noktaları üzerinden ilerledi.”

Buluntu nesneler ve normal şartlarda insanların sanat malzemesi olarak düşünmediği ya da göremediği malzemeler ile çalışan Gönen, sözlerine şunları ekledi:

“Sarıkız saçı da denilen ipler ile yaptığım çalışmada, ipleri küçük küçük kestiğimde dokusu posta benzedi mesela. Eşek de kokuyordu aynı zamanda o ipler. Dokusal işler bu yüzden bunlar. İşlerimde farklı iki dokunun birbiriyle nasıl ilişkilendiği ve randevulaştığı üzerine çalıştım.”

Katılımcılardan yöneltilen sorular ile kullanacağı malzemeleri nasıl seçtiğini aktaran Gönen, şu ifadeleri kullandı:

“Genelde masanın üstünde ve çevrede gördüğüm şeyler oluyor. Birçok yüzeyde deniyorum, oynuyorum sonra tamam bunlar sevdiğim ürünler diyorum. Böyle çıkıyor. Duvarda olmadığında çöpe benzeyen çok işim var, bazen anlaşılamıyorlar bağlamdan bağımsız durumlarda. Galeri içinde olmadığı müddetçe anlaşılmıyor bazen. Galeride görünce sanat fakat yerde görünce çöp gibi anlayabiliyoruz, bu da bana bazen komik geliyor aslında. ”

“Normalde ayaklar altında olan halının ağaç üstünde dinleniyor olması beni etkiledi”

Sergide bulunan üretimlerinden Alet Çantası’nın hikayesini de katılımcılarla paylaşan Gönen şunları aktardı:

“Bunlar yaklaşık belki de 6 yıldır cep telefonumda çekiyor olduğum fotoğraflardı. Sergileme amacıyla çekmiyordum. Sonra bunun bir sergi metni olarak okunabileceğini fark ettim. Bunların bana yarattığı hislerle bu işleri yapıyorum diyebileceğim bir görsel metin çıkarmak istedim fotoğraflarımda. Gittiğim her yerden var fotoğraflar. Adı Alet Çantası oldu fotoğrafların.”

Demir, Alet Çantası hakkında şunları söyledi:

“Nerede çektiğini anlayamadığımız fotoğraflar bunlar. Hangi caddede, ülkede, zaman diliminde olduğunu anlayamıyorsun. Tek kavradığın şey yan yana görmeye aşina olmadığımız nesnelerin karşılaşmaları aslında. Fotoğraflarda bir halı ağaç üzerinde dinlenmeye konmuş mesela. Bunlar gibi keşfedilmemiş ilişkilerin kurulması ilgini çekiyor anladığımız kadarıyla.”

Hikayeyi başlatan fotoğrafın aslında Demir’in ifade ettiği fotoğraf olduğunu söyleyen Gönen, şunları aktardı:

“Bu seriyi başlatan şey zaten ağaç üstünde paspas oldu. Hikâyeyi o fotoğraf başlattı. Ağacın üstünde paspası kurusun diye asmışlar herhalde. Normalde ayaklar altında olan halının ağaç üstünde dinleniyor olması beni etkiledi. Norm dışı insan olmayan iki şeyin birbirine yoldaşlık sağlaması bu aslında bana kalırsa. Queer diye de tarif ettiğimiz ilişki.”

“Hem zarar vermekten korkuyorlar hem de daha önce böyle bir heykel oluşumu görmedikleri için de korkuyorlar”

Kuir ekolojik heykelleri hakkında da konuşan Gönen şöyle söyledi:

“Toprak ve tohum üzerine çalışıyordum, tamamen bir iş birliği. Benim kontrolüm çok az aslında. Beraber yapıyoruz tohumla. Çamurları aldım ve şekil verdim, üstlerine de tohum sürdüm. Seramik çamurunun kendisini toprak olarak kullanmak istedim. Sürekli ıslatmak gerekiyor, öyle yapmazsak bitki ölüyor ve çamurlar kuruyor. Bu noktada bitkiler büyüdü ve serginin bitişine doğru da ölmeye başladılar tabii. Rüyalarımda fısfıs görüyorum artık, sürekli onları suladığımı görüyorum.”

Gönen, nisan ayının başından bu yana her ziyaret edenin farklı bir formuna tanıklık ettiği ve bu süreçte heykel içerisinde bulunan bitkilerin sürekli olarak yaş tutulması gerektiği heykel çalışmasını şöyle anlattı:

“Çok korkuyordum ve deneme fırsatım olmadı. Daha önce bunu yapan olmuş mu diye çok araştırdım. Sonra tornanın başına oturdum ve çıktılar. Bu kadar yıkılmalarını beklemiyordum, hepsini aynı suluyorum ama birkaç tanesi istemediler. Bazıları daha çok dağıldı ve yıkıldı. Demek ki bana böyle cevap verdiler. İnsanlar tereddüt ediyor gerçekten sulayalım mı diye. Bunda bir teşvik vardı lütfen bu işleri ıslatın ve su sıkın diye. Çoğu kişi söylememe rağmen sulamadı. Hem zarar vermekten korkuyorlar hem de daha önce böyle bir heykel oluşumu görmedikleri için de korkuyorlar.”

“Kim nasıl anlıyorsa ve eser ona nasıl hissettiriyorsa o iş öyledir”

Aslında insan hissiyatı olarak nitelendirdiğimiz hislerin objelerin ilişkisinde nasıl ortaya çıkacağını, objelerin birbirleriyle nasıl konuşacaklarını ve birbirlerini nasıl dönüştüreceklerini inceleyen Gönen, sözlerine şunları ekledi:

“Bir noktada heykellerimin şekil değiştireceklerinin farkındaydım fakat bunun nasıl olacağını bilmemek bana inanılmaz heyecan verdi. Kuir ekolojinin ilgilendiği şeylerden biri de tezatlık. Böyle ikiliklerin aslında olmadığı bir noktadan bakmak istedim çalışmalarıma.”

Eşyanın hissi derken neyi kastettiğini de ekleyen Gönen, şu ifadeleri kullandı:

“Açıkçası objelerin ve eşyaların hissi derken bana hissettirdiklerini kastediyorum. İki insan interaksiyondayken vücut dilinden anlıyoruz ya, doku uyuşması gibi aslında. Bu objeler kabul ediyorlar birbirlerini ve randevulaştılar sonucunda da mutluluk hissediyorlar gibi düşünüyorum.”

Bitki ve heykelleri etkinlik sonunda katılımcılara dağıtarak onları yeni evlerine uğurlamak istediğini söyleyen Gönen, üretimlerinin elinden gidecek olduğunu bilmenin de ona heyecan verdiğini söyledi. Geçici olmak ve bunun yarattığı melankoli, yas ile heykelleri bağdaştıran birçok kişi olduğunu aktaran Gönen, konuyla ilgili şunları ekledi:

“Yas olarak hiç düşünmedim ben aslında. Topraktan geldik toprağa gidiyoruz okumasını yapan çok kişi oldu buna rağmen. Bu da benim için çok makul. Kim nasıl anlıyorsa ve eser ona nasıl hissettiriyorsa o iş öyledir. Bu kadar çok bunu düşünen insan olmasına çok şaşırdım aslında. Yok olmak, ölmek olarak gördü insanlar, ben de bir yayılış olarak görüp yorumlamıştım. Böylelikle üretimimin farklı yorumlara da her zaman açık olduğunu gördüm. Yas sürecinde olan birkaç kişi bu işin kendilerine yardımcı olduğunu da söyledi. Bitiş değil aslında bir akışkanlık, dönüşkenlik olduğu için insanlar kendi yas süreçlerinde onlara yardımcı olduğunu söylediler.”

Katılımcılardan gelen yorumlar ve sorularla ilerleyen etkinlikte Gönen son olarak şunları söyledi:

“Geceleri sularını sıkıp, muşamba örtüp gidiyorduk. Çocuk gibi aynı sütünü verip üstünü örtüp uyutuyorsun. Bayramda mesela fısfıs yapmaya geldim. Pazar sabahı fısfısa geldim. Bir noktada bir şekilde yeter artık dediğim zamanlar da oldu. Ah canlarım diyerek sulamadım her gün tabii bunları. Yine de güçlü bir bağ geliştirdik.”

Sergi boyunca seramik çamurunda yaşayan bitkilerin, katılımcıların saksılarıyla tanışarak yeni evlerine uğurlanmasıyla etkinlik sonlandırıldı.


Etiketler: kültür sanat, yaşam
2024